Demet Sabancı: “Kadınlara pozitif ayrımcılık yapmıyoruz”

0 Yorum
Türkiye’nin en başarılı iş kadınlarından Demet Sabancı Çetindoğan, Posta Gazetesi Ankara Temsilcisi ve CNN Türk program yapımcısı Hakan Çelik’in sorularını yanıtladı. Sosyete kavramından ekonominin gidişatına, sosyal sorumluluk projelerinden Sabancı Ailesi ile ilgili merak edilenlere kadar pek çok konuda ilginç açıklamalar yaptı. Kadınların ekonomiye katılmasının olumlu olduğunu belirten Demet Sabancı, bununla birlikte kadınların erkeklerden daha başarılı olmasının bir “tevatür” olduğunu söyledi. Sabancı aynı zamanda şirketlerinde kadınlara asla pozitif ayrımcılık uygulanmadığının altını çizdi, kadınların da tıpkı erkekler gibi çalışması gerektiğini ifade etti.

Türkiye’de çok köklü ve varklı aile dediğimizde çok az soyadı var; neden daha çok aile şirketi yaratamadık?

Durun bakalım daha erken bir evredeyiz. Asıl bundan sonra daha çok çıkacak. Siz bunu İngiltere’ye bakıp söylüyorsunuz. ABD’ye bakıp söylüyorsunuz. Avrupa’ya bakıp söylüyorsunuz. Türkiye’de en az 15 tane büyük aile var. Modern Türkiye ekonomisinin başlangıcı olsa olsa ikinci Dünya Savaşı sonrası… Dış ticaret deseniz 83’te Özal’la başladı. İngiltere’de ve Almanya’da buhar makinesinin bulunmasından bu yana… Hollanda’da 1500’lerdeki ilk coğrafi keşiflerden sonra bu işler büyümüş. ABD ordan burdan gidip getirdiği zenginliği paylaşmış. Biz Balkanlardan geri gelirken tabiri caizse ceketimizi alıp geldik.  Petrol yok… Silah sattırmamışlar… Burnumuzun dibindeki 12 adaları bile alamamışız. Bugün Türkiye’deki bu aileler belki devlet teşvikiyle yola çıkmıştır ama sermayelerini af buyurun ama köle gibi çalışarak biriktirmişlerdir. Rusya’daki oligarkları devletin petrol kaynaklarının üzerine çöküp servet yapması gibi bir durum değildir Türkiye’deki. Yani biraz beklemek lazım. Durum hiç fena değil.

Harvey Nichols, Donna Karan gibi lüks markaların getirdiniz; Türkiye bu kadar zengin bir ülke mi? Bizim lükse bakışımız nasıl?

Bu mağazalar Portekiz’de de var. Portekiz o kadar zengin mi? Petrolün fiyatını düşürdüler, Rusya batışa sürüklendi ama en çok lüks tüketen Ruslar. Burada asıl olan talebi karşılamaktır. Bu tip ürünlerin Pakistan’da da alıcısı var. Bu markaların Türkiye’de olmaması eksikliktir. İstanbul dünyanın buluşma noktalarından biri. Türkiye’de yaşayan yabancılar var, milyonlarca turist var, Türkiye ile iş yapan yabancılar var, ben bu markaları kullanmak istiyorum diyen Türkler var. Arayanın aradığını bulması meselesi bir gelişmişlik göstergesidir. Arabalardan da belli değil mi? Bunu eleştirilecek bir durum olarak değil tespit olarak yansıtmak lazım. Japonlar dünyanın en alçak gönüllü milletidir ama 500 dolarlık ayakkabılar peynir ekmek gibi satılır. Lüks insanın kendisiyle ilgili bir mesele. Paranızın olup olmamasıyla ilgili değil. Biz lüksü ciddi bir sorun olarak değil bir pazar meselesi olarak ele alıyoruz.

Türkiye şartlarında iş hayatında kadın olmak zor mu? Erkeklerle çalışmak zor mu?

Benim bu şekilde bir ayrımım hiç olmadı. Kadın, üzerindeki sorumlulukları pozitife çevirerek başarıya, erkeğe göre daha çabuk ulaşabiliyor. Fakat toplumdaki genel erkek modeline baktığımızda sorumlulukların bu denli ağır olmadığını görürüz.. Dolayısıyla kadın, erkeğe göre daha ağır sorumluluklar taşıyor ama buna rağmen şans verildiğinde beyni daha detaycı çalışan kadınlar, iş hayatında başarılı oluyor.

Varlıklı ve köklü bir aileden gelmenin avantajları muhakkak, peki çok dezavantajları var mı? Sabancı soyadını taşımak zor mu?

İnsanlar her zaman sahip olduğumuz soyadının bize kolaylık sağladığını düşünüyor. Bunu engellemek mümkün değil. Bununla yaşamaya alıştım artık. Ama samimiyetle şunu söylemeliyim ki Sabancı soyadı bir takım noktalarda avantaj olsa da çoğu zaman sizi büyük bir sorumluluk baskısı altına alıyor. Biz elimizdeki imkanları kendimizden çok ulusumuz için kullanmak yönünde eğitildik. Biz de kendi çocuklarımızı bu sorumluluk duygusuyla yetiştiriyoruz. Bize tanınan ve işimizi kolaylaştıran bir yasa yok ki? Kim ne yaşıyorsa bizde aynısını yaşıyoruz.

Babanız Hacı Sabancı, Türkiye’nin en köklü ve önemli iş adamlarından biriydi, neler öğrendiniz ondan?

Bana hem toplumda hem de arkadaş çevremde  davranışlarıma dikkat etmem gerektiğini, zayıf yada mağdur kişilere yardımcı olmaya çalışmam gerektiğini söylemişti. Bunu söylerken sadece maddi varlığımızdan dolayı söylemediğini anladım. Babam çok büyük bir insandı. Maneviyatı çok kuvvetliydi.

Hangi şartlar olursa olsun mütevazi olmak ve hayatta önceliğimi belirlemek diyebilirim. 

Demsa, bugün ciddi yatırımları olan büyük bir şirkete dönüştü; yeni markalar ve projeler eklenecek mi?

Birlikte çalıştığımız çok marka var. Bunlar dünya moda ve lüks tüketim pazarının devleri. Bizim potansiyelimizi gördüler ve iş geliştirme becerilerimizi takdir ediyorlar. 2016’da ünlü Fransız moda mağazaları zinciri Galeries Lafayette’i de açmış olacağız.

Tekstil konusunda önemli bir geçmiş ve deneyime sahipsiniz; Türkiye’de son yıllardaki ivmesini nasıl buluyorsunuz?

Tekstil yalnızca tekstil değildir. Bu sektörle ilgili gelişmekte olan ülkelerin sanayisi gibi bir klişe var. Ama İtalya, Fransa, Almanya gibi ülkeler bgün modadan, teknik tekstilden çok önemli gelir elde ediyorlar. İtalya ben otomotiv ülkesiyim tekstilden çıkayım gibir tavır içine girmiyor. ABD bugün özellikle Batı yakasında çok ciddi yüksek katma değerli üretim yapıyor. Klişelere takılıp kalmak her zaman hata yaptırır. Türkiye tekstilde kulvar değiştirecek, vites yükseltecek.

Ekonomi kötüye gidebilir gibi bir kaygı var; dolar çok hareketli. Türk ve yabancı yatırımcılar nasıl bir yol izleyecek?

Ekonomik kriz konusunun psikolojik bir tarafı var. Ben döviz kurunu serbest piyasada kilitlenmiş görmeden kötümserlik düşünmem. Elbette bu sürecin yönetilmesiyle ilgili belirsizliklerin olumsuz etkisi oldu. Ancak mesele yerel bir mesele değil. Euro’nun çözmesi gereken sıkıntılar var. Biz kendimizi FED’in yerine koyup bir şeyleri yönetemeyiz. Ayrıca kriz bir kez patladıktan sonra kimin ne yapacağı ile ilgili bir yorumda bulunmanın kehanet olduğunu düşünüyorum. Bence yapılması gereken iyimserlik mesajlarına odaklanmaktır.

Siz ekonomik anlamda yıkıcı bir kriz bekliyor musunuz?

Dünyanın yarısı krizdeyken, Avrupa kendi yarattığı para biriminin arkasında durmakta zorlanırken Türkiye’de kriz çıkacak bir tek Türkiye mi ekonomiyi iyi yönetemedi diyelim? Bütün dünya krizde. Çünkü türev piyasalarda olmayan paralarla sanal zenginlikler yaratıyoruz. Ama bu olmayan para sonuçta kimsenin karnını doyurmuyor. ABD teknoloji satamasa çıkabilir miydi girdiği krizden. İstanbul depremi için ne diyorlar “Büyük İstanbul depremi olacak ama ne zaman olacağını bilmiyoruz. Aynı şeyi ben kriz için söylemek istiyorum. Hatta daha ileri bir şey söyliyeyim. Bir kriz patlayacak ama sonuçta o kriz de geçecek. Kriz ilk defa olmuyor. 2001 krizi için ne dediler, Ama o da geçti. Krizi beklemeyin ona hazırlanın. Şimdi ve daima… 

Sabancı Holding, içinden farklı şirketleri doğurdu; o çizgide neydi birbirinize uymayan?

Uyumsuzluk olarak bakmamak lazım bu kararlara..Zor ama büyütücü, geliştirici bir enerjiydi bu. Biz zor olanı seçtik. Kendi yolumuzu çizerek, kendi yolunu çizme duygusuyla hareket eden insanlara örnek olduk. Bu garipsenecek bir tutum değildir. Böylece hem ailemiz hem de ekonomimiz büyüyor.

Sabancı Holding’te büyük kararlar alınırken siz de mutlaka fikir beyan eder misiniz?

Hayır, ben sadece hissedarım.

Günde kaaç saat çalşıyorsunuz? Bir karar alırken eşiniz Cengiz beyle mutlaka enine boyuna konuşur musunuz?

Çoğu zamanlar hafta sonu bile çalışıyorum. Günlük işlerde birbirimize müdahale etmeyiz. Ama mutlaka fikir teatisin de bulunuruz.

Eşinizle ortak olmak nasıl bir his? Eve iş taşır mısınız?

Eşim perakende ve inşaat işiyle ilgili. Ben de sağlık ve medya ile ilgiliyim. İş dağılımından dolayı odaklandığımız konularda daha rahat çalışabiliyoruz. Ofislerimiz ayrı. Akşamları evde herkes kendi işini anlatıyor.

Kaç kişiye istihdam sağlıyorsunuz? Türkiye başka ülklerle baş edecek bir gelişmişliğe sahip mi vakıf olduğunuz alanlarda?

2000 yılında eşim Cengiz Bey ile Demsa Group’u kurduğumuzda amacımız, dünyaca ünlü bir çok markayı Türkiye pazarında yaygınlaşması olduğundan bunu gerçekleştirirken öncelikle kendimize ve Türk tüketicisine yakın ve büyüyebilecek markalar seçmekti… bugün DEMSA 126 mağaza, 1203 çalışanı olan bir perakende markası haline geldi ve sektörün ana oyuncularından olduk.

Yatırım yaparken ya da işler planladığınız dışında gittiğinde korkar mısınız? Naif bir tarafınız var mıdır kadın olarak?

Her kadının naif bir tarafı vardır. İşler planladığım gibi gitmediğinde korkarmıyım, korkarım tabi. Ama panik yapmam, çözüm odaklı çalışırım her zaman… Korkunun ecele faydası var mı ki? Krizi atlatmaya çalışır elimizden ne gelirse a-b-c planlarımızı ortaya koyarız. İş hayatında korkuya yer yok, kaçacak yer de yok…

Başarısızlığı hazmeder misiniz? Egonuz yüksek mi?

Tabi ki başarısızlık hazmedilmesi gereken bi durum. Hayatın getirisi.. Kazanmak kadar kaybetmek…Hatta arada da başarısızlık büyük başarıarın anahtarı da olabilir. Çağımızın sorunlarından biri sanırım bu ego problemleri. Sanırım dengeli bir egom var. (Gülerek anlatıyor)

Sanat, sosyal sorumluluk projelerinde de çok ön plandasınız…

Sosyal sorumluluk projelerine gönüllü katılım benim yaşam biçimim. Ben sosyal sorumluluk faaliyetlerini, hayatının merkezine koymuş bir insanım. Günümün önemli bir kısmını kadınlar, çocuklar için hazırlanmış sosyal projelere ayırıyorum. Bu bir boş vakit çabası değil.

İş hayatında en zorlandığınız anı hatırlıyor musunuz?

Demsa’yı kurma kararımızdı diyebilirim… Çok risk aldık. Çok çalışarak doğru minik adımlar atarak…

2 Kız 1 erkek evladınız var; nasıl vakit geçiriyorsunuz? Bu kadar iş yükünden kalite zaman kalıyor mu geriye?

Her yere eşit zaman ayırmaya  çalışıyorum. İşte bunu iyi organize ettiğimi düşünüyorum. Sanırım ayırdığım vakitlerin en kıymetlisi ailemle geçirdiğim zaman. 

Onlar ne olmak istiyor? Gelecekleri konusunda yönlendirici olacak mısınız? Yoksa kararları konusunda özgürler mi?

Çocuklarım. Her zaman kararlarına saygı duyuyor ve sonuna kadarda yanlarında olacağımı biliyorum. Ben çocuklarımın iyi eğitim aldıktan sonra kendi hayallerinin peşinden gitmesini isterim.

Zaman zaman dünyanın farklı yerlerinde, farklı projeler için Türkiye’ye gelen önemli insanları da ağırlıyorsunuz, bizi nasıl buluyorlar?

Dünyanın en önemli sanatçılarını, fikir ve düşünce adamlarını, kanaat önderlerini evimizde ağırladığımız doğrudur. Türk misafirperverliğini, Türk aile yapısını anlatmaya çalışarak;  Türkiye’nin tanıtımına somut destek vermek amacımız.

UNESCO Direktörü Irina Bokova, Placido Domingo, President of Europa Nostra, John Malkovich, Oprah Winfrey, Roberto Cavalli, Angelina Missoni, Diane Von Furstenberg, Elie Tahari, Michael Kors misafir ettiğimiz isimlerden bazıları.

İş hayatı, anne ya da eş olmak… Hangisi daha zor?

Denge. İyi bir denge kurmak gerek… Aile içindeki huzur ve mutluluk insanın iş hayatına doğrudan katkıda bulunuyor. 

Amcanız rahmetli Sakıp Sabancı çok doğal bir karaktere sahipti, halkın içinden… Bu hava size de geçti mi?

O nev- i şahsına münhasır biriydi. Onun gibi bir sürekli gelmiyor. Taklit edilemez bir samimiyeti ve doğallığı vardı. Ben kendimde ondan bir parça aramıyorum. Gerçekten onu tanımak tek başına büyük keyifti. Onun gibi adamlardan on onbeş tane zor sayarsınız.

En sevdiğiniz yönünüz nedir? Ve en sevmediğiniz?

En sevdiğim yönüm… Sakinliğim.. Babamdan aldığım bir yön sanırım. En sevmediğim yön ise çok tez canlı oluşumdur… 

Kök hücre yatırımınız babanızın vefatından sonra olmuştu, sağlık sektöründe daha ne gibi ilerlemeleriniz olacak?

Sağlık kuruluşumuz; Onkim; Rahmetli babam Hacı Sabancı’yı maalesef akciğer kanserinden kaybettik. Hastalığını öğrendiğimizde cinsi sebebiyle çok hızlı yayıldığını ve tıbben yapılabilecek fazla alternatifi olmadığını gördük. Bundan kısa bir zaman sonrada kök hücrenin ileride birçok hastalığa çare olacağı üzerinde çeşitli çalışmaların başladığını öğrendim ve ilgimi çekti. Ve bu konu da temel başlangıç olarak kök-hücre saklama yani bankacılığı üzerine bir laboratuar kurduk.

Onkim yasal izinleri olan şu an için kordon kanı bankacılığı yapan bir sağlık kuruluşudur. Hem Duke Üniversitesi, hem de Avusturyalı bir firmayla anlaşmamız mevcut.

Sosyete, sosyetik iş kadını olarak anılmayı seviyor musunuz?

Bu şekilde anıldığımı açıkcası hiç sanmıyorum. Ben üretim yapıyorum, istihdam sağlıyorum, risk alıyorum, yatırım yapıyorum, kazanıyorum, kaybediyorum… Her şeyden önemlisi çalışıyorum. Sosyal sorumluluk projeleri içinde yer alıyor olmam vaktimin bolluğundan değil sorumluluğumun yüksekliğinden. Sosyete kelimesinin anlamını  bilen birisi olarak o çerçeveye alınan insanları aşağılamam ama günlük konuşma dilindeki içeriğini de hiçbir yerinden kendime uygun bulmam. 

Bazen varlıklı ailelerin, yalnız gösteriş için sosyal sorumluluk projelerine katıldığı düşünülüyor, bu önyargıyı değşitirdiğinizi düşünüyor musunuz?

Bu şekilde bir düşünce olduğunu açıkcası ben hiç düşünmüyorum. Ya da benim dahil olduğum sosyal sorumluluk projelerinde böyle hanımların olduğunu düşünmüyorum.

Holding’ten ayrılıp Demsa’yı kurdunuz ve kendinize bu yeni işinizde kazandığınız parayla ne aldınız ilk? Hediye olarak?

Hiç bir şey. Doğrusu hiç aklıma gelmedi.

İş dünyasını kadınlar yönetseydi, ekonomik anlamda daha büyük bir ivmemiz olur muydu?

Böyle romantik bir konuya girmeye gerek yok. Dünyanın bütün ülkelerinde tarihin ilk gününden bu yana piyasada erkekler daha çoktur. Bunun nedenini düşünmek lazım. O benim işim değil. Kadının değeri katkısı falan ayrı bir tartışma konusu ama pozitif ayrımcılık yapılacak diye varoluşsal bir takım yersiz tartışmalara girmeye gerek yok. Kadınlar ekonomiye katılırsa ekonomi büyür. Ama kadınların erkeklerden daha başarılı olabileceği meselesi tevatürdür.

Şirketler grubunuzda pozitif ayrımcılık var mı kadınlara?

Asla, olası ihtimal bile değildir. Kadın da tıpkı erkek gibi sadece toplumun bir parçasıdır. Erkek personelimiz nasıl hangi görevlerde yer alıp, karşılığında neler elde ediyorsa hanım personellerimiz için de aynı şartlar geçerlidir.

Bizler bu pozitif ayrımcılığın olmaması için çalışmaları olan insanlarız. Türkiye’de bu amaca hizmet eden önemli sivil toplum örgütleri ve çok sayıda gönüllü var. Kadın girişimciliği açısından belki dünyanın zirvesinde değiliz ama kadınların girişim konusundaki cesareti açısından dikkat çekici bir potansiyele sahip olduğumuza inanıyorum.

Bir kadın olarak, ‘kadına şiddeti’ nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kadın değil insanlık sorunudur kanımca. Ancak kabul etmek gerekir ki şiddet, fiziksel üstünlüğü kötüye kullanma durumu olduğu için genelde mağdurlar kadınlar ya da çocuklar olmaktadır. Kadınlara yönelik şiddetin ve istismarın arkasında psikolojik, sosyal, siyasal, kültürel pek çok gerekçe bulunmaktadır. Aile yapısı ve aile içi ilişkiler öncelikle değerlendirilmelidir. İlk olarak aile içi eğitimde ve yetiştirme modelleriyle eğitim ele alınmalıdır. TİKAD olarak da hem akademisyenler hem de basından önemli kişilerle beraber olduk. 

Sabancı Vakfı’nda aktif bir göreviniz var mı?

Sabancı vakfında aktif bi görevim yok… Ama her zaman desteklediğim gönül bağım olan bir vakıftır…  

Tablolara meraklısınız; size ait kaç tablo var koleksiyonunuzda? En pahalısı kimin ve ne kadardı? Hangi ressamlara hayranlık duyarsınız?

Türk resim sanatı tarihinin başlangıcı olarak kabul edilen 19. yüzyılın ikinci yarısından günümüze uzanan süreçte oluşturulmuş, dönemleri belirleyen başyapıtlar yer almaktadır.Cengiz Beyin yönetimindedir. Demsa Group, köklü bir geçmişe sahip olan Türk sanatını dünü ve bugünü ile sunabilmek amacıyla yakın bir tarihte söz konusu koleksiyonunu Pritzker ödüllü mimar Zaha Hadid’le çalışmalarımıza devam etmekteyiz.

Dünyaya bir daha gelseydiniz, ne okumak, nerde olmak ve ne olmak isterdiniz?

Tam yaşamak istediğim hayatta istediğim yerdeyim ve bu yüzden çok şanlı bir insanım. 

Modayla aranız nasıl? Çok para harcar mısınız?

Çok para harcamak göreceli bir kavram. Ancak şunu söyleyebilirim; Genelde kendimce bir bütçem vardır. Ve ona sadık kalmaya çalışırım. Bir tarzım var. Güncel çizgilerle birlikte klasik giyinmeyi severim.

Milyar dolarlık bütçeleri yönetiyorsunuz, bazen bu başarının altında ezildiğiniz oluyor mu?

Bakın ben bunlara takılan bir iş insanı hiç bir zaman olmadım. Tabi ki her yatırım, her girişim başarılı bir ivme çizecek diye bir şart yok. Önemli olan doğru kararlar, dogru yatırımlar doğru zamanlama doğru bir ekip.

Sosyal medyada aktifsiniz oldukça…

Sosyal Medya artık olmazsa olmaz. Twitter kullanıyorum. Çok yeni de Instagram hesabımı açtım. Eğlenceli buluyorum aslında. Kimi zaman çağın vebası olduğunu kimi zamanda hayatın bir parçası diye düşünüyorum.

Çok sık seyahat eder misiniz? Kıskandığınız ülkeleri şehirler, markalar olur mu sizi hırslandıran?

Çok sık ış seyahatlerim oluyor. Londra, Cannes ve New York’ta bulunmak beni çok mutlu eder… Tabiî ki nerelere giderseniz gidin, İstanbul. İstanbul Boğazı, Halici, Rumeli ve Anadolu hisarının hikayesi, sarayları, sarnıçları, meydanları, Camileri nerede var.

Maçka Otel’in öününde bir ağaç haberiniz gündeme geldi… İddialar hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Herkesin duruşu misyonu vizyonu ve yaptığı işler ortadadır. Vicdanım o kadar rahat ki anlatamam size. Bir kaç zaman sonra inanın özür dilemek için arayanlar olacaktır. Bu güne kadar olanlar gibi…

Kuzenlerinizle, Ali Sabanci vs. gibi rekabet içinde misiniz? Yarışır mısınız, bu konularda şakalaşır mısınız?

Bırakın kuzenlerimi kimseyle rekabet, bir yarış telaşım hiç bir zaman olmadı. Herkesin riski ayrıdır ki onların başarıları beni gönülden mutlu eder onurlandırır. Ben biliyorum ki benim başarım da onları mutlu eder. Hele ki Ali Bey’i (Sabancı) küçük kardeşim gibi çok severim, inanır her zaman da destekler yanında olurum. 

Hakan Çelik 10.04.2015

Fotoğraf: Muzaffer Kantarcıoğlu

CNNTÜRK

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş