Erkan Baş, Birleşik Haziran Hareketi’ni Anlattı !

0 Yorum

Röportaj: Ercan KÜÇÜK

twitter.com/ercandenizkucuk

Haziran 2013’te yaşadığımız ve Türkiye’nin her yerine dalga dalga yayılan Gezi direnişi Türkiye tarihinde görülmemiş etki yarattı. Siyasetin yeniden kurulması, Y kuşağı denilen kuşağın özgürlük talepleri konuşuldu, tartışıldı. Gezi’nin bir tepki olarak beklenmeyen şekilde patlama göstermesi, siyasi hedefi olmaması Gezi’yi ileri aşamaya götüremedi. Gezi’de en çok kullanılan sloganlardan olan ‘Hükümet İstifa’ sloganı gerçekleştirilemedi, hükümet daha fazla baskı kullanarak halk hareketini bastırmaya çalıştı. Yeni örgütler kuruldu. Birleşik Haziran Hareketi (HAZİRAN) de bu oluşumlardan birisi. HTKP Merkez Komite Üyesi Erkan Baş ile HAZİRAN’ın kurulma sebebini, 2015 seçimlerinde HAZİRAN’ın tavrını, HDP’ye bakışını, Avrupa örgütlenmesini, TGB’nin ABD askerinin başına çuval geçirmesi gibi birçok konuyu konuştuk.

 

RÖPORTAJLIK : HAZİRAN, Gezi’den sonra kurulan bir örgüt. HAZİRAN hangi ihtiyaçtan dolayı doğdu ve içinde hangi örgütler var?

ERKAN BAŞ : Türkiye’de siyasetin 2013 Haziran Direnişi sonrası yeniden kurulma ihtiyacı var. Haziran’da ortaya çıkan Türkiye tarihinin en büyük halk hareketi tüm siyasi öznelerin Türkiye’yle kurdukları ilişkiyi yeniden değerlendirmelerini gerektirdi. Türkiye sosyalist hareketinin Haziran öncesi süreçte de çok önemli başarılarının olduğunu özellikle vurgulamak gerek. AKP iktidarına karşı Türkiye’de devrimciler önemli bir direniş sergilediler. Bunun yarattığı birikimle de beraber Haziran’da milyonlarca insan sokağa çıktı. O andan itibaren Türkiye’de 12 Eylülle başlayan karanlık gerici dönemin sona erdiğini düşünüyoruz. Sosyalist hareket açısından bakarsak 12 Eylül sonrası, 12 Eylül dinamikleriyle kendisini yeniden kurmuş bir sol sosyalist siyaset vardı. Bunun kazanımlarını koruyarak, biriktirerek ama Haziran sonrası Türkiye gerçeğine en uygun biçimde kendisini yeniden yapılandırma ihtiyacı HAZİRAN Hareketini doğuran temel faktör.

HAZİRAN Hareketi bugüne kadarki sol sosyalist birlik çalışmalarıyla ittifaklarla cephelerle benzerlikler taşımakla beraber bir farklılığı barındırıyor. Önemli olan taraf farklılığı. Nedir bu? Biz bugüne kadar çeşitli denemelerde bulunduk. Türkiye’de örgütlü sol sosyalist güçlerin yan yana geldiği cepheler, ittifaklar, eylem birliktelikleri kuruldu. Bu sefer başından itibaren Haziran hareketinin içinde bulunan tüm siyasal örgütler aynı zamanda bir konuda görüş birliğine sahipler, sadece örgütlü sol sosyalistlerin ittifakını temel alan bir yaklaşım içerisinde değiliz. Başka bir ihtiyaç var Türkiye’de. Çok kabaca baktığımızda göreceğimiz şey şu: AKP var iktidar partisi olarak. Bunun dışında CHP, MHP, HDP var. Siyasete dışarıdan baktığımızda gördüğümüz tablo bu. Ama emekçiler, “sıradan insanlar” yok. Sosyalizm güçlü bir seçenek olarak yok siyaset tablosunda. Bir taraftan da sosyalizmin idealleriyle, emekçilerin talepleriyle hareket eden binlerce milyonlarca insan var. Haziran hareketi bunların siyasal alanda örgütlü bir güç olarak kendilerini ifade etmelerini hedef alarak kurulmuştur. Bu çok önemli. Altını tekrar tekrar çizmek lazım. Sadece Türkiye’deki örgütlü sol sosyalist güçlerin yan yana geldiği bir ittifak, bir güçbirliği değil, milyonlarca emekçinin 2013 Haziran’da ifade ettiği düşüncelerini siyaset zeminine taşıyacak bir yeni arayış HAZİRAN Hareketi.

Hepimizin bildiği gibi içerisinde 3 CHP Milletvekili var. ÖDP’den, Devrimci Hareket’ten arkadaşlar var. HTKP olarak biz varız. Emekçi Hareket Partisi’nden, Komünist Parti’den arkadaşlar var. Bunun dışında, siyasi partilere üye olan ya da olmayan yazarlar, aydınlar, akademisyenler de bu hareketin içerisinde. Hemen aklıma gelenleri saymam gerekirse Gamze Yücesan, Eriş Bilaloğlu, Haluk Yurtsever, Merdan Yanardağ, Serpil-Kaya Güvenç gibi kamuoyunun yakından tanıdığı isimler var. Türkiye’de sol sosyalist kamuoyunun yakından tanıdığı, emek mücadelesinin içinde her zaman olan arkadaşlarımız. ODTÜ Vişnelik’te başlayan toplantı dizisinin sonucunda ortaya çıktı HAZİRAN ve ilk toplantı itibariyle ortaya çıkan görüntünün alışılmış görüntünün dışında olmasını önemsiyorum. Bu biraz da Haziran’ın dersleri diye ifade edilen dersler dahilinde bir kuruluş süreci olarak değerlendirilebilir.

RÖPORTAJLIK : Daha öncesinde Türkiye Sosyalist Hareketi’nde birçok birlik çalışmaları yapıldı. Partiler birleşti. Çatı partiler, cepheler, hareketler kuruldu. Ama bu çalışmalar başarılı olmadı. HAZİRAN’a temelde baktığımızda bu çalışmalardan ne farkı var?

ERKAN BAŞ : Bir kere bütün bunların yarattığı deneyim var. HAZİRAN bu deneyimin üzerine kuruluyor. İkincisi ve daha önemlisi bence HAZİRAN’ı, adı üzerinde Haziran 2013’te Gezi’de başlayan ve Türkiye’ye yayılan Haziran Direnişi’nin bir ürünü olarak değerlendirmek gerekiyor. O yüzden açıkçası geçmişte yaşanan deneyimlerle pratiklerle mukayese etmenin çok doğru olduğunu düşünmüyorum. Türkiye ilk defa Haziran gibi büyük bir halk ayaklanmasını yaşadı ve dikkat edilirse bugün bu hareketin içerisinde olan sosyalist güçler, devrimci güçlerin tamamı, Haziran sürecinde sokaklarda, mücadelenin içerisinde, onun bir parçası olan hareketlerdi. Dolayısıyla bir açıdan Haziran günlerinde sokakta omuz omuza olan insanların aynı zamanda fikri olarak da düşüncelerini yan yana getirdikleri bir platform olarak da değerlendirebiliriz Haziran Hareketi’ni. En önemlisi de, şu anda Türkiye’nin dört bir yanında süren meclis deneyimleri… Daha önceki dönemlere baktığımızda, belki çok ilerisini hedefleyen ama buna uygun olarak örgütlenmeyen, buna uygun yaygınlıkta ve biçimde örgütlenmeyen çalışmalardı diyebiliriz. Şimdi biraz daha mütevazi hedeflerimiz var. Buradan bir parti çıkartmak gibi bir amacımız yok örneğin ama bugüne yanıt verme eksenli, hem geçmişe göre daha gerçekçi hem de ona göre çok daha yaygın bir örgütlenme içerisindeyiz.

HAZİRAN’IN ESAS HEDEFİ DİRENİŞLERİ BİRLEŞTİRMEKIMG_4205

RÖPORTAJLIK : Gezi Direnişi toplumsal bir patlamanın sonucunda ortaya çıktı. HAZİRAN, yeni Geziler mi yaratacak? Yoksa yeni Geziler ortaya çıktıktan sonra sokaklara çıkan o kitleleri yönlendirme çalışmaları mı yapacak? 

ERKAN BAŞ : Açıkçası Gezi tekrar eder mi etmez mi tartışması bir yana Gezilerin bir plan dahilinde yaratılabileceğini düşünmüyorum. Gezi öncesinde de 2013 Mayıs’ından Haziran’ından önce böyle bir sol sosyalist odak yaratılabilmiş olsaydı kuşkusuz çok avantajlı olurdu, Gezi başka bir biçimde yaşanabilirdi ama Gezi iradi kararlarla yapılacak bir şey değil. Hangimiz Gezi parkındaki 3-5 ağacın ortaya çıkarttığı direnişin, tepkinin Türkiye’nin tümüne yayılan bir halk hareketine dönüşebileceğini tahmin edebilirdik ki? Bu mümkün değil. Sizin de dediğiniz gibi bunun arkasında 10-12 yıl boyunca AKP iktidarına karşı damla damla biriken öfke var ve bu son damlasıyla bir isyana dönüştü. Bunun ne zaman nerden nasıl yeniden fışkırabileceğine dair net bir şey söylemek bence mümkün değil. Böylesi bir isyan, ayaklanma ortaya çıktığında biz şunun farkına vardık. Eğer orada hareket eden o milyonlar aynı zamanda örgütlü hareket edebilselerdi, kalıcı örgütlere sahip olabilselerdi o dönem kendiliğinden ortaya çıkan park forumları, Gezi parkında ortaya çıkan doğrudan tartışmayı esas alan birlikte karar alma süreçleri geçmiş pratiğe dayansaydı kuşkusuz çok daha önemli sonuçlar alırdık. Mesela Gezi’de 2-3 Haziran itibariyle hareket bütün Türkiye’ye yayıldığında bütün sokağa çıkan insanları birleştiren bir tane slogan vardı, “Hükümet istifa” diye yer gök inliyordu deyim yerindeyse… Oysa bir iktidar alternatifine biz sahip değildik ki. O olmadığı için zaten hükümeti istifa ettiremedik. Yoksa o kadar büyük bir halk hareketine herhangi bir iktidarın direnme şansı olmazdı. HAZİRAN, bunu yaratmak için örgütlenen bir hareket. Yarın öbür gün Türkiye’de kaçınılmaz biçimde bu halk düşmanı iktidarın halka dönük baskıcı, anti-demokratik, emek düşmanı politikaları mutlaka tepki doğuracaktır. Bu tepkilerin parçalı kalmasını engellemek lazım. Halen yaşıyoruz. Birkaç gün önce Sağlık Emekçileri Sendikası Meclis önünde basın açıklaması yaparken Genel Başkanı’na kadar gözaltına alındılar, darp edildiler. Validebağ’da aylardır süren direniş var, okulların İmam Hatipleştirilmesine karşı Türkiye’nin her tarafında süren eylemler var. Aynı sıkıntıyı yaşıyoruz. AKP’nin hayatın her alanına müdahale eden politikaları devam ettikçe hayatın her alanında direnişler ortaya çıkıyor. Bunları birleştirmek bizim esas hedefimiz. Bunları birleştirip ortak bir hareket haline getirebilirsek birleşen halkın gücüyle iktidarın gücü karşı karşıya geldiğinde kazanacak olan kesin olarak halkın gücüdür.

CHP, İP, HDP’YE ÇAĞRI YAPILDI MI?

RÖPORTAJLIK : HAZİRAN’ın oluşma sürecinde Gezi’de yer alan ve Türkiye siyasetinde önemli yeri olan CHP, İP, HKP, TGB, HDP gibi siyasi örgütlere de çağrıda bulunuldu mu?

ERKAN BAŞ : Biz HAZİRAN adını alırken en fazla tartıştığımız şeylerden birisi de şuydu: Biz 2013 Haziran’ında sokağa dökülen bütün güçleri, en genel olarak AKP karşısında yer alan toplumun tüm kesimlerini kapsayacak bir hareket miyiz? Bu biraz aynı derede ikinci kez yıkanmaya çalışmak olur. Dolayısıyla çok kabaca söylersek HAZİRAN kendisini solun liberal ve ulusalcı kesimlerinden de ayırmayı bir görev olarak görüyor. Çünkü ortak hareket inşa edilecekse bunun aynı zamanda bir çizgiye sahip olması gerekiyor. Biz Haziran Direnişi’nin örgütlenmiş biçimiyiz diye iddia ediyoruz ama bütün bir Haziran Direnişini tek başına sahiplenmek gibi bir iddiamız yok. Bu yüzden de tek tek adını saydığınız siyasi örgütlere özel bir çağrı yapılmadı.

İlkeler ortaya konulacak. Nedir bu ilkeler? Kapitalizme, faşizme, gericiliğe, emperyalizme karşı olunacak. HAZİRAN’ın çıkış bildirgesi eksenli olarak, bütün siyasal odaklara, kişilere, kurumlara, sendikalara partilere açık bir hareket olarak örgütleniyoruz. HAZİRAN Hareketi yavaş yavaş kendisini geliştiriyor. İllerde, ilçelerde olabildiğince daha geniş kesimlerle buluşuyoruz. Orada da farklı siyasal toplulukların üyelerinin dahil olduğunu görüyoruz. Bu da sevindirici bir şey. Amaç, Haziran Direnişi’nin bir tekrarını yaratmak değil, Haziran’da ortaya çıkan çok farklı eğilimlerin biriktirdiği ve bugüne ve geleceğe taşınması gerekenler var. Biz oraya odaklanmış durumdayız. Bu deneyimden geleceğe neler taşıyabiliriz? Neleri taşımalıyız? Neleri önemsemeliyiz diye bakıyoruz. Böylece sanıyorum çok daha geniş kesimlerle buluşacağız. Şunu da ekleyeyim, 31 Mayıs 2013’te insanlar sokağa döküldüler, 15 Haziran’a kadar sürekli eylemler içerisindelerdi. Herhalde hiçbirimiz, 31 Mayısta sokağa çıktığımız durumumuzla 15 Haziran’a ulaştığımızı iddia edemeyiz. Hepimiz o süreç içerisinde hem öğrendik, hem öğrettik. Alışveriş düşünsel ve pratik anlamda sürdü. Demek ki onun aynı zamanda geliştirici bir tarafı vardı. Biz daha ileri taşıma arayışı içerisindeyiz diye özetleyebilirim.

2015 SEÇİMLERİNDE HAZİRAN’IN TAVRI NE OLACAK?

RÖPORTAJLIK : 2015’te genel seçimler var. Türkiye yeniden seçimlere girecek. Bu süreçte HAZİRAN’ın tavrı ne olacak? Kendi adaylarını mı çıkartacak? Yoksa HAZİRAN’ı oluşturan partiler kendi çalışmasını mı yapacak? Ortak bir çalışma yapılacak mı?

ERKAN BAŞ : Bu sorunu ikili yanıtı var. Bir tarafıyla yerinde bir soru. Türkiye gibi seçimlere katılımın genel olarak çok yüksek olduğu bir ülkede seçimleri önemsemiyoruz, seçimler önemsizdir, anlamsızdır demek pek mümkün değil. Ama öbür taraftan da 2013 Haziran’ında ortaya çıkan hareketin Türkiye’deki hakim siyasi algısını değiştirmesini önemseyelim diye bakıyorum. Nedir Gezi isyanı? Bir açıdan bakarsak o ana kadar Türkiye’deki hakim siyaset algısına ve düzen partisi diye adlandırdığımız güçlerle sınırlı bir siyaset tablosuna halkın doğrudan müdahalesidir. “Bizim adımıza bizi kurtaracağını söyleyen herkes yeni düzene bir biçimde eklemleniyor ve hayatımızı zorlaştırıyor. O zaman biz kendimiz müdahale edelim diyoruz”, çizgisinin belirginleşmesidir. Ben HAZİRAN’ın da bu açıdan bu deneyimden de faydalanması gerektiğini düşünüyorum. Siyaset dediğimiz olgu 4-5 yılda bir sandığa gidip oy kullanmakla sınırlı bir şey olmamalı. Bunu ortaya koydu Haziran Direnişi. Mevcut siyasi partiler kanunu, seçim sistemi ve siyasi partilerin örgütlenme biçimi halka yetmiyor, bu ortaya konulmuş durumda. Bütün bunları bir kenara yazdıktan sonra, yani siyasetin esas olarak toplumsal hayatın içerisinde sokağı kapsayan direniş hareketlerini kapsayan, mücadeleyi çok boyutlu olarak ele alan siyaset algısını yerleştirdikten sonra, HAZİRAN gerek görülürse seçim platformunda da kendisini ifade etmesinin biçimini, tarzını tartışılabilir diye görüyoruz. Ama şu bizim açımızdan kesin. Ne 2015 Haziran’ındaki seçimlere kadar süren bir ittifak öngörüyoruz. Ne de seçim ekseninde kurulmuş bir hareketiz. Bunu aşan bir eksen yerleştirmeye çalışacağız Türkiye siyasetinde. Bunun çok alışılmış bir şey olmadığının farkındayız. Türkiye’de sonuçta ortaya çıkan her siyasi oluşum esas olarak kendisini sandıkla ölçmeye çalışıyor. Biz bunun ötesine geçmeyi amaçlıyoruz.

RÖPORTAJLIK : Birleşik Haziran Hareketi’nin şu anda Türkiye siyasetinde gördüğü en temel çelişki nedir?

ERKAN BAŞ : Adalet ve Kalkınma Partisi’nin son noktada bir düzen partisi, patron partisi olduğunu düşünüyorum ama sıradan bir düzen partisi, sıradan bir burjuva partisinin de ötesine geçtiğine dair bir yaklaşıma sahibiz. Bu yüzden AKP karşıtı mücadele dediğimizde tek başına sandıkla seçimle sınırlı olmayan daha geniş bir hareket alanından söz ediyoruz. Bununla beraber AKP bir taraftan da Türkiye’deki egemen sınıf siyasetini temsil eden bir özne. Bu bütünlüğü gören bir yerden, emperyalizmin Türkiye ye dönük yaptırımları, daha bağımlı bir ülke yaratma çabaları, daha gerici bir Türkiye yaratılması, toplumsal ve siyasal anlamda gericiliğin daha örgütlü olduğu bir ülke ve emekçilere düşman bir siyaset algısı toplamında tanımlarsak AKP’yi, kendimizi de en temel olarak bu iktidara karşı halkın birleşik mücadele örgütünü yaratma arayışının ürünü olarak tanımlayabiliriz.

RÖPORTAJLIK : HAZİRAN Cumhuriyet meselesine ne şekilde bakıyor?

ERKAN BAŞ : Bu soruya yanıt verirken, Haziran Hareketi’nin Türkiye’de 100 yıldır süren tartışmaların tamamına bir anda yanıt veren, bir anda hepsini kesen bir sihirli değneğe sahip olmadığını söyleyerek başlayayım. HAZİRAN kendi içerisinde farklı eğilimleri, farklı renkleri, farklı bakışları barındıran bir hareket olarak değerlendirmek gerekiyor. Ama genel olarak çizginin sol tarafında duran bir hareket olarak düşünelim. Burada cumhuriyet tartışması kuşkusuz bizim gündemimizde bir yer ediniyor. HAZİRAN’ın hepimizi birleştiren çıkış bildirgesine baktığımızda şunu söylüyoruz; AKP eliyle Türkiye’de cumhuriyetin temel değerlerine dönük ciddi bir saldırı örgütlendiğini, Türkiye’de emekçi sınıfların, yoksulların aleyhine bir dizi gelişme barındırdığını, örneğin kamusal alanın tasfiye edilmesi, laikliğin bir bütün olarak rafa kaldırılmasını, bağımsızlık fikrinin neredeyse bir suç haline getirilip mahkum edilmesi gibi uygulamalara baktığımızda bunlara karşı duran, hem bağımsızlığın, hem laikliğin hem özgürlükçülüğün sahiplenildiği bir siyasal eksene HAZİRAN’nı yerleştirebiliriz. Ama eklenmesi gereken bir şey daha var. HAZİRAN bir müdafaa hareketi, savunma hareketi değil, sadece 1923 Cumhuriyetini korumaya odaklanan bir siyasal yaklaşımın da eksikliği olduğunu yine HAZİRAN’ın çıkış bildirgesine bakarak söyleyebiliriz. Eşitlikçi, özgürlükçü, halkların barış içinde kardeşçe yaşayacağı, laiklikten bağımsızlıktan yana kamucu yeni bir cumhuriyetin inşasını görev olarak koymuştur HAZİRAN önüne.

RÖPORTAJLIK : HAZİRAN’ın mevcut konuştuğu tartıştığı konulardan başka şunları da gündemine alması gerekiyor dediğiniz konular var mı?

ERKAN BAŞ : Bunları zamana bırakma taraftarıyım. Çünkü tarihin biriktirdiği bütün sorunları çözemeyiz. Onların yoğunlaştığı odaklandığı birtakım başlıklar var. Bugün baktığımızda Türkiye’de yüzlerce sorundan bahsedebiliriz. Ama bunları üç beş başlığa rahatça yerleştirebiliyoruz. Örneğin Türkiye özgürlüklerin rafa kaldırıldığı bir ülke haline geldi. Faşizan, baskıcı bir rejim inşa ediliyor. Demek ki bunun karşısında bir özgürlük cephesi inşa etmek gerekiyor. Din olgusu özellikle siyasal toplumsal hayatı fazlaca belirlemeye başladı. Neredeyse bütün okullar İmam Hatip’e dönüştürülmüş durumda. Bunun karşısında bir laiklik barikatıdır HAZİRAN. Hem dinsel boyutları olan hem de cinsiyetçi yaklaşımla özgürlük düşmanı biçimde kadınların hayatın dışına itildiğini görüyoruz. Gençlerin geleceksizleştirildiğini görüyoruz. Hepsi bir yana AKP iktidarı döneminde 15bin kişinin iş cinayetlerine kurban gitmesi halk düşmanı, emekçi düşmanı bir iktidarla karşı karşıya olduğumuzu göstermesi açısından yeter. Bu başlıklar bana sorarsanız yüzlerce başlık içerisinde o tartışmaların billurlaştığı yerler. Ve HAZİRAN bunlara ilişkin oldukça net bir perspektife sahip. Başlangıç için bunlar yeterlidir. Tarihin önümüze getirdiği yeni sorunlara bu yolda yeni mevziler kazanarak, güçlenerek, birlikte hareket ederek, birbirimizi dinleyerek, konuşarak, tartışarak yeni ve daha gelişmiş cevaplar üretebileceğimize dair umut taşıdığımı söyleyebilirim.


erkanbaş2RÖPORTAJLIK : HAZ
İRAN’ın seçim tandanslı bir hareket olmayacağını söylediniz. 2015’te seçim var. HAZİRAN sadece Gezi direnişini, AKP’ye muhalif olan kişileri mi hedefliyor? Yoksa AKP’ye oy verenlere yönelik de çalışmalarınız var mı?

ERKAN BAŞ : Potansiyel açısından bakarsak Haziran Hareketi ilkeleri programı hedefleri itibariyle Türkiye’nin %95’ini belki %99’unu ifade ediyor. Hepimizin daha iyi bir ülkede daha özgür koşullarda yaşamasını hedefleyen bir hareketiz. Bunu ifade edebildiğimiz ölçüde Türkiye’deki bir grup asalak ve yağmacı dışında herkesin çıkarlarının son noktada HAZİRAN ile örtüşebileceğini söyleyebiliriz. ama keşke siyaset bu kadar basit olsa. Pek çok başka parametre devreye giriyor. Dolayısıyla iktidar Türkiye’yi bütün olarak dönüştürürken halkın tamamının özgür, eşitlikçi bir ülkede yaşaması için bir siyasal mücadele süreci olarak öngörüyoruz. Ve önceliğin şu anda AKP karşısında çok uzun yıllardır direnen büyük toplumsal güçlerin yan yana getirilmesi olarak görüyoruz. Hedef tabiî ki bununla sınırlı değil. Sonuçta biz emeğiyle alın teriyle yaşayan tüm namuslu insanların tek bir cephede tek bir program altında bir araya gelmesini hedefliyoruz ve Türkiye’nin gerçekten yeni bir dönüşümü ancak böyle gerçekleşir.

HAZİRAN’IN KÜRT HAREKETİNE BAKIŞI

RÖPORTAJLIK : HAZİRAN’ın Kürt Hareketi’ne bakışını konuşmak istiyorum. Selahattin Demirtaş’ın Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olduğunda Mecliste ayakta alkışlaması, Kobane’de YPG’nin ABD ile işbirliği yaptığını açıklaması, peşmergenin ülkemizden geçerken Biji Serok Obama sloganları atması vs çokça tartışıldı. HAZİRAN’nin HDP ve PKK’ya bakışı nedir?

ERKAN BAŞ : Türkiye’de Kürt sorununu en önemli sorunlardan birisi olarak görüyoruz. Türkiye’de halkların birbirine düşman edildiği sürecin son bulması için elimizden gelen ne varsa yapmalıyız yaklaşımı içerisindeyiz. Kürt halkının da Türkiye’de yaşayan herkes gibi eşit, özgür adil bir toplumsal yaşamı hak ettiğini düşünüyoruz. Türkiye’de insanların herhangi bir dine, ırka, ulusa ait oldukları için bir ayrımcılık görmesinin net olarak karşısında olduğumuzu söylüyoruz.

Biz HDP(HDK) ile farklı iki siyasi hareketiz. Arkadaşlarımız uzun yıllardır Türkiye’de siyasi mücadele yürütüyorlar, çizgilerini aşağı yukarı herkes biliyor. Sosyalist hareketin içinden gelen, onun öncülüğünde ortaya çıkan Birleşik Haziran Hareketi başka bir siyasi kulvarı ifade ediyor. Bu birbirimize rakip olduğumuz anlamına gelmediği gibi zaman zaman uygun koşullar ortaya çıktığında bir dayanışma içerisinde olmayacağımız anlamına da gelmiyor. Örneğin Kobane direnişi sırasında HAZİRAN içerisinde yer alan pek çok arkadaşımızın IŞİD karşısında, gerici çetelere karşı direnişin desteklenmesi kapsamında elinden geleni yaptığını biliyoruz. HAZİRAN’ın bileşenlerinin tamamı bu gerici teröre karşı Kürt halkının mücadelesine destek verdiler.

Şunu da görüyoruz; HDK-HDP olarak kendisini ifade eden siyasi irade Kürt hareketinin bir Türkiyelileşme projesi olarak ortaya çıkmış olsa bile siyaset esas olarak toplumsal anlamda sizi nereye konumlandırdıklarıyla ilgili bir şey. Tarihsel nedenler, 30 yıllık savaşın yarattığı siyasal psikolojik atmosferlerle ilgili nedenler bunda etkili. Dolayısıyla Türkiye’de bizim bugün ihtiyaç olarak gördüğümüz AKP karşısındaki emekçilerin omurgasını oluşturduğu birliğin oluşturulması konusunda HDP’nin kısıtları olduğunu, kapsayamadığını da kabul etmek gerekiyor. HAZİRAN kendisini başka bir kulvarda ifade ediyor. Bunun ötesinde bir arayışın Kürt Hareketi’ne de sosyalist harekete de, Türkiye’deki emek mücadelesine de arzu edilen ve ihtiyaç duyulan katkıyı yapamayacağını söyleyebiliriz.

AVRUPA’DA ÖRGÜTLENME ÇALIŞMALARI OLACAK MI?

RÖPORTAJLIK : HAZİRAN’ın Avrupa ayağı, Avrupa çalışmaları olacak mı?

ERKAN BAŞ : Açık söyleyeyim bu başlarken pek düşünmediğim bir şeydi ama özellikle Avrupa’daki Türkiyeli işçilerin, emekçilerin yoğun bir ilgisi var. Bu hem onların oradaki göçmenlikten kaynaklanan sorunlarıyla ilgili hem de Türkiye’deki mücadeleye katılabilecekleri, destek verecekleri alanların yaratmak üzere çalışmalar yapmamız gerektiğini gösteriyor. Ülke içindeki örgütlenme geliştikçe, yurt dışında da bir örgütlenme çalışması yapacağız.

RÖPORTAJLIK : Türkiye’de sol sosyalist hareketlere baktığımızda emek tabanlı olduklarını görüyoruz. Ama yöneticilerine baktığımızda belli bir entelektüelliğin üzerinde olduğunu, maddi anlamda emekçi sınıfından daha iyi durumda olduğunu görüyoruz. HAZİRAN bu önyargıyı yıkabilecek mi?

ERKAN BAŞ : Geçmişe dair değerlendirmenizin verisini merak ettim, hiç öyle bir şey görmedim (Gülüyor). Uzun yıllardır örgütlü siyasi mücadelenin içerisindeyim, esas olarak ve ağırlıkla sosyalist hareketin kadrolarının ekonomik olarak emekçi sınıfların dışında diye tanımlanabilecek durumda değil. Aksine dikkat ederseniz sol sosyalist güçler olağanüstü ekonomik zorlukları emek yoğun çalışarak, daha fazla emek vererek aşmaya çalışan siyasal hareketler oldu Türkiye’de. HAZİRAN’nin çağrıcısı olan ODTÜ Vişnelik’te toplananlara bakıyorum ağırlıklı olarak emeğiyle geçinen insanlardan oluşan bir topluluğuz diyebiliriz. Sanıyorum diğer yanılgı da “aydın”ların Türkiye’de ekonomik olarak iyi bir durumda olduklarını düşünmek. Bana soruyorsanız akademisyen olarak çalıştım, yayıncılık yaptım ve öğretmenlik yaptım. Hepsinde de bu iş kollarında çalışan insanların aldığı kadar maaş aldım. Birlikte olduğumuz arkadaşların çoğu da aşağı yukarı aynıdır.

TGB’NİN AMERİKA ASKERİNİ BAŞINA ÇUVAL GEÇİRMESİ

RÖPORTAJLIK : TGB geçtiğimiz günlerde ABD askerinin başına çuval geçirdi. Bunu HAZİRAN olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu da adeta toplumu ikiye böldü. Kimisi eleştirdi, kimisi savundu. Siz de zamanında İskenderun’da baskın yapmıştınız.

ERKAN BAŞ : Bu soruya HAZİRAN adına cevap vermem mümkün değil. Çünkü özel olarak böyle bir değerlendirme yapmadık. HAZİRAN kendisini antiemperyalist bir hatta yerleştiriyor, emperalizme karşı ikiriciksiz bir duruşumuz var, buradan hareket edebiliriz. Herhangi bir ülkenin askerinin başka bir ülkede bulunmasına ilkesel olarak karşı çıkmalıyız ve dolayısıyla Türkiye’deki Amerikan askerinin varlığına elbette karşı çıkılmalı ve Türkiye askerinin kendi sınırları ötesinde bir operasyona katılmasına ya da başka bir ülkede o ülkenin siyasal geleceğine müdahalede bulunmak için var olmasına da karşı çıkmalıyız.

Dolayısıyla eylem biçimleri, tartışılabilir. Her eylemin siyasal muhtevası kadar biçim de önemlidir. 2013 Haziran’da bu açıdan da önemli deneyimler biriktirdiğimizi düşünüyorum. Amerikan askerlerine, Amerikan emperyalizminin somut uzantısı olarak Amerikan siyasetçilerine karşı eylem yapılmasını elbette ki doğru buluyorum. Buna karşı çıkmak gerekir gücümüz oranında. Biçim olarak ne yapılabilir, nasıl yapılabilir? Bunlar tartışılabilir. Ayrıca eylemi yapan örgütün anti emperyalist ve antikapitalist bir bütünlüğü, tutarlılığı olup olmadığı da tartışılabilir. Her siyasi hareketin kendine göre estetik, kendine göre siyaset algısı vardır. Fakat ilk sorulması gereken soru şudur, Amerikan askerinin bu ülkede işi ne?

RÖPORTAJLIK : Gezi direnişinden sonra dönemin TKP’sinin yöneticileri Türk Bayrağının artık direnişin, Deniz Gezmişler’in mücadelesinin bayrağı haline geldiğini söylediler. HAZİRAN’nin, Gezi ruhunun devamı olarak bu konuda herhangi bir tavrı var mıdır? Bunu hiç konuştunuz mu?

ERKAN BAŞ : Özel olarak böyle bir tartışmamız olmadı. 2013 Haziran’da biz insanların hangi renkte olduğuna, hangi dili konuştuğuna hangi dine inandığına, hangi bayrağı taşıdığına bakmadık. Barikatın hangi tarafında olduğuna baktık. HAZİRAN hareketi de böyle yapacak. Semboller kuşkusuz önemlidir. Ama önemli olan onun hangi amaçla ve ne tarafta durduğudur. Haziran hareketi de böyle değerlendirilecektir. Eline Türkiye bayrağı alıp HAZİRAN saflarına katılan insanların Haziran Hareketi’nin herhangi bir unsurunu rahatsız etmesi olanaksızdır. Öbür taraftan da Türkiye’de siyasette bayrağın tuttuğu yer açısında baktığımızda, bayrağın egemen güçler tarafından her türlü ayıbı örten işlev kazanmasına da izin vermemek gerekiyor. HAZİRAN hareketi kuruluş sürecinde böyle bir tartışma bile yapmadığımızı söyleyeyim.

TÜRKİYE’DE KOMÜNİST PARTİ İHTİYACINI HTKP KARŞILAR

RÖPORTAJLIK : HAZİRAN içindeki örgütlerden KP ve HTKP, geçtiğimiz aylarda TKP’nin bölünmesi sonrasında ortaya çıkan 2 yeni parti. Şimdi bu 2 parti HAZİRAN’nde bir araya geldi. Fikirsel eylemsel olarak ayrışma yaşayan 2 grup bugün HAZİRAN’de bir araya geldi. Yeniden bir birleşme olur mu?

ERKAN BAŞ : Bunlar çok farklı düzlemler. Bir tanesi biz kendimizi Türkiye’de işçi sınıfının, emekçilerin, yoksulların Partisi olarak görüyoruz, adımızdaki vurgunun anlamı budur. Bu tarihsel bir kimlik, programatik, siyasal, ideolojik bir kimliktir. Mücadelenin sürekliliğinin ve işçi sınıfının zaferinin garantisidir. HTKP üyeleri kendilerini ve partilerini böyle anlamlandırırlar. Farklı ilerici, devrimci güçlerle nasıl ortak eylemler ortak hareketler içerisine giriyorsak sözünü ettiğiniz grupla da böyle bir ilişki içerisindeyiz. Aksi, bize göre çocukça bir davranış olurdu, bunun ötesinde bir arayışımız yok. Çok açık söyleyeyim, biz kendimizi Türkiye’nin Komünist Partisi olarak görüyoruz. Bunun dışında bu ittifakın bileşeni olan bütün devrimci güçlerin de büyümesini, güçlenmesini, etkili olmasını kendimizin büyümesini, güçlenmesini ne kadar istiyorsak o kadar istiyoruz. Ama her birinin yeri farklıdır. Örneğin ÖDP sonuçta devrimci bir partidir. Ama bize göre bir komünist partisi değildir. Kendisini KP olarak adlandıran arkadaşları da böyle değerlendiriyoruz. Siyasal çizgileri, örgütsel tavırları itibariyle Türkiye’de bir karşılıkları var. O karşılıkları ekseninde büyüsünler ama Türkiye’nin komünist partisi ihtiyacını HTKP karşılayacaktır.

RÖPORTAJLIK : Son olarak eklemek istedikleriniz var mıdır?

ERKAN BAŞ : Türkiye’de somut olarak çok önemli olanakların ve tehlikelerin bir arada olduğu dönemden geçiyoruz. Bunu bir kenara yazmak lazım. İkincisi tarihin çok hızlı aktığı da bir dönemden geçiyoruz. Bu dönemlerin şöyle bir özelliği vardır. Bugün aldığımız pozisyon, tavrınız tutumunuz sadece bu günü değil çok uzun bir dönemi belirleyecek. Biz bugün aslında HAZİRAN ile beraber Türkiye’nin bir yılını 6 ayını değil yakın geleceğini bütün olarak şekillendirecek yeni bir siyasal çıkışın altına imza atıyoruz.

En önemli şey şudur; hayatın her alanında emek verenlerin, üretenlerin, çalışanların, alın teriyle namusuyla yaşayan insanların siyasete müdahil olması gerekir. Artık eskiden diyoruz, siyaset bir profesyonel uğraş olarak adlandırılıyordu. Milyonlarca insan için siyaset 4-5 yılda bir kendisine sunulanlar arasından tercih yapmaya indirgenmişti. Bunun değişmesi gerekiyor. Üretenlerin, yaratanların siyaset alanında etkili biçimde sözünü söylemesi gerekiyor. Türkiye’nin kurtuluşu buradadır. Bunun dışında kurtuluş yolu aramanın anlamı yoktur. HAZİRAN bunu hayata geçirmek için yola çıkmış bir siyasal irade olarak düşünülmeli. Türkiye’nin içerisinde bulunduğu durumdan rahatsız olan tüm emekten, aydınlanmadan eşitlikten, özgürlükten yana insanlar da HAZİRAN’nin bu niteliği kazanması için bu harekete destek, emek, katkı vermeli diye düşünüyorum. Herkesi bu çalışmaları güçlendirmeye büyütmeye çağırıyorum.

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş