İnadına Laiklik, İnadına Bağımsızlık, İnadına Sosyalizm

0 Yorum

30 Ocak Türkiye komünistleri için önemli tarihlerden birisi. Türkiye Komünist Partisi’nin başta Mustafa Suphi olmak üzere kurucu kadrosundan 14 komünistin öldürülmesinin yıl dönümü. Türkiye Komünist Hareketi de bu önemli tarihte Mustafa Suphiler’i İstanbul Caferağa Spor Salonu’nda düzenleyecekleri ‘İnadına Laiklik, İnadına Bağımsızlık, İnadına Sosyalizm’ başlıklı etkinlikle anacak. Biz de RÖPORTAJLIK olarak, bu program ve çalışmaları hakkında TKH’den Merkez Komite Üyesi Kamil Tekerek ile görüştük.

-Türkiye Komünist Hareketi (TKH) kuruluşunu yakın bir tarihte gerçekleştirdi. Yolumuza devam ediyoruz dedi. TKH, Türkiye’deki mevcut diğer sol partilerden farklı olarak nasıl bir yol izliyor?cce7cee8-c460-4869-bebe-4e446a63ef6b

Öncelikle solun geleneksel değerlerinden uzak olmadığımızı ifade etmek isterim. Parti isminden de görebileceğiniz üzere komünist bir partiyiz. Bildiğiniz üzere geçmişte Türkiye siyasetinde adında hareket kavramını kullanan partiler kurulmuştu. Biz de bugün Türkiye’de komünist mücadelenin geçmişten geleceğe birikimini taşımak, bunu bir devrimle taçlandırmak için kurulduk ve bunun için çalışıyoruz. Farklılık mıdır, aynılık mıdır nasıl değerlendirirsiniz bilemem ama bugün ülkemizde devrim fikrinin gerçek karşılığını yaratmak için çalışan öznelerden biriyiz. Aslında devrim ile sosyalizm mücadelesini bir ve aynı zamanda birbirini tamamlayacak olan iki önemli olgu olarak değerlendiriyoruz. Sosyalizmi ise kendi haline bırakılacak, tarihin bir evresinde zaten ulaşılacak olan bir şey olarak görmüyoruz. Bugün Türkiye’de sosyalist bir devrimin güncel ve gerçek karşılıklarının yaratılabilir olduğuna dair bir inancımız var. İlk nokta bu.

İkincisi ise, bunun gerçekleşebilmesi için ülkemizde yaşayan farklı kökenlerden emekçilerin el birliği ile bu sömürü düzeninin yıkılmasının mutlak zorunluluk olduğunu kendimize rehber ediniyoruz. Farklı sınıfların, zümrelerin, devlet organlarının vb… kurumların ittifakına dayalı bir devrim fikrine uzağız. Daha doğrusu öyle bir yönelimden devrimci bir dönüşüm çıkmasının zor olduğunun da altının çizmekte fayda var. O başka bir mücadelenin konusu.

Dolayısıyla bugün Türkiye’de sınıfın temsiliyetini üstlenen, sosyalist siyaset ile buluşturan, toplumun arayışlarına yanıt veren sol-sosyalist bir özneye ihtiyaç var. Parti olarak böyle bir çizgiyi inşa etmek istiyoruz. Biliyorsunuz ülkemizde siyaset yapan bazı odaklar dönem dönem devrimden uzaklaşan arayışlarını, toplumun gerçek arayışı olarak lanse edebiliyorlar. Böylesi bir yanılgıya uzak olduğumuzu söyleyebilirim.
-30 Ocak ‘ta İnadına Laiklik, İnadına Bağımsızlık, İnadına Sosyalizm başlıklı bir etkinlik düzenliyorsunuz. Bu sloganı diğerlerinden ayıran nedir?

Diğerlerinden neyi kastediyorsunuz bilemiyorum ama bizim için önemli olan şey bağımsızlık, laiklik ve sosyalizm mücadelesinin birleşimini oluşturmaya çalışmak. Türkiye devriminin olmazsa olmaz iki mücadele başlığı bağımsızlık ve laiklik kavgası olacak. Bu çok net. Dolayısıyla sosyalizmde ısrar ve inat ediyorsanız, anti-emperyalizmde ve laiklikte de ısrar etmeniz gerekiyor. Felsefemizin özündeki başlıklardan birisi de bu. İnat etme kavramını Türkiye’de farklı siyasi özneler farklı zamanlarda kullanmıştır. Kalıcı olan ise her daim “inadına sosyalizm” diyenler olmuştur.
-Etkinlik hakkında biraz bilgi alalım. Ve neden 30 Ocak günü?

turkiye-komunist-hareketi_898256_mBiliyorsunuzdur, kendi kökenimiz ve geleceğimiz olarak gördüğümüz Türkiye Komünist Partisi 10 Eylül 1920 tarihinde Bakü’de kuruldu. Partimizin ilk önderliği, Mustafa Suphi ve on dört arkadaşı kuruluşun hemen ertesinde Anadolu’da verilen Kurtuluş Savaşı’na katılmak ve sosyalizme doğru bir hamle yapmak için ülkeye dönüş yaparken 28/29 Ocak 1921 tarihinde katledildiler. Sonuçta amaçları çok netti: 1917 Ekim Devrimi ile birlikte şekillenen sosyalizmin Anadolu topraklarında da hayat bulması. Anti-emperyalist mücadelenin sosyalist bir devrimle taçlanması, ülkemizin Kürt, Türk, Ermeni ve farklı milliyetlerden bütün unsurları için büyük bir kurtuluş anlamına gelecekti. Ancak olmadı ilk adımda önü kesilen komünist hareketimiz, ilk adımında başarılı olamasa da bu ülke topraklarına büyük bir miras bıraktı. Böylesi bir sonuçla kapitalist bir Türkiye şekillendi ve bizlerin mücadelesi de bu anlamda bir süreklilik kazanmış oldu. İlk çıkış her zaman önemlidir. Suphiler bu çıkışın adıdır. Yaptığımız etkinlik de tek başına bir anma toplantısı değil, verilen mücadeleyi geleceğe taşıma sözü olarak görülmelidir.
-Partinizin gericilik, sermaye ve emperyalizmle mücadelede hedefledikleri neler?

Daha bugün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye’de parlamenter sistemin bittiğine ve artık Türk tipi başkanlığa geçilmesi gerektiğine dair bir vurgu yaptı. Benim bilgi eksikliğim olarak görebilirsiniz ama Türk tipi başkanlık bize, kuvvetli bir dini içeriği de olan padişahlık benzeri bir şeyi çağrıştırıyor. Dolayısıyla ilk anda ülkemizdeki sömürü ve baskı rejiminin tamamen derinleşmesi anlamına gelecek olan Başkanlık arayışına ve bunun arka planını oluşturacak Anayasa’ya karşı çıkacağız. Bununla ilgili siyasi faaliyetlerimiz olacak. Böylesi bir sistemin, emperyalizmden uzaklaşmayı bir kenara bırakın çok daha fazla içli dışlı olacağını da gözden kaçırmak imkansız. Dolayısıyla gericiliğe ve sömürü düzenine karşı mücadele ederken, emperyalizme karşı mücadelenin geriye çekilmesi imkansız. Hele ki, yanı başımızda emperyalist saldırganlık sebebiyle parçalanan Irak ve Suriye’yi düşünün. İstikrarsızlık, mezhep savaşları, ulusal kavgalar had safhaya ulaşmış durumda. Dolayısıyla emperyalizmi yenecek güç aslında sosyalizm mücadelesinde ve emekçilerin örgütlü gücünde gizli ve aslında sosyalizm, istikrarı sağlamanın da yegane yolu.

Röportaj: Ercan Deniz Küçük

RÖPORTAJLIK

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş