Poyraz Karayel’in Zülfikar’ı İle Röportaj

0 Yorum

Celil Nalçakan, “Poyraz Karayel”de üstlendiği sıra dışı rol ve replikleriyle fenomen olma yolunda…

Eski bir solcuyken mafyaya giren, hâlâ en küçük olayı küresel sermayeye ve kapitalizme bağlayan Zülfikar, Nalçakan’ın yorumuyla çok beğenildi. Bu eğlenceli karakteri ve sette olup bitenleri bir de ünlü oyuncudan dinledik.

* “Poyraz Karayel”e nasıl dahil oldunuz? Zülfikar’da sizi cezbeden neydi?

– Çağrı (Lostuvalı) hocayla iki sene önce “İntikam”da çalışmıştık. Bazı insanların kimyası tanışır tanışmaz uyuşuyor. Bizim de öyle oldu, dünya görüşlerimiz, zevklerimiz birbiriyle çok örtüşüyordu. Ağustosta “Poyraz Karayel”in senaryosu geldiğinde, ilk fikrim bunun gri bir iş olmayacağı doğrultusundaydı. Ya siyah olacaktı ya beyaz. Ya çok sevilecekti, ya 3 bölümde kalkan talihsiz dizilerden biri olacaktı. Risk almak eğlencelidir (gülüyor). Hem Çağrı Hoca’yı da özlemiştim çok. Kabul etmek için çok düşünmedim bu yüzden… İyi ki “evet” demişim. Zülfikar’a gelince… Şimdiye kadar oynadığım hiçbir karaktere benzemiyor. Çok ilginç bir eleman. Komik, bir o kadar sert, saplantılı, sorunlu… Bir oyuncu için hazine sandığı gibidir böyle roller, çok nadir tesadüf eder. Şanslı olduğumu söylemeliyim.

ETHEM BİZE MUHTEŞEM BİR DÜNYA KURDU

* Kötü karakteri canlandırmak zor mu?

– Mesleğe başladığımdan beri saf kötü bir rol oynamadım. Hepsinin kötülük yapmak için nedenleri vardı. “Sıla”da oynadığım Dilaver’in abisi, gözlerinin önünde vurulmuştu mesela. “Keşanlı Ali Destanı”ndaki Hüseyin, annesinin intikamını almak istiyordu. “İntikam”daki Adem, Şahika’yı kazanmak için böylesine acımasız olmuştu. Zülfikar’ın da bir hikayesi var elbette. İlerleyen bölümlerde, mutlaka ona da hak vereceksiniz. Zor ya da kolay diyemem. Ama empati kuramazsan, iyiyi de kötüyü de oynaman zor.

* Dizide Zülfikar, Bahri Baba için birçok şeyi göze alıyor. Siz sevdiğiniz insanlar uğruna neleri göze alırsınız? 

– Bahri Baba, Zülfikâr’ı sokaktan kurtarıyor, yeni bir hayat veriyor. Sefer ve Taşkafa için de aynı şey geçerli. Bu yüzden, bu kadar derin bir sevgi ve sadakat duyuyorlar. Sorgulamadan seviyorlar Bahri Baba’yı… Sivas’ta bir laf vardır “ayağına taş değmesin” diye. Bahri Baba’nın ayağına taş değmesin istiyorlar. Ben ailem konusunda çok hassasımdır. Zülfikar’ın Bahri Umman için yapabileceklerini, ben sadece annem, babam ve kardeşim için yapabilirim açıkçası.

* Siz “Poyraz Karayel”de en çok kimin hikayesini sevdiniz? Sadece bir izleyici olsanız, bu diziyi niçin izlerdiniz?

– Klişe bir cevap olacak ama gerçekten her karakterin ayrı bir rengi var. Albayımdan Zafer’e, İsa’dan Sefer’e, Poyraz’dan Bahri’ye… Ethem (senarist Ethem Özışık), muhteşem bir dünya kurdu bize. Sanırım bu yüzden bu kadar sevildik.

İYİ İNSAN NASIL OLUNUR MUSA ABİDEN ÖĞRENİYORUZ

* Biraz da setten bahsedelim. Çekimler nasıl gidiyor, biraz set ortamınızı anlatır mısınız?

– Çok eğleniyoruz… Bu çok nadir yaşanabilinecek bir durum ama biz ekipçe çok hızlı kaynaştık, birbirimizi çok hızlı anladık. Sanki 3. sezonu çekiyormuş gibiyiz. Teknik ekibimiz, en büyük şansımız bence. Hem çok profesyonel hem de çok yetenekli insanlardan oluşmuş bir ekiple çalışıyoruz. Mesela bazı günler, dışarıda birkaç arkadaş buluşuyoruz, ufak bir telefon trafiğinin ardından 20 dakika içinde, bütün ekip aynı yerde toplanmış oluyoruz. Sete mutlu gidiyoruz, sette mutlu çalışıyoruz. İnsan daha ne ister?

* Bahri Baba’yı canlandıran Musa Uzunlar’la daha önce çalışmış mıydınız?

– Ben Musa abinin çok eski bir hayranıyım. Ama “Poyraz Karayel”e kadar tanışmak nasip olmamıştı. Ağustos ayında, okuma provasında karşılaştık ilk kez… Bizim meslekte hem bu kadar yetenekli hem de bu kadar mütevazı olabilmek büyük meseledir. Onu izledikçe hem iyi bir aktör nasıl olunur sorusunun cevabını alıyoruz, hem iyi bir insan nasıl olunurun cevabını…

* Dizi dışında başka bir projeniz var mı?

– Şu an, varsa yoksa “Poyraz Karayel”…

MEMLEKETTE BENİM KADAR DÖVMELİ BAŞKA OYUNCU YOK

* Dövme sizin için bir tutku gibi… Oyuncuların dövmeleri olması dezavantaj değil mi?

– Benim fazla arkadaşım yok. En yakın arkadaşlarımdan biri, İstanbul’un en iyi dövmecilerinden… Kalan 5-6 arkadaşımın da en az benim kadar dövmesi var. İş durumuna göre, 10-15 günde bir buluşuyoruz, e konu genelde dövme oluyor tabi… O kadar üstüne konuşunca da, insanın canı istiyor (gülüyor). Eskiden dövme sıkıntılı işmiş tabii bizim meslekte. Kapatması falan sorun oluyormuş. Ama artık öyle bir sorun kalmadı. Yüz tane kapatma malzemesi var. Ben bu konuyla ilgili herhangi bir sorun yaşamadım. Sanırım benden daha fazla dövmesi olan başka bir oyuncu da yok memlekette.
ZEKİ ALASYA BABAMI 15 DAKİKADA İKNA ETTİ

* 7 sene jeoloji mühendisliği okumuş, sonra turizm ve otelcilik eğitimi almaya karar vermiş, en sonunda oyunculukta karar kılmışsınız. İlginç bir hikayeniz var…

– Ben Sivaslıyım. Annem emekli öğretmen, babam elektrik mühendisi… Benim de elle tutulur bir mesleğim olmasını istemelerinden daha doğal ne olabilir ki? Bunun için çok mücadele ettiler, ama benim aklımda hep oyunculuk vardı… Bir süre onları mutlu edebilmek için uğraş verdim ama ı-ıh. Akabinde, özel bir oyunculuk okulunun burs sınavını kazandım. Benim 8 senede yapamadığımı, okulun bölüm başkanı Zeki Alasya 15 dakikada yaptı, babamı ikna etti. (Gülüyor)

11.02.2015

RATİNGKURDU

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş