”FETÖ, Milli Görüş’ü Engellemek İçin Başlatıldı”

0 Yorum

Türk siyasetinin son 30-40 yılına damgasını vuran isimlerden birisi de Necmettin Erbakan. Başbakanlık görevi de yapan Erbakan Milli Görüş Hareketi’nin lideriydi. Özellikle Erbakan’ın vefatından sonra gücünü kaybeden Mili Görüş Hareketi’nde bugün çeşitli tartışmalar devam ediyor. Tartışmaların taraflarından olan Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan bugün Erbakan Vakfı Genel Başkanlığı görevini yürütüyor. Çok yoğun programının arasında bir araya geldiğimiz Fatih Erbakan ile Erbakan Vakfı çalışmalarını, 15 Temmuz Darbe Girişimini, kendisini cihatçı ilan eden terör örgütü IŞİD’i, Cübbeli Ahmet Hoca’nın satranç çıkışını, Milli Görüş Hareketinin FETÖ’ye bakışını ve daha birçok konuyu konuştuk.

Röportaj : Ercan Deniz Küçük

Fotoğraf: Enis Derdimentoğlu

ERCAN DENİZ KÜÇÜK (EDK): Erbakan Vakfı ile başlamak istiyorum. Vakfın kuruluş amacı ve Türkiye çapında teşkilatlanması ile ilgili sizden bilgi alabilir miyiz? 

FATİH ERBAKAN (FE): Kuruluşumuzdan bugüne 3 yıl geçti. 2013 Kasım ayında kuruluşumuzu gerçekleştirmiştik. Tabii rahmetli Erbakan Hocamızın hatırasını canlı tutmak, fikirlerini, zihniyetini, davasını, projelerini canlı tutmak, yaşatmak; yeni nesillere, milletimize ve tüm İslam alemine aktarmak için kurulan bir vakıf. Bu temel gaye doğrultusunda da 3 seneden beri çalışmalarına devam ediyor. Konferanslarla bu çalışmaları yürütüyoruz. Yeniden Büyük Türkiye Konferansları; Türkiye’nin iç meseleleri ile özellikle ekonomisi ile ilgili konferanslar. Yeni Bir Dünya Konferanslarında İslam alemi, dış politika, Ortadoğu’yla ilgili konular işlendi. ve yeni bir dünyanın nasıl kurulabileceği ile ilgili konferanslar. Yeniden Büyük Türkiye Konferansları aslında bir yerde yeniden büyük bir Türkiye’nin nasıl kurulacağı ile ilişkin konferanslardır. Yeni Bir Dünya Konferansı da İslam Birliği’nin ve yeni bir dünyanın nasıl kurulacağına ilişkin konulardı. Tüm bunların yanında yoğun bir şekilde, her sene en az 20 merkezde bazı yerlerde 20’den fazla yerde anma programları gerçekleştirdik. Geçen sene İstanbul’da 5 bin kişinin katılımıyla büyük bir anma programı gerçekleştirdik. Bu sene de İnşallah 4 Mart’ta Abdi İpekçi Spor Salonu’nda 20 bin kişinin katılacağı bir anma yapmak istiyoruz.

Bunun dışında da ‘’Kıbrıs’’ konusu Erbakan Hocamızın da Milli Görüş’ü ile özdeşleşmiş bir konu. Bizim için de milli dava. Vatan toprağımıza sahip çıkılması, oradaki Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsız şekilde devamı için kamuoyu oluşturmak, insanları bilinçlendirmek amacıyla Kıbrıs Sempozyumları yapıldı. Bu sempozyumlar Trabzon, İstanbul’da, Ankara ve Lefkoşa’da yapıldı. Eski Cumhurbaşkanımız Derviş Eroğlu Bey, Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş Bey, Kıbrıs’tan akademisyenler ve milletvekilleri katıldılar. Bağımsız Türk Cumhuriyeti’nin orada ilelebet devamı, Türk askerinin oradaki varlığının devam etmesi, Rumlar’ın yönetimi altında tek bir devlet asla olunmamasına, Türkiye’nin garantörlük hakkının devam etmesine ilişkin konferanslar yapıldı.

Bunların yanında ufak çaplı yardım faaliyetlerimiz de oluyor. Erzak, kömür yardımları, Filistin’e, Suriye’ye çeşitli yardımlar yapıldı. Ama asıl vazifemiz, dediğim gibi Milli Görüş zihniyetini, Erbakan Hocamızın fikirlerini yaşatmak, canlı tutmak ve gelecek nesillere aktarmak. Bir de hep söylediğimiz, Erbakan Hocamızın fikirlerinin, projelerinin aslına sadık kalarak güncellenmesidir. Adil Düzen Projesi mesela bunlardan bir tanesi. D8 ve D60 yani İslam birliği projelerinin günümüz dünyasında nasıl uygulanabileceği, günümüzün sorunlarına nasıl cevap verebileceğine ilişkin çalışmaları yapmak ve bunları güncellemek, somut bir biçimde insanlara aktarmaktır. Dolayısı ile oldukça yoğun bir çalışma programımız var. Şu an 72 ilde il temsilciliğimiz oldu. Yine 400’ün üzerinde ilçede ilçe temsilciliğimiz var ve çalışmalarımıza oldukça yoğun bir şekilde devam ediyoruz. Erbakan ismi olduğu için büyük bir teveccüh oluyor. Bu hızlı büyüme biraz da bizim dışımızda oldu. İnsanların yoğun ilgisi, teveccühü ve talepleri doğrultusunda tahminimizden daha hızlı bir büyüme oldu. İnşallah Allah hayırlı yapar, hayırlı hizmetlere vesile kılar.

 

Erbakan Vakfı, Saadet Partisi’ne Alternatif mi?

EDK: 72 il ve 400’ün üzerinde ilçe teşkilatı dediniz. Erbakan Vakfı, Saadet Partisi’ne alternatif bir hareket mi? Aktif siyasete yönelecek mi?

 FE: Biz Erbakan Vakfı’nı Milli Görüş’ün aslını ve özünü temsil eden bir vakıf olarak ifade ediyoruz. Erbakan Hocamızın tabiriyle, Milli Görüş’ün açılarını muhafaza eden, istikametini muhafaza eden ve Milli Görüş’ü temelden orijinal halini, aslını sürdüren ve temsil eden bir organizasyon olarak görüyoruz. Bu çizgide Milli Görüş’ün aslına, özüne uygun yürüyen ve çalışan başka organizasyonlar olursa onlara da teşekkür ederiz ve onlarla birlikte de bu çalışmayı yaparız. Bu istikametten sapılırsa ve bu açılarda kayma olursa biz onlara uyarı vazifesini yapmış oluyoruz. Bu hatalarından dönmeleri için çalışıyoruz. Ve en azından Erbakan Vakfı olarak Türkiye’de ve Dünya’da Milli Görüş’ün aslını, özünü ve orijinal haliyle muhafaza eden kuruluş meydana getirmiş oluyoruz. İnşallah Cenabı Allah bunu bize nasip eder. Çünkü Milli Görüş bütün insanların saadeti için, kurtuluşu için, dünya ve ahiret saadeti için, maddi ve manevi sıkıntılarından kurtulması için kurulmuştur. Dolayısıyla cihat için kurulmuş bir organizasyon ve hareket. Bu hareketin değişik yönlere saptırılması, istikametinin bozulması, bir hayır kuruluşuna dönüştürülmesi, bir fikir kulübüne dönüştürülmesi gibi yanlış düşüncelere ve hareketlere karşı Erbakan Vakfı bir emniyet subabı görevi de görüyor. Biz buna inanıyor ve bu yönde çalışıyoruz.

 

Fatih Erbakan Siyasete Girecek mi?

EDK: 2011 yılında Andy-Ar isimli araştırma şirketi sizi Türkiye’de geleceğin potansiyel liderleri arasında 10. sırada gösterdi. Peki Fatih Erbakan aktif siyasete girecek mi? Böyle bir gelecek planınız var mı?

FE: Eğer böyle bir ihtiyaç olursa görevden kaçmayız diye hep söylüyoruz. İşi mutlaka ben yapmalıyım, şu koltukta mutlaka ben olmalıyım, benim şahsım, benim ismim olmalı diye düşünmek doğru değil. Ama ortada sizin şahsınıza ve sizin isminize ihtiyaç olursa da görevden kaçmak, ben bu taşın altına elimi koyamam ve ben bu yükün altına giremem demek de aynı derecede yanlış. Bakalım zaman ne gösterecek, gelişmeler neyi gerekli kılacak? İhtiyaç olursa tabii ki siyasi alanda da milletimize ve İslam alemine hizmet etmek için elimizden geleni yaparız. Ama dediğim gibi şu an bir vakıf olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hem gençlerimizi yetiştiriyoruz, kadrolarımızı yetiştirip oluşturuyoruz. Hem de fikir, söylem ve proje üretimi için ilmi çalışmalar yapıyoruz. Şu anda vakıf çalışmaları ile meşgulüz. İnşallah Allah hayırlısını nasip eder.

EDK: Son dönemde basında çıkan haberlerde Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nu aday olduğu dönemde ziyaret ettiğiniz ve sizin bu buluşmada partinin Genel Başkan Yardımcısı olacağınızın konuşulduğu iddia edilmişti. Ama biz sizin isminizi, Saadet Partisi yönetiminde göremedik. Bu iddialar gerçek miydi? Bunların nedeni neydi?

FE: Tüm söyledikleriniz gerçek ama tabii nedenini bizim bilmemiz pek mümkün değil. Çünkü sonuçta bunlar bizim dışımızda alınan kararlar. Kendilerine sormak gerekir. Biz bir televizyonda canlı yayında da göreve hazır olduğumuzu, Milli Görüş’ün bir neferi ve eri olduğumuzu ve bizden istifade edilmek istenildiğinde, ihtiyaç olduğunda hazır olduğumuzu, bundan sonra tercih hakkının Saadet Partisi Genel Yönetimi’nde ve Genel Başkan olacak Temel Karamollaoğlu Bey’dedir. Kendisi ile daha sonra bir görüşme de yapıldı. Kendisi böyle bir birliktelikten memnun olacağını da ifade etti. Sonra 3-4 gün içinde her ne olduysa kongrede bize talep olmadı, listelerde ismimiz yer almadı. Bunun sebebini dediğim gibi kendilerine sormak gerekir. Şimdiye kadar hep denilen şuydu: ‘’Fatih Bey ön planda olup ve Genel Başkan olma isteği içerisindedir, Genel Başkan olmazsa başka bir görev de yapmak istemiyor. Sorun da buradan kaynaklanıyor, halbuki burada gelip Genel Merkezde birkaç sene çalışsa ve buradakilerle hemhal olsa, burada bir Genel Başkan Yardımcılığı alsa, buradakiler de zaten buna dünden razılar sorun çözülecek ama bütün sorun Fatih Bey’in ‘’Ben sadece Genel Başkan olurum başka bir şey olmam’’ demesinden kaynaklanıyor” diyorlardı. Bu hikayelerin gerçek olmadığı bu son Saadet Partisi Kongresi öncesi olan olaylar sonucunda orta çıkmış oldu. Biz ‘’göreve hazırız, buradayız takdir sizindir’’ dedik. Bize maalesef hiçbir görev uygun görülmedi ve biz yönetimin dışında kalmış olduk. Dolayısıyla da tabiri caizse bizden günah gitti bizde vebal kalmadı diyebiliriz. Sebebini ve nedenini kendilerine sormak gerekir.

 

EDK: Peki Genel Başkan değişikliği Saadet Partisi’ni nasıl etkiler?

FE: Yani inşallah iyi olur tabii. Başarılı olmalarını temenni ederiz. Milli Görüş çizgisinde yürüdükleri sürece, Milli Görüş’e uygun hareketler, eylemler yaptıkları sürece başarılı olmalarını isteriz. Ama şartlar son derece ağır ve istenilen noktaya gelmesi de bu şartlar altında oldukça zor gözüküyor.

EDK: Merhum Başbakan Necmettin Erbakan Türkiye siyasetinde özellikle son dönemde çok önemli bir konumda. Geçmişte siyasi rekabet içinde olduğu kesimler özellikle sol kesim bugün Erbakan’ı daha bir saygıyla anıyor. Erbakan ne kadar siyasi rakip de olsa dürüsttü ve milli çizgisini hiç bozmadı ifadeleri kullanılıyor. Sayın Erbakan’a bir özlem ve saygıyla anma var. Bu değişimi neye bağlıyorsunuz?

FE: Son 10 senede yaşanan olaylar, vefatından sonra yaşanan olaylar Erbakan Hocamızın değerini, kıymetini, haklılığını tekrar ortaya koydu ve ispatladı. Ferasetli, ileri görüşlü bir kimse olduğunu ortaya koydu. Çünkü 20-30 sene önce söylediği birçok olayın birer birer gerçek olduğunu insanlar görünce kendisine hak verdiler, kıymetini daha iyi anlamış oldular. Biz de bundan memnun oluyoruz. Her ne kadar geç de olsa bu saygının oluşması güzel bir gelişme. İnşallah bundan sonra millet olarak Erbakan Hocamızın fikirlerine, zihniyetine uygun bir şekilde yürürüz ve Türkiye’yi yönetenlerde inşallah Erbakan Hocamızın fikirlerine, Milli Görüş zihniyetine uygun bir şekilde ülkeyi yönetirler de yaşanan sıkıntılar bir daha yaşanmamış olur. Kendisinin uyarılarını dinlemediğimiz için başımıza gelen sıkıntılar, felaketler başımıza gelmemiş olur. Yani sadece sözle, kalple anmak teveccüh ile sevmek ve kıymetini anlamak değil de onun gösterdiği yolda yürümek, onun söylediklerini hayata geçirmek için mücadele etmek, onun fikirlerini, zihniyetini ve projelerini uygulamaya çalışmak önemli. İnşallah bu da nasip olur en kısa zamanda.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Tağut’ mu?

EDK: Milli Görüş için cihat amacıyla kurulmuş bir hareket dediniz. Baktığımız zaman Daeş de cihat amacıyla savaştığını söylüyor ve Türk Hükümeti için ‘’tağut’’ ifadesi kullanıyor. Bu bağlamda Milli Görüş cephesinin ve Fatih Erbakan’ın Daeş’e karşı görüşünü öğrenebilir miyiz? İkinci olarak siz bugün Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve hükümet görevlilerini ‘’tağut’’ olarak görüyor musunuz?

FE: Tabii ki görmüyoruz tağut olarak. Kendileri açıkça dilleri ile ifade ediyorlar, ikrar ediyorlar Müslüman olduklarını. Biz de öyle olduklarını biliyoruz ve inanıyoruz tabii ki. İnsanlar hata yapabilir, günah işleyebilir ama bu hatalar onların Müslüman olmalarını etkilemez. Onların da bizler gibi Müslüman olduklarını, inançlı ve imanlı olduklarını biliyoruz ve inanıyoruz. Wesley Clark isimli ABD’li bir emekli general, 11 Eylül saldırıları zamanında Pentagon’da aktif görev yapmış bir adam. Çok değişik itirafları, açıklamaları var diyebiliriz. Müslüman ülkelerdeki işgal planlarını, ABD’nin karışıklık çıkarma planlarını da daha önce açıklamıştı. En son ABD’de bir televizyon programına çıkmış ve açıkça Işid ve El-kaide terör örgütlerini Amerikan yönetimi olarak biz kurduk diye belirtiyor. Dolayısıyla Işid’in cihat üzerine söylediği hiçbir sözün bir anlamı kalmıyor. Böyle İslami kavramları çarpıtmak, İslam’ı ve Müslümanları bir ‘’ÖCÜ’’ gibi göstermek, İslam’a aslında zarar vermek için çalışmak, İslamofobiye yol açmak gibi faaliyetleri var. Dolayısıyla Işid’in hiçbir İslami tarafı yok. Hatta Mossad İslam’a ne kadar yakınsa Işid de o kadar yakın diyebilirim. Cihat insan öldürmek için değil tam tersi insanların ölmesini engellemek, insanların haklarını savunmak, adaleti tesis etmek, haksızlığı, zulmü ve sömürüyü ortadan kaldırmaktır. İlk başta da dediğim gibi cihat bütün insanların Müslüman olsun olmasın dünya ve ahiret saadeti için, maddi ve manevi sıkıntılarından kurtulması için mücadele etmek demek. Bunların yaptığı ise bir vahşet ve zulümden başka bir şey değil ve tabii ki önemli olan nokta bunları kimin buralara kadar getirdiği ve kimlerin ortaya çıkarttığını iyi bilmek lazım, kimin maşası ve taşeronu olduklarını bilmem lazım. Bu konuda Wesley Clark’ın açıklamaları son derece önemli.

 

“FETÖ, Milli Görüş Hareketine Karşı Ortaya Konuldu”

EDK: 15 Temmuz Darbe Girişimi… Siz bu konuda çok netsiniz aslında. Televizyonlarda verdiğiniz demeçlerde bunu sık sık dile getiriyorsunuz. Merhum Başbakanımız Necmettin Erbakan’ın FETÖ’ye hep mesafeli olduğunu biliyoruz. Hatta geçtiğimiz günlerde FETÖ terör örgütünün sızamadığı tek parti Saadet Partisi’dir gibi haberler de okuduk, izledik. Necmettin Erbakan, FETÖ ile nasıl mücadele etti?

FE: FETÖ dış güçler tarafından kurgulanırken ve başlatılırken Türkiye’deki Milli Görüş hareketine ve uyanışına karşı bir tedbir olarak dış güçler tarafından ortaya konulmuş. Neden? Çünkü Erbakan Hoca, Milli Görüş hareketini başlatıyor. İmanlı, inançlı ve şuurlu bir insan, bir Anadolu insanı. Halkın içinden çıkan bir insan. E bu insan doğru olan İslam anlayışını anlatacak. Onlara prensiplerimizi, temel inanç kaidelerimizi ve doğru cihat anlayışını anlatacak. Bu insanlar da Erbakan Hoca ile kan uyuşması içinde olduğu için, kendi içlerinden çıkan samimi, dürüst bir Müslüman olduğu için bu insanın peşinde toplanacaklar. Bu milletin %99’undan fazlası da Müslüman, Erbakan Hoca bizim planlarımıza karşı, bizim menfaatlerimize aykırı bir şekilde Türkiye’deki halkın büyük bir çoğunluğunu İslami bir hareket altında toplayacak etrafında. Bizim inançlı, Müslüman olan milleti Erbakan Hoca’nın yanında toplanmaktan alıkoymak lazım. Biz bunu doğrudan doğruya Siyonizm olarak, dış güçler olarak ‘’Hayır Erbakan Hoca’nın yanında olmayın, Siyonizm’in yanında olun’’ dersek bu millet bizi kovalar. E nasıl yapacağız bunu? Sanki Erbakan Hoca’nın başlattığı hareketmiş gibi göstermeye çalışıyor. Yani okulunun adını ‘’Fatih Sultan Mehmet Koleji’’ koyuyor. Kendisinin başında takke, gece gündüz ibadet ediyor. Risale okuyor, ayet ve hadis okuyor. İslami bir cemaat. Milletin önüne bunu koyarak milletin asıl kurtuluşu olan, Milli Görüş’e yönelmesini engellemek için dış güçler tarafından ortaya konan bir hareket. Erbakan Hoca’da onlara yaklaşmadı, onlar da zaten Erbakan Hoca’ya yaklaşmadı. Çünkü doğrudan doğruya kan uyuşmazlığı var. Doğrudan doğruya dış güçlerle bağlantılı bir hareket olarak başlatılmış. Erbakan Hoca ise tamamen milli ve yerli bir hareket, milletin kendi içinden çıkan bir hareket ve Siyonizm’e karşı mücadele eden bir hareket. Bir araya gelmeleri zaten mümkün değil, taban tabana zıtlar. Bu nedenle bir birliktelik hiçbir zaman olmadı. İşte okullarındaki İngilizce öğretmenlerinin hepsi ABD vatandaşı ve CIA ajanı. En yakın dostları Marc Grossman, Graham Fuller ve Papa. Yani zaten bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. Graham Fuller CIA’nın Ortadoğu masası şefi, Marc Grossman eski Ankara büyükelçisi, Morton Abramowitz ABD’li ünlü diplomat ve Siyonizm’in en önemli adamlarından bir tanesi. Bunlar Fethullah Hoca’nın en yakınları ve ABD’de oturum hakkı alması için referans mektubu yazan adamlar. Zaten ne olduğu açık bir şekilde ortada. Bu nedenle de Siyonizm ile mücadele amacıyla kurulmuş bir hareketin, Milli Görüş’ün ve Erbakan Hoca’nın bunlarla bir araya gelmesi zaten mümkün değildi. Hiçbir zaman da böyle bir şey olmadı.

 

Dindar Nesil ve İmam Hatip Tartışmaları

EDK: Milli Görüş imanlı, inançlı, İslam’ı doğru anlayan nesil yetiştirmek istiyor dediniz’ Cumhurbaşkanı Erdoğan’da dindar nesil yetiştireceğiz demişti. Son dönemlerde çok fazla İmam Hatip tarzı okul açıldığını biliyoruz. Siz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dindar nesil yetiştireceğiz açıklamasını nasıl buluyorsunuz? İmam Hatip Liseleri’nin açılması bir kesimde de çok fazla tepki çekiyor. Bu kadar İmam Hatip Liselerinin sık açılması sizce gerekli mi? Yoksa yetersiz mi?

FE: İmam Hatiplerin açılmasından tabii ki memnun oluruz. En çok İmam Hatip Erbakan Hocamızın Başbakanlığı dönemlerinde açılmıştır. Ve bir anlamda İmam Hatip açılmasının temelini Erbakan Hocamız atmıştır. Her zaman da şöyle bir lafı vardı: ‘’Her zaman 5’in 4’den büyük olduğunu öğretmek yetmez, aynı zamanda 4 helalin 5 haramdan daha büyük olduğunu öğretmen lazım.’’ Çok önemli bir söz. Ve arkasından derdi ki: ‘’Çok okumuş, çok zeki ve işinde iyi bir bilgisayar mühendisi, çok ileri düzeyde bir yazılım uzmanı. Aynı zamanda ahlakı, dini, imanı olmazsa İslam öğretilmezse bu adam; bu ilmini, bu bilimini, bu zekasını bankaların hesaplarını hacklemek için kullanır. Banka hesaplarını çökertip kendi hesabına para aktarmak için kullanır.’’ Yani dolayısıyla ahlak olmadan, İslam olmadan, iman ve ahiret inancı olmadan bildiğiniz, değer verdiğiniz ilimler tek başına faydası olmaz hatta zararı olur. Bu adamın ilmi olmasa hackerlik yapamaz. Sen ilmi öğretiyorsun ama İslam’ı ve ahlakı öğretmeyince adam bir canavara dönüşüyor. Dolayısıyla İmam Hatiplerin açılmasını ve çoğalmasını her zaman olduğu gibi şimdi de destekliyoruz. Tabii dindar nesilden anladığımızın şu olması lazım: Yani namaz kılıyor, oruç tutuyor, umreye ve hacca gidiyor, iyi insan oluyor, sadaka ve zekat veriyor ama Kıbrıs konusuna gelince “Ya verelim kurtulalım Kıbrıs da neymiş, başımıza dert zaten bu kadar para gönderiyoruz.” Güneydoğu konusunda “Ya oradaki insanlarla mı uğraşacağız zaten onlar da bizi sevmiyor verelim kurtulalım.” Filistin konusunda “Araplar zaten bizi sevmez. Biz de onları sevmeyelim Filistin ne olursa olsun. İsrail isterse bütün Filistin’i işgal etsin.” Keşmir’de ki zulüm konusunda “Ben kendi ticaretime ya da eğitimime bakarım. Keşmir’de ne oluyor, İslam aleminde ne oluyor veya Afrika’da 300 bin çocuk açlıktan ölüyor onlarla ilgilenmem” diyen bir dindar nesil olursa bu eksik olur. Bizim anladığımız manada bir dindar nesil olmaz. Tüm bireysel ibadetlerin yanında aynı zamanda cihat şuuruna sahip olması lazım. Bütün dünyada insanlığın saadet ve selameti için çalışmak mecburiyetinde olduğumuz, dünyanın neresinde olursa olsun biz yol açmasak bile haksızlığı ve zulmü ortadan kaldırmak için mücadele etmek mecburiyetinde olduğumuz, İslam ve Ümmet birliğimizi bir an önce tesis etmek ile mükellef olduğumuzun bilincinde olan bir insan olması lazım. Rahmetli Erbakan Hocamızın tabiriyle: ‘’ Namaz kılan Yahudi askeri’’ olan bir dindar nesil değil; zulme, sömürüye ve haksızlığa karşı mücadele eden şuurlu aynı zamanda bilinçli bir dindar neslin mutlaka yetişmesi gerekir.

 

Askeri Okulların Kapatılması Doğru mu?

EDK: 15 Temmuz sonrasında FETÖ’ye karşı başlatılan operasyonlar dahilinde, TSK’nın da binlerce personeli tutuklandı, gözaltına alındı, ihraç edildi. Siz bu ayıklanmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Aynı zamanda TSK’nın müdahale gücü bir hayli düştü. Ve bu bağlamda askeri okulların kapatılmasını doğru buluyor musunuz?

FE: Askeri Okullar konusu tabii daha ziyade teknik bir konu. Bu konunun uzmanı olan ordudaki kıdemli askerler, generaller daha iyi bilir. Eski Genelkurmay Başkanımız İlker Başbuğ Bey ilmi açıdan uygun olmadığını, bu şekilde verimli bir çalışma yapılamayacağını, asker yetiştirme konusunda bu yöntemin uygun olmadığını ifade ediyorlar. Dediğim gibi teknik bir konu. FETÖ ile ilgili kısma gelecek olursak herkesin mutlaka yargı önüne çıkartılması ve hak ettiği cezayı alması gerekir. Olayları tasvip etmememiz mümkün değil. Biz de millet ile birlikte en şiddetli şekilde bu darbenin karşısında durduk. Fakat tabii soru işareti olan noktalar var. Örneğin MİT Müsteşarı’nın meclisteki komisyonda ifade vermesine müsaade edilmemesi ilginç bir nokta. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın meclisteki komisyonda ifade vermesine hükümet tarafından sıcak bakılmaması. Bir şey bildiğimden söylemiyorum, merak ettiğim için soruyorum. Yani samimi olarak biz FETÖ’nün bütün yönleri açığa çıksın istiyorsak, herkes apaçık neyin ne olduğunu görsün, suçlular açığa çıksın cezasını alsın, suçsuzlar aklansın istiyorsak samimi olarak da mücadele ediyorsak neden belli noktalarda bunun önüne set çekiyoruz? Bu mesela akla takılan bir konu. Ve her ne kadar öyle olmadığı söylenilse de yaş ile kurunun birbirine karıştığını görüyoruz. Yakın çevremizde de bu örgütle alakası olmadığı halde mevcut görevinden uzaklaştırıldığını, ihraç edildiğini ve tutuklu olduğunu bildiğimiz çok sayıda örnek var. Yaş ile kuru birbirine karıştırılmamalı ve kurunun yanında yaşta yanmamalı ama buna gerektiği kadar riayet edilmediği görülüyor maalesef.

 

Başkanlık Sistemi

EDK: Recep Tayyip Erdoğan 1993 yılında Refah Partisi İl Başkanı iken verdiği bir demeçte, ‘’Başkanlık sisteminin ortaya çıkması ya bir özentinin sonucu ya da Amerikan Emperyalizminin bize dayattığı bir tavsiyedir.’’ Diyor. Üstünden geçen 24 yıldan sonra baktığımızda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan eleştirdiği bu sistemi Cumhurbaşkanlığı sistemi altında uygulamaya geçirmek istiyor. İlk olarak siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? İkinci olarak Milli Görüş, Başkanlık Sistemi’ne nasıl bakıyor?

FE: Tabii reel politik yapacağız demişlerdi. Şimdi bu gelişmeleri reel politika yapıyorlar diyerek açıklayabiliriz. O dönemde öyle demek uygundu, bu dönemde bunu demek uygun derseniz reel politika yapıyorsanız bu şekilde davranıyorsunuz. Geçmişte bazı ünlü politikacılarımızın da bunun örneklerini verdiğini söyleyebiliriz. Ben dediğim gibi kendilerinin de söylediği reel politikanın bir gereği olarak görüyorum. Tabii Başkanlık Sistemi’ni kuvvetler ayrılığı dengesine dikkat ederek oluşturmak gerekir. Siz yarın bir gün o koltuğa kimin oturacağını bilmeden, kestiremeden o koltuğu olağanüstü yetkilerle donatıyorsunuz. Buraya uygun olmayan bir kimsenin gelmesi halinde ki insandır bu, insanoğlu beşer şaşar. Bu olağanüstü yetkilerle uygun olmayan işler, icraatlar yapan bir kurum milletin başına dert de olabilir. Dolayısı ile bu derece yetkilerle donatılmış bir Başkanlıktan ziyade kuvvetler ayrılığı ilkesine daha çok dikkat edilen, seçilmiş parlamentonun daha etkin olabileceği, yargının yasamadan ve yürütmeden ayrı olacağı bir sistemin olması gerektiğini düşünüyoruz. Şu anda düşünülen sistem tüm yetkiyi tamamen bir kişide topluyor. Hükümeti kendisi kuruyor, güvenoyuna gerek yok, tek başına kanun hükmünde kararnameler çıkartıyor, olağanüstü hal ilan edebiliyor, Anayasa Mahkemesi’nin üyelerini kendi atıyor. HSYK’nın üyelerini kendisi atıyor ve kuvvet komutanlarını kendisi atıyor. Böyle olağanüstü yetkileri tek bir elde toplamak, tüm yumurtaları aynı sepete koymak bence riskli. Yarın ne getireceği belli olmayan bir durum. Tüm bu hassasiyetlere dikkat edilerek yapılacak bir Başkanlık Sistemi olursa yönetimin pratik bir hale getirilmesi, tek elden yönetim, hızlı kara alınması, hızlı icraat yapılması, Rahmetli Erbakan Hocamızın da istediği ve ifade ettiği buydu. Meclisin, hükümetin aldığı kararın bir de Cumhurbaşkanlığı tarafından onaylanması ile uğraşılmadan daha etkili, daha hızlı, daha pratik olabilirdi. Ama bugün düşünülen Başkanlık Sistemi, Erbakan Hocamızın kastettiğinden farklı. Burada yetkinin tek elde toplanmasına yönelik. Dediğim gibi sonradan tehlikeli sonuçlar doğurabilecek bir Başkanlık Sistemi düşünülüyor.

 

Erbakan, Satranç Oynuyor mu?

EDK: Cübbeli Ahmet Hoca satranç tartışmasını başlattı. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Siz satranç oynuyor musunuz?

FE: Rahmetli Erbakan Hocamızın bu tarz konularda cevabı: ‘’Onu Diyanet İşlerine, il ve ilçedeki müftülüklere sorun.’’ Olurdu. Bunun tabii ki İslami ve dini hükmünü en iyi şeklide onlar tayin ederler. Şu anda bizimde satranç oynadığımız da yok, şu anda oynayacak vaktimizin de olması pek mümkün değil maalesef.

 

Milli Gazete’nin Tartışılan ‘Yılbaşı’ Manşeti

EDK: Saadet Partisi’ne yakınlığı ile bilinen Milli Gazete’nin 31 Aralık 2016 tarihli ‘’Son Kez Uyarıyoruz, Noel Kutlama, Yılbaşı Kutlama’’ manşeti Reina Saldırısı sonrası çok gündem oldu ve çok tartışıldı ve hatta Milli Gazete provokatör ilan edildi. Bu olayları siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

 FE: En başta da söylediğimiz gibi Işid’i biz kurduk diyor ABD Generali Clark. Siyonizm’in maşası ve taşeronu olan bir örgütün yaptığı bu eylemin Milli Gazete ve Türkiye’deki inançlı insanlarla ilişkili olması akla ziyan bir düşünce olur. Hiçbir ilgisi yok. Milli Gazete de, Türkiye’deki diğer inançlı insanlar da, cemaatler de bunun İslami olarak uygun olmamasından dolayı tamamen sözlü olarak, kardeşlik vazifesi olarak bu uyarıyı yaptılar. Yoksa İslam’da zaten zorlamak, şiddet yok. Uyarınızı, tebliğinizi yaparsınız. Bunu sonuna kadar yapmak için Milli Gazete de, bu kesimdeki diğer yayın organları da bu vazifeyi yaptılar. O saldırı ile ilişkilendirilmesini son derece art niyetli hatta absürt buluyorum.

 

Saray Savaşı mı, Vatan Savaşı mı?

EDK: Türkiye bugün Işid, PKK, FETÖ, DHKP-C gibi pek çok terör örgütü ile mücadele ediyor. Bu mücadeleleri ‘’Vatan Savaşı’’ olarak değerlendiren bir kesim var. Bir yandan da ‘’Saray Savaşı’’ olarak nitelendiren bir kesim var. Siz hangisi olarak değerlendiriyorsunuz?

FE: Bunlarla mücadele tabii ki bütün milleti, vatanı ilgilendiren, devletin bekasını ilgilendiren önemli bir konu. Diğer şekilde nitelendirmeyi çok uygun bulmuyorum. Bunlarla sonuna kadar mücadele edilmesi lazım. Ama tabii ki asıl mesele bataklığı kurutmak. Sivrisineklerle uğraşırken bataklığı göz ardı ediyoruz. Bataklık da dış güçlerdir, dünya Siyonizm’idir. Ve özellikle yeni gelecek olan Amerikan yönetimidir, İsrail’dir. Onlarla olan ilişkilerimizi gözden geçirmemiz, onlara karşı tedbir almamız, bölgedeki etkinliklerini azaltmaya yönelik çalışmalar örneğin İslam Birliği’ni kurmamız D-60 projesini hayata geçirmemiz lazım. Yani tek tek sivrisineklerle uğraşarak başa çıkamıyorsunuz, 30 senelik tarihimiz terör olayları ile dolu. Ben daha çocukken hatırlıyorum ‘’Bu sene kökünü kurutacağız’’, ‘’Bellerini kıracağız’’ gibi demeçleri devlet yetkilileri 30 senedir veriyor ve hala maalesef sonuçlandığı yok. Asıl mikrobu ortadan kaldırmak, Siyonizm ile dış güçler ile etkili mücadele etmek için ise en etkili yol Türkiye öncülüğünde İslam Birliği’ni kurmaktır.

EDK: Türkiye’nin dış politikası ‘’Katil Esad’’ noktasından, baktığımız zaman Suriye, Rusya, Çin ve İran ile görüşmeler yapmaya kadar geldi. İncirlik Üssü’nün kapatılıp NATO’dan çıkılması konuşuluyor. Siz bu değişikliği neye bağlıyorsunuz? Sizce Türkiye bu hat üzerinde ne kadar ileri gitmeli?

FE: E tabii ki başlarda çok duygusal ve aceleci davranıldı. Esad’ın yaptığı zulümler, yanlış uygulamalar herkes tarafından biliniyor. Biz bunlara karşıyız.  Esad’ın yönetimden gidip yerine daha iyi birinin gelmesini hepimiz isteriz. Ama bir de bir realite var. Realite nedir? Bir kere Esad’ın ordu üzerindeki gücü ve hakimiyeti, polis teşkilatı üzerindeki hakimiyeti, Suriye halkının %40-%50’lik bir kesiminin Esad’a ciddi şekilde destek veriyor olması. Bunun yanında Rusya faktörü, Rusya’nın Esad’ın arkasında duruyor ve duracak olması. Bunlar dikkate alınmadan aceleci bir şekilde bir yola girildi. Sonuçta bu faktörler devreye girdiği için beklenene ulaşılamadı ve sonunda da mecburen bir dönüş yapılmak durumunda kalındı. Tabii ki bizim için önemli olan önümüzdeki dönemlerde Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması, mutlaka her kesimin temsil edildiği, bir yönetimin iktidarda olması ve bu yönetimin Rusya’nın, İsrail’in, ABD’nin, diğer dış güçlerin menfaatlerini değil Suriye halkının menfaatlerini göz önünde tutan milli ve yerli bir yönetim olmasıdır. İnşallah bir an önce akan kan durur. İnşallah Suriye bölünüp parçalanmadan toprak bütünlüğü muhafaza edilerek yeni dönemde söylediğimiz gibi milletine, halkına hizmet edecek yönetimine kavuşur. Bunun olması da aslında İslam Birliği’nin kurulmuş olmasına bağlıydı. İslam Birliği sağlanamadığı için Türkiye’nin sözünden çok ABD’nin Rusya’nın ve dış güçlerin sözü geçiyor. İnşallah Cenabı Allah muhafaza etsin ve söylediğimiz gibi kurtulmalarını nasip etsin.

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş