Erdal Hoş: “Mutlak adalet VAR ile sağlanamaz”

0 Yorum

İÜ SBE (İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü) Genel Gazetecilik Ana Bilim Dalı’nda, Prof. Dr. Güven Necati Büyükbaykal’ın danışmanlığında yazmakta olduğum “Karl Popper’in Bilimsel Kuramı Yanlışlanabilirlik Açısından VAR (Video Assistant Referee – Video Yardımcı Hakem) Sisteminin Değerlendirilmesi” adlı yüksek lisans tezim için ilk röportajı İstanbul’un Sarıyer ilçesinin güzide mahallelerinden Maslak’ta, Noramin İş Merkezi’nde bulunan Caffè Nero’da spor yorumcusu, köşe yazarı ve öğretim görevlisi Erdal Hoş ile 15 Aralık Perşembe yaptım. “VAR ile İlgili Genel Görüşler: Kim, Ne Dedi” başlığı altında kaleme alacağım ifadelere kaynaklık eden bu röportajda Erdal Hoş, “VAR olsaydı dengeler de tüm takımların sıralaması da değişebilirdi” dedi.

ALPARSLAN ÇAKIR – TUNA GAZETE

Levent Özçelik’in TRT Spor’da çarşamba akşamları sunduğu “Futbol Aklı” adlı programa Cem Dizdar ve Mustafa Sapmaz ile yorumcu olarak katılan, Yeni Şafak Gazetesi’nde köşe yazıları kaleme alan Hoş’a göre sorun kulüplerdeki yapıların kırılgan olması. Hakemlerin sosyolojiden ve toplumdan etkilendiğini kaydeden Hoş, Erman Toroğlu’nun savunduğu “VAR’ın dört büyük kulübün çıkarlarının aksine olduğu” görüşüne katıldığını ifade etti.

Sakarya Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Erdal Hoş, mutlak adaletin VAR ile sağlanamayacağını belirterek, “Bizde şampiyonluk çok kutsandığı için VAR, dengeleri değiştirmiş gibi görünüyor” ifadelerini kullandı. Gri pozisyonların futbolda her zaman olacağını iddia eden Hoş, “VAR’a çok anlam atfedildi. Oluşan beklentileri bu nedenle karşılayamamış olabilir” diye konuştu.

Gri pozisyonların karşımıza daima çıkacağını ifade eden Erdal Hoş, VAR’a çok anlam atfedildiğini söyledi.

“DENGELER DEĞİŞEBİLİRDİ”

ALPARSLAN ÇAKIR (A.Ç): Trabzonspor tarihinin en önemli isimlerinden Fatih Tekke, Emek Ege’nin NTV’de sunduğu “Kırılma Anı” adlı spor programında, Trabzonspor’da oynadığı dönemlerden bahsederken, “VAR olsaydı en az iki kere şampiyon olmuştuk” dedi. Tekke’nin bu sözlerine katılıyor musunuz? Hakikaten de VAR, şampiyonu belirlemede bu kadar etkili mi?

ERDAL HOŞ (E.H): Evet, katılıyorum. İki olmasa da bir tane olurdu. “En az iki kere” demeyeyim ama bir tanesi çok netti. 2004 – 2005 Sezonu’nda, Cem Papila’nın Trabzonspor’un iki maçını iki hafta arayla yönettiği bir periyot var. Önce Gaziantepspor, sonra Fenerbahçe maçını yönetmişti. 1985’ten sonra en fazla mağdur edilen takımın Trabzonspor olduğunu herkes zaten söylüyor. Ama Fenerbahçe lehine de bir şampiyonluk çıkabilir. Yani VAR olsaydı dengeler de tüm takımların sıralaması da değişebilirdi.

(A.Ç): STSL’de (Spor Toto Süper Lig) 2018 – 2019 Lefter Küçükandonyadis Sezonu’ndan beri uygulanan VAR, halen uygulanmıyor olsaydı, geride kalan dört sezonda şampiyon değişikliği yaşanabilir miydi?

(E.H): Yaşanırdı ya da yaşanmazdı. Muhtemelen yaşanırdı. Bu çok olası.

“SORUN KULÜPLERDEKİ YAPILARDA”

(A.Ç): Fenerbahçe, Ali Koç’un başkan seçildiği ilk sezonda (2018 – 2019) ligi altıncı, sonraki sezonda yedinci bitirdi. Acaba bu durumun Fenerbahçe özelinde olumsuz bir yansıması mı oldu?

(E.H): Bunu Ali Koç’un başkanlığının ilk iki sezonu için söyleyemem. Ama üçüncü sezonu için söyleyebilirim. VAR’a rağmen hakem hataları oldu. Fenerbahçe’nin bir Aytemiz Alanyaspor maçında çok net bir penaltısı VAR’a rağmen verilmedi. Fenerbahçe için önemli bir kırılma maçıydı. Sizi normalde bir maç kırmaz, telafi edilebilir. Ama sizin kendinize güveniniz zaten zayıf olunca, o bir maç size çok pahalıya mal olabiliyor. Türkiye’de meseleye ben dâhil hepimiz hakem merkezli baktığımız için, çok fazla kırılmaya sebebiyet verilebiliyor. Hâlbuki “Tamam, bu maç hakem böyle yaptı. 10 maç hata yapacak hâli yok” desek sorun kalmayacak. Burada sorun kulüplerdeki yapıların kırılgan olması. Bir de şöyle bir tutarsızlık var: Kim hakemden şikâyet etse iki hafta sonra hocasını gönderiyor. Madem sorun hakemdeydi, hocayı niye gönderiyorsunuz? Demek ki siz de sadece hakemin hatalı olduğuna yeteri kadar inanmıyorsunuz. Sadece hakem hata yapmaz.

(A.Ç): Taraftarı olduğunuz Trabzonspor’un 2021 – 2022 Ahmet Çalık Sezonu’nda hakemler tarafından şampiyon yapıldığı söylemleri özellikle Fenerbahçe camiası tarafından çok dillendirildi. Bu düşüncenin oluşumunda VAR hakemlerinin eksikliklerinden ve/veya yanlış kararlarından söz edilebilir mi?

(E.H): Bence çok net hatalı oldukları bir Gaziantep Futbol Kulübü maçı var. Vitor Hugo’nun, Nouha Dicko’ya müdahalesi sonrasında görmesi gereken net bir kırmızı kart vardı, verilmedi. Fenerbahçe maçında hangi karar hatalıydı; bilmiyorum. Mesela ilk Galatasaray maçında Trabzonspor’un aleyhine çok net bir penaltı verilmemişti. Hakemlerin hatalı oldukları kararlar kesinlikle var ama Trabzonspor o kadar puan farkıyla öndeydi ki… Hakemin şampiyonu belirleyebileceği bir sezon değildi.

(A.Ç): Fenerbahçe camiasından kendilerine haksızlık yapıldığı iddiasından ziyade Trabzonspor’a -tabirim caizse- biraz kıyak geçildiği minvalinde sözler geliyor.

(E.H): Böyle bakarsak, “Bir önceki sezon Beşiktaş’a, ondan önceki sezon Medipol Başakşehir’e, daha önceki sezona Galatasaray’a kıyak geçildi” diyebiliriz.

“HAKEMLER SOSYOLOJİDEN ETKİLENİR”

(A.Ç): Biliyorsunuz ki Fenerbahçe, Trabzonspor’u tebrik etmedi.

(E.H): Olur. Zaten Türkiye’de kimse kimseyi tebrik etmiyor. Fenerbahçe şampiyon olsaydı aynı sözleri muhtemelen Trabzonspor’dan duyacaktık. Ben de bir taraftar gibi bakıyorum. “Evet, 2005’te şampiyon değişebilirdi” diyorum. Ama kazanınca bu sözü söylemiyoruz. Ben kazanınca “Kendim kazandım”, öteki kazanınca “Hakemle kazandı” oluyor. Hepimiz aslında farkında olmadan böyle davranıyoruz. Hakemler sosyolojiden, toplumdan etkilenir. Toplumda en çok Galatasaray’ın ve Fenerbahçe’nin sesi çıkıyor. Dolayısıyla, bir – iki yıla değil, 45 – 50 yıla bakarsak bir ve iki Galatasaray ve Fenerbahçe lehine olur.

“ERMAN TOROĞLU HAKLI”

(A.Ç): Duayen spor yorumcusu Erman Toroğlu, VAR’ın dört büyük kulübün çıkarlarının aksine bir uygulama olduğu görüşünü savunuyor. Sizce de öyle mi?

(E.H): Haklı. Şöyle ki muhtemelen Türkiye’de hakemlere birileri “Maçı şöyle yöneteceksin” demiyor. Hakem gri pozisyonlarda hata yapar. Yoksa çok bariz hata yaptığı çok az maç var. Hakem hataları eskiye, 1980’lere göre çok az. Önce iki büyük kulübün, sonra üç büyük kulübün, sonra dört büyük kulübün sokakta daha çok taraftarı var, kamuoyu etkisi daha fazla. Dolayısıyla hakemler onları ne kadar az üzeceklerinin derdinde. Bu çok anlaşılır. Çünkü ortam böyle. TFF’nin (Türkiye Futbol Federasyonu) verdiği kararlara bakın. Mesela Göztepe – Altay derbisinde çıkan olayların ardından, iki takımı da hükmen mağlup ilan etti. Aynı olaylar Galatasaray – Fenerbahçe derbisinde çıksaydı o kararın benzerini verebilir miydi? Hepimiz biliyoruz ki maçın tekrar edilmesi yönünde bir karar çıkacaktı. TFF böyle kararlar veriyorsa hakemler de öyle kararlar verir. Burada sorun hakemlerde değil, ülke futbolunun yapısında, önce iki büyük, sonra üç büyük, sonra dört büyüklere endeksli futbol anlayışında.

(A.Ç): Göztepe – Altay derbisinde şu da devreye giriyor: VAR sadece hakem kararlarında değil, birtakım kararların saha olayları çıktığında alınmasında da etkili.

(E.H): Bilmem. Onu henüz test etmedik. Gerçekten etkilenip etkilenmediğini büyük takımlar arasında böyle olaylar çıktığı zaman göreceğiz. İnşallah çıkmaz.

“MUTLAK ADALET SAĞLANAMAZ”

Hakemlerin sosyolojiden etkilendiğini belirten Erdal Hoş, VAR’ın mutlak adaleti sağlayamayacağı görüşünde.

(A.Ç): Türk ve dünya sporunda mutlak adalet VAR ile sağlanabilir mi?

(E.H): Hayır. Bir kere oyun bize mutlak adalet vadetmiyor, eğlenmeyi vadediyor. Biz belki de bu noktada hata yapıyoruz. Oyunu adil zannediyoruz. Oyun adil değil. Mutlak adalet oyunda olmaz. Mesela Katar’da düzenlenen 2022 Dünya Kupası’nda oynanan Fransa – Fas yarı final mücadelesinin ikinci yarısı adil miydi? Fas daha iyi değil miydi? Daha çok atağa girdi ama atamadı ya da olmadı. Şans ondan yana değildi. Siz 10 pozisyona girersiniz, direkten döner. Rakip bir kere pozisyona girer, gol atar. Adil mi bu? Oyun size adalet vadetmiyor ki… Bence bu mutlak adalet arayışında bir sakatlık var. Esas sorunumuz bu. Şans adalet mi vadediyor bize? Oyun adil değil. Adil olmak zorunda mı; tartışılır. Belki de burada yanlış yapıyoruz. Ben dâhil olmak üzere meseleye bir adalet anlayışıyla bakıyoruz. Oysa eğlenmek ve kültür üretmek anlayışıyla bakarsak, birçok sorunu çözebiliriz.

(A.Ç): Peki VAR adaleti sağlamayacaksa neden var?

(E.H): Adalet hiçbir konuda tam sağlanamaz ki… Hukukta, uluslararası ilişkilerde mutlak adalet var mı? Dünya size mutlak adalet vadediyor mu? Adil bir dünyada mı yaşıyoruz? Gelir dağılımı adil mi? Hiçbiri adil değilken biz oyunda adalet arıyoruz. Peki, hayatın diğer yanları yeterince adil mi? Hayat bu kadar adil değilken oyun ne kadar adil olabilir ki?

“ŞAMPİYONLUĞU ÇOK KUTSUYORUZ”

(A.Ç): Adaletin VAR sayesinde tecelli ettiği maç sayısına bakılacak olursa, VAR’dan gerekli bir yapay zekâ ürünü olarak söz etmek mümkün mü?

(E.H): Dengeleri Avrupa’da çok değiştirdi mi; emin değilim. Ben Türkiye’de çok fazla değiştirdiğini düşünmüyorum. “Trabzonspor, VAR uygulanmaya başlanmadan önce sekizinci oluyordu da artık şampiyon oluyor” diyemiyoruz. Bizde şampiyonluk çok kutsandığı, bu girdabın içine düştüğümüz için VAR, dengeleri değiştirmiş gibi görünüyor. Şampiyonluk normal şartlarda bu kadar kutsanacak bir başarı değil. Ligi üçüncü bitiren bir takıma başarısız diyebilir miyiz? La Liga’da Atletico Madrid kaç sezondur şampiyon olamıyordu? Premier Lig’de Chelsea bir ara 50 yılın ardından şampiyon olmuştu. Biz başarılılık ve başarısızlık kriterlerini çok saçma kurduğumuz için, dengelerin çok değiştiğini düşünüyoruz. Yoksa çok fazla değiştirmiyor. Evet, öyle maçlar oluyor ki VAR nedeniyle bir taraftan bir tarafa gidiyor. Ama başarısızlık bir maçla olmaz. Bizim kriterimiz sorunlu.

Bursaspor üçüncülüğü bile hedeflemezken, 2009 – 2010 Sezonu’nda şampiyon oldu. Bir sezonluk başarı hikâye. O ekstra bir başarıydı. Sonrasında ne olduğuna bakmak gerek. Bu yıl Spor Toto 1. Lig’den düştüler. Sürdürülebilir başarıyı aramalıyız.

(A.Ç): Orta, yan ve yardımcı hakemlerin işi sizce VAR sayesinde kolaylaştı mı?

(E.H): Nispeten kolaylaştı. Hatta biraz tembelleştirdi. Müdahil olmamaya, VAR’a mümkün olduğu kadar bırakmaya çalışıyorlar. Orta hakem, pozisyonun penaltı olup olmadığı konusunda emin değilse, VAR’a bırakıyor. Bilinçli olarak penaltıyı vermiyor. Hatta “Bekleyin, henüz düdük çalmadım” dercesine ilk olarak ellerini kaldırıyor.

(A.Ç): Çünkü verirse geri dönüşü çok daha zor olacak. Vermezse kararı VAR’a giderek değiştirmesi daha mantıklı. Bu durumu “Olumlu bir yanıtı olumsuza çevirmek zordur ama tam tersi daha kolaydır” diye ifade edebilir miyiz?

(E.H): Mantıklı, güzel.

(A.Ç): “Maçı hakem değil, VAR yönetiyor” sözünün doğruluk payı var mı? Yoksa sadece bir algı operasyonundan mı ibaret?

(E.H): O kadar da değil. VAR yönetmiyor. Oyunu hızlandıran ya da yavaşlatan hakem çok daha önemli. Dolayısıyla VAR’ın yönettiğini söyleyemeyiz.

(A.Ç): Ama maçların toplam süreleri, VAR’ın uygulanması sonrasında yeni duraklama anları eklenmişçesine uzadı.

(E.H): Aslında bu durum VAR’la gelmedi. Belki de başka bir beklentiydi. Belki de böyle bir ihtiyaç vardı. Çünkü suistimal çok fazla. 90 dakikanın 60 dakikaya indirilip uzatmaların arttırılması gibi fikirler de tartışılıyor. Ama bence futbolla çok oynamamalı. Çok sık değişiklik iyi değil.

(A.Ç): Gözlemlerinize dayanarak, VAR’ın olumlu ve olumsuz yönlerini kısaca aktarabilir misiniz?

(E.H): Olumsuz tarafı yanlış anlatılması. Mutlak adalet vadediyor gibi sunuldu. Mutlak adalet oyunda hiçbir zaman mümkün değil. Dolayısıyla beklenti çok yükseldi. Olumlu katkısı ise en azından vahim hataları engellemesi. Bu hakem işinden mümkün olduğu kadar çıkmak lazım. Geçmişi konuşmak yerine, hakem konuşmanın mümkün olduğunca dışına çıkmalıyız.

“GRİ POZİSYONLAR HER ZAMAN OLACAK”

(A.Ç) : “Hatalar öncesinde çok vardı. VAR sayesinde biraz azaldı” mı demek istiyorsunuz?

(E.H): Biraz azaldı ama beklenti öyle yüksekti ki… VAR geldikten sonra bir daha hiç hakem hatası olmayacak gibi algılandı. Oysa hata insanın bulunduğu her yerde olmaya devam edecek. Sonuçta, o pozisyonu yorumlayacak merci bir insan. Ayrıca bir pozisyon griyse size göre hatalıdır, ötekine göre değildir. Öyleyse hata ne, hata olduğuna kim karar verecek? Dolayısıyla, gri pozisyonlarda verilen kararları hatalı olarak kabul etmiyorum. Fakat az önce söylediğim gibi, Vitor Hugo’nun hareketi bize göresi, size göresi olmayan, mutlak bir kırmızı kart gerektiriyordu. Fakat verilmedi ve vahim bir hata yapıldı. Ama öyle pozisyonlar var ki… X takımın taraftarına göre penaltı, Y takımın taraftarına göre değil. Bu tür gri pozisyonlar futbolun içinde her zaman olacak. VAR “Buna penaltı veremezsin” denebilecek kadar net pozisyonlardaki yanlış kararı engelleyebilse kâfi.

“VAR’A ÇOK ANLAM ATFEDİLDİ”

(A.Ç): Eklemek istediğiniz başka bir nokta var mı?

(E.H): Taraftardan tarafsız davranmasını, tarafsız gözle bakmasını beklememek lazım. Adı üstünde taraftar. Taraf olma girdabının içine girdiği için işin içinden bir türlü çıkamıyor. Taraftar tarafsız olamaz, zaten olmamalı. Bir de taraftar karar verici değil ki… Karar vericiler tarafsız bakmalı. Bürokratların, eski hakemlerin, yorumcuların tarafsız gözle değerlendirmesini sağlamak lazım.

Bence VAR’a çok anlam atfedildi. Oluşan beklentileri bu nedenle karşılayamamış olabilir. Ben VAR’ın faydalı olduğunu, futbolu henüz bitirmediğini düşünüyorum. Şu ana kadar kötü gitmiyor. “Yeterli mi?” diye sorarsanız, değil. Ama bu yetersizlik, hakemlerimizin yetersizliğinden, ülke futbol kamuoyunun ve konjonktürünün sadece birinciyi iyi, ötekilerin tümünü kötü addetmesinden kaynaklanıyor. Esas sorunumuz VAR vs. değil, oyuna bakış açımız. Cem Yılmaz’ın oynadığı “Av Mevsimi” (2010) adlı filmde verilen “Bakış açısını değiştir” mesajını önemsemeliyiz. VAR’ın da bir insan ürünü olduğunu unutmamalıyız. Kusursuzluk diye bir olgu yok. İnsanın ürettiği herhangi bir üründe hata aramamak, hata olmamasını beklemek çok saçma.

NOT: Bu röportaj, Bursa’nın Orhangazi ilçesinin yayın organlarından Tuna Gazete’nin 27 Aralık 2022 Salı tarihli sayısında yayımlanmıştır.

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş