‘Rusya, Türkiye’yle İlişkilerini Koparma Kararını Çoktan Vermiş, Uçak Olayı Bahane’

0 Yorum

Gazeteci Cenk Başlamış, yeni kitabı Rusya’nın Sırları ve Rusya’da yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi

Gorbaçov’dan Putin’e Rusya’nın Sırları, 21 yılını Milliyet gazetesinin Rusya temsilciliğini yapan gazeteci Cenk Başlamış’ın son kitabı olarak raflardaki yerini aldı. Başlamış, kitapta Rusya’daki günlük yaşamdan kesitler ile Kremlin’e kadar pek çok detaya yer vererek okuyucuya Rusya’nın bilinmeyenlerini sunuyor.

“Bu kitapla herkesin Rusya’ya ve Ruslara dair bir şeyler öğreneceğine inanıyorum” diyen Başlamış, son dönemde yaşanan gelişmelere ilgili de açıklamalarda bulundu. Çok kısa bir süre önce Moskova’yı ziyaret eden Başlamış, Rusya-Türkiye ilişkilerini bitirme seviyesine getiren Rus uçağının düşürülmesi olayına bakış açısının da değiştiğini belirterek, “Uçak olayı bence Ruslar tarafından tam bir bahane olarak kullanılıyor. Anladığım kadarıyla aslında Türkiye ile ilişkileri koparmaya çoktan karar vermişler. Çünkü Türkiye Suriye’de çok fazla ayaklarına dolanmaya başladı” açıklamasında bulundu. Başlamış ayrıca 2 yıldır yaşanan ekonomik krizin Rusya’yı ABD karşıtı politikalardan vazgeçmek zorunda bıraktığınında altını çizdi. Başlamış sözlerine Rusya’yı yönetenler için en önemlisinin halkın gözünde güçlüymüş imajını vererek, yaşanacak herhangi bir halk ayaklanmasının önüne geçmek olduğunu ekledi.

Rusya uzmanı gazeteci Cenk Başlamış ile Rusya’nın Sırları’nı ve Rusya’da yaşanan son gelişmeleri konuştuğumuz söyleşimiz için buyurun….

-Rusya’nın Sırları kitabı ikinci baskısıyla raflardaki yerini aldı. Kitaba dair nasıl tepkiler aldınız?

Benim kitapla ilgili bir iddiam var. Kitapta 60 civarında yazı var farklı konulardan seçmeye çalıştığım. Bu yazılar beğenilir veya beğenilmez, bu konuda bir şey söyleyemem, kişiden kişiye değişebilir. Fakat okuyanların Rusya’ya ve Ruslarla ilgili bilgi sahibi olacağı konusunda iddialıyım. Kitabı okumaya başlamadan önceki bilgilerinin üzerine mutlaka yeni bilgiler eklenecek ve kitap bittiği zaman “Demek ki Rusya böyle bir ülkeymiş, Ruslar şöyle insanlarmış” diye düşünmeye başlayacaklar. Birincisi zaten böyle şeyler duyuyorum, yani bilgilendirici olduğuna dair. İkincisi en çok duyduğum şey, kitabın kolay okunuyor olması. Bir de, belli etmeden öğretici bir kitap, ama bunu ukalalık yapmadan tepeden bakmadan yapıyor, deniliyor.

– Kolay okunurluğu bir dezavantaj olarak mı söylediniz?

Hayır. 90’lı yıllarda Rusya’yla ilgili iki kitabım çıkmıştı. Çok spesifik konularda yazılmış kitaplardı. Sadece uzmanlarını ilgilenebileceği, ortalama bir okurun gidip almayacağı kitaplardı. Bu kitabın bence farkı o. Bu herkesin okuyabileceği bir kitap. Siyasi analizlerden bilerek kaçındım. Hatta siyasi analiz hiç yoktu, ama uçak olayından sonra yayınlandığı için güncel olsun diye bazı yazılar eklendi. Bunun daha eğlenceli, daha kolay bir yol olduğunu düşündüğüm için bu yolu seçtim. Sonuçta hayatı anlatarak, hayatın içinden ve bizzat benim tanık olduğum olayları anlatarak Rusya’yı ve Rusları anlatmayı seçtim.

– Bu kitapla birlikte 3 tane kitap yazdınız ama, Rusya’da 21 yıl geride kaldı sizin için. Bundan sonrasına, özellikle son döneme dair bir kitap projeniz var mı?

Evet böyle bir planım var. Rusya’nın Sırları’yla ilgili süreç biter bitmez hemen başlayacağım. Hatta genç bir gazeteciyle ortak yazmayı düşündüğümüz bir kitap. Siyasi bir kitap olacak.

– Kitaba dönecek olursak biraz renkli konulardan başlamak istiyorum. “Bambaşka bir gezegen burası” diye başlamışsınız kitaba. Orada gündelik yaşama dair çarpıcı hikayeler var. Türkiye’de de belki de vaktiyle yaşanmış şeylerdir bilemiyorum, taksi olayı bence çok trajikomik bir hikayeydi. Ama benim merak ettiğim başka bir şey var.  İklim koşullarına dair özel bir yazı kaleme almışsınız. Nasıl oldu alışmanız?

Yok, Türkiye’de hiç öyle şeyler yaşanmadı. Rusya’da geçirdiğim 21 yılda değişmeyen bir şey vardı. Rusya yaşamak için çok zor bir yer. Türkiye ölçülerinde bile yaşaması zor bir yer. Fakat bütün bu zorluğu bastıran bir dürtü vardı bende, o da gazetecilik dürtüsü. Ne kadar yaşaması zor bir yerse de, gazetecilik yapması o kadar keyifli bir yer. Çünkü bunu çok iddialı bi şekilde söyleyebilirim- dünyanın başka hiçbir yerinde bu kadar haber zenginliği yok. Benim gittiğim dönemlerde Sovyetler Birliği hiç bilinmiyordu. İşin siyasi haberler kısmı var, ekonomi haberleri kısmı var, Türk-Sovyet ilişkileri kısmı var sonra Rusya kurulunca savaşlar var, kendi içinde çatışmalar var, işin kültürel boyutu var. Ben çok iddialı olarak söylüyorum dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar haber zenginliği yoktur. Dolayısıyla çok zor bir yer yaşaması, fakat gazetecilik yapması çok keyifli bir yer.

 

‘Değişen ideoloji milliyetçiliği meşrulaştırdı’

– Kitabın geneline baktığımızda karşımıza sık sık çıkan bir olgu var, o da Rusya’nın gittikçe kabaran milliyetçilik duygusu. Yakın zamana kadar sizin de bahsettiğiniz gibi “Moskova’nın misafirleri”ni, halkların kardeşliği benimsemiş olan bir toplumda bu dönüşüm nasıl oldu?

Bence bir şey değişmedi. Yani özünde bu hep böyleydi bence. Sadece Sovyet döneminde o günün koşullarındaki ideoloji gereği, bunlar bastırılıyordu. Yani Sovyetler Birliği sosyalist bir ülke olarak kurulmuş, halkların kardeşliği kavramını propaganda olarak kullanmış bir ülke. Ben de tabii bunu merak ettim, araştırdım. Ve özünde hiçbir değişiklik olmadığını, fakat o günün koşullarında bu, yani ırkçılığı dışarıya vurmanın ayıp sayılacağı için bu olumsuz duyguları kimsenin dile getirmediği, bastırdığı kanaatine vardım.

– Yani değişen ideolojiyle birlik “milliyetçiliğin” de meşrulaştığını söyleyebiliriz…

Evet.

– İdeoloji demişken, ideoloji ve para politikası toplumun bütün hayatını, yaşam şeklini etkileyen olguların başında geliyor. Siz tabii Sovyet döneminin sonuna denk geldiniz ama eminim orada yaşayanlardan insan hikayeleri dinlemişsinizdir. Toplumun algısı sizce nasıl? İnsanların gönül rahatlığıyla “ben şu dönemde daha mutluydum” ya da “şu lider yönetirken daha iyiydi bu ülke” gibi kabulleri var mı?

Özellikle yaşlı insanların geçmişe yönelik bir özlemi var. Yani Sovyet dönemine dönük bir özlemi var. Bu özlemin nedenini de ikiye ayırmak gerekiyor. Bir devlet onlara sahip çıkıyordu. Yani oturacak ev veriyor, elektrik, su, doğalgaz gibi sıkıntılar yok. En önemlisi sokakta kimse yok, devlet barınma ihtiyacını karşılıyor. Bu işin maddi, somut kısmı. Bir de soyut kısmı var. Sosyalist bir ülke kurma misyonuna sahip hissediyorlar kendilerini, yani yaptıkları her şeyin bi şekilde sosyalizmin kurulmasına katkıda bulunduğunu düşünüyorlar. “İyi çalıştığın zaman sen birey olarak, işini iyi yaptığın zaman otomatikman sosyalizmin kurulmasına katkıda bulunuyorsun” şeklinde düşünüyorlar. Ama mesela benim gittiğim döneme damgasını vuran olay, tamamen yokluklar dönemiydi. Kimse bunu hatırlamıyor. Benim ekmek bulamadığım zamanlar oldu. Gördüğüm yokluk Türkiye’de anlatmakta en çok zorlandığım konuydu. Ben yıllarca buradan oraya iğneden ipliğe neler götürdüm. Benim gördüğüm dönemde orada yaşayan insanların hayatları çok zordu. Ama özellikle yaşlı insanlar hatırlamıyorlar. Tabii ben bu hayatların sadece 2 yılına tanık oldum. Demek ki onların yaşamını belirleyen, o 2 yıl olmamış.

-Genç nesil peki?

Gençler Sovyet dönemini bilmedikleri için ya da Sovyet denilince işte bu son dönemdeki yoklukları hatırladıkları için bu tarz bir özlemleri yok.

 

‘Rusya, Türkiye ilişkilerini koparma kararını çoktan vermiş; uçak olayı bahane’

– Söyleşiyi ayağınızın tozuyla yapıyoruz aslında, Rusya ziyaretinden henüz döndünüz. Rusların Türkiye’ye bakışında var mı bir değişiklik? Asıl merak ettiğim şey ise şu: Rusya vatandaşları Kremlin’in Suriye politikasına nasıl bakıyor?

Moskova’ya gittiğim zaman bir gazetecinin mutlaka ama mutlaka olay yerinde olması gerektiğini bir kez daha anladım. Çünkü benim uçak olayına buradan bakışımla oradan bakışım arasında çok önemli farklar oldu. Buradan baktığım zaman, üst üste gelen Rus uçaklarının ihlali nedeniyle Türkiye’nin önünü arkasını çok fazla düşünmeden “yeter kardeşim burası ‘muz cumhuriyeti’ değil, bunlara bir ders vermek gerekir” diye karar aldığını ve uçağı düşürdüğünü; Rusların da tam Suriye’de şov yaparken hiçbir zaman kendileriyle eşit görmedikleri bir ülke tarafından, yani Türkiye tarafından uçakları düşürülerek nasırlarına basılmış tepkisi vererek, büyük ölçüde duygusal şekilde bağırıp çağırdıklarını düşünüyordum. Fakat oraya gittikten sonra çok farklı şekilde düşünmeye başladım. Öz olarak düşüncem şöyle değişti. Uçak olayı Ruslar tarafından tam bir bahane olarak kullanılıyor. Aslında Türkiye ile ilişkileri koparmaya çoktan karar vermişler. Uçak olayını kendileri de provoke etmiş de olabilir, olmaya da bilir tam bilemem komplo teorisine girer. Ama Türkiye ile ilişkilerini koparmaya çok daha önceden karar vermişler, çünkü Türkiye Suriye’de çok fazla ayaklarına dolanmış. Uluslararası ilişkilerde duygulara yer yok, herkes kendi çıkarı neyi gerektiriyorsa onu yapar. Rusya’nın çıkarı da bir dönem Türkiye ile birlikte olmayı gerektiriyordu. Fakat Rusya bu birliktelikten kendi ulusal çıkarları açısından umduğu faydayı sağlayamadı. Nedeni de, Türkiye’nin Batı’dan kopamaması, ya da Batı’nın bağımlısı bir ülke olması. İyi ki Moskova’ya gitmişim, bunu görebildim. Bu bir yorum tabii, bir değerlendirme, mutlak doğru diyemem.

– O zaman bu uçak olayı başka bir zamanda olsaydı “olaylar bu şekilde gelişmezdi” ya da “o uçak hiçbir zaman düşürülmezdi” diyebilir miyiz?

Olabilir. Ama konuya bakış açım değiştiği için artık uçak olayının hiçbir önemi yok benim için. O bir gerekçe, uçak değil de başka bir şey de olabilirdi. Asıl önemli olan benim yeni değerlendirmem doğruysa, bunun kararı 24 Kasım’dan önce verilmiş. Bir fırsat kollanmış ya da yaratılmaya çalışılmış. O olmasaydı, başka bir şey olurdu.

 

‘Rusya, ABD karşıtı politikalardan vazgeçmek zorunda kaldı’

– Hazır Rusya’nın Suriye’ye müdahalesinden de bahsediyorken kitapta şunun altını sıklıkla çizmişsiniz; Rusya dünyaya süper güç olduğunu kanıtlama ya da en azından bu imajı vermek için Suriye’ye karşı bir tutum alıyor, müdahale ediyor ve bir müdahillik durumu yaratmaya çalışıyor. Tabii Rusya’nın Sırları satışa sunulduğu sırada yaşanan bir çok olay kitapta yer alamamış. Son döneme baktığımız zaman ABD, Suriye’deki ateşkes için Rusya’yı muhattap aldı ve masaya Rusya ile oturdu. Ne dersiniz Rusya son hamlesiyle amacına ulaşabildi mi?

İmaj olarak evet verdi. Aslında kitapta anlatılanların devamı olan şeyler yaşanıyor şu an. Rusların psikolojik olarak bunu dışarıya karşı kabul etmesi mümkün değil ama gerçekte benim görüşüme göre Rusya, Amerika adına Suriye’deki bir takım sorunları çözmeye çalışıyor ki Amerika kendilerini muhatap alsın, masaya otursunlar. İşte oturdular, istediklerini elde ettiler. Ama bu görüntü olarak böyle. bu Amerika ile Rusya’nın eşit olduğu anlamına gelmiyor. Dışarıya ve iç kamuoyuna karşı ki Rusya’yı yönetenler için kendi halkını manüpile etmek çok önemlidir- bu imajı yaratmaları çok önemli.BAŞLAMIŞKİTAP

– Söylediklerinizde altı çizilmesi gereken belki şu var: Amerika’nın istediklerini Amerika ile birlikte yerine getirme durumu. Aslında Rusya’nın özellikle Putin’in şöyle bir imajı vardı; Evet çift kutuplu dünya yok ama yine de Amerika karşıtı ülkeleri, Amerika karşıtı toplumları kendi saffına çekme çabası vardı hep. Ama Suriye meselesinde Rusya artık bu politikadan vaz mı geçti?

Vazgeçmek zorunda kaldı. Çünkü Rusya’nın ekonomik olarak sırtı duvara dayandı. Çok kötü durumdalar. Rusya’da ekonomik kriz var diye konuşuluyor ama bunun detayı çok fazla bilinmiyor. Çok derin, üstelik henüz dibe vurmamış bir krizin içindeler. Bu krizin yıllar alabileceğini Rus yetkililerin kendisi söylüyor. Bu kadar sırtın duvara yaslanmışken, sen Kırım’ı ilhak etmişsin bunun bir ekonomik maliyeti var. Ukrayna’daki ayrılıkçıları destekliyorsun bunun için para veriyorsun. Şimdi Suriye’de operasyon yapıyorsun bunun da maddi bir karşılığı var. 2 yıldır Batı’nın sana uyguladığı ekonomik yaptırımlar var. Petrol fiyatları yerlerde geziyor. Burada bi şeyler yapmaları gerekiyordu. Benim iddiam şu, Rusya’nın son yıllarda verdiği kararlar panik için verdiği kararlar. Bunların hepsi demin de bahsettiğim iç kamuoyuna geliyor. “Aman ha ülkede bir huzursuzluk çıkmasın” Bütün mesele bu. Rusya’nın Amerika’ya kafa tutması, süper güç olmaya çalışması ikinci derecede konular Rusya’yı yönetenler açısından. Önemli olan kendi iktidarlarını sürdürmeleri.

– Rusya’nın Sırları’nda bahsettiğiniz Arap Baharı veya Ukrayna’daki ayaklanmanın bir benzerinin Rusya’da gerçekleşmemesini istemeleri…

Evet. Bütün hikaye bu. Şimdi bir ekonomik kriz var. İnsanların gündemini değiştirecek ve ekonomik krizden bir çıkış sağlayacak bir şey yapması gerekiyordu Rusya’nın. Ve orada -Suriye’de- gerginlik yaratarak petrol fiyatları yükselebilir. Amerika’yla arasını tutarak Batı’nın uyguladığı yaptırımları kaldırabilir. Bu konuda benim gibi düşünen başkasına rastlamadım o yüzden yanılıyor da olabilirim (Gülüyor). Ama bu kararların hepsi oturulup birden bire verilmiş kararlar, uzun vadede düşünecek durumda değiller. Ben bunları kınamak için söylemiyorum, tespit yapıyorum.

 

‘Rusya’daki propaganda makinası, isterse beni bile başkan seçtirebilir’

– Putin halk tarafından çok fazla seviliyor bunu biliyoruz. ‘Halkın böylesine desteği olmasaydı, iktidar süresi bu kadar uzun olmazdı’ şeklinde yorumlar da var. Ama Putin aynı zamanda bir KGB ajanıydı. Rusya’daki derin devlet yapılanması tarafından da desteklenen bir lider. Putin’i halk daha ne kadar destekleyecektir?

Putin’in iktidarda olmasının birinci koşulu halk desteği değil. Bunun tespitini yapmak gerekiyor. Putin’in iktidarını sağlayan bir sistem var ortada ama sistem aynı zamanda onun sevilmesi için korkunç bir propaganda makinası çalıştırıyor. Rusya’daki propaganda makinasını vereceğim şu örnekle anlatmaya çalışayım. Vereceğim örnek kesinlikle ve kesinlikle abartı değildir. Ben Rusya’da 21 yıl yaşamış bir insan olarak buna bütün yüreğimle inanıyorum. Rusya’daki propaganda makinası o kadar güçlüdür ki, isterse beni, yani Cenk Başlamış’ı başkan seçtirebilir. Bunu da Medvedev gibi birinin Rusya’da başkan olmasına dayanarak söylüyorum. Sistem beni başkan yapmak için bir karar almış ve bu kararı uygulayacak, dünyadaki hiçbir güç benim Rusya’da devlet başkanı olmamı engelleyemez. Çünkü bütün propaganda makinası ellerinde. Beni başkan seçtirerek insanlara “bakın biz demokrasisi ne kadar gelişmiş, ne kadar hoşgörülü bir ülkeyiz. Bir yabancıyı bile devlet başkanı seçebiliyoruz. Gelin bunu bütün dünyaya kanıtlayalım” bu kadar. Bu tabii sembolik bir örnek. Ama bu kadar güçlü işte bu propaganda mekanizması.

 

‘Putin’in demokrasiyi güçlendirmek gibi bir misyonu yok’

-Peki burada muhalefeti de biraz konuşmak gerekiyor. Rusya’daki muhalefete dair hiçbir haber göremiyoruz kaynaklarda. Muhalefet yaşamı nasıldır, Rusya’da muhalefet ne yapar?

Putin göreve geldiği zaman önüne bazı hedefler koydu, içeride ve dışarıda yapılması gerekenler olarak. İçeride yapılması gerekenler, ekonomik ve siyasi istikrarı sağlamak. Dışarıda da alay edilen bir Rusya var, bu durumu değiştirerek saygı duyulan, biraz da korkulan bir ülke haline getirmek. Görevler bunlar olunca Putin’e göre bir takım şeyler ayrıntı olarak kalıyor, demokrasi gibi. Çünkü demokrasiyi güçlendirmek gibi bir misyonu yok onun. “Benim ülkem dağılmanın eşiğine gelmiş. ben ekonomik ve siyasi istikrarı sağlamalıyım önce, zamanı gelince bakarız demokrasiye” diyor. E demokrasi önceliklerde olmayınca medya özgürlüğü de önceliklerde yok. Medya 90’larda özgürdü, yani Putin iktidara gelmeden önce. Putin’in önüne koyduğu misyonu zorlaştıracak bir konumu var özgür medyanın. O zaman ne oluyor, medyanın özgürlüğünün elinden alınması gerekiyor. O süreçte de zaten, devlet kurumları medyayı satın almaya başladı. E senin görevin bu ise sen muhaliflere de hayat hakkı tanımazsın. Çünkü muhaliflere “senin ayağına çelme takanlar” gözüyle bakarsın. Sen diyorsun ki “benim burda ulvi bir amacım var. ben bu ülkeyi kurtarmaya çalışıyorum. Demokrasi, insan hakları bizim için öncelikli konular değil” Putin ve yanındakilerden bahsediyorum.  Bunu saklamıyorlar zaten ve böyle gerekçelendiriyorlar. Sorduğun zaman tabii ki demokrasi istiyorlar ama önüne koyduğu görevi engelleyen her şeye ayrıntı gözüyle bakıyorlar. Dolayısıyla bu koşullarda Rusya’da muhalefet yok. Tabii ki kendince bir şeyler yapmaya çalışan muhalifler var, ama bunların ne kitlelere ulaşması mümkün ne de insanları etkilemesi.

 

‘Putin sadece sistemin dişlilerinden biri’

– Gerçekten devletin menfaatlerini korumak maksatlı mı yapılıyor bu anlattığınız her şey, kişilerin menfaatleri hiç söz konusu değil mi?

Hayır. Bu anlattıklarım işin kılıfı. Kitapta da şunu anlatmaya çalışıyorum ki, her zaman birinci derecede önemli olan Kremlin’i kim yönetiyorsa, onun iktidarının sürmesi. Ama bu kişilerin iktidarı değildir, bu sistemin iktidarı. Yani bu Putin’in iktidarı değil, Putin’i lider yapan sistemin iktidarı. Bu sistemin dişlileri var, Putin’de bu dişlilerden biri. Eğer sistemin çalışmasını engellemeye başlarsa Putin, sistem onu atar ve başka birini bulur. Ve inanın Putin’den daha da karizmatik olduğu imajı yaratılır. Tabii ki bu sistemi oluşturan insanlar ulvi amaçlarla bunu yapmıyorlar. Bu insanlar Rusya’daki ayrıcalıklı sınıf, özünde de gizli servis. İktidarda kalmaları onlara bir sürü ayrıcalık sağlıyor. Dolayısıyla tek başına bir ulvi amaçtan bahsetmek mümkün değil, kendi ideallerini sürdürmeye çalışıyorlar. Sovyetler Birliği döneminde de farklı değildi ki. Sovyetler Birliği’ni yöneten ayrıcalıklı bir sınıf vardı, halk çok zor koşullarda yaşarken lüks denilebilecek koşullarda yaşıyorlardı. Gorbaçov’un başlattığı reformları en çok direnenler de bunlardı. Kendi ayrıcalıklarını kaybetmemek için. Halk tabii bunlarla ilgilenmiyor. Rusya’da halk manipülasyona son derece açıktır. Dışardan göründüğü kadar eğitimli ve kültürlü değildir. Bu konuda da benim gibi düşünene rastlamadım! ( Gülüyor) Her ülkede kamuoyu manipüle edilebilir, ama Türkiye ve Rusya’da bu işler sanırım daha kolay. Çünkü manipüle etme araçları daha fazla.

Helin Genç
Basın Lobisi

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş