“Genel Kurul İsteyenler Darbeci İlan Edildi”

0 Yorum

Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) 2016’nın son aylarını bir hayli hareketli geçirdi. Kasım ayı içinde başlayan “Olağanüstü Genel Kurul” süreci, Aralık ayı içinde bitti. Naci Arıkan ile Oğuz Tongsir arasındaki seçimi, az bir farkla Oğuz Tongsir kazandı. Ve arkasından fırtına koptu. TSYD’yi, “Olağanüstü Genel Kurul“a götüren Ankara Şube Başkanı Kerem Öncel, seçimden hemen sonra dernekten ihraç edildi. 53 yıllık geçmişi olan TSYD’de yaşanan bu süreci, TSYD Ankara Şubesi Eski Başkanı Sayın Kerem Öncel ile konuştuk. RÖPORTAJLIK farkıyla, usta spikerin açıklamalarını noktasına virgülüne dokunmadan yayımlıyoruz.

Röportaj: Uğur Temel – Merve Gökhan

“Oğuz Tongsir gelmiş geçmiş en kötü TSYD Başkanı”

UĞUR TEMEL (UT): Röportaj talebimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Kerem Bey. Öncelikle en güncel sorudan başlayalım. TSYD olağanüstü seçime gitti. Bunun sebebi nedir?

KEREM ÖNCEL (KÖ): Bir cümleyle özetlemek gerekirse sebebi, Oğuz Tongsir’in idari anlamda gelmiş geçmiş en kötü TSYD Başkanı olmasıdır. Karısının arabasını TSYD’ye satan, TSYD’nin logosunu değiştirirken bir jüri oluşturulmasına izin vermeyip bir şirket üzerinden bunu yapmak isteyen, ayrıca Türk Bayrağı’nı ve kuruluş tarihini logodan çıkartıp, arkasından Tüzük Tadil Kurultayı’nı yaparken “Herkes gelebilir; ama şu anda bütçemiz uygun değil, herkes kendi imkanıyla gelsin.” diyerek, kurultayın 40-50 kişiyle yapılmasına sebebiyet veren, Tüzük Tadil Kurultayı’ndan sonra yapılan değişikliklerin dışında, 3 aylık süre içerisinde benim ısrarıma rağmen, “Matbaaya göndermeden önce bana gönderin” dememe rağmen hazırlanan taslağı bana göndermeyip, üzerinde kendi kendilerine değişiklikler yaparak karşımıza bir ucube tüzük çıkaran bir genel başkandan bahsediyoruz. Biz olağanüstü genel kurula götürmeden önce kendisiyle bire bir yaptığımız görüşmelerde bize, demokratik bir anlayışın hakim olacağı bir yönetim kurulu oluşturacağını söylemesine rağmen… Kaldı ki ben istemedim genel merkez yönetim kurulunda olmayı. Ama hem İstanbul Şube Başkanı Arif Kızılyalın’ı hem Ankara Şube Başkanı olan beni hem de İzmir Şube Başkanı olarak Bahri Bey’i ısrarcı davranarak genel merkez yönetimine aldı. Böylece; “3 büyük ilin sorunlarını başkanlar birinci elden dile getirir, daha olumlu bir hava oluşur.” diyerek, bizi ikna etti. Ama sonrasında yaptıkları bütün icraatları Mustafa Yener, Aygün Özipek ve kendisinden oluşan 3 kişilik icra kurulundan başka kimse bilmedi. Bizim ısrarlı tepkilerimizi hiç dikkate almadı. “Niye logoyu bu şirkete veriyorsunuz? Bu şirket kötü intiba bırakmış. Bu şirkette niye ısrar ediyorsunuz? 33 bin TL’yi bu şirkete niye ödüyorsunuz?” diye sorduğumda, “Bize reklam getirecek.” dedi. Ben de “Reklamı getirsin. %10-15, neyse verelim.” dedim. Şirket hiçbir reklam getiremeyince özür dileyerek “Sen haklıymışsın.” dedi; ama yine de TSYD’yi zarara uğrattı, karısının arabasını TSYD’ye sattı. Arabanın parasını almadığını derneğe bağışladığını ise gazeteciler olayı yazıp ifşa ettikten sonra açıkladı. Arabayı derneğe bağışlayan adam bunu beyan eder, basına açıklar. Der ki;“Bu araba bana ait. Ben bunu derneğe bağışlıyorum.” Ben bu durumdan dolayı rahatsızlığımı Genel Sekreter Mustafa Yener’e dile getirdim. Musatafa Yener de “Lütfen bunu şimdi gönderme.” dedi. Israrla “Biz araba göndereceğiz, 3 gün sonra, 1.5 ay sonra.” denilerek bir dönem sürüncemede kaldı. Sonra geri gönderdik zaten. Dolayısıyla pek çok açıdan büyük yanlışları olan bir genel başkan. Hiç bir konuyu bize danışmadan karar alıp uyguluyordu. Asıl sıkıntı oradan kaynaklanıyordu.

Can Dündar ve Erdem Gül’le ilgili yaptığı bir açıklama var. Altında “TSYD” yazıyor. Onu yazıyorsan bize danışacaksın. Ben Asbaşkanım. Bizim adımıza birşey yayımlayacaksan, bize soracaksın. Biz ne yazıkki Sn. Oğuz Tongsir’in bütün bu icraatlarını iş bittikten sonra öğrendik. Mesela yeni logoyu geçen yılki TSYD seminerinin ilk akşamı açıkladı. Düşünebiliyor musunuz? 450 kişiyle birlikte ilk defa orada gördüm yeni logoyu. Asbaşkanın ve yöneticilerin onda sekizi ilk defa logoyu orada görüyor. Bu nasıl bir büyük egodur ki Türk Bayrağını koymazsınız? Türk Bayrağı’nı koymayışının tesadüf olduğunu ya da unutulduğunu düşünmüyorum açıkçası. Çünkü 28 Ekim 2011’de de Cumhuriyet’le ilgili sıkıntılar yaşarken, insanlar profillerine bayrak koyuyorlardı. O zaman “Ben koymuyorum. Çünkü Cumhuriyet’i korumanın bu kadar basit olmadığını düşünüyorum.” şeklinde bir açıklaması vardı. Bütün bunlar hep örtüşüyor.

Mesela “Hint kadınları Türk erkeklerinden hoşlanıyor. Öküze tapıyorlar da ondan.” diye aşağılayıcı bir açıklaması da var. Sayın başkanın bu aşağılayıcı açıklamaları tek bir alanda değil. Yukarıdan bakma, kibir ve bir ego büyüklüğü… İlk iki hatadan sonra bir araya geldik. Dedim ki “Kimseye danışmıyorsunuz. Bir hata daha yaparsanız, olağanüstü genel kurul dahil herşeyi yaparım.” Bizim İdari İşler Müdürü Serhat Çelik’i atacağını bana o zaman söylemişti. Dedim ki “Onu atarsanız beni karşınızda bulursunuz” ve sudan gerekçelerle attı. Çünkü Serhat, derneğe sattığı arabanın, karısının arabası olduğunu benim talimatımla ortaya çıkardı.Aslında Serhat’ın İsminihiç zikretmemem gerekiyordu. Araba deşifre edildikten sonra bile Serhat’ın adını söylememem gerekiyordu. Başkan olarak biraz hatalıyım o konuda. Tabii asıl hata Tongsir’e ait. Oğuz Tongsir, karısının arabasını derneğe satıyor, onu ortaya çıkaranı da suçluyor.

Sosyal medya hesaplarında Cumhurbaşkanı’na sayısız hakaretleri var. Bunlar belgeli. Bunları bu ülkenin yöneticileri biliyor. Sayın Cumhurbaşkanı bunları gördü mü, bilmiyorum. Ayrıca sosyal medyada geçmiş zamanlarda Atalarımızdan Osmanlı’yla ilgili hakarete varan açıklamaları da var.

 

“Benimle dalga mı geçiyorsun abi sen?”

Bir sivil toplum örgütü başkanı değerlere sahip çıkmalı. Uygur Türkleri, Orta Asya’daki ve Anadolu’daki yaşayan Türkler bizim atalarımızsa Osmanlı da bizim atalarımızdan. Küfre varan saygısızlık etmeyeceksin. “Kardeşini boğduran, cariyelerle birlikte olan padişahlar, halkına büyük eziyetler çektiren…”vs… Osmanlı’nın iyi yaptığı işler de var. Osmanlı’nın içinden çıkan büyük düşünürler de var. Bu ayrı bir tartışma konusu. Ama hakaret edemezsin. Hakaret ediyorsunuz, “Ben Cumhuriyet çocuğuyum.” diyorsunuz. Ben ne çocuğuyum? Elbette biz de Cumhuriyet çocuğuyuz. Ama atalarımızı küfre varacak şekilde yargılamıyoruz. Sonrasında, STK başkanısınız. Size mi düştü bu işler? Can Dündar ve Erdem Gül hakkında açıklama yapıyor 12 saat dolmadan. “Tutuklanmalar demokrasiye yapılan bir darbedir.” diyor. Ortada bir süreç var. Onların haklılığı kamuoyunda ortaya çıkar, kamuoyu bu hassasiyeti paylaşır. Siz Türkiye Siyaset Adamları Derneği misiniz, yoksa Türkiye Spor Adamları Derneği mi? Açıklama yapsın, birşey demiyorum. Ama bize de sor önce. Gazeteciliğe yapılmış bir darbe varsa, kamu yararı söz konusuysa elbette bir açıklama yapılabilir. Ama bunu bir darbe girişimi olarak nitelendirmek nedir? Oraya TSYD yazıyorsun. Kime sordun? Beni, yayımladıktan sonra arıyor, “Nasıl olmuş?” diye soruyor. “Benimle dalga mı geçiyorsun abi sen?” dedim. Onu oraya yazmadan önce soracaksın. Kaldıki 12 saat olmamış. İlk açıklamayı sen niye yapıyorsun da tepkileri üzerimize çekiyorsun? Açıklamayı yap; ama önce bize sor,“Oğuz Tongsir” yaz altına. Her zaman yaptığı iş. Genel kurul isteyenleri darbeci ilan etti TSYD’nin hesabından. Bu nasıl bir anlayıştır? 430 üyeyi darbeci ilan etti. Tüzükte var, üye sayısının 5’te 1’ini toplarsanız olağan üstü genel kurula gidersiniz. Diyor ki “Daha önce böyle bir girişim olmadı.” Evet olmadı; çünkü sizin gibi bir genel başkan olmadı. O yüzden buranın büyükleri tüzüğe bunu koymuşlar, sizin gibi biri gelirse buranın üyeleri engel olmaya çalışsınlar diye. Siz imza veren 430 kişiyi nasıl darbeci olarak nitelersiniz?

Cumhurbaşkanına hakaret edecek, Türklüğü aşağılayacak, atalarınıza hakaret edeceksiniz, bunları sosyal medyadan paylaşacaksınız ve siz hala TSYD’nin Genel Başkanı olacaksınız. Ben üzerime düşeni yaptım. Ama benim yapma sebeplerim bu derneği kötü yönetmesidir. Diğer konularda yaptığı açıklamaların değerlendirmesini hukuk yapar, kamuoyu yapar, halk yapar, bu camia yapar. Ben Ankara Şube Başkanı olarak önce istifaya davet ettim. Sebebim 15 Temmuzda darbe girişimi oldu. Can Dündar ve Erdem Gül için 12 saat içerisinde açıklama yapan sayın başkan, Facebook sayfasından bir gün sonra şunu yazmış: “Ben olduğum sürece bu derneğe siyaset girmeyecek. Ben demokrasiden yanayım.” 170 tane sivil, 62 tane güvenlik görevlisi sehit oldu, 41 asker şehit oldu. Siz bir STK başkanı olarak olayları mı ayırıyorsunuz? Niye 3 gün açıklama yapmıyorsunuz? Defaatle söyledim Mustafa Yener’le Aygün Özipek’e; “Niye açıklama yapmıyorsunuz? Bakın tepki toplayacağız.” diye. “İstediğim şeye konuşur, istediğim şeye sessiz kalırım.” diye bir şey yok. Biz bir metin yazdık, darbe girişiminin karşısında olduğumuzu söyledik “Yaşasın Cumhuriyet Yaşasın Demokrasi!” diye.

Sonra OHAL ilan edildi, sayın başkan yine duramadı. 2.gün tankların önünde yatmışlarmış, “Bu millet 5 TL için gelin arabasının önüne yatar, devleti için tank mank vız gelir.” diye saçma sapan bir tweet attı. Üniversite mezunu olmadığı için başkanın neden-sonuç ilişkisini, toplumsal determinizmi falan bilmemesi gayet doğal. Hayat okulunda okuyabilirsiniz. Ama sayın genel başkanın demek ki oradan da eksiği var. Çünkü Cumhurbaşkanı sivil iradeye “Çıkın sokaklara, bu darbe girişimine engel olun.” derken, sen “Ya bu millet 5 lira için gelin arabasının önüne atlar.”ı sıkıştırıyorsan, bu tamamen zıt bir görüş. Siz görüşününüzü değişik şekillerde ifade edebilirsiniz. Ama bunu söylemenin yeri o zaman ve orası değil..

Gerçeğe sahip çıkmak kolay iş değil. Biz kamuda çalışıyoruz. Biz de zor durumda kaldık. Kanalları gezerken baktık sayın başkanın yaptığı açıklama yüzünden yine biz hedefteyiz, yine bizim görüntüler dönüyor kanallarda. “TSYD Başkanı’ndan yeni bir skandal daha”, “TSYD Başkanı milli iradeye saygısızlıkta bulundu.” şeklinde haberler ekranlara geliyor…

“Fetullahçılar tarafından TRT’den sürüldüm!”

2009’da Fetullahçılar sürdü beni TRT’deki görevimden. Türkiye’nin en iyi maç anlatan 3-4 isminden biriydim. Beni sürdüler ve hepsi tutuklu şimdi. Bir tanesi öldü. Tabii ki bu darbe girişiminin karşısındayız. Seçilmiş hükümetin yanındayız. Demokrasinin gereği bu çünkü.

Gece vakti hangi ruh haliyle böyle bir açıklama yapıyorsunuz? Kafan düzgün mü? Bir şeylerin etkisi mi var? OHAL ilan edilmiş ve siz böyle bir tweet atıyorsunuz ve nasıl tepkiler geliyor? Ondan sonra “Hacklenmiştir.”” diye açıklama yapıyorsunuz, attığınız tweeti kaldırıyorsunuz. Ama sonra hakaretvari açıklamalar yapanlara tekrar hakaretvari birşeyler yazıyorsunuz. Ondan sonra da sayfayı kapatıyorsunuz. Önce bulunduğunuz yerin sorumluluğunu taşıyacaksınız. Siz, siyaset yapmak istiyorsanız TSYD Genel Başkanlığı’ndan istifa edersiniz, gider bir siyasi partiye aday olursunuz. İnandığınız şeylerin savunmasını siyaset alanında yaparsınız. Kaçak göçek güreşmezsiniz.

Erdem Gül Ankara’dadır. Doğru işler yapar. Sonradan da bu işlerden aklanması da bunu gösteriyor. Can Dündar esen yele göre gayet güzel döner. Mustafa diye bir film yaptı. Mustafa Kemal Atatürk’ü içkici ve korkak göstermek için kamera açılarını işine geldiği gibi kullandı. Mustafa Altıoklar’ın, Mustafa filmiyle ilgili teknik analizini izleyin. Ne yapmaya çalıştığını görürsünüz.

Ben Ankara’da Şube Başkanıyken arkadaşlarıma sormadan hiçbir iş yapmazdım. Alper Bakırcı yeni başkan oldu, şimdi Ankara’da. Yeni yönetime de başarılar dilerim.

Beklediğimiz oldu. Tongsir ayın 13’ünde seçimi kazandı. 14’ünde bana yazıyı gönderdi. 1 hafta sonra da beni dernek üyeliğinden ihraç etti.

UT:  Rövanşist duygularla alınan bir ihraç kararı oluyor sanırım..

KÖ: İntikam duygusuyla alınmış bir karar. Doğrudan beni sorumlu tutuyor bu işte. Bende de kabahat var. Adam göndermiş 80 bin TL’lik araba, binmeye devam et canım. Asbaşkan yapmış. Boğaza karşı rakı balığını yap. Mali açıdan sıkıntıya düşersen bu arkadaşlar rahat rahat ordan buraya gitmene izin veriyorlar, dernek masraflarını karşılıyor. Rahat rahat yaşarsın. Zorun ne? Biz böyle öğrenmedik, böyle bir terbiye almadıkki. Yanıbaşımızda yanlış işler yapılırken biz nasıl ortak oluruz?

Bir tane doğru iş yapılmaz mı ya? Tüzük tadilinden sonra tüzükle oynanması vs. Bize gelen taslakta “Genel Merkez gerekli gördüğü yerlerde temsilcilikler ve şubeler açabilir.” ifadesi var. Yeni tüzükte ne yazıyor biliyor musunuz? 4.maddenin 13.fıkrası; “Genel Merkez gerekli gördüğü yerlerde temsilcilikler ve şubeler açabilir, kapatabilir.” İçeride yapılanların bir bölümünü, nelere tepkili olduklarımızı anlattık. Mesela 15 Kasım’daki Olağanüstü Genel Kurul’a ibrayla gelmediler.

“Kaybedeceklerdi çünkü”

UT: Peki bu genel kurul niye yapılamadı?

KÖ: Kaybedeceklerdi çünkü. Daha Divan Kurulu seçiminde bizim adayımızla onların adayı için el kaldırıldı. Bizim adayımız olan Altan Tanman’ı söyledi ve o sırada bütün salonda eller kalktı. Arada en az 150 fark vardı. Oğuz Tongsir bunu görünce “Ooo!” dedi. Dolayısıyla divana devretmişken genel kurul yapılamadı ve Mehmet Atalay oybirliğiyle seçildi. Sonra ona da tepki gösterdi ve bir türlü bitirilemedi. İnsanlar uçakla evlerine döneceklerdi. Bir an önce gitmek için hücum edildi sahneye.

UT: Genel Başkanlık için Ankara Şube’nin adayı kimdi?

KÖ: Biz Naci Arıkan’ı destekledik baştan itibaren. Sadece Ankara Şube değil, İstanbul şube ve bir çok şehirden de üyeler Naci Arıkan’ı destekledi. Zaten son seçimde yaklaşık 20-30 oy farkıyla kazandı Oğuz Tongsir….

UT: 2.seçimde oy kullanma yetkisi olmayanların oy kullandığına dair iddialar var. Bu doğru mudur sizce?

KÖ: Biz Olağanüstü genel kurulun iptali için dava açtık. Dava sürüyor. Benim açtığım çok sayıda hakaret davası var. Görevi suistimal etme, kötüye kullanma var. Bu davaların sonuna kadar takipçisi olacağım. Bu bir iddia. Dernekler Masası bizim başvurumuz üzerine müdahale etti. Ben “seçim kayyumu” atanması için dava açtım. Çünkü, seçimin -15 Kasım’da da gördük ki- bu adamların elinde sağlıklı bir şekide yapılamayacağı belliydi. Dernekler Masası müdahale etti. Düşünün, 53 yıllık tarihi boyunca 1200 üyesi olan TSYD’ye, son 3 ayda neredeyse 500’e yakın usülsüz üye yapılmış. Bunların içinde kimler var? Jokey Kulubü’nün kapısında bekleyen güvenlik görevlisi, muhasebeciler, şoförler, TRT’nin sporda çalışmayan kameramanları -ki 25 tanesi TRT’nin Daire Başkanlığı’ndan alınmış yazıyla sabittir- vs. Hepsi elimizde. Neler neler var? Yap-İşlet-Devretciler, çeşitli kurumların idari işlerinde çalışanlar vs.

UT: Bunların hepsi yargıya gitti mi?

KÖ: Yargıya gitti. Biliyorsunuz yargı işlerin çokluğu dosyaların yoğunluğu nedeniyle bu dönemde yavaş işliyor. Biz yargıya müdahale edemeyiz. Olağanüstü Genel Kurul davasında hakime hanım iki tarafı da dinleyecektir. Uzayacaktır tabii süreç, belki 2 yıl sürecek. Bu arada Oğuz Tongsir yönetimi devrini tamamlayacaktır. Bütün burayla ilgili bizim iddialarımız sürüncemede kalacak. Biz genel merkez yönetimini, olağanüstü genel kurula götürdüğümüz için Ankara’yı da olağanüstü genel kurula götürdük. Ama biz nasıl götürdük? İbralı, denetleme ve faaliyet raporuyla götürdük.

UT: Yani siz hem Genel Merkez’i hem de başkanı olduğunuz Ankara Şube’yi olağanüstü genel kurula götürdünüz.

KÖ: Evet, elbette. Doğrusu bu değil mi? Yaptığımız harcamalar belli, 17 ayın dökümleri burada ki bu dönemde 9 kere denetleme yaptırmışız. Yazı yazmış genel merkez, beni ihbar etmiş. Buna karşılık Denetleme Kurulu raporlarla belgelerle belirlemiş. Bizim herşeyimiz belgelidir. Sonunda da Genel Merkez, bizim Denetleme Kurulu’na teşekkür etmiştir.

Herşeyin üzerindeki irade, Genel Kurul’un iradesidir. 18 Kasım 2016’da yapılan genel kurulda, TSYD Ankara Şubesi oy birliğiyle ibra edilmiştir ve karşılarına aday çıkmadan, oy birliğiyle yeniden göreve gelmiştir. Oğuz Tongsir beni disipline verip dernekten ihraç ediyor. Tam bir hukuk skandalı, tam bir rezillik. Disiplin Kurulu’nu 5 kişi oluşturuyor. Kadir Çetinçalı imza atmadı. Yaşar Saygı, Bahri Havadır, Harun Muslu ve Mehmet Akgüneş … Hiçbirinin hukukla uzaktan yakından ilgisi yok. 4’ü hakkında da suç duyurusunda bulunacağım. 4’ü hakkında da kanuni işlem başlatacağım. Bunun hesabını verecekler. Beni turnuvadan çıkar sağlamakla suçluyorlar.

 

“Oğuz Tongsir’in derdi benim”

UT: Hangi turnuva?

KÖ: Ankara’daki ilk turnuva. Biz geçen yıl beyefendinin gelip kupayı verdiği turnuvanın aynısını yaptık. Bütün harcamalar yönetim kurulu kararıyladır. Benim bir suçum varsa öncelikle git mahkemeye, dava aç, bütün yönetim kurulunu o zaman disipline ver. Sadece ben değil, bütün yönetim kurulu imzaladı. Çünki Tongsir’in derdi yönetim kurulu değil, benim. Nasıl olsa bu adama kimse “Dur!” demiyor. Bir yerlerden güç alıyor demek ki. Olağanüstü genel kurulun iptali için dava açtık. Bu dava sürüyor. Fakat adamın gözü kararmış, hiçbir şey umurunda değil. Seçilmiş, ibra edilmiş bir yönetim kurulunun başkanını dernekten ihraç ediyor. Hem de açıklamayı bir görseniz, içler acısı.

UT: Oraya gelelim. Neye dayanarak sizi ihraç etti?

KÖ: Sosyal medya sayfamda var. Konuşmayı bile zul görüyorum. Son derece ahlaksızca, yasaları hiçe sayarak yaptığı iş “Ben yaptım, oldu.” işidir. Yönetim Kurulu’nun içindeki bazı arkadaşlar da yaptığı işlere ortak oldukları için en büyük engel olarak da beni gördüler. Benim susacağımı, sessiz kalacağımı, koltuk derdine düşüp başkanlığı koruma gayesiyle hareket edeceğimi düşünüyordu; ama çok yanılıyor. Ben bugüne kadar haksızlık karşısında hiç susmadım. 2000’deki, Kerem Öncel neyse bugünkü Kerem Öncel de odur.

UT: Genel Merkez sizi ihraç ederken yapmış olduğu ithamlar, suçlamalar hakkında sizi yargıya götürdü mü?

KÖ: Hayır. Götüremez ki, neyle götürecek? Çünkü bir belgeye dayanarak yapmıyor bunu.. Ben onlar hakkında suç duyurusunda bulunuyorum. Onlar ne yapacak, beni ilgilendirmiyor. Buyursunlar, ispat etsinler. Hepsi bilgilidir, belgelidir, ibra edilmiştir. Ankara yönetim kurulunun yaptığı her iş şeffaftır.

UT: Yani siz bu olayı yargıya götürdünüz.

KÖ: Avukatlarım bu işle uğraşıyorlar.

MERVE GÖKHAN (MG):TSYD Ankara Şubesi Başkanlığı’na Alper Bakırcıgil seçildi. Bu süreçte sizin yanınızda olan bir isim olarak biliniyor. Bu Genel Merkez’e bir meydan okuma mıdır?

KÖ:  Yok, hayır. Benden sonra yönetim kurulu görev dağılımı yapıp bu işe devam edecekti. Genel Merkez’den de bu yönde bir yazı gelmişti. İşin gereğini yerine getirdiler. Oylama yaptılar. O oylamada Alper Bakırcıgil seçildi. Zaten hepsi benim arkadaşım o yönetim kurulundakilerin. Birbirinden farkı yok hiçbirinin. Alper Bakırcıgil seçildi. Ben Alper’e ve yönetim kurulundaki arkadaşlarımıza başarılar diliyorum. Hayırlı olsun.

Gençlere Tavsiyeler

MG: 27 yıllık bir sunuculuk deneyiminiz var. Yeni dönemdeki spikerler için görüşlerinizi alabilir miyiz?

KÖ: Valla ben bir görüş belirtmeyeyim. Çünkü iyi spiker olmanın kriterleri ortada. Şu var; bizim dönemimizdeki ve bizden sonra 98’de giren spikerler, son dönemden birkaç iyi spiker de var. Bir kere iyi gözlemci olacaksınız. Zamanı boşa harcamayacaksınız. Konunuza hakim olacaksınız. Sporun gündemini sadece Türkiye’de değil, yurtdışında da takip edeceksiniz. Bu konuyla ilgili yazılmış bütün materyalleri okuyacaksınız. Not tutacaksınız. Bu konuda verilecek olan panelleri seminerleri kaçırmayacaksınız. Her konuda bilgi sahibi olmak zorundasınız. Tiyatro izleyeceksiniz, sinemaya gideceksiniz. En az 2 dil bileceksiniz. Türkçe’yi, İstanbul ağzını iyi bilmek gerekiyor. Diksiyonu, fonetiği saymıyorum bile. Ama ne yazıkki bugün TRT dışındaki pek çok kanalda seçiciliğin olmadığını, Türkçe’nin canına okunduğunu, bas bas bağırılarak maç anlatıldığını, seyirciye saygı duyulmadığını görüyoruz.

Ben her maça yaklaşık 5-6 saat çalışırım. İşi şansa bırakmayacaksınız. Mesela herhangi bir takımın sağ bekinin sarışın olduğunu, sağ ayağını iyi kullandığını, boyunu, teknik özelliklerini bileceksiniz. Gözleri renkli mi, değil mi; saçı kısa mı, uzun mu, bileceksiniz. Bana sorarlar numaraları. Ben numaralara bakmam. Çünkü bilinen takımlarsa zaten ben numarayla hiç maç anlatmam. Benim “Ya bu kimdi?” deyip de notlara baktığım nadirdir. Sahayı izlerken, önümdeki listeye dönmem zordur. Ben eğer listeye dönersem hata yaparım. Ben dönemem; çünkü biliyorum sahadaki oyuncuların hepsini. Hiç bilmediğim takım olamaz. Ön hazırlığını yapar giderim o maça. Son dönemde TRT’nin muhabirleri de çok iyi. Adeta armut piş ağzıma düş şeklinde herşey önümüze geliyor. Muhabirler o kadar yetenekliler ki kadro dizilişine göre, özelliklerine göre ekrana geliyor. Çok donanımlılar. Eskiden muhabirler soruları rastgele sorarlardı. Şimdi o kadar iyi hazırlanıyorlarki adamdan daha çok bilgi sahibidirler. Ben Ali Kırca’yla çalıştım. Sabah 8.30’da girerdi, 7’ye kadar odadan bir tek yemek yemek için çıkardı. Kimleri konuk edecekse, hangi konuları konuşacaksa onlar kadar, hatta onlardan daha fazla bilgi sahibi olurdu. Hiçbir açığı olmaz, hiçbir şey onu şaşırtmazdı. Anchorman olmak, buralara gelmek kolay iş değil. Evde oturup “Ya ben de yaparım bu işi.” demekle olmuyor. Çok çalışacaksınız, dil bileceksiniz, yeteneğiniz olacak. Ağız yapınızda bozukluk olmayacak, harfler doğru yerden çıkacak. Bu ülkede ‘e’leri kapalı duayen spikerler de var. Kültürüyle, yeteneğiyle bu açığını kapatmış adam. Benim gibi işi çok iyi bilenler bunu değerlendirebilirler.

UT: Maç anlatırken olayın teknik yapısına o kadar hakimsinizki size acaba takım çalıştırmanızla ilgili herhangi bir teklif geldi mi?

KÖ: Öyle bir iddiam yok. Çünkü o başka bir dal. O başka bir çalışmayı gerektirir.

Futbolu oynadım. Pek çok ünlü futbolcu arkadaşım var, bu camianın içindeki pek çok teknik adam dostum, kardeşim. Onlar kadar elbette işin içerisindeyiz. Ama bu çok büyük bir iddia. A, B, C lisansları var işin. Herkes haddini bilecek. Teklif gelse bile ben kabul edebilir miyim? En başta bu işi yapan dostlarıma haksızlık olur. Ben kimim onların yanında? Ben kendi dalımda iyiyim. Futbol karşılaşmasını bir mal olarak düşünürseniz, ben bunun jelatiniysem, parlak bir jelatinim. İçimdekini daha da güzel gösteririm. Bu konuda mütevazi değilim. Ben Türkiye’nin en iyi birkaç maç anlatımcısından biriyim.

UT: Türkiye’nin en iyisi kim?

KÖ: Onun değerlendirmesini kamuoyu yapar, bana düşmez.

Eski futbolcuların spor yazarlığı yapması

UT: Eski futbolcular spor yazarlığı, yorumculuk yapıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

KÖ: Çok iyi spor yazarı demekki yetişmiyor. Ankara’da 5 tane spor yazarı var mesela. Niye? Siz bu işin küçülmesine göz yumuyorsunuz. Bir projemiz vardı,“Ankara 19 Mayıs Spor Kompleksi, Spor Kompleksi olarak kalsın” diye. Buraya AVM sokmayın, burası sit alanı. Burada her yıl 1.5-2 milyon genç spor yapıyor. Bu ne demek? Kahveden, uyuşturucudan, kötü alışkanlıklardan uzak durması demektir. 28 bin maç oynanıyor yanda, 3 tane halı sahada. Oradan yetişiyor sporcular. Hamza Yerlikaya, Halil Mutlu gibi birçok isim oralardan yetişti. Oraların yenilenmesi gerekiyor. “19 Mayıs Stadı oraya yapılmalı.” diye uğraştık. Buraya ulaşmak kolay. Ama havaalanı 30 dk, metro dibine kadar geliyor, AŞTİ yakın. Daha böyle bir yer nereden bulacaksınız? Cumhurbaşkanı’mız şikayet ediyormuş, “Ankara’da yeşil alan göremiyorum.” diyormuş. Bundan daha büyük yeşil alan mı olur? Biz diyoruz ki “Yapay bir gölet koyalım.” Gençlerin rekorları oradan çıkıyor. İnsanların seyredecekleri yer yok, kenarda sığıntı gibi 50 kişilik yer var. Oraya da yönetim kurulu oturuyor. Gidiyorsunuz, kenardan bakıyorsunuz. “Rekor gelecek mi? Hadi oğlum, hadi kızım!” diye. Oraya 5000 kişilik tribün yapılsa, araç park yeri genişletilse…

Biz geçen yıl 50 bin dolarlık turnuvanın medya sponsoruyduk. Türkiye’de haberlerin gazetelerde yer almasını sağladık. 23 tane tenisçi geldi. Türk sporunu yükseltmek için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz bundan sonra da. Benim başkan olup olmamam önemli değil. Ben baştan beri bunu söylüyorum. Ne yaptık? Basın toplantısı düzenledik “Burası spor kompleksi olarak kalmalı, 19 Mayıs Stadı yerine yapılmalı.” diye. Duayen Başkan İlhan Cavcav kırgındı Ankaralı bazı basın mensuplarına ki haksız da değil. Onlar bütün bu girişimlerimizde Ankara’da şu kadarcık destek vermediler.

Hatta basketbol turnuvasına gelen bir abimizi “Ya sen niye gidiyorsunki oraya?” diye eleştirecek kadar ileri gittiler. Bunlar TSYD Ankara Şubesi’nin üyesi. Son seçime bizim verdiğimiz uçak paralarıyla gelip imza attılar. Bülent Karadaş’ın karşı yönetim kuruluna geçip onu desteklediler. Sen neye imza atıyorsun da geçiyorsun adamın yönetim kuruluna giriyorsun? Bu ne biçim iş? Ne karşılığında? Bizim verdiğimiz uçak biletleriyle oraya gideceksin, karşıya imza atacaksın.Kardeşim git kendi imkanınla ya! Ne kadar utanmazsınız ya! O yüzden şimdiki kararım şudur; Ben Genel Merkez Asbaşkanlığı ve Yönetim Kurulu üyeliğinden istifa ettim. Oğuz Tongsir’in rövanşist duygularla hareket ettiğini ben biliyordum zaten. Beni görevden alacağını da biliyordum. Tongsir, hukuka bakmıyorki. Oğuz Tongsir, Cumhurbaşkanı’yla ilgili bir sürü hakaret içeren yazı yazmış Facebook’a. Elimde var bütün metinler. İsteyen savcıya,hakime de gönderirim. Bu kadar cüretkar davranırken beni dernekten atmaması düşünülemezdi. Umurumda mı? Vız gelir, tırıs gider. Bugün olsa yine aynısını yaparım. Hayat görüşüm, ilkelerim, prensiplerim neyse, bugün de aynı şekilde davranırım. Hiç umrumda değil Ankara Şube Başkanlığı. Ayrıca bu derneğin büyükleriyle konuştum. Neymiş, ben özür dilemek için aracı sokmuşum. Adam utanır. Alçaklık olur da bu kadar olmaz. Bir nebze pişmanlığım yok. Ben dava da açmayacağım. Bu derneğin başında bu adam ve bu anlayış olduğu sürece genel kurula başvurmayacağım. Bu derneğe bu anlayış sürdüğü sürece dönmeyeceğim. Beni herkes tanır. Benim kendi mesleğimde verdiğim büyük emektir, çabadır beni Kerem Öncel yapan. Beni tanıyan tanıyor, bilen biliyor. Ben yanlışın asla yanında yer almam. Ben hukuksuzluğun nereden gelirse karşısında oldum. Ben TSYD’de bu anlayış varken tekrar dönmeyeceğim. Üye de olmayacağım. Benim belki de bu konuda yapacağım son açıklamalardan biri bu. 2009’da da tek başıma kalmıştım TRT koridorlarında. Ama TRT’deki dirayetli insanlar dostlarım bana sahip çıktılar. TRT iyiki var. Yönetimler geçicidir. TRT kalıcıdır. Bu kurum daha çok düzgün insanlar üretecektir ve üretmeye de devam edecektir. Kargalar sürüyle kartallar yalnız uçar, Son sözüm de budur.

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş