Geride Kalan Özgecanlar İçin Ne Yapılmalı? 

0 Yorum

Hülya Okur, Mersin-Tarsus’ta meydana gelen Özgecan Aslan cinayetini, olayın psikolojik, sosyolojik ve hukuki boyutlarıyla uzmanlarla konuştu. İdam çözüm olabilir mi, kadına şiddet oranında artış var mı, bu olayda öncelikle suç mu, suçlu mu, ceza mı, mağdur mu konuşulmalı, şiddet yasasında değişiklik gerekiyor mu, sorunlu bireyler için neler yapılmalı gibi sorular için alınan yanıtlar ise şöyle:

Psikiyatrist Doç. Dr. Armağan Samancı

“TOPLUMUN %1’İ PROBLEMLİ BİREYLERDEN OLUŞUYOR”

Toplumun %1’i, diğerlerine zarar verme olasılığı yüksek, problemli bireylerden oluşuyor. Bu bireylerin; gerek yetiştirme tarzları, gerekse kişilik yapıları itibariyle hem vicdani hem de başkalarını düşünme anlamında çok zayıf, saldırgan, zarar verici yapıları var. Bu guruptan bazılarının da cinsel dürtüleri kontrol etmede problemliler. Hem agresif yapıları, hem cinsel dürtüleri bir araya gelince oldukça tehlikeli bireyler haline geliyorlar. Zaten bu bireylerin kanuna ya da polise yansısa da yansımasa da, çevrelerinde ciddi problemlere sebep olmuş, çatışmalara sebep olmuş bireyler olduğu görülebiliyor. Her zaman toplumda bu tarz bireyler bulunuyor fakat son yıllarda bireylerin birbirlerine saygı, anlayış duygusunda azalma var. Bu durumda vahşet dediğimiz uygulamalar daha kolay gerçekleşiyor, teşvik edilmiş oluyorlar. Zaten saygısız, saldırgan, acımasız yapıları var, toplumdaki şiddetin artması ve onları kontrol eden toplumsal bağların azalması ile beraber de bu şiddet katsayılarında artış oluyor.

Burada birinci sebep, kişi ya da kişilerden kaynaklanan problemlerdir. Fakat onu kolaylaştıran da toplumsal bağların zayıflamasıdır.

“TOPLUM KONTROLÜ ORTADAN KALKINCA PROBLEMLİ BİREYLER CESARETLENDİ”

Cinsel istismar olaylarında insanların ilgisizliğine Nevzat Tarhan “Kötü dünya sendromu” adını vermiş. 

Toplumda bir bencilleşme var. Herkesin kendini düşündüğünü, herkesin kendini düşünerek kendisi için en iyiyi yaptığını düşünme durumu var. Bu yaklaşım, diğerlerini kontrol etme durumdan çıkılmasına neden oluyor. Herşeyi kanunla kontrol edemezsin yaklaşımı vardı. Dünyada kanunlar ne kadar sıkılaştırılsa bile suç her zaman var olan bir şeydir. Toplumun kendi kendini kontrol eden bir mekanizması da vardır; komşuluk, mahalle gibi. Sokakta, mahallede, apartmanda  bir olay olduğu zaman kimse olaya karışmak, yardımcı olmak istemiyor. Bu yaklaşımla, toplumdaki sorunlu bireylerin kontrolleri azalıyor. Özgecan olayındaki bireyler daha önce mutlaka, arkadaşları arasında, çevresinde, okulunda problemlere sebep olmuşlardır. Bunlar diğer bireylere zarar verme davranışı göstermede ilk emarelerini verdiklerinde toplum damgalamaya başlar, onlar da toplumun tepkisinden dolayı bir takım suç unsurlarını geliştirme konusunda yavaşlarlardı veya kendi kendilerini kontrol ederlerdi, bu faktör ortadan kalktı. İkincisi, kimsenin karışmasının verdiği cesaret var artık.

“SORUNLU BİREYLERİN TAKİP EDİLDİĞİ BİR SİSTEM OLMALI”

“KANUNLAR İYİ BİREYLERİ DE KORUMALI”

Peki ne yapılması lazım, şu an toplumsal bir linç söz konusu, idam mevzubahis oldu…Toplumsal bilinci geri getirmek mümkün mü?

İnsanları en iyi kontrol eden şey kanunlardan daha çok toplumdur. Kanunların da, problemleri bireyleri daha iyi kontrol eden ve topluma bu gücü veren bir yapıda olması lazım. Herkes biribirinen korkmaya başladı, herkes kendini daha çok sevdiği için başkası için bir şey yapmama eğilimi gösteriyor. Özgecan’a bu insan elle bir tacizde bulunabilirdi, o an da kaç kişi bu adama müdahale ederdi, o da soru işareti. Bir çok insan karışmayabilirdi. Bireye araba çarpıp ölüyor, arabada, yanından geçenler de çekip gidiyor. Kanunların iyi bireylere daha cesaret veren, problemleri bireyleri de daha iyi tespit eden bir noktada olması lazım. Şahıs ufak bir şey yaptığında hemen damgalansın, toplum dışına itilsin demiyorum ama şu da bir gerçek ki, toplumun ve kanunların iyi bireyleri koruyan bir noktada olması lazım. Bazı insanların suç katsayıları önceden tahmin edilebilir, anti sosyal dediğimiz insanların suç işleme eğilimlerini okul çağından erişkin çağa doğru belli ölçülerde görmek ve tespit etme sistemleri mevcut, sadece kanuni olarak ceza almak değil, cezadan sonra bu insanların kontrol edilebilirliğinin de olması lazım. Bir şahıs hastaneye gider, kendisi kontrole gitmezse onu takip eden bir sistem yoktur, suç işleyeni mahkemede ceza alır denetimli serbestliğe tabi değilse sistemde kaybolur gider. Sorunlu bireylerin takip edildiği bir sistem mutlaka olmalı.

***

Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nükhet Sirman

“BEREN SAAT’İN TWEETİ ÜZERİNE KONUŞMAYA KARAR VERDİM”

Beren Saat’in tweetini okudum. Çok kızgınım. Twitter’da kendi başına gelenleri anlatmış. Kanalda, sette, her yerde erkek tacizine uğrama tehditi altında olduğunu anlatmış. Beren Saat’in paylaşması cesaret örneği. Her kadının başına bunun geldiğini anlatıyor; güçlü, güçsüz, zengin, fakir vs. Beren Saat bunun toplumda büyük problem olduğunu söylüyor. Genellikle kadınlar hele meşhur kadınlar bunu hiç ifade etmiyor.

“KOSKOCA SOSYOLOGUN ‘PEMBE OTOBÜS’ ÖNERMESİ BENİ ÇİLEDEN ÇIKARTTI”

Biz burada, kızım, bir arkadaşım ve ben üç kadınız. Üçümüzün de başına gelmiş olan şeyleri konuştuk. Kadınların bu ülkede ne kadar yaralı olduğunu konuştuk. Sokakta gezen sapıkların sürekli affedilmesi, anlaşılmaya gidilmesi, kadınların mini etek giydiği gerekçe gösterilerek suçlanması, bunların twitter’dan hiçbir şey yokmuş gibi söylenmesi, koskoca bir sosyologun ‘pembe otobüs’ önermesi, “ideolojikleştiriyorsunuz” demesi beni çileden çıkarttı. Bunun için konuşmak istedim. Bu insanlar böyle yapmaya devam ettikçe ne kadın cinayetleri bitecek, ne kadına yönelik şiddet bitecek…

“YÜZLEŞTİRME OLMASI LAZIM”

“İDAM CEZASI SAÇMA BİR FİKİR”

Bu olaylar için alınacak tedbirler konusunda ne diyeceksiniz? İdam…şiddet yasasının formülize edilerek iç güvenlik paketine alınması önerileri dile getiriliyor. Toplumsal olarak bu gidişe dur demenin yolu ne?

Bunun nedeninin, teşhisinin doğru konması. Yok ideolojikleştirmeyin diye halı altına süpürmeye çalışan bakış açılarının kendilerini gözden geçirmesi lazım. Bunu yapan kişinin sosyolog olması beni hala çok etkiliyor. Cezasızlığa son vermek lazım ama cezaların da illa ki hapis olması gerekmiyor. Yüzleştirme olması lazım. Mağduru ettiği, şiddet uyguladığı insanların başına gelenlerle, kendisine yapılan şeyle yüzleşmesi lazım. O insanın kendi kendisini sorgulayacak yöntemlerin getirilmesi ve kendi kendisinden utanmasını sağlayacak yöntemlerin geliştirilmesi lazım. Yoksa hapse atmak çözüm değil, bu adamlar daha beter kriminal olup çıkıyorlar oralardan. İdam cezası saçma sapan bir fikir. Böyle çözümlerin gelmesi yanlış teşhisten kaynaklanıyor. Halbuki sen kendinden güçsüze saldırabileceğini bildiğin bir ülkede yaşadığını ve bundan dolayı hiçbir ceza çekmeyeceğini ve sen kendin güçsüzken sana bir çok insanın saldırmış olduğunu, onun için başkalarına saldırdığını bilirsen bakalım bir daha saldıracak mısın? Mesele budur.

“KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN ARTMA MESELESİ ÇOK SAÇMA”

“TEŞHİS DOĞRU YAPILMALI”

Kadına şiddet oranın artıyor olmasını neye bağlıyorsunuz, sosyolojik olarak bunun karşılığı nedir?

Kadına şiddetin artıp artmama meselesi çok büyük bir kavga konusu. %1400 artma meselesi çok saçma. Çünkü daha önceden istatistik tutuluyordu ve kadınlar kendi başlarına gelen şiddeti rapor etmeleri çok düşüktü, şimdi bunlar arttığı için kadına yönelik şiddet artmış gibi görünüyor. Feministler bundan dolayı bana kızabilirler, bunda ne kadar artış var ben bilmiyorum ama söylemde erkek acımasızlığı, şiddete bağımlı erkekliğin kışkırtılma söylemi Türkiye’nin her yanında var. Ve bunun nedenini iki şeye bağlıyorum, bir tanesi savaş, diğeri neoliberal kapitalizmin getirdiği artan yoksulluk, erkeklerin erkekliklerini yaşayamaması. Erkekliğin tanımı, evine bakacağı ve güçlü olup karısını çoluğunu, çocuğunu ailesini koruması şeklinde yapılıyor. Adam bu ikisini de yapamıyor. Bu ikisini de yapamadıkça kendinden bir şeylere saldırıyor, kendisi de zaten öyle bir saldırı altında büyümüş, bu kadar. Onun için diyorum: Bu teşhisin doğru yapılması lazım.

***

Kadın Hukuku Uzmanı Avukat Nazan Moroğlu

“BU GİDİŞATTAN TOPLUMSAL SORUN OLARAK ELE ALMAYANLAR SUÇLU”

“KARARLI BİR DEVLET POLİTİKASINA İHTİYAÇ VAR”

Yasalarda bir eksik yok ama zihniyet değişmedikçe, kadın birey olarak görülmedikçe, nasıl giyinecek, kaç yaşında evlenecek, kaç çocuk doğuracak, nasıl doğuracak, kadına sezeryan yasak, kahkaha yasak, çalışmak yasak diyen zihniyet devleti yönettikçe, kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet görmezden gelinecek, “Münferit olay bunlar” deyip geçiştirilecek. Bütün bu gidişattan toplumsal sorun olarak ele almayanlar suçlu…İdam cezasının yeniden getirilmesi doğru değil…Yapılacak olan anaokulundan başlayarak eğitimin her kademesinde; insan hakları, kadın hakları, demokrasi dersinin konulmasıdır. Şiddetle mücadele kanununda da bu görev MEB’e verilmiştir. Kararlı bir devlet politikasına ihtiyaç var.

Hülya Okur 15.02.2015

HABERX

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş