CHP’nin Genç PM Üyesi Gökçe Pişkin Reha Kazar’a Konuştu

0 Yorum

Gökçe Pişkin’e öncelikle merhabalar diliyor ve bu röportajı kabul ettiği için kendisine teşekkür ediyorum.

Öncelikle Gökçe Pişkin kimdir, onu okuyalım:

12 Mayıs 1986, Adana doğumlu. İsmet İnönü İlköğretim Okulu, Tarsus Amerikan Lisesi Fen- Matematik Bölümü, Ortadoğu Teknik üniversitesi ve New York State Üniversitesi Küresel Siyaset ve Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu. Londra Ekonomi ve Siyaset Okulu’nda Ekonomi ve Avrupa Birliği üzerine eğitim görmüştür. Siyasi hayatına Ankara’da başlamış olup, DSP Adana İl Gençlik Kolları Başkanlığı, ardından CHP Adana İl Gençlik Kolları Eğitim Sekreterliği yapmıştır. 10 Ocak 2011 ve 19 Mart 2013 tarihleri arasında CHP Gençlik Kolları Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı’nı sürdürmüştür. 19 Temmuz 2012 CHP 34. Olağan Kurultayı’nda Parti Meclisi üyeliğine seçilmiştir. CHP Gençlik Örgütü’nü, Avrupalı Genç Sosyalistler (ECOSY) tam üyeliğine ve Uluslararası Genç Sosyalistler (IUSY) üyeliğine kabul ettirme sürecini yöneten Gökçe Pişkin, “Dünya için Geleceğin Liderleri” bursunu kazanan dünyadaki sayılı kişilerden biridir. İlk kez gerçekleştirilen PTPI (People to People Internatinal) Barış Kampı’nda, barış elçisi olarak Türkiye’yi Mısır’da temsil etmiş olan Pişkin, ODTÜ Model Birleşmiş Milletler (MUN) Klübü kurucu üyesi, Hacı Bektaş Veli Anadolu Vakfı Üst Kurul Delegesidir.

Ve sizleri bekletmeden hemen röportaj sorularına geçiyorum.

1- Sevgili Gökçe Pişkin, siyasete ilginiz ne zaman başladı?

Siyasi bir aile ortamına doğdum ve hayatım boyunca da siyaseti yakından takip ettim. Dedem İsmet İnönü ile, babam Bülent Ecevit ve Murat Karayalçın ile siyasetin içinde var olmuş örgütlerde yer almış insanlar. Beni büyüten dedem ve anneannem Köy Enstitüsü mezunları. Son derece politize, devrimci kökleri olan bir aile… Evimiz 70’li yıllardan kalan kurşun izleriyle ve siyasi kitaplarla dolu. Annem ve babam gençlik yıllarında hapishane tozu yutmuş sol geleneğin bir parçası. Böyle bir ortamda siyasetten uzak kalamıyorsunuz. Annem yıllarca il ilçe örgütlerinde görev yaptı. Çocukken arabada özgün müzik dinleniyor. Mühendis bir anne babanın çocuğu olarak örgütlü sivil toplumun içinde, odaların seçimlerinde yetişiyor, dayanışma gecelerinde koltuklarda sabahlıyorsunuz. Sonra toplumsal hassasiyetleriniz artıyor.

2- Siyasi hayatınız Ankara’da başlıyor. Sonra DSP Adana İl Gençlik Kolları Başkanlığı yapıyorsunuz. Benim görüşüm DSP’nin artık bir hiç olduğu… DSP’den başlama nedeniniz nedir? DSP’den sonra CHP’ye geçiş süreciniz var. Ankara’daki başlangıçtan, CHP’ye geçiş noktasını bize özetleyebilir misiniz?

Siyasi olgunluğa siyasetin kendi içinde eriştiğime inanıyorum. Bülent Ecevit ile yürüdüğümüz halkçı yolun bir devamı olarak Demokratik Sol Parti’nin bana göre son arifesinde örgütün içinde görev alma fırsatı buldum. 2007 seçimlerinden solda birlik toplantılarına katıldığım sırada Odtü’de öğrenciydim.

2008’de Sn.Zeki Sezer’in bizzat rica ve talimatıyla o an Adana İl Gençlik Kolları Başkanlığı görevini kabul ettim. Dönemin Milletvekillerinin, Eski Bakanımız Uluç Gürkan ağabeyimin de etkisi üzerimde büyük oldu. Demokratik Sol Parti benim pratikte okulum oldu. Fakat Zeki Sezer’in gidişiyle partinin büründüğü yapının demokratik sol anlayışla örtüşmediğini ve Türkiye adına bir umut olamayacağını düşündüğümden siyasete ara verdim. Edindiğim deneyim ve bilgi birikimini bavuluma koyarak oradan ayrıldım. Yani DSP’den CHP’ye transfer olmadım. Siyaseti bir süre tamamen bıraktım.

Daha sonraları benim çalışmaları takip eden CHP Adana Gençlik Kolları’nda mücadele eden bir grup arkadaşım CHP içerisinde yaratmaya çalıştıkları değişim için beni CHP’ye davet etti. Gençlik örgütünün partinin içinde yaratmaya çalıştığı değişim, arkadaşlarımın birikimi ve umudu benim omuz vermemi gerektiriyordu. Gençlik örgütlenmeleri birer okuldur ama aynı zamanda dönüştürücü bir gelenektir. Bu düşüncelerle çalışmaya koyulduk ve CHP’ye üye oldum. Arkadaşlarıma destek verdim. Aradan çok geçmeden Genel Başkanımız değişti ve siyasetin sakin gücü Kemal Kılıçdaroğlu yönetimi devraldı. Benim için asıl maraton o zaman başladı.

3- Peki CHP’de PM’ye seçildiğiniz zaman ne hissettiniz? Bu sizin kendinize olan özgüveninizi ve inançlarınızı arttırdı mı?

Aday gösterildiğimde babam yoğun bakımda yatıyordu ve bitkisel hayattaydı. Bir itirafta bulunayım mı?  Parti Meclisi’ni düşünecek ruh halinde değildim. Beni tek ayakta tutan şey babamın ve siyasetteki yol arkadaşlarımın bana olan inancıydı. Siyasette sorumluluk alıp gerekli yerlerde dönüşüm gerçekleştirebileceğime inançları tamdı. Ankara’ya giderken düşündüm ki, babamın sağlığı yerinde olsaydı siyasi sorumluluk almaktan imtina etmeme kızardı. Ankara’dan telefon geldi, babamı zar zor bırakarak gittim. Babamın katılmayı çok istediği ve CHP’nin gerçek iktidar ekibinin seçileceğine inandığı 2012 Olağan Kurultayı’na o olmadan katılmak bana ağır geldi. Salona girdiğimde gözyaşlarımı tutamadım ve apar topar oradan ayrıldım. Onun yokluğunu kaldıramadım ve geceyi acilde geçirdim. Genel Başkan olsam ne faydaydı, babam artık yoktu geri gelemeyecekti. En iyi arkadaşım yanımda yoktu. Gece seçildiğimin haberi geldi.

Dönemin gazeteleri Kurultay’da seçilmemi coşkuyla kutlamış, CHP Gençlik Kolları’nın Uluslararası Sosyalist yapılanmalara üyelik sürecini yönettiğimden ötürü politik anlamda pozitif bulmuşlardı. Kamuoyu desteği büyüktü. Ertesi gün Adana’ya döndüm ve o gün babamı kaybettim. Ölmek için seçilmemi beklemiş gibiydi. Her şey koca bir şakaydı.  Parti Meclisi’ne seçildiğimin ilk gün ulusal basına babamın ölümüyle taşındık.  Cenazemize Adana’dan ve Türkiye’nin her yerinden partililerimiz sevenlerimiz geldi. 7 gün yas tutmaya fırsat bulamadan ben çalışmalara başlamıştım. CHP benim özel dünyamdan çok daha önemli bir misyona sahipti ve ben artık o misyonun önemli bir parçasıydım.

Parti Meclisi’nin bana sağladığı ek bir özgüven yoktu fakat önemli olan şuydu ki biz Gençlik Kolları geleneğinden gelen emekçiler artık söz ve oy sahibiydik. Orada asıl özgüvenini ortaya koyan Kemal Kılıçdaroğlu oldu, yenilikçi düşünceler taşıyan biz gençleri yanına aldı. CHP açısından büyük bir yenilikti. Toplamda 6 gençtik. Parti Meclisi’nde olmamız düşüncelerimizi partimizin ana yönetiminde ifade edebilmemize ve söz hakkına sahip olmamıza olanak sağladı. Yer yer etkimiz oldu, yer yer rahatsız ettik. Ama mücadele ettik, mücadelemiz sürüyor. Konuşma özgürlüğümüz vardı, kendimizi dinlettiğimize inanıyorum.

4- CHP Gençlik Örgütü adına muazzam işlere imza atmışsınız. CHP Gençlik Örgütü’nü Avrupalı Genç Sosyalistler (ECOSY) ve Uluslar arası Genç Sosyalistler’e (IUSY) kabul ettirdiniz. Bu süreci örnek alacak olursak, Avrupa’daki sol gençlerin CHP’ye yaklaşımı nasıl? CHP’yi çok iyi tanıyan gençler Avrupa’da mevcut mu?

CHP Gençlik Kolları Genel Başkan Yardımcısı olarak görev aldığım 2011-2013 yılları arasında Uluslararası İlişkiler’den sorumluydum. Ana partimiz CHP’nin Sosyalist Enternasyonal Üyesi olmasına rağmen CHP Gençlik Kolları’mızın bu doğrultuda son dönemlerde böyle bir yapılanması mevcut değildi ve bu yapıdan bilinçli olarak uzak durulmuştu. Bunu kabul edemezdik. Hemen CHP Gençlik Kollarımız’ın başvuru formlarını doldurduk ve uluslararası toplantılarda örgütümüzü, fikirlerimizi, ideolojimizi paylaştık. 2010 öncesinde kendilerine mesafeli duran CHP ve CHP Gençlik Kolları bir anda  uluslar arası sosyalist platformların gözde örgütü haline geldi. Türkiye’deki mevcut siyasi iklimi ve bizim savunduğumuz ilkeleri pek çok ülkede, bir çok kongrede sunma imkanı bulduk. Alman Genç Sosyalistler’den Latin Amerika’daki genç sosyalistlere kadar hepsiyle birebir iletişim kurduk. 2011 seçimlerinde seçim kampanyamıza destek vermek için geldiler. 2012’de tutuklu öğrencilerimizin serbest bırakılması için yürüttüğümüz çalışmalara destek olmak adına Türkiye’ye geldiler. Avrupa’da genç işsizliğini bitirmek adına ortak kampanya düzenledik. 600 genç sosyalistle Foça’da yaz kampı yaparak Türkiye’nin demokratikleşmesini ve Gezi’yi tartıştık. Hep birlikte Gezi’ye destek eylemi gerçekleştirdik. Gezi direnişimize gıpta ettiler, heyecan duydular.

Sıralayamayacağım kadar çok platformda CHP Gençlik Kolları ile Uluslararası Genç Sosyalistleri bir araya getirerek sol’un sesini ve gücünü büyüttük. Geriye dönüp baktığımda gurur duyuyorum. CHP Gençlik Kolları’na bir gelenek bıraktığıma inanıyorum. Son olarak şunu söyleyebilirim ki Avrupa’da CHP’nin gençlerine bakış açısı son derece olumlu. El birliğiyle sadece Türkiye’yi değil, dünyayı değiştireceğiz.

5- Ben yıllardır söylüyorum: ”Artık Türk siyaseti ve toplumu için genç liderlerin sorumluluk alması gerekiyor. Çünkü bu Avrupa’da böyle. Muhalefet adına bu şekilde başarıya ulaşılabilir.” Siz de gerçekten önemli işlere imza attınız. Kendinizi hiç CHP’nin başında hayal ettiniz mi? Açık konuşmak gerekirse, siyasi kariyeriniz adına hedefleriniz neler?

Sabahtan akşama Syriza’nın zaferinin tartışıldığı günlerden geçiyoruz. Gençler giderek ipleri eline alıyor. Şüphesiz ben de gençlerin siyaseti dönüştürebilecek güce sahip olduğuna inananlardanım. Buradaki mesele bireysel bir başarı hikayesi olmaktan çok bir kadro ve ideolojik yol haritasıyla bütünleşmekle alakalı. CHP Gençlik Kolları ve Uluslararası Genç Sosyalist yapılanmaları beni fikirsel anlamda donatırken, aynı zamanda Türkiye ve dünyanın her yerinde fikirlerimizi hayata geçirebilecek kadroları tanımama ve onlarla beraber hareket etmeme aracı oldu. Ben Gökçe Pişkin olarak tek değilim, görünen ve görünmeyen yüzlerce siyasi kadro ile Gezi’nin ruhunu, emek zeminini, doğa dostu ekonomiyi, eşitliği, özgürlükleri örme iddiasını taşıyoruz. Her birimiz ayrı şehirlerde, hatta ayrı ülkelerde bu amaç doğrultusunda çalışıyoruz. Bu süreçlerde hangimiz hangi yapının Genel Başkanı veya Genel Sekreteri hatta ve hatta çaycısı olacağız bilemiyoruz; hangimiz hangi ülkede Başbakan olacak Bakan olacak şimdiden bilemeyiz ama tek bildiğimiz şey şu ki biz ideolojilerin öldüğüne inanmıyoruz, unsurların biçim değiştirdiğine ve ideolojilerimizi özümüzde muhafaza ederek kendimizi yenileyebileceğimize inanıyoruz. Bu siyasette kariyer olmaz, görev ve sorumluluk olur. Bizim için bu örgütlü mücadeledir. Buna kariyer olarak yaklaşanları aramızdan gün be gün eliyoruz. Kapitalizmin hastalığı bireyselciliğin bizi toplumsal ve sosyal yaklaşımımızdan uzaklaştırmasına izin vermiyoruz.

Bazen uluslararası toplantılarda diplomatlara Filistin meselesi hakkında konuşma yaparken, Adana’da çalışmadan dönen arkadaşlarıma çay servisi yapıyorum. Köy yerlerinde sandalyenin üstüne çıkıp kahve toplantılarında tarımı anlatırken, gençlik evinde tuvaletleri temizlemeye yardımcı oluyorum. Eşitliği savunuyorsak, bunun ta kendisi olabilmeliyiz. Lider olmaya çalışmıyorum, ışık olmaya mücadele ediyorum. Ortak hedefimiz Türkiye ve dünyayı değiştirmek. En yalın haliyle eşitlik. Başka bir düzen kuracağız.

6- Bir çok insan muhalefeti başarısız buluyor. CHP içerisinde öz eleştiri yapılıyor mu? Bu görüş hakkında sizin düşünceleriniz neler?

Başarısızlıktan neyi kastettiğiniz önemli. Başarısızlık iktidar değil de muhalefet partisi olmak mı? Veya etkin muhalefet yapamamak mı?

İktidar olmak için savunduğumuz değerlerden taviz vermeyi ben başarı olarak kabul edemem. Bu doğrultuda bir iktidar dayatmasını ilkeli bulmuyorum. Sol’u sürekli dizayn etme çabasında olan sağın kendi içindeki tutarsızlıkla mücadele etmesi gerekir.

Öte yandan muhalefet partisi iseniz zaten iktidar olamamışsınızdır. Olmak için taviz vermek yerine, değerlerimizi büyütecek plan ve kadrolarla hareket etmek gerektiğine inanıyorum. Başarısız bulan insanları da partiye müdahil olup, iktidar mücadelesine omuz vermeye davet ediyorum. Siyasi düşüncelerin mücadelesi dışarıdan değil, içeriden olur.

Bize gelecek olursak, biz devamlı bir özeleştiri verip kendimizi yenilemeye gayret gösteriyoruz. Sol bugün tek çare olarak karşımızda dururken, Anadolu’nun her bir tarafı kendiliğinden yani son derece doğaçlama bir biçimde kapsül direnişlerle doluyken, sendikalar sokakta, öğrenciler eylemde, kadınlar direnişteyken tüm bunları doğru söylem ve kadrolarla ördüğümüzde hayal ettiğimiz Türkiye hedefimize ulaşacağız. Biz bunu partinin sol gençlik kanadı olarak yapacağız.

7- Siz Adana doğumlusunuz. Kamuoyu son dönemde sizi Tufanbeyli Termik Santrali’nde yaşanan işçi kıyımına karşı verdiğiniz mücadeleden tanıyor. Süreçle ilgili ne söyleyebilirsiniz? Adana halkına mesajınız var mı?

Adana Tufanbeyli ErnejiSa Termik Santrali’nde çalışan 800’ü aşkın sayıda işçi iş bırakma eylemi gerçekleştirdikten sonra sözleşme süreleri dolmadan ve iş henüz bitmeden kış ayında işten atılıyor. Geçici süreyle termik santralin inşaatında çalıştırılan taşeron işçiler, sendikasızlığın ve güvencesizliğin bedelini ağır ödüyor. Bu işçiler işten çıkarılırken, Tayland, Filipinler ve Kore’den 1000’i aşkın sayıda işçi getiriliyor.

Duyar duymaz olay bölgesine gittim. İşçilerle görüştükten sonra termik santralin kapısına dayandım. İşçilerin geri alınmasını talep ettim. Firma yetkilileri çelişkili açıklamalarda bulundu. İşçiler işe geri alınmadığı müddetçe mücadele edeceğimi belirterek oradan ayrıldım.

Tufanbeyli’nin eşsiz doğasını katledecek olan termik santralde Tufanbeylili işçiler işten çıkarılıyor. Tufanbeyli halkı huzursuz, işçiler kış ayında kapı önüne konmalarından ötürü çaresiz. Şehir merkezine uzak olması ve yerel bürokratlarının vurdumduymazlığı yüzünden ihmal edilmesine karşın CHP gençlik örgütü olarak işçilere ve halka sahip çıkmaya devam edeceğiz. Hukukçularımızla, sendikacılarımızla gerekli tüm başvuruları yapacak, bu direnişin zafere ulaşması için çaba göstereceğiz.

Sonraki adımımız ise Tufanbeyli’ye yapılması planlanan 2.termik santralin önüne geçmek. Daha fazla doğa katliamına müsaade etmeyeceğiz. Alternatif istihdam olanakları yaratılmalı. Gerek Tufanbeyli gerekse diğer kırsal ilçelerimizde tarıma elverişli arazilerimizin verimli ve etkin değerlendirilmesi, çevremizin korunması için çaba göstereceğiz.

8- Bugün Türkiye’nin her köşesinden siyasete ilgi duyan, siyasete atılan gençler var. Elbette bu gençlerin de siyasi olarak kariyer hedefleri var. Hem bunu göz önünde bulundurarak hem de Türkiye’nin geleceğini düşünerek, genç arkadaşlarımıza söylemek istediğiniz şeyler var mıdır?

Siyaset dediğiniz şey hayatın yönetimi. Burada kariyer değil, görevler vardır, paylaşım vardır, takım oyunu vardır. Genç arkadaşlarımın sıkça sorduğu bu soruya şöyle yanıt vermeliyim: siz mücadele ettikçe görev sizi bulur. Özellikle sol bakış açısına sahip iseniz, toplumsal yaklaşmalısınız. Siyasette ben yoktur, biz vardır. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için anlayışı vardır. Gerektiğinde hapishanelere girmeyi göze alacak, gerektiğinde canından vazgeçeceksiniz. Bizim siyasi idollerimizin bize işaret ettiği budur. Gezi şehitlerimizin can verme sebebi budur. Toplumsaldır.

Reha KAZAR 09.02.2015

RADİKALBLOG

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş