Hayko Bağdat: Annemden başka bana kızan yok

0 Yorum

Melih Gökçek’in, kendisine “Ermeni” dediği için hakaret davası açtığı Gazeteci/ yazar Hayko Bağdat ile sosyal medyanın hâllerini konuştuk…

Yurtdışından yeni geldin. Senin için “Melih Gökçek’ten korktu, yurtdışına kaçtı” diyorlar, doğru mu?

Offf Tunca! Yok, hiçbir şeyden korkmuyorum ben. Korkacak, korkmamı gerektirecek bir şey yapmıyorum çünkü… Herkes gibi, mutlu olacağımız, huzurla yaşayacağımız bir memleket sevdası için uğraşıyorum. Dolayısıyla ben neden kaçayım ki? Bülent Arınç’tan duyduğumuza göre Melih Gökçek’in kaçmasını gerektirecek daha fazla nedeni varmış…

Twitter’daki takipçilerinden bazıları -mesela @aynurkayis- “Türkiye’de yaşanan her önemli gelişmede Hayko yurtdışına gidiyor” serzenişinde bulundu ama…

Bu aralar hayat çok yoğun geçiyor. Yeni kitabım Gollik çıktı mesela. Mayıs’ın başına kadar toplam 8 yurtdışı programım var. Kimseden veya bir şeyden kaçtığım için değil, bu doluluktan dolayı yurtdışına gidiyorum. Gökçek’in dava açtığını da döndüğümde öğrendim zaten. Henüz bana ulaşan bir şey yok, haber sitelerinde gördüm.

Gökçek’e “Ermeni” demişsin, o da bunu hakaret olarak algılamış. Artık birine “Ermeni’sin” diyerek nefretimizi kusacak salahiyeti Başgan’dan aldık mı yani?

Melih Gökçek bunu hep yapıyor. Bunun en pespaye hâli Gezi eylemlerinde yaşandı. Twitter’dan “Bu Gezicileri, arkalarındaki güçleri tanıyın” diye fotoğraflar paylaştı. Bu fotoğraflarda da İstiklal caddesinde Roma askeri kostümleriyle, yoldan geçenlerle fotoğraf çektiren insanlar vardı. Gökçek, o paylaşımıyla “Gezicilerin arkasında Rumlar ve Ermeniler var” dedi. PKK’liler için de “Bunlar Kürt kardeşlerimiz değildir. Aslında Ermeni’dir” falan dedi. En sonunda da Yeşiller Partisi’nin Eşbaşkanı Cem Özdemir’in Ermenistan ziyareti sonrasında “Ey, Cem Özdemir… Söyle bakalım; sen Ermeni kökenli misin” diye tweet attı. Ben de zaten o tweetin üzerine “Başgan, senin için de Ermeni diyolla”, “Vay be. Ankara’yı Ermeni’ye emanet etmişler”, “Bak sana resmen hakaret ediyorum, istersen dava aç” yazdım.

Çok ağır konuşmuşsun ama…

Meramımı anlatabildiysem ne mutlu bana. Sonuçta Gökçek böyle bir adam… Bu kadar vukuatlı birinin, böyle bir ironi karşısında bu duruma düşeceğini bilmiyordum. Dolayısıyla hayırlı olmuş bu davayı açması.

Niye?

‘Nefret suçu, ayrımcılık, ötekileştirme nedir’ gibi konuların tam olarak anlaşılması ve Melih Gökçek ve türevlerinin deşifre olması için önemli bir gelişme bu dava. Mesela ben Gökçek’e “Ermeni” dediğim için ceza alırsam harika olur ve bu durum, ancak rahmetli Aziz Nesin’in romanlarında görülebilecek bir hikayeye dönüşür.

Ne yani… Twitter insanın içini dışına mı çıkarıyor?

Elbette öyle çünkü sürekli kullanılan bir mecra. Kamuoyu önüne çıktığın zaman hazırlanıp, titizlendiğin ve bir takım notlar alarak kameralar karşısına geçtiğin bir ortam yok orada. Evde, pijamalarınla otururken, kalkanlarını indirip yazdığın bir mecra Twitter… Dolayısıyla zekânın ve bilgi düzeyinin ne kadar olduğunu insanların görmesine izin veriyorsun. Böylece herkesin biraz daha fazla iç yüzümüzü görmesine neden oluyor bu durum. Hatta biraz Biri Bizi Gözetliyor Evi gibi…

Evet…

20 yıl önce annelerimiz “Yolda Kadir İnanır’ı gördüm” diye günlerce anlatırdı. Ancak şimdi sosyal medya, ünlü insanlarla herkesin etkileşime geçebildiği bir imkan sağladı. Dolayısıyla burada da iki ihtimal var: Ya rezil ya da vezir olursun. Çünkü sahip olduğun malzeme neyse Twitter’da da onu veriyorsun insanlara.

Gökçek’in rezil olduğunu mu söylüyorsun… 

Valla bence Melih Gökçek iyi ki içki içmiyor… Böylesine bir malzeme, bir de alkolle falan birleşseydi sadece Türkiye değil, dünya fenomeni bile olurdu; o kadarını söyleyeyim sana. Zaten dava açtıktan sonra kendi avukatları hemen Anadolu Ajansı ile paylaşmış bu bilgiyi. ‘Bakın, bütün vatan hainleri benimle uğraşıyor’ demek için iyi bir profilim ben ne de olsa…

Senin gibi pek çok gazeteci ve yazarın kalabalık takipçi listesi var -ki sayende ben de zaman zaman bu takipçilerden faydalanıyorum- ama senin ki kadar sadık ve seven takipçisi olanı görmedik herhalde…

Az önce bahsettiğim ünlü isimlerin çoğunda, yaptıkları mesleklerden ötürü ağır abi ya da abla olma durumları vardı. Haber atlatanlar, Cumhur-başkanı’nın uçağına binenler, Meclis’te bakanlarla görüşmeler falan… Yani bu ciddi işleri yaparken, kamuoyu nezdinde ciddi bir adam olman gerekiyordu. Dolayısıyla biz o jenerasyona ait insanlar değiliz. Biz, Gezi zekasına sahip, Gezi’nin talep ettiği dünyaya yakınız. Bu yüzden sosyal medyada hiçbir zaman ağır abi taklidi yapmak zorunda hissetmedim kendimi, değilim de zaten. Ben Twitter’da paylaşım yaparken, çok yakın beş arkadaşımla sohbet edip, dertleşiyormuşum gibi takılıyorum. 300 bin değil, 30 milyon takipçim de olsa bu samimiyetten vazgeçmem ben. Bu samimiyet de bu linç ortamında plansız davranmamamdan ve hata yapmaktan korkmamamdan kaynaklanıyor.

‘Beni adam yerine koyup dava açmıyorlar’

Gökçek ile ilk defa biri hakkımda dava açmış oldu. Ki, -Eskiden orduya laf edemezdin, şimdi Erdoğan’a etmek yasak- Erdoğan’a yazılarımda çok ağır eleştiriler getirmiş olmama rağmen.  Ya beni adam yerine koyup, dava açmadılar ya da dava edilmeyi hakkedecek kadar kimseye bel altı saldırmadım.

Bazı davalar ya da çatışmalar bu toplumda, aslında o ana denk konuşulmayan ama konuşulması gereken konuların tartışılmasına neden olur. Bugün, Gökçek’in tavrıyla konuştuğumuz şey nefret söylemi, ötekileştirme ve ırkçılık. Sosyal medyada, Ermeniliği küfür sayan Gökçek’le ilgili konuyu bir pas olarak attım ortaya. Bayraktarlığını yapacak değilim fakat sivil toplum örgütleri ya da siyasetçiler elbette bu pası alıp, bu davanın takipçiliğini yapacak ve kamuoyu oluşturacaklardır.

Bugün Ermeni çocukları sokaklarda top oynuyor, askere gidiyor. Beri yandan da bir Belediye Başkanı kalkıp,

‘Ermeni’ diyerek birine hakaret ettiğini sanıyor. Ayıptır kardeşim!

Takipçilerim hakaret edenlere dersini veriyor

Türkiye’de benim profilimdeki insanların hayatları pek fazla bilinmiyor. Nihayetinde 100 yıllık bir resmi ideolojinin şeytanlaştırdığı insanlardan bahsediyoruz.

Kurtuluş ya da Beyoğlu’ndaki insanlar dışında, mesela Konya’daki bir adam için Hayko, elinde süngüyle bekleyen ve Türk geçerse onu vuracak bir adam olarak görülüyordu, sosyal medyadan önce. Farklı yerlerdeki insanların, daha önce hayatıma dair pek fazla bilgisi olduğunu sanmıyorum.

Sosyal medya iyi bir iletişim mecrası. Paylaşımda bulundukça, insanların bana dair kaygılarının azaldığını görüyorum. Eskiden daha çok tehdit ve hakaret vardı. Zaman zaman bu tehditlerden ürkütücü olanları Retweet ediyorum. Hukuki işlem başlatmama gerek kalmıyor çünkü takipçilerim onun dersini çoktan vermiş oluyor zaten.

Bir gün durup dururken biri kalkıp bana küfür etti ve ‘Adam ol birazcık, durup dururken kimseye küfür edilmez’ dedi. Sonra ben bunu takipçilerimle paylaştım. Paylaşmaz olaydım… Benim dağarcığımda olmayan küfürlerle boğdular adamı.

O ülke senin, bu TV kanalı benim gezip duruyorsun. Şöhret başını döndürmüyor mu?

Daha önce de yazılar yazan ya da TV programlarına katılan biriydim. Ne oldu, nasıl oldu bilmiyorum ama her şey biraz hızlı gitti.

Brüksel’e gidip, PKK’ye yakın Mednuçe TV’ye çıkıyorum, ardından Cemaat’in Bugün’ünde program yapıyorum, hükümete yakın Beyaz TV’ye konuk oluyorum ya da CNN Türk’te bir tartışma programına katılıyorum. Burada önemli olan; ‘Şuncuların Hayko’su’ olmamam.

Herhangi bir TV kanalından çıktıktan sonra kimseye hesap vermek zorunda değilim.

Beraber program yaptığımız adamları yayından sonra bakanlar falan arayıp, fırçalıyor. Beni, ‘Başımızı yine belaya sokacaksın’ diyen annemden başka arayan yok.

Program sırasında bir benim yüzümü, bir de Abdülkadir Selvi’nin yüzünü zoomlasınlar. Neyin kavgasını yaparsak yapalım ben haklıyım çünkü ben gerçeğim.

TUNCA ÖĞRETEN 05.04.2015

TARAF

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş