Mustafa Ceceli: ‘Soyadını Ceceli yapan hayranlarım var’

0 Yorum
Mustafa Ceceli, DMC etiketli “Kalpten” albümü ve çıkış şarkısı “Hüsran”ın başarısının tadını çıkarırken, bir yandan da 14 Şubat Sevgililer Günü’nde Bostancı Gösteri Merkezi’nde vereceği konserin hazırlıklarını yapıyor. Mustafa’yla müzik hakkında konuştuk tabii, Sezen Aksu’yla başlayan yolculuğunun izlerini sürdük ama çocukluğundan 23 yaşında hacı oluşuna, ailesine ve dünya-ahiret meselelerine de uzandık.

Ankara doğumlusun ama aslen nerelisin?
– Baba tarafım Çankırılı, anne tarafım Romanya göçmeni. Ankara’da doğup büyüdüm, halen memlekete gidip geliyorum. Ama Romanya’ya hiç gitmedim.

Nereye daha yakın hissediyorsun kendini?

– Bir kere burada doğup büyüdüğüm için Anadolu’ya kendimi daha yakın hissediyorum. Ama fiziksel olarak göçmenlere daha yakın olduğumu söylüyorlar.

Çocukken sarışın mıydın?

– Sapsarıydım.

Akrep burcusun. Özelliklerini taşıyor musun?

– Hepsini.

Kıskançlık?

– Evet…

Neye karşı kıskançlık?

– Daha çok sevgili, eş kıskançlığı gibiydi. “Gibiydi” diyorum, çünkü 30 yaşıma kadar baskındı. Sonra yükselene geçtiğim için o Akrepliğimi kaybettim.

Bir röportajında “Çok girişken ve haşarıyım” demişsin. Çocukken haşarılık sana neler yaptırıyordu?

– Düz duvara tırmanıyordum! Bir keresinde şöminenin içine saklanmışım. Ses de vermiyorum. Polis gelmişti eve. 6 yaşındaydım.

İlerleyen yıllarda nasıl devam etti bu yaramazlık?

– Beni toparlayan şey müzik oldu. Çocukken enstrüman koyduğun zaman önüme bütün dünyayla ilişkim kesiliyormuş.

Müzikle kaç yaşında tanıştın?
– Daha birkaç aylıkken annem ninni söylediğinde ben tempo tutuyormuşum kafamla. Aslında piyanodan da önce ilk enstrümanım örgü şişleri ve kitap, defterdi. Davul çalıyordum bunlarla. Sonradan ailem müziğe yönlendirince piyano dersi aldım iki sene. Sonra hocam “Müziği seçecekse konservatuvara gitsin” dedi.

Ne oldu da peki veterinerlik fakültesinde okumaya başladın?

– Çok hareketli bir dönemde olduğum için, müziğin geçici bir heves olduğunu düşünmüşler.  “Doktor da olabilirim” falan deyince durum değişti. O yüzden konservatuvara gitmedim. Hayatımın her aşamasında müzik oldu.

Veterinerlik fakültesine dönelim. Hayvan sevgin var mıydı?
– Hayvanları seviyordum ama fen okuduğun zaman seçeceğin alanlar belli; ya mühendislik ya tıp. Veteriner hekimlik bana o zaman sempatik gelmişti. Müzik de devam ediyordu bir yandan. Okula bir girdim; gece sahnede çalışıyorum, ertesi gün okul var. Mümkün değildi yürümesi.

Grubun mu vardı?

– Evet. Ben çalıyordum sadece, şarkı söylemezdim. Önce “Haftada bir gün çalışacağım” dedim ama o git gide arttı, okul darmadağın oldu. Sonra dedim ki ben branş değiştireyim, İstanbul’da işletme okuyayım. Yeditepe’yi seçtim. Çünkü orada müzik işletmeciliği branşları da vardı.

Hiç hayal ediyor muydun kendini Kenan Doğulu’ya, Sezen Aksu’ya aranje yaparken?

– Hayır. Benim tek amacım müzikle ilgili bir şeyler yapmaktı.  Geldiğimde bir arkadaşım “Cenk Eren’in orkestrasında çalıyorum, sen de keyboard çalar mısın?” dedi. “Çalarım” dedim. Cenk Eren’e çalmaya başladım. Onun vokalisti Merih Ermakastar bir albüm yapmak istedi. “Beraber yapalım” dedim. O albüm bitti, o albümün referansıyla gittim Ozan (Doğulu) Abi’ye. Yaptıklarımı dinledi ve “Bana bir şey katabileceksen senden de bir parça koyarız” dedi. Ben orada oturdum, yaptım şarkıları. “Aklım Karıştı”yı çok beğendiler. Sonrası çorap söküğü gibi geldi. En son hayalde olabilecek bir şeydi; Sezen Aksu’ya aranjman yaptım.

İlk görüştüğünüz günü hatırlıyor musun?

– Hatırlıyorum. Çok fenaydı.

Neden fena olsun Sezen Aksu’yla görüşmek?

– Emel Müftüoğlu’nun “Mutsuzuz” şarkısının keman kaydı var. Çalıyorlar. Bir gölge geldi, oturdu. Kafamı çevirdim; Sezen Aksu. “Kolay gelsin” dedi. Ben cevap vermiyorum. Kafasını çevirdi cevap vermeyince. Sonra “Teşekkürler” falan diyebildim. Kayıt bitene kadar durdu, çıkarken de “İyi çalışmalar, çok güzel olmuş” dedi. Ardından Sezen Aksu’yla “İkili Delilik” geldi.

Ben o dönem senin sesinden çok demo kayıt dinledim. Yani sadece aranje yapmıyor, şarkı da söylüyordun…

– O şöyle oldu; biz “İkili Delilik”i de yaptıktan sonra ben Sezen Hanım’a hem stüdyo hem sahnede hizmet vermeye başladım. 14 Şubat 2005’te onunla ilk konserimi verdim. Sonradan stüdyoda ilk defa beraber bir şarkı yaptık. O beste yapıyor, ben düzenliyorum. Sonra ben back vokal yapmaya başlayınca, “Bunları sen söyle” demeye başladı. Habire internete düşüyor şarkılar çünkü. Sezen Hanım da “Bu şarkı sizin sesinizden yayılmış, ben bunu söylemeyeyim” diyor. O sebeple “Bundan sonra sen söyle, senden düşsün internete” dediler ama bir tanesi bile düşmedi sonra. Benim sesimden ilk şarkı “Unutamam”.

ŞARKI SÖYLEMEYİ SEZEN’DEN ÖĞRENDİM

Demolarda şarkı söylemeye başlayınca “Ben şarkı söylemek için doğmuşum” dedin mi?

– Bende hiç öyle bir şey olmadı. Sevgim, müziğe karşı. Çocukluğumu anlatırken sana “Elimde saç fırçasıyla şarkı söylerdim” demedim. Yapmadım çünkü. Enstrümanlara karşı bir aşk var bende.

Nasıl ikna ettiler seni albüm yapmaya?

– DMC Genel Müdürü Samsun Demir telefon açtı, “Biz karma bir albüm yapıyoruz. Ferhat Göçer var, Ajda Pekkan var, yeni arkadaşlar da olacak. Senin ‘Unutamam’ı bu albüme koyayım istiyorum” dedi. “Samsun Bey ben şarkıcı olmak istemiyorum. Biraz düşüneyim” dedim. Sonra “Tamam” dedim. Ve şarkı birden bire güm diye hepimizin tepesine düştü! Ardından konser teklifleri, şarkı teklifleri…

Kendi sesinle ilgili düşüncelerin nasıldı?
– En yabancı olduğum şey, kendi sesimdi. Ben şarkı söylemeyi Sezen Hanım’dan öğrendim; nasıl nefes alacaksın, vücudun nasıl duracak, diyafram nasıl kullanılır…

“Evli adamdan star olmaz” deniyordu. Endişelerin oldu mu ilk başta bu konuyla ilgili?
– Bu konuyla ilgili herkesin endişesi oldu. Genellikle algı şöyle oluyordu; insanlar seni biriyle kabul etmez, hayatında biri varken seni dinlemezler. Ben de o zaman demiştim ki; “Dünyanın en yakışıklı adamları evli.” İnsanlar seni ailenle beraber kabul ediyorlar. Ben hiçbir zaman aile hayatımı gizlemedim, hâlâ da gizlemiyorum.

KİMSENİN ÖNÜNÜ KESEMEZSİN

Günde kaç saat çalışıyorsun?
– Günde 8 saatle sınırlamaya karar verdim. Sabah 9-akşam 5 gibi. Ben sabahçıyım. Zaten bebekten dolayı erken kalkıyorum. Bir de gündüzün enerjisini daha çok seviyorum.

“Keşke aranjör kalsaydım” dediğin oluyor mu hiç?

– İlk başlarda bunun ağırlığı konusunda oluyordu. Yani yüzde 80 aranjman, yüzde 20 solistlik gibiydi.

Şu an denge nasıl?

– Şimdi yüzde 40’a, yüzde 60’a döndü. Diyeceksin ki sen hâlâ aranjman yapıyor musun? Artık tek şarkı değil, komple albümleri getiriyorlar önüme. (Gülüyor)

Hiç kıskanmıyor musun önüne gelen şarkıları? Bir sürü aranje yapıyorsun, çok güzel şarkılar gelip geçiyor önünden ve başkaları söylüyor?

– Hayır, asla. Herkes ekmeğini yer. Sen onun önünü kesemezsin. Eğer sen o şarkıya göz dikersen ve alırsan bütün bereketi kaçar. Elinde patlar. Hatta ondan sonra sana gelebilecek her şeyi kaçırırsın. Sen sana gelene razı ol, bakarsın başka bir kapı açılır, orada daha büyüğü vardır. Ben, yaptığım aranjman başarılı olduğunda daha mutlu oluyorum. Mesela bu yıl en çok “Kalbimin Tek Sahibine”ye seviniyorum. Nil Karaibrahimgil’in “Kanatlarım Var Ruhumda”sını da çok sevdiler. Arkadaşlarım bu isimler, onlar başarılı oldukça ben mutlu oluyorum.

Konserlerini kaydettirip kendini izliyormuşsun önceden. Yapıyor musun hâlâ?

– Evet. 14 Şubat’ta Bostancı Gösteri Merkezi’nde konserim var, yine yapacağım aynı şeyi.

Sahnede eşinle birlikte şarkı söyleyeceğin doğru mu?

– Albümde “Gül Rengi” diye bir şarkı var, Sinem ona vokal yaptı. Şimdi fanlar sosyal medyada kampanya yapıyorlar, “Sinem Ceceli, 14 Şubat’ta Mustafa Ceceli’ye düet yapsın” diye.

Yapacak mısınız?

– Eğer eşimi ikna edebilirlerse olabilir.

Bulgar göçmeni bir kadın, Türk vatandaşı oluyor, soyadını Ceceli yapıyor. Seni görünce de kendinden geçiyor, bayılıyor!

– Evet, kulise geldiğinde fenalaştı. Kimliğini gösterdi, baktım soyadı Ceceli. “Sen kimlerdensin?” diye sordum, dedi ki “Ben göçmenim, burada soyadımı Ceceli yaptım”. Vay be dedim, nasıl bir sevgi…

Ne hissettiriyor bunlar sana?

– Büyüklerimiz der ya “Para versen yaptıramazsın” diye… O kadar samimi bir sevgi ki… Konserlere geliyorlar, konser başlayana kadar 6 saat ayakta bekliyorlar önde izlemek için.

İnancınızı her  meslekte yaşabilirsiniz

Kaç yaşında gittin hacca?
– 23…

Yaptığın işle inançlı biri olmanın çeliştiğini söyleyenler yok değil. Hem hacı hem pop müzik sanatçısı olunmaz mı?

– İnsanların İslam hakkında bilgileri eksik. Buradan başlayalım konuya. Bir kere her mesleği yapabilirsiniz ve tüm bu mesleklerle beraber “din” dedikleri sistemi de yaşayabilirsiniz. Bir dini hayat, bir günlük hayat, bir gecelik; hayat böyle bir şey yok. Sonuçta keşiş hayatı yaşamıyorsun.

Bazılarında hacca gittin mi hayattan elini eteğini çekeceksin gibi bir inanış var…

– Maalesef var. “Hacca gittikten sonra inzivaya çekilin” diye yazıyor mu bir yerde? Öyle bir şey yok. “Hacca 80 yaşından sonra gidilir, her türlü şeyden el ayak çekilir” diyorlar, halbuki hadis vardır “Hacca gitmek için acele edin” diye. Orası gençken daha hakkıyla gezilebilecek bir yer.

Hacca gitmek neleri değiştirdi hayatında?

– Çok şey değiştirdi. Bir kere orada unvanın, kariyerin hiçbir işe yaramaz. Orada herkes beyazlar içinde, tektir. Orada yanındaki, önündeki, arkandaki adamdan hiçbir farkın yoktur. Orası canlı bir yer, bir taş parçası değil. Tüm bunları hissedebilirsen orada, diyorsun ki; “Ben bugüne kadar neleri takmışım kafaya, neden takmışım ki!”

Dini konular üzerine çok okur musun?

– Ahmed Hulusi’yi okuyorum. İslam adına bir şey öğrendiysem, kitaplarından öğrenmişimdir.

EVİM, İŞİMDEN ÖNCE GELİR

Hayattaki öncelik sıralamanı söyler misin bana?
– Öncelikle ev geliyor. Ev ve içsel dünyam. İkinci olarak iş geliyor. Üçüncü arkadaşlar.
ASLINDA OYUNCULUKTAN ŞARKICILIĞA GEÇTİM

“Kalpten” albümüyle ilgili de konuşalım…
– Albümde 14 şarkı var. Albümün öncekilerden farkı, sound’u ve içindeki şarkıların yapıları. Benim bir üslubum var; “çek git” mesajı veren şarkıları çok fazla söylememeye çalışıyorum. Daha bütünleştirici, birleştirici şarkılar yapıyorum. “Islak İmza” da bu albümdeki favori şarkım.

İkinci klip ona mı gelecek?
– İkinci klip ya ona ya da “Gül Rengi”ne gelecek.

Çıkış şarkın “Hüsran”a çektiğin klip de çok ilginç ve belli ki üzerinde çok çalışılmış…

– 3D animasyon şeklinde çekildi. Çekimler 2 gün, montaj ve post işlemleri 3 ay sürdü. Klip için bir oyuncu koçuyla çalıştım.

Var mı oyunculuk hevesin?

– 8 yaşındayken TRT’de yayınlanan bir dizide 13 bölüm oynadım. Oyunculuktan şarkıcılığa geçmiş durumdayım yani.

Teklif gelse oynar mısın yeniden?

– Okuyup etkilendiğim bilimkurgu kitabı var; “Evrensel Sırlar”. Onu biri çekerse oynarım. Ama romantik komedilerde olmam.

Ömür Gedik 01.02.2015

HÜRRİYET

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş