ETD Başkanı Habeş Anık İle Eczacılık Üzerine

0 Yorum

Eczaneler her hastalandığımızda uğradığımız ilk yerlerden birisi. Eczaneden aldığımız ilaçlarla iyileşmeyi bekleriz. İnsan yaşamının en önemli başlıklarından olan sağlık alanında bu yüzden eczanelerin yeri tartışılmaz durumda. İnsan sağlığını direk olarak etkilediği için önemli yerde bulunan eczanelere ciddi bir sorumluluk düşerken bir yanda eczane çalışanları mesleki sorunlarla boğuşuyor. Eğitim, istihdam sorunları yaşayan ve son zamanlarda da saldırılarla karşı karşıya kalan eczane teknikerleri ve teknisyenlerinin sorunlarını Eczane Teknisyenleri ve Teknikerleri Sosyal ve Kültürel Gelişim Derneği (ETD) Genel Başkanı Habeş Anık ile konuştuk.

Röportaj: Seda Özdemir, Cenk Bayoğulları, Enis Derdimentoğlu

CENK BAYOĞULLARI (CB) : Eczane Teknisyenleri ve Teknikerleri Sosyal ve Kültürel Gelişim Derneği hakkında bize bilgi verebilir misiniz? Neden kuruldu bu dernek?

HABEŞ ANIK (HA) : Türkiye’de en çok takip edilen Eczane Teknisyenleri derneği olduğumuzu düşünüyoruz. Çünkü diğer derneklerin sosyal medya ağı yok. Bu şuanda çağımızın en önemli değerlerinden birisi. Sosyal medya ağının dışında internet siteleri dahi yok. Bazı sorunlar hakkında görüşmek istediğimizde ulaşamıyoruz. Bu açığı biraz daha kapatabilmek için kurulduk. Aynı zamanda kurulma sebeplerinden bir tanesi de Türkiye’de bulunan derneklerin yaptığı çalışmalar sadece bölgesel etkinliklerle sınırlıydı. Bizim kuruluş amaçlarımızdan bir tanesi de çeşitli eğitim programlarının düzgün bir şekilde uygulanabilmesiydi ki bunu da başardık.

CB: Dernek olarak yapmayı düşündüğünüz projeler nelerdir?

HA: Eczane teknisyenlerinin adını duyurabilmek, eğitim programlarıyla, sosyal aktivitelerle, çalışma saatlerinin düzeltilmesi ile daha iyi yerlere gelebilmesini sağlamak diyebiliriz. Bunun dışında bir kongre planlıyoruz bunu başarabilmeliyiz Türkiye’de bulunan tüm derneklerimizle eğer bunu başarabilirsek tüm dernekler ve meslektaşlarımızla kongrede alınacak kararlar doğrultusunda daha etkin çalışmalar yapabileceğimize inanıyorum.

CB : Eczane teknisyenleri olarak sorunlarınız nelerdir?etdd

HA : Bu sektörde yapılan programlar genellikle hep saf dışı bırakılmış yani bir bastırılmışlık var. Türkiye’de 2013 yılına kadar 80 tane dernek vardı. Dernek kuruluş işlemini yapmadan önce bu derneklerin tüm çalışmalarını masaya yatırdığımızda ortaya çıkan sonuç korkunçtu. Sadece gezi, piknik gibi ve müzelere dahi gidilmemişti. Yani bilgi alınabilecek veya sosyal ortam yaratılabilecek hiçbir program yapılmamıştı. Bu sebeple kurma kararı almıştık arkadaşlarımızla. Kurduktan sonra ilk aşamamız da zaten eğitim oldu. Ve bu eğitimle beraber devam ediyoruz. Yaklaşık 3 yıldır sürekli eğitim programlarıyla, sürekli eğitim verebilecek kurumlarla, eğitim alabileceğimiz kurumlarla görüşmeler halindeyiz. Yani üniversitelerle, koçluk akademileriyle kişisel gelişim akademileriyle, kişisel gelişim merkezleriyle görüşmeler halindeyiz ve bu programları yürütüyoruz. İleriki aşamalarda bunları rutinleştirmemiz gerekiyor. Rutin olarak eczanede çalışan herkesin muhakkak eğitim programlarına katılabiliyor olmasını sağlamamız gerekiyor. Ama önümüzde çok büyük engeller var. Birincisi çalışma saaatleri. Eczanelerde haftanın 6 günü çalışılıyor. Bunun dışında ayda en az 2 kez nöbete kalınıyor. Bunlardan birisi Pazar gününe denk gelebiliyor ve o ayın pazar gününü de kaybetmiş oluyoruz zaten. Bu çok kötü bir durum. Çünkü eğitim programlarını iş saaatleri içerisinde yapamıyoruz. Eczacılarımız buna izin vermiyorlar. Yani orada onlara da hak vermek gerekiyor. Çünkü çalışma sisteminin bu kadar saat yoğunluğu içerisinde olmasını sağlayanlar da eczacılar değil tabi ki. Bölge sağlık müdürleri ve eczacı odaları. Tabi eczacı odaları bunlara kulaklarını tıkar vaziyette davranıyorlar daha çok. Çünkü bir yandan çevresindeki o yöneticilerin birlikte hareket ettikleri eczanelerinin konumları, bir yandan oradaki kazanç hırsları ki böyle bir kazanç hırslarının olması sektörü sekteye uğratıyor ve bizim meslektaşlarımızı da sekteye uğratıyor. Çünkü akşam saat 7’de bir yerden bir yere gidebilmek için en az 1.30 saatiniz gider. Yani eve varış saatiniz 8.30. Hazırlandınız çıktınız saat oldu 9.30. Yemeğinizi yediniz hazırlandınız sosyal bir ortama girmek istiyorsunuz. Saat 9.30dan sonra girebileceğiniz hiçbir sosyal ortam yok. Saat 10da zaten alışveriş merkezleri kapanıyor. Yani bu sebeple herhangi bir sosyal ortama girebilme ihtimali yok. Pazar günleri deseniz hepimizin ailesi var, hepimizin çoluk çocuğu var ve çoluğumuzla çocuğumuzla mı ilgilenelim, yoksa herhangi bir sosyal aktiviteye mi katılalım? Katılabileceğimiz sosyal aktivite de büyük şehirlerde çok kısıtlı. Çünkü mesafemiz çok fazla. O yüzden bunların öncelikle düzenlenebilmesi gerekiyor. Yani örneğin, Çalışma Bakanlığının son çalışmasında haftalık 48 saatin üzerinde çalışmamak gerektiği söyleniyor. Bunun sebebi de çeşitli araştırmalardan geçiyor tabi ki. Ama biz onu çok fazla aşıyoruz. 65 saate kadar çıkabiliyoruz. Bazen aylık 70 saati bile bulabiliyor çalışma süremiz. O yüzden hiçbir zaman dilimi kalmıyor. Tabi ki bu herkeste bu şekilde değil. İnsanlar kendilerine sosyal ortam yaratabiliyor belki ama bizim amaçladığımız eğitim programlarını yapabileceğimiz zaman dilimi kalmıyor. Bunu sağlayabilsek eczacılarımıza daha çok kazandırabiliyor olmamız gerekir. Bunu sağlayamadığımız için eczacılarımıza kazandıramıyor olabiliriz. Eczacıların bunu iyi düşünebilmesi gerekiyor. Çünkü bir kişisel eğitim programı yaptığımızda ki biz yaklaşık 35 civarında kişisel gelişim programı yaptık, bu 3 yıl içerisinde ve katılımcıların % 90’ının geri bildirimlerinde iş potansiyellerinin arttığını gördük. Eczaneler bir ticarethane aynı zamanda da halkın en yakın sağlık danışmanı yani herkesin birebir karşılaştığı ortam. Buradaki çalışan kişilerin- eczacı da dahil – sosyal ve psikolojik durumları çok önemli. Ama bunu kendi sosyal aktivitelerini veya aileleriyle geçirdikleri zamandan çalarsak bu insanların dışarıya veya halka hizmet ederken yaşayacakları psikolojik durum içler acısı hale geliyor. Ve zaman geçtikçe de bu durum içler acısı hale gelmeye başladı. Ve görüyoruz bir çok kişi iş bırakıyor veya o sektörde çok yararlı olabilecekken iş değiştirmek zorunda kalıyorlar maalesef.

ecz2CB : Eğitim programlarından bahsettiniz. Bu eğitim programlarını biraz açar mısınız?

HA : Yani, örneğin müşteri karşılama, müşteriye davranış biçimin bilmeleri. Dediğim gibi eczaneler halkın en yakın sağlık danışmanlığının dışında aynı zamanda ticarethanedir. Makyaj ürünlerinin satıldığı mağazalar var, internet ortamında satılan bir çok ürün var ki eczacı odalarının asıl görevi bunları engellemek olması gerekirken engellemiyorlar veya engellemek istemiyorlar bunu bilemiyoruz tabi ki. Bunun dışında artık kuaföre gittiğinizde bile eczanede satılması gereken bir bakım ürününün satıldığını görebiliyoruz. Bu çok içler acısı bir durum. Çünkü bilinçsizce kullanılan her bir ürün insan vücuduna zarar veriyor artık. Bunlara şampuanlar da dahil aslında bakarsanız ama hadi onlar bir kenarda dursun, onlar satılsın marketlerde, oralarda buralarda. Ama cilt bakım ürünleri gibi cildin hassasiyetiyle ilgili konularda satılan ürünlerin muhakkak eczanelerden veya eczacı gözetiminde bir yerlerden satın alınabiliyor olması gerekir ki birçok mağazalar var frençayzing sistemi ile çalışan. Bunların da bilinçli satıcı olduğunu ben hiç görmedim. Bazen bunu denemek için bile mağazalara girdiğim oluyor, sorguladığım oluyor ve kesinlikle hiçbir bilgileri olmadığını düşünüyorum. Ama eczanelerde durumumuz bu değil. Eczanelerle, eczane çalışanlarımız ve eczacılarımız bu konuda yeterince donanıma sahip zaten. Çünkü işin temelinde, kimyasal temelinde ve ilaçların ve satılacak bakım ürünlerinin içerikleriyle ilgili yeterli donanıma sahip. Ama bunu biz ilerletemiyoruz. İlerletememe sebebimiz de az önce söylediğim satış tekniğini bilmiyoruz veya satabilecek psikolojiye sahip değiliz. Bu psikolojiyi yaratabilmek için zaten eğitim programlarını düzenledik ve üstün başarı elde ettik. Eczacılarımızdan da çok iyi geri dönüşler aldık. İstanbuldaki Eczacı Odasının önceki dönemki yöneticilerinden çok iyi geri dönüşler aldık. Yeni yönetim döneminde de pek fazla görüşme şansımız olmadı. Onların görüşleri ne olur onu bilmiyoruz. Birkaç program yapmak istediğimizde Eczacı Odasında yer bulamadık. Artık vermek mi istemediler onu bilemiyoruz. Ama amacımız tamamen eczanelerin daha yüksekten hareket edebilmesi ve halkın daha sağlıklı ürünler kullanabilmesi. Biz bir sivil toplum kuruluşuyuz. Sivil toplum kuruluşunun amacı para kazanmak değildir. Mesleki sivil toplum kuruluşuysanız bulunduğunuz meslekle ilgili gelişmeleri en üst seviyelere çıkarmaya gayret edersiniz ki bunu Türkiye’de bir tek biz yapıyoruz maalesef ki. Keşke bütün dernekler bu işin içersinde hareket edebiliyor olsa. Biz dönem dönem tekliflerde bulunuyoruz bölgelerdeki arkadaşlarımıza, diğer illerdeki arkadaşlarımıza. Tabi orada bir kargaşa oluyor ve kabul etmiyorlar ve bunun da sebebini çözmeye çalışıyoruz açıkçası. Amacımız aynı yönde olmasına rağmen bizim amacımızın ne olduğunu algılayamıyorlar. Dediğim gibi sivil toplum kuruluşunun amacı para kazanmak veya başka bir şey değildir. etdegitimEğitim programlarımızın % 95’ini veya % 99’unu ücretsiz yaptık. Tabi ki dış destek aldık veya kendi cebimizden koyduk. Çünkü bu eğitime bizim ihtiyacımız var diye bu eğitim programlarını biz yaptık ve çok iyi başarılar elde ettik. Gerek İstanbul’un İl Sağlık Müdürlüğü olsun, Halk Sağlık Müdürlüğü olsun buralara da bildirimlerini yaptık. Buralara arkadaşlarımızın bu eğitimleri aldığının bildirimlerini yaptık. Bunu yapma gereği duyduk açıkçası. Çünkü bu sektörün ne kadar güçlü olduğunu herkese kanıtlayabilmemiz gerekiyor ki iyi işler başarabilelim, halkın sağlığını düzenli bir şekilde kollayabilelim.

SEDA ÖZDEMİR : Türkiye’de 34 eczacılık fakültesi var ve bu istihdam oranlarına göre 5 yıl içinde yaklaşık 10 bin eczacı işsiz kalabilir. Sizce bu sorunlar nasıl çözülebilir?

HA : Şuanda Türkiye’deki bütün kamu hastanelerinde eczacılık biriminde 1 eczacı çalışıyor veya bazı kamu hastanelerinde 5 kamu hastanesinde 1 eczacı çalışıyor. İstihdam sorunu ancak bu şekilde çözümlenebilir veya eczacılar tarafından erken emeklilik gündeme gelebilir. İkinci eczacı çalıştırılması programı şuanda zaten devam ediyor. Bunun üzerine bazı engellemeler olsa da devam etmesi bence doğru bir yöntem olabilir. Ama bunun dışında dediğiniz gibi birçok eczacı dışarda kalıyor. Bu sorun ancak ve ancak kamu hastanelerinde istihdam edilerek çözümlenebilir veya ilaç firmalarında. Birçok alanda, eczacınının asıl işi olan alanlarda farklı kimliklerde insanlar çalışıyor maalesef. Onların düzenlenebiliyor olması gerekir ki bunu da Türkiye Kamu Hastaneleri Birliğinin ele alması gerekiyor.

 

Eczacılara Saldırılar

SÖ: Peki son yıllarda haber bültenlerinde eczacılara saldırılar olduğunu okuduk. Bu saldırılar hakkında çözüm önerileriniz nelerdir?

HA : Bu konuda belli başlı çözüm önerilerimiz var tabiki. Biliyorsunuz nöbetçi eczane uygulaması var ve eczacılarımız geç saatlere kadar satış yapıyorlar. Özellikle ücra yerlerdeki eczanelerimize saldırılar olduğunu çok gördük. Eczacılarımız silahlansın demiyoruz tabiki. Polis devriyelerinin o bölgelerde sıklaştırılması bir nebze çözüm olabilir. Kuyumcularda olan butonla sessiz alarm uygulamasının olması da mümkün. Kuyumcuyu soymaya gelen adam para için yapıyor bu işi. Ama eczane soyanlar öyle para için değil ilaç için soygun yapıyorlar. Sağlıklı olmayan kişiler yapıyor bu işi, maddiyat yok yani. Polis devriyelerinin sıklaştırılması ve sessiz alarm ile karakolun uyarılması, polisler gelene kadar oyalanan saldırganların yakalanması en mantıklı ve sağlıklı çözüm önerisi bize kalırsa.eczz

 

Hibrit Karlılık

ENİS DERDİMENTOĞLU (ED) : Avrupa’da mevcut olan ‘’Hibrit Karlılık’’ düzeni için ne düşünüyorsunuz ? Fiyat düşse dahi eczacı karı korunuyor. Türkiye’ye uyarlanabilir mi ?

HA : O çok büyük bir sorun zaten. Ülkemizde ilaç fiyatlarının günden güne düştüğünü zaten yıllardır biliyoruz. Eczanelere bu konuda yeterince destek sağlanmadığını düşünüyorum. Çünkü eczacılık alanının en büyük müşterisi bilindiği üzere Sosyal Güvenlik Kurumu. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ödediği tutarlarla eczaneler artık ayakta duruyor. Ve bu konuda yapılabilecek en iyi çalışma, ilaç fiyatları tabiki düşsün, halkımız ilacını alırken zorlanmasın gibi durumları söyleyebiliriz. Ama bunun dışında oradan ekmek kazanan kişilerin de haklarını düşünmek gerekiyor. İlaç fiyatları düştüğünde bu ilaç fiyatlarının karşılamasını eczanelerin değil, ilaç firmalarının yapması gerekiyor. Eczanenin stoğunda bulunan ilaçlar zaten ilaç takip sisteminden takip ediliyor. Takip edildiğinde hangi eczanede ne kadar ürün varsa onu karşılayacak kadar ilaç firmalarının destek vermesi gerektiğini düşünüyorum. Açıkçası bana göre tek yöntem bu.

ED: Eczacı, eczane teknikerliği ve teknisyenliği arasındaki fark nedir?

HA : Eczacılık, şöyle ki eczacılık fakültelerinde sadece eczacılar eczane açmaya yetkilidir. Veya eczane olması gereken örneğin hastane eczaneleri gibi birimlerin kurulmasını sağlayacak tek kişi fakülte mezunu eczacılar olabilir. Eczane hizmetleri alanı henüz çok yeni. Eczane hizmetleri teknikerliği ön lisans eğitim programlarında şu an birçok üniversitemizde bulunmakta. Bu programlardan mezun olanlar eczane hizmetleri teknikeri olarak çalışmaya başlıyorlar. Eczanelerde çalışabliyorlar, kamu hastanelerinde çalışabiliyorlar, KPSS’ye girip atanıyorlar. Henüz yüksek miktarda atama olmadı 12 kişi atanabildi. Bunun yanında eczane teknisyenliği çok ayrı bir durum. Daha önceden hep böyleydi hepimiz çıraktık. 10,11,12 yaşında eczanlerde çalışmaya başlıyorduk. Eczacı tarafından meslek eğitimini alıyorduk. Çocukluğumuz bizim eczanlerde geçti. Eczane içerisinde bu ürünlerin ne olduğunu, hastayla nasıl konuşulacağını, biz eczacılarımızdan öğreniyorduk. Bu zamana kadar öyleydi. Ama şu anda bu üniversiteler açıldı ve üniversitelerden mezun olanlar artık çalışmaya başladılar. Bunun dışında az önce de bahsettiğim gibi çıraklıktan gelen eczane teknisyenleri için Avrupa Birliği uyum sürecine uygun eğitim programları yapıldı. Bu programlardan eğitim alamyan insanlarımız da var. Dernek olarak bu teknisyenlere eğitim verebilmek için Anadolu Üniversitesiyle görüştük. Onu da devam ettireceğiz. Eczane teknisyenleri de bu anlamda eczane teknikeri ile aynı yetkilere sahip olmuş oluyor. Zaten bununla ilgili de Sağlık Bakanlığı tarafından bir kararname çıkartıldı ve iki farklı eğitim programından mezun olanlar eşit sayıldı. Şu anda da eşit olarak görülüyor.

İlaçlar Marketlerde Satılabilir mi?

ED : İlaçların marketlerde satılması olayı gündemde şuan, böyle bir fikir sunuldu. Sizce bunun uygulanması nasıl olur?

img_6094HA : İlaçlar Türkiye’de markette satılamaz bir kere onu bir geçelim, satılmamalı da. Bu çok büyük bir kaos olur, halk sağlığı yönünden çok ciddi zararlar verir. O zaman eczacılık fakültesi neden var, eczane hizmetleri alanı neden var, eczane teknikeri neden var, eczane teknisyeni neden var? Yani bunun yapılabiliyor olması, bir insanın girip marketten istediği ilacı sepetine koyuyor olması çok da doğru bir mantık değil. Avrupa’da bu nasıl yapılıyor? Orada marketler içerisindeki eczacılık birimlerinde satış yapılıyor. Böyle bir sistem Türkiye’de mümkün olamaz. Çünkü marketlerin asıl amacı para kazanmaktır. Eczanelerin asıl amacı para kazanmak olmadığı için bunun Türkiye’de uygulanmasının söz konusu olması mümkün değil. Yani bu tip atıflar her yıl yapılıyor, her yıl marketler belki bu konuda çalışmalar yapıyorlar, belki baskılar yapıyorlar. Bu konuda bir baskı yapılıyor, o baskı sürekli devam ediyor ama bunun ülkemizde yapılıyor olması çok büyük kaosa neden olur ve çok insanın hayatını kaybetmesine kadar ulaşabilir. Çünkü zaten bilinçsiz ilaç tüketimi yüzünden her yıl onlarca kişiyi kaybediyoruz. Yeterli donanıma sahip olunan yerden satın almalarına rağmen buna engel olamıyoruz. Marketlerin asıl amacı dediğim gibi para kazanmak olduğu için orada çalıştırılacak eczacı veya eczane teknisyeninin de amacı o olacak maalesef. Çünkü yaptığı iş dolayısıyla ya pirim alacak ya maaşını yüksek almak için sürekli satış yapmak isteyecek. Ve o yüzden ülkemizde pek de doğru olmayacaktır bu çalışma. Olmaması için de gayret ediyoruz.

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş