Mustafa Uçurum ile Çocuk Edebiyatına Umut Renkli Uçurtmalar

0 Yorum

Sayın Mustafa Uçurum şair, öykücü, denemeci ve çocuk şairi kimliğiniz sizi tanımamız için cömert ışıklar sunsa da bunların toplamındaki sizi merak ediyoruz. Birkaç cümle ile bize kendinizden bahseder misiniz?

Memleketi Tokat olan ama kendini Tokat kadar Sakarya’ya da ait hisseden biriyim. Ömrümün büyük bölümü Sakarya’da geçti. Üniversiteyi Sivas’ta Türk Dili Edebiyatı Bölümü’nde tamamladım. Sivas’ta edebiyat dünyası ile münasebetim artarak devam etti. Martı, Polemik, Yitik Düşler arkadaşlarım ile çıkardığım dergiler. Dergilerin yanına vakti geldikçe kitaplarım da katıldı. Hayatın ortasında bir koşuşturma ile dergilerde edebiyata, okulda öğrencilerle Türkçenin inceliklerine olan yolculuğum devam ediyor.

En son çıkan kitabınız ile “Çocuklar Çocukluğunu Bilsin” dediniz. “Sular çekilince/Durunca bomba sesleri/Babalar dönünce evlerine/Anneler saracak yavrularını/Açılacak çıkmaz sokaklar/Bütün düşler gerçek olacak…/Uçaklar geçerken üzerimizden/Çiçek atsınlar bize/Çocuklar çocukluğunu bilsin.” Savaşlarda, kargaşalarda ve kan akıtılacak her sofrada önce çocukların soluğu kesilir! Dizeler ve yazılanlar, bir dua olup dökülür mü gözleri kançanağı olmuş vahşetin bağrına bilinmez ama durup seyretmekten yeğdir diye düşünüyorum. Siz neler söylemek istersiniz derdi olan şairler için?

Dünyanın hangi köşesi olursa olsun çocuklar hep acıyla yüz yüze yaşıyor. Ezilmenin, yok edilmenin en somut örneğini biz hep çocukların yüzünde görüyoruz. Savaş, açlık, hastalıklar ve tüm ıstıraplar çocukların minik yüreklerine uğruyor. Böyle bir ortamda “çocuklar”  demeli sesini yükselten herkes. Çünkü dünyanın gözbebeğidir çocuklar. Çocuklar iyi olursa dünya iyi olur. Geleceğimiz ışıldar. Nasıl ki evimizde çocuklarımızın gözlerinin içi gülünce evimiz aydınlık oluyor, dünyada da çocuklar gülerse dünya daha güzel olacak. Ben bu yüzden “Çocuklar Çocukluğunu Bilsin” dedim. Onlar yaşarsa çocukluğunu, dünya bir gül bahçesi olacak.

Çocukları anlatmak gerek. Bomba sesleri altında yaşayan, kurşunlardan sakınarak okuluna giden, uçurtmaları askerler tarafından vurulan çocukların mahzun yüzünü satır satır, dize dize yazmak gerek. Belki de yazdığımız bu satırlar dua yerine geçer. Zalime karşı elimizdeki en büyük silahımız duamız çünkü.

“Dua Denizinin Mehtabı” “Ailesinin Biriciği” “Barışın Güvercini” kitabınızdaki bazı bölüm başlıkları. Sayın Uçurum, yazdığınız şiir ve yazılarda ki konu çocuksa, özellikle dikkat ettiğiniz şeyler var mı? Bir çocuk edebiyatçısının asla yapmaması gereken şey nedir?

Çocukların kalpleri o kadar hassas ki. İncinmeye çok müsait onların minik yürekleri. Bu yüzden onların dünyanın biricikleri olduklarını unutmamak gerek. Çocuklar için yaşarken de yazarken de en hassas halimizi kuşanmalıyız. Her harfi özenle seçip öyle yolcu etmeliyiz onların kalbine. Çocukların algıları tarifi zor bir inceliğe sahiptir. En özenli halimizle yazmamız gerek onlar için yazarken. Bir kalbi inşa edecekse sözlerimiz en duyarlı halimizle yola düşmeliyiz.

Çocuk edebiyatıyla meşgul olanların dikkat etmeleri gereken en hassas nokta, muhataplarının çocuklar olduğunu unutmamaları. “Hayattaki her şeyi öğrenmeleri gerek.” diyerek yaşananları bütün çıplaklığıyla anlatırsa yazar, kötü örneklerin çocuklar üzerindeki etkisini hesap etmemiş olur. Çocukların nereden, nasıl etkilenecekleri hiç belli olmuyor. Bu yüzden, iyi olmasını istediğimiz bir dünyanın resmiyle çocukları buluşturmamız gerek.

Söyleşimizi çocuk edebiyatı üzerinden çoğaltmak istiyorum. Kitap ile karşı karşıya getirilen çocuk genelde kitaba cephe almayı seçer! Onları kitap ile başbaşa bırakmak aslında en sağlıklı çözüm.  Çocukları ve gençleri kitap ile sağlıklı bir şekilde buluşturmak için kimlere nasıl sorumluluklar düşüyor?

Merkezde olan çocuksa o zaman herkese bir görev düşüyor. Çocuğu dijital ve sanal bir ortamdan koparıp kitaba çağırıyorsak, onların gözlerine ve kalplerine hitap edecek bir özene ihtiyacımız var. Yazar, şair, yayınevi, ressam… Bütün bunlar çocuğun kalbini fethetmek için birlik olmalı. “Çocuklar Çocukluğunu Bilsin” kitabım bu birlikteliği başarmış görünüyor. Kitabın baskısı çocuklar düşünülerek özenle hazırlandı. Çocuğu kitapla karşılaştırdığımızda il intiba olan albeni hemen çocuğu kuşatıyor. Yaşadığımız hayat teknolojiden destek alarak nasıl rengârenkse çocuklar için hazırlanan kitaplarda da buna daha çok dikkat edilirse çocukla kitabın mesafesi daha da azaltacaktır.

Çocuklar için yazanlar da çocukların hayal dünyalarına inmeye çalışmalı, onların dünyalarına renk olacak konularla çocukların kalbinde uçsuz bir bucaksız bir pencere açmalı. Böylelikle çocuklar bir nebze de olsa çağın akıl çelicilerden sıyrılarak kitapların kapısını aralamaya çalışabilirler.

Çocuk, avuç içlerinden öpülmemiş hayatın kirletilmemiş tek resmidir belki de. Zira hayatın içinde her şey bir şekilde masumiyetini kaybetmiştir! Onları bu karmaşanın içinde sağlıklı gövertecek olan ise onların kalbine dokunacak kitaplardır. Çocuk edebiyatının daha öğretmenlerce tam bilinmediği bir dönemde iken bunu çocuklara yansıtmak için nasıl bir yol güzergâhı izlemek gerekir?

Çocuk edebiyatı aslında hayatımızın her alanında var. Hem de yüzyıllar boyu. Kadim geçmişimizin en sağlam eserleri çocuklar için söylenmiş. Masallar, tekerlemeler, maniler ve kalbe nice serinlik veren dizeler. Bu iş öğretmenlere düşer, doğru ama hangi öğretmene? Çocuklarımızın talihsizliği biraz da bundan kaynaklanıyor. Öğretmen bilmiyor ki öğretsin, okumuyor ki okutsun. Tevfik Fikret’ten, Ziya Osman Saba’dan, Cahit Zarifoğlu’ndan bîhaber olan öğretmen, nasıl olacak da çocuk edebiyatından bahsedecek? Öncelikle öğretmenlere öğretmek gerek diyeceğim ama bunun imkânsızlığını bildiğim için başka çıkar yollara ihtiyaç var. Çocukları çocuk yazarlarla buluşturmak için etkinlikler yapmalı, günümüz çocuk edebiyatı yazarlarını onlarla buluşturmalı. Günümüzde bu tür programlara destek olabilecek birçok sivil toplum kuruluşu ve belediyeler var. Çocuklar birebir karşılaşırsa kendisi için yazanlarla, kitaplarla kuracağı dostluğu da hızlandırmış olur.

Sayın Uçurum, çocuklar için bayram yapan bir milletin evlatlarıyız bizler. Çocuğa verilen önem bu kadar büyük iken, ülkemizin çocuk edebiyatında sesi neden kısık çıkıyor? Bunun nedeni çocuk kitabı yazan ya da yazacak yazarların, çocuk yanlarının hemen büyümek uçurumuna düşmesi ile ilgili olabilir mi? Çünkü siz de biliyorsunuz ki bir çocuğun gönlüne girebilmek için içimizdeki çocuk ile ona el sallamak gerekir…

Aslına bakarsanız çocuklar için yazan yazarlarımız çok fazla. Ömrünü buna adamış Mustafa Ruhi Şirin gibi değerli isimler var. Mevlana İdris, Gökhan Akçiçek, Bestami Yazgan ve daha nice isimler çocukların kalbine çocukça tebessümler gönderiyor. Bu sesin kısık çıkmasının sebebi, diğer soruda konuştuğumuz sorunlarda yatıyor. Büyükler çocuklar için yazanları tanımayınca ortaya böyle bir sessiz koro çıkıyor. Eserler veriliyor ama birçoğu ilgisizlikten yalnızlığa terk ediliyor.

Büyükler çocuklar için yazanları tanımayınca ortaya böyle bir sessiz koro çıkıyor.” Dediniz. O vakit asıl ağrının sebebi büyükler! Çünkü çocukları çocuk kitapları ve yazarlarıyla buluşturacak olan köprü büyükler. Peki Sayın Uçurum, Türk edebiyatında çok ciddi bir çocuk şiiri eksikliğin de olduğunu düşünüyorum. Çocuklar için yazılmış, çocuklara özel birçok nesir varken çocuk şiirinin ihmal edilmesini neye bağlıyorsunuz?

Çocuklar için yazmak. Bu biraz farklı bir bakış açısı, ses ve his istiyor. Çocuk şiirlerinin çok fazla yazılmaması, konunun önemsenmemesi anlamına gelmiyor elbette. Şiir, çok özel bir alandır. Çocuklara şiirle seslenmek de daha bir özel. O sesi kendinde hissedemeyen şairler çocuk şiirleri yazmaya pek yanaşmıyorlar. Durum böyle olunca da çocuk şiirleri çok fazla yer tutmuyor edebiyat dünyamızda.

Bu söyleşiden faydalanmak isteyen gençlerimize ve minik okurlarımıza önereceğiniz; “bu çocuk kitabını şu nedenden dolayı mutlaka okumalı” dediğiniz bir kitap var mı ya da kitaplar? Ve ki siz yazarların dışında çocuk edebiyatına katkı amaçlı büyüklere düşen görev nedir desem?

Çocukların hayal dünyaları bizim tahmin edemeyeceğimiz bir zenginliğe sahip. Onların dünyalarına girmek için de zengin içerikli eserleri seçmekte fayda var. Mesela masallar. Özellikle modern masallar çocukları çok cezp etmekte. Yani geçmişin masal formatıyla geleceğin imkânlarını kullanarak kaleme alınmış eserler çocukları çok çabuk kuşatabiliyor. Harry Potter serisi gibi. Bunun yanında Şeker Portakalı’nı, Küçük Kemancı’yı çocuklar mutlaka okumalı. Ömer Seyfettin eserlerini bir çocuk ortaokuldan ayrılmadan bitirebilmeli. Cahit Zarifoğlu’nun çocuklar için yazdığı eserlerini çocuklar ortaokul sıralarında okumalı. Mustafa Ruhi Şirin, Mevlana İdris eserleri çocuklarla mutlaka buluşturulmalı.

Büyüklere düşen göreve gelince, saydığım bu eserleri önce büyükler eğer çocuk yaşlardayken okumadılarsa kendileri de okumalı. Çocukların en sevmediği şey, telkindir. Onlar kendilerine örnek olacak büyükleri yanlarında görmek istiyor. Çocuklara sürekli kitap oku diyerek kendisi televizyon başından ayrılmayan bir anne babanın evladından da büyük başarılar bekleyemeyiz. Çocuklarıyla birlikte kitapların sayfasına dönebilmeli büyükler. Çocuk, çevresinde kitap okuyan öğretmen, anne, baba görürse kitaplara daha kolay kendini kaptırabilecektir.

Kitap Haber sitesi “Kitaplardan Bir Dünya Kurduk” sloganı ile kitabı boş zamanlarında değil en değerli zamanlarında okuyanların karşısına çıkıyor. Kitap Haber’deki her bir paylaşımın amacı; kitap ve bilginin kutlu birikimine katkı sağlamaktır. Kitap Haber takipçilerine ve yazarlarına neler söylemek istersiniz?

Çok önemsediğim bir tavırdır bu. Kitap en dolu zamanlarımızın yoldaşı olmalı. Gece uyku getirici amaçlı kitap okunmalar yerine zihnin en rahat olduğu zamanlar kitaplarla doldurulmalı. Çocuklarımıza yapacağımız en büyük iyilik, onlara iyi bir örnek olarak önce büyükler iyi bir okur olmanın telaşına düşmeli. Evde oluşturulacak bir okuma kültürü, çocuğun gelişimine yapacağımız en önemli katkıdır. Önce büyükler kitaplarla dünyalarını zenginleştirecekler, sonra da çocuklarını bu dünyanın gizemli bahçesine davet edecekler. Çocuklar, büyüklerle birlikte bir şeyler yapmayı çok seviyorlar. Bunu denemeli, çocuklarla anlam katmalı hayata.

Çocuk kokusunun sindiği her ortam, duru bir anlama gebe bırakır paylaşılan her şeyi. Dupduru, özel bir sohbetti. Bize zaman ayırdınız teşekkür ediyorum…

Asıl ben teşekkür ederim, bana çocuklar çocukluğunu bilsin deme fırsatını tanıdığınız için.

Mehtap Altan 26.01.2015

KİTAPHABER

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş