İlerici Kadınlar Derneği Röportajlık’a Konuştu !

0 Yorum

Türkiye’de kadınlara yönelik saldırılar her geçen gün daha da artarak devam ediyor. Kadınların aile içi ya da aile dışı yaşadığı şiddet, toplumda ikinci sınıf vatandaş durumuna düşürülmek istenmesi, kadınları mücadele etmeye zorluyor. Toplumun ilerlemesinde olmazsa olmaz bir öneme sahip olan kadınlar mücadelelerini örgütlenerek veriyorlar. Bugün Türkiye’de birçok kadın örgütü bulunuyor. İlerici Kadınlar Derneği (İKD) de bu mücadeleye yeni bir soluk kazandırmak için kuruluş sürecine girdi. Geçmişte Türkiye’deki ilk sosyalist kadın örgütü olması nedeniyle tarihi önemi olan İKD’nin yeniden kurulacak olması bir takım tepkilere neden oldu. Bir kesim bu haberi büyük bir heyecanla karşılarken bir kesim de isim konusunda tepkilerini ortaya koydu. Biz de Röportajlık ekibi olarak İKD Kurucu Komitesi’nden Nuray Yenil ve Hande Durna ile görüştük. İKD’nin yeniden kuruluş süreci, isim tartışmaları, kadın mücadelesi, feminizme ve kadın örgütlerine bakışları üzerine yaptığımız röportajda İKD’li kadınlar önemli açıklamalarda bulundular.

Röportaj: Ercan Deniz Küçük

twitter.com/ercandenizkucuk

Fotoğraflar: Dilek Sarıgül

Ercan Deniz Küçük (EDK) :  Öncelikle sizleri tanıyalım.

Nuray Yenil (NY) :İsmim Nuray Yenil. İlerici Kadınlar Derneği’nin kuruluşu için çağrı yaptık. Geçtiğimiz şubat ayında İlerici Kadınlar Konferansı hazırlık komitesindeydim aynı zamanda. Türkiye’de kadın mücadelesine, kadın hareketine bir de sınıfsal açıdan yaklaşım göstermek ve mücadeleyi buradan yükseltmek üzere yola çıktık. İlerici Kadınlar Derneği’nin kuruluş aşamasındayız. Bunun çalışmasını yapıyoruz.

Hande Durna (HD) :Geçtiğimiz yıl İlerici Kadınlar Konferası’nı toplayan komite içerisinde ben de yer aldım. 2-3 hafta önce bu çalışmanın İlerici Kadınlar Derneği kurumsallığıyla devam etmesi yönünde bir karar almış olduk. Ve Türkiye’deki tüm ilerici kadınlara İlerici Kadınlar Derneği çatısı altında örgütlenme, sözlerini söyleme çağrısı yaptık. Kuruluş aşamasındayız. O kuruluş çağrısını yapan komite içerisinde yer alıyorum.

NEDEN İLERİCİ KADINLAR DERNEĞİ ?

EDK :  İlerici Kadınlar Derneği geçmişte tarihsel bir geçmişi ve önemi olan bir isim. Siz aynı isimle çağrı yaptınız. Neden İlerici Kadınlar Derneği ismini benimsiyorsunuz?IMG_7687

NY :  Bu ismin bizim açımızdan tarihsel bir anlamı var. İlerici Kadınlar Derneği (İKD) kadın mücadelesi açısından bakıldığında gerçekten kadın sorununa farkındalığı arttıran, çok yaygın bir örgütlülüğe ulaşan ve bunu emek mücadelesiyle buluşturmayı başarmış bir örgütlenme örneği. Biz bu mirasın değerli olduğunu düşünüyoruz.  Bir tarafı bu. O yüzden bu isimle tekrar bir mücadele yürütmek ve örgütlülüğü tekrar yükseltmek gerektiğini düşünüyoruz.  İkinci olarak ilericilik kavramı bugün Türkiye’de çok önemli bir yere sahip. Çok ciddi bir gerici saldırıyla karşı karşıyayız. Ve bu gerici saldırı toplumsal alanda en fazla kadınları vuruyor. Kadının toplumsal kimliğinin zayıflatılması gibi bir sürece giriliyor. İlericilik kavramı bu açıdan bugün için güncel olarak da çok önemli. Bu ikisini birleştirdiğimizde İlerici Kadınlar Derneği’nin kuruluşunun bu açıdan önemli bir yeri olduğunu düşünüyoruz.

EDK :  Bugün sizin kuruluş aşamasında olduğunuz İKD’nin, geçmişteki İKD’nin mirasını devralma, ‘biz İKD geleneğinin devamıyız’ şeklinde iddiaları var mı?

HD :  İKD’nin mirasını sürdürmeyi elbette isteriz. Çünkü çok değerli bir miras. Kaldıki zamanında İKD içerisinde yeralmış, çalışma yürütmüş, kuruculuğunu yapmış çok arkadaşımız, dostumuz, ablamız da bizimle beraber. Bu mirası sürdürmek, bu sorumluluğun altına girmeye çalışmak ciddi bir iş. Sadece isimle yapılabilecek bir iş değil. Çok ciddi bir sorumluluk gerektiriyor. İKD 1970’li yıllarda Türkiye’de çok önemli bir yere oturdu. Türkiye’de sosyalist hareket içerisindeki kadınların sesi olabilme, siyaset içerisinde kadınların sesini yükseltebilme iddiasını gerçekleştirebilen, bir dizi mücadele yürüten ve bu mücadeleyle önemli kazanımlar elde etmiş olan bir dernek. Dolayısıyla bugün Türkiye’nin içerisinde bulunduğu siyasi atmosferde kadınların yaşadığı sıkıntılarla ilgili olarak bugünün Türkiye’sinde bugünün İKD’si olarak çalışmaya devam etmeyi istiyoruz. Benzer başlıklar elbetteki var.  Ogün de sömürü vardı, bugün de var. Diğer taraftan bakıldığında Türkiye’nin siyasi atmosferi açısından farklılaşan yanlar da söz konusu. Bugünün siyasi ihtiyaçlarına, bugün kadının örgütlülüğüne hitap etmek istiyoruz. Dolayısıyla evet İKD olmak zor ve büyük sorumluluk isteyen bir iş. Ama bugün çok önemli bir ihtiyaç olduğu da tartışmasız bir gerçek.

İLERİCİ KADINLAR DERNEĞİ İSMİ ÜZERİNE TARTIŞMALAR

EDK :  İKD ismi belirlendikten, kuruluş aşamasını açıkladıktan sonra tartışmalara neden oldu. İlerici Kadınlar Koordinasyonu’na sizin gibi üye olan bazı kadınlar “İlerici Kadınlar biziz, bizim böyle bir çalışmamız yok” şeklinde bir açıklama yayınladı. Siz de “biz böyle bir karar aldık, İKD’yi kuruyoruz” diyorsunuz. Bu tartışmalar hakkında neler söylersiniz?

NY :  Şubat ayında İlerici Kadınlar Konferansını topladık.  Konferansın toplanmasında bir hazırlık komitesi şekillenmiş oldu. Komite konferansın çağırıcılığını yaptı.  Konferans sonrasında kendisiyle birlikte bu işi yürütecek, ilerici kadınlar mücadelesini koordine edecek, geniş bir Türkiye Koordinasyonu kurulmuş oldu. Türkiye Koordinasyonu mart ayında gerçekleştirdiği son toplantısında İlerici Kadınlar çalışmasının kurumsallaşması ihtiyacı gündeme geldi. Toplantıda da konuşuldu. Orada somut olarak dernekleşme ifade edilmedi, ama bir kurumsallaşma ihtiyacı koordinasyon üyelerinin geneli tarafından kabul edildi. Mart ayında yaptığımız koordinasyon toplantısından ekim ayına kadar olan süreçte İlerici Kadınlar Konferansının toplanmasına ön ayak olan çağrıcı komitenin ve koordinasyonda yer alanların arasında bir dizi tartışmayla birlikte, kimi siyasi başlıklarda ve kadın sorununa bakışta farklılaşma ortaya çıkmış oldu. Sonrasında koordinasyonun tekrar toplanmasına yönelik bir çağrı gerçekleştirildi. Bizim yaptığımız çağrıya katılan arkadaşlarla bu kurumsallaşma ihtiyacının karşılığı olarak dernekleşmeye gitmeye ve İKD’nin tarihsel anlamı itibariyle ve bugünkü ihtiyaçlar düşünüldüğünde en uygun formül olacağına karar vermiş olduk. Dolayısıyla 25 Ekim’de yaptığımız toplantı çağrısına katılmayan, daha önceki tartışma başlıklarından dolayı bizimle çok benzer düşünmeyen arkadaşlar bu toplantıya katılmadılar. Ve oradan çıkan dernekleşme çağrısına olumlu yaklaşmamış oldular. O arkadaşlarımız biraz daha farklı perspektifle İlerici Kadınlar olarak kendi yollarına devam etme kararı almış oldular. Arkadaşların yolu açık olsun. Biz İKD çağrısını herkese yaptık. Kimseyi dışlayarak ya da bazı düşünceleri dışarıda bırakacak bir çağrı değildi bu. Ama dediğim gibi öncesinde yaşanan kimi yaklaşım farklılıklarından dolayı bu çağrımıza olumlu yanıt vermeyen arkadaşların sonrasında böyle bir deklarasyonu oldu.

EDK :  İKD’den önce siz kadınlar olarak şuanda Türkiye’de kadınların en önemli sorunları olarak neleri görüyorsunuz?

HD :  Genel olarak emekçilerin yaşadığı sorunlardan aynı zamanda kadınlar da muzdarip. Ama bunun ötesinde yaşanan çok ciddi sıkıntılar da var. Örneğin kadın katliamları var bugün bu ülkede. Her ay istatistikler yayınlanıyor, bu ay kaç kadın öldürüldü diye. Ve genelde en yakınlarındaki insanlar tarafından öldürülüyorlar. Kadına yönelik şiddet başlığına özellikle değinmek gerektiğini düşünüyorum. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadına yönelik şiddet kadının en önemli sorunlarından bir tanesi. Hergün öldürülüyoruz ya da öldürülmenin de dışında hiçbir zaman aile dışına çıkmayan şiddet olaylarıyla da karşı karşıya kalabiliyor kadınlar ya da kız çocukları.

IMG_8177Bunun dışında kadınların emeğinin uğradığı sömürü var. Kadınlar her zaman daha ucuz işgücü olarak görülüyorlar. Kayıt dışı işlerde çalıştırılıyorlar. Bütün sosyal haklarına sahip olarak çalışılan iş yerlerinde bile eğitimli ya da belli bir formasyona sahip kadınlar açısından bile en erken işten çıkartılma kararı verilen kadınlar oluyor. Ya da aynı işi yapan erkeğe göre daha az bir maaşla çalışmak zorunda kalıyorlar. Bunun yanında çalışan kadının çocuk sahibi olması, doğum izni, kreş hakkı vs gibi başlıklarda da ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Hem yasal olarak çalışan kadına verilen haklar çok yetersiz, öte yandan var olan hakların bile oldukça az uygulandığını görüyoruz. Örneğin çocuk sahibi olduktan sonra işten çıkartılabiliyorlar. İşe alımlarda çocuk sahibi olup olmayacağı sorusuyla karşılaşabiliyorlar. Bunun dışında ciddi bir eğitim sorunu var, gericilik sorunu var. Toplumda kurulmaya çalışılan gerici hegemonyanın belki de en büyük derdi kadınlarla, yaşam tarzlarıyla. Ne giyecekleri, ne renk ruj sürecekleri, etek boyuna kadar ciddi bir baskıyla karşı karşıyalar. Kadın erkek eşitliğine bugün devletin en üst kurumlarında yer alanlar bile inanılmadığını ifade ediyor. Bu anlamda bir eşitlik sorunu da var. Onun dışında bölgemizde ve ülkemizde savaş koşulları yaşanıyor. Bir göç sorunu var. Suriyeli, Iraklı kadınlar için özellikle söz konusu. Bu koşullardan en ağır şekilde etkilenen kadınlar ve çocuklar oluyor. Kadınlar evlerinden yurtlarından göç etmek zorunda kalıyor, çocuklarını kaybediyorlar. Kendileri ağır sağlık sorunlarıyla karşılaşıyorlar. Hatta esir olarak alınan satılan bir cariyeye dönüştürülüyorlar. Ya da öldürülüyorlar.

NY :  Genel olarak toplumda kadına biçilen rolü konuşmak gerekiyor. Kadının gerçekten emek sömürüsünden kaynaklanan sorunları var. İkinci olarak kadının toplumdaki yerine yönelik de çok büyük sıkıntılar var. Kadına aslında evde oturması, çocuk büyütmesi gereken, AKP iktidarıyla birlikte daha da fazla çocuk doğurması gereken bir rol empoze ediliyor. Kadının kendi yaşamına dair karar vermesi, çalışıp çalışmayacağı, çocuğunun geleceğine nasıl yön vereceği vs hepsine müdahale ediliyor. Bunları besleyen çok fazla propaganda yapılıyor. Özellikle AKP iktidarıyla birlikte hat safhaya ulaşmış durumda. Türkiye’de laiklik meselesi bence çok önemli. Laiklik ortadan kaldırılıyor. Laikliğin kadının toplumsal kimliğine, kadına biçilmiş İkinci sınıf vatandaş olma meselesinde ciddi bir yere oturduğunu düşünüyorum. Daha dinsel referanslı şekillenecek bir toplumun içerisinde kadının daha fazla eve mahkum olan, kendi kararlarını veremeyen, erkek egemen kültürün ve toplumsal yaşantının daha fazla ezici yanlarını hissedeceği bir döneme girdiğimizi düşünüyorum. Bizim önümüzdeki süreçte mücadele başlıklarımızda bunun da çok önemli bir yere sahip olacağını düşünüyorum. Burada çünkü kadın yalnızlaşıyor. Kadın yalnızlaştıkça daha güçsüz bir varlık haline dönüşüyor. Bu da bizim önemli mücadele başlıklarımızdan birisini oluşturuyor.

 

İKD’NİN DİĞER KADIN ÖRGÜTLERİNDEN FARKI NE OLACAK?

EDK :  Kadın haklarından bahsetmişken Türkiye’de şuanda kurulu, çalışmalar yapan birçok kadın örgütü var. siz bu kadın örgütlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Başarılı buluyor musunuz?  İKD’nin bunlardan farkı ne olacak? İleride ortak çalışmalar yapabilir misiniz?

NY :  Elbetteki kadın hareketi bizden ibaret değil, kadın meselesine dair çalışma yapan bir dizi kuruluş var. Zaman zaman ortaklaşabildiğimiz zeminlerde elbetteki kadın örgütleriyle yan yana gelmemiz gerekiyor. Bizim farkımız ne? Neden ayrı bir kulvar açmaya çalışıyoruz? Bu kadın hareketlerinin bir kısmının kadın meselesine bakarken tek başına toplumsal cinsiyet eşitsizliği üzerinden yaklaştığını görüyoruz. Bunun anlaşılabilir yanları var. Ama biz toplumsal cinsiyet eşitsizliği denen şeyin bir sonuç olduğunu, bunu besleyen kaynakların ortadan kaldırılması ya da bunu ortaya çıkaran maddi zeminin bir şekilde kadına daha eşitlikçi bir temel sunması gerektiğini düşünüyoruz. Bunlara dayalı adımlar atılmadan, kadına şiddet meselesi ya da toplumsal cinsiyet eşitsizliği meselesi tek başına ele alınamaz. İKD’nin çalışmaları bu temelde ilerleyecek. Diğer kadın kuruluşlarının yaptığı çalışmalar, ortaya koydukları emek değerlidir. Ama biraz bu hattı aşmanın yararlı olduğunu düşünüyoruz.

HD :  Biz kadın olmadan kaynaklı sorunların birbirilerinden bağımsız, yalıtık, sadece ortaya çıkan sonuçlarla mücadele ederek ortadan kaldırılabilecek sorunlar olmadığını düşünüyoruz. Bunların hepsi aslında birbirleriyle ilişkili başlıklar ve sol bir bakışla bu sorunların ele alınması, birbirleriyle ilişkilerin deşifre edilmesi ve var olan somut sorunlara karşı yürütülen mücadele de bu bakış açısının hissedilebilir olması gerekiyor. Bizim zaman zaman bir araya gelebileceğimiz, ortak işler yapabileceğimiz kadın örgütleri de var. Ve yapıyoruz da zaten. Ama bunun ötesinde kadın örgütleri dendiğinde çok geniş bir alandan bahsediyoruz.IMG_7748

Sermaye cephesinde de bir takım kadın örgütleri de var. Bunların bizim anladığımız anlamda bir kadın sorunundan bahsetmediğini çok iyi biliyoruz. Diğer taraftan tüm sorunların birbiriyle ilişkisini görüp hareket edemiyor olmak bazen ortaya zaaflar da çıkartabiliyor. Örneğin özgürlükler başlığı. Kadınların özgürlüğü bayrağını İKD’nin sonuna kadar yükseltmesi gerekiyor. Bu anlamda bir sorun yok. Ama kadınların özgürlüğü kavramı Türkiye’de bir dönem türbanlı kadınların özgürlüğünden ibaret bir gündem olarak ele alındı. Ve sadece kadınların özgürlüğü şablonundan hareket edildiğinde daha feminizan olan örgütler bu başlıkta sağlam bir duruş sergileyemediler. Ama bugün AKP iktidarıyla da beraber çok net olarak gördüğümüz bir şey var. Türbanın özgürlüğünü kadınların özgürlüğü savunusu olarak gündeme getirilen şey bugün kadınların sokakta daha rahat gezemedikleri, yaşam tarzlarına çok daha fazla müdahale edilen, etek boyuna karışılan, kaç çocuk doğuracağına karışılan, kadının ne yaptığı konusunda sürekli talimat vermeye çalışan toplumsal yapının ortaya çıkmasının yolunu açtı aslında. O yüzden daha geniş bir bağlamda, olayın ilericilik-gericilik bağlamında, emek-sermaye bağlamında yaşanılan sorunlarla, emperyalizmin işbirlikçiliği bağlamına oturtularak mücadele edilebileceğini, kazanımlar elde edilebileceğini düşünüyoruz. Bunların kendisiyle baş edebilmenin yolu da aslında buradan geçiyor. Bu sağlam çerçeveyle, bütün sorunların birbiriyle ilişkisini deşifre edilemediği durumlarda o kadar ciddi tuzaklarla dolu ki bir anda özgürlüğü savunduğumuzu düşünürken aslında kendi bindiğimiz dalı kesebiliyoruz. Farklılaşmamızın ben biraz bu noktalarda olduğunu düşünüyorum.

KADIN CİNAYETLERİNİN ÖNLENMESİ

EDK :  Kadın cinayetlerini konuşmak istiyorum. Kadın cinayetlerine somut anlamda sizin çözüm önerileriniz nedir?

NY :  Geçtiğimiz sene İstanbul Sözleşmesi’ne Türkiye imza attı. Aslında o sözleşme maddelerine bakıldığında kadın cinayetlerinin, kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik çok ciddi maddeler var. Bunların uygulanması gerekiyor. Öne çıkan bir takım başlıklar var. Örneğin kadın cinayetlerinde özellikle basına çok yansıyan davalara baktığımızda çok skandal açıklamalar ya da kararlar söz konusu. İyi hal indirimi çok gündeme geliyor. Geçtiğimiz haftalarda basına yansıyan davalarda sanığın saygın tutumu nedeniyle, aşırı tutkuyla aşık olması gibi gerekçelerle cezalarında indirim uygulanması yaşanabiliyor. Bir kere bu iyi hal indiriminin kadın cinayetlerinde kesinlikle ortadan kaldırılması gerekiyor. Bir mahkemenin böyle bir yaklaşımının olmaması gerekiyor. Genel olarak kadının şiddet gördüğü kişi eşiyse barıştırılması ve evine geri gönderilmesi şeklinde karşılık buluyor. Sonrasında kadınlar ya katlediliyor ya da yine şiddete maruz kalıyor. Bunlara dair somut olarak adımların atılması gerekiyor. Ama az önce ifade ettiğimiz başlıklardan bağımsız düşündüğümüzde bu tarz tedbirlerin de bir noktadan sonra gerçekten çözüm olmadığını görüyorsunuz. Çünkü siz topluma sürekli kadının aslında erkekle eşit olmadığı,  İkinci sınıf vatandaş olduğu propagandasına devam ettikçe yasal olarak tedbirleri alsanız dahi kadına bakış bu şekilde şekillendiği için şiddetin zeminini ortadan kaldırmış olmuyorsunuz. Dolayısıyla bütünlükle yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum.

HD :  İşin hukuki boyutu önemli. Türkiye’de İKD olarak İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması, var olan davaların takipçisi olmak gibi bir gündemimiz olacak. Davaların bir bölümü basına yansıyor. Ama bir süre sonra haber değeri taşımadığı için kamuoyu tarafından unutuluyor. Hukuki anlamda da, İstanbul Sözleşmesi’yle zıt kararlar çıkabiliyor. İşin hukuki tarafının takipçisi olmak kritik bir şey. Cinayet, katliam yaşanan olayın ne kadar büyük çapta olduğunu göstermesi açısından önemli. Ama kadına yönelik şiddet sadece ölümle sonuçlandığında insanlar tarafından ilgi çeken bir konu haline geliyor. Hatta onun bile sıradanlaştığını söyleyebiliriz. Şiddet bundan çok daha kapsamlı bir durum. Kadına yönelik tecavüz, taciz, işyerinde mobbing uygulanması da şiddetin bir parçası olarak düşünülebilir. Genel olarak kadınların kocasına ya da başka birisine ekonomik olarak bağımlı olmaları bu alanda ciddi bir şekilde sözünü söyleyememe sorunu yaşadığını da çok iyi biliyoruz. Çünkü kadın sadece şiddet sorunu yaşamıyor. Kocasından boşanmak istese, ekmek bulma, çocuklarına bakabileceği bir ev sorunu var. O yüzden gerçekten de olayın bütün yönleriyle ele alınması, hukuki mücadelenin verilmesi ve takipçisi olunması önemli. Biz burada da kadının örgütlü kimliğinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Örgütlü kadının İKD’de örgütlenen kadınların kendi yaşadıkları bölgelerde, işyerlerinde yaşanan bu tür olayların önüne geçebilecek bir gücü de aynı zamanda yaratmaya başlayacağını düşünüyoruz.

EDK :  Mağdur bir kadın İKD’ye geldi. Ben eşimden şiddet gördüm, ya da işyerimde bana kadın olduğumdan dolayı mobbing uygulanıyor” dedi. Burada İKD bu kadına nasıl yardımcı olabilir?

HD :  Yaşanan sorunun mahiyetine göre yapılabilecek çok fazla şey var. Eşiyle oturup konuşmaktan tutun da, kadının korunmasını sağlayabilecek mekanizmaları devreye sokmaya kadar şeyler yapılabilir. Bireysel çözümler bulmak elbetteki mümkün. Ama bunu farklı bir düzlemde çözmeye çalışmak, o örgütlü kimliği ve kadınların siyasal bir kimlik kazanmasını önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu bakış açısının ardında şöyle bir şey var: kadına yönelik şiddetin çok farklı boyutları ve derecesi var. Erkekle eşit görülmemesinin çok fazla uzanımları var. Burada da sözünü söyleyen, sokağa çıkan örgütlü bir kimliği yansıtan kadının böyle bir muameleyle karşılaşması daha zor oluyor.

IMG_7892NY :  İKD elbetteki bu tarz durumlarda hukuki olarak müdahale edebildiği her noktaya müdahale edecek. İşyerinde mobbinge maruz kalan bir kadının yasal haklarını alması, dava açması gibi konularda destek olacaktır. Bunlar tabiî ki yapılacak. Ama işin öbür kısmı da önemli. Kadınların dayanışması önemli bir başlık. İKD’nin bu dayanışma kültürünü de oluşturması gerekiyor. Örgütlü bir kimliği ve örgütlü bir bakış açısını da gerektiriyor. Somut olarak atabileceğimiz adımlar var. Ama daha genel çerçevede düşündüğümüzde kadına şiddet başlığı çok geniş bir başlık. Kadının ekonomik olarak bir takım şeylerden mahrum bırakılması da bir şiddet çeşididir.  Kadının bu cendereden çıkmasının yolu da örgütlü kimliğe sahip çıkmasıdır. Dayanışmanın geliştirilmesi gerekiyor. İKD’nin bu açıdan da adımlar atması gerekiyor.

 

İKD’NİN FEMİNİZME BAKIŞI

EDK :  İKD’nin geçmişine dönüp bir soru sormak istiyorum. Geçmişte İKD içinde feminizm tartışmaları yaşanmış. Siz bu tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Ve İKD Kurucu Komitesinin feminizme bakışını öğrenebilir miyiz?

NY :  İKD ilk kurulduğunda sosyalist özneler içerisinden ciddi eleştiriler almış. Emek hareketini bölmekle suçlanmış. İKD’nin var olduğu ve mücadele yürüttüğü süreç içerisinde bu açıdan bir feminizm tartışması ben açıkçası okuduğum kaynaklardan çok görmedim. İKD’nin o dönem feminizme çok ciddi eleştirileri var. Zaten kendisini feminist bir örgütlenme olarak tanımlamıyor. Sınıf eksenli kurulmuş bir dernek. Bugüne geldiğimizde de biz İKD’nin mirasçılarıyız diyorsak aslında bu eksende mücadele edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü Türkiye’de ve dünyada feminist hareketin toplumsal cinsiyet eşitsizliği üzerinden hareket eden, bunu öne koyan, öncelikli sorun olarak tarif eden ve sorunu bu şekilde tarif ettiği için erkek egemen kültüre karşı mücadele yürüten bir anlayış söz konusu. Biz İKD olarak 1975’te kurulan İKD’nin yaklaşımını esas alıyoruz. Kadının ikincisınıf vatandaş muamelesi görmesinde öncelikli olarak maddi zemini doğru kurmak gerektiğini düşünüyoruz. Bundan sonra toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dair daha rahat adımlar atılabileceğini düşünüyoruz. Ben bu açıdan feminist hareketin kısıtları olduğunu ve kimi noktalarda aslında duvara çarptığını, bir çıkışsızlığa doğru gittiğini düşünüyorum.

HD :80 sonrası Türkiye’de pek çok tartışma yaşandı. İKD de kapanmıştı. Onun içerisinde ya da yanında yöresinde yer alıp da 70’li yıllardaki sol harekete gelen eleştirilerin bir bağlamındaydı diye biliyorum. Diğer taraftan şöyle bir şey söz konusu. Başka bir soruda verdiğim cevapta da dolduğu gibi bugün Türkiye’de kadın hareketi içerisinde olup gerçekten iyi niyetli bir şekilde kadınların hakları, özgürlüğü için mücadele eden insanlar var. Bunların içerisinde kendisini feminist olarak ifade eden çok kadın var. Ama biz İKD’nin başka bir boşluğa doğması gerektiğini düşünüyoruz. Çok daha geniş bir bağlam içerisinde, kadınların yaşadığı sorunların kökenini ve birbirleriyle ilişkilerini doğru bir şekilde tahlil ederek buna uygun bir şekilde kadınlar alanında siyaset yapan ve örgütlenen bir özne olması gerektiğini düşünüyoruz. Eğer İKD bunu yapmayı başarabilirse bugün feminist hareketleri bir umut olarak gören, kendisini feminist olarak nitelendiren ama gerçekten kadın olmaktan kaynaklanan sorunlardan rahatsızlık duyan ve bir şeyler yapmak isteyen pek çok kadın açısından da kapsayıcı ve kendilerini ifade edebilecekleri bir örgüte dönüşeceğini düşünüyorum açıkçası. Bu boşluk biraz da insanların tam olarak kendilerini ifade edebilecekleri yerler bulamadıkları için belki de feminizm tartışmalarını daha görünür hale getiriyor. Ama kadın mücadelesi bunun çok daha üstünde bir kapsamda yürütülmesi gereken bir mücadele. Bu anlamıyla samimi olarak bir şeyler yapmak isteyen kadınlar açısından da İKD önümüzdeki dönemde adres olacaktır.

EDK :  Feminizmden yola çıkıp şöyle devam etmek istiyorum. LGBTİ mücadelesi de kadın mücadelesinin yanında görünüyor. İKD, LGBTİ mücadelesi hakkında neler düşünüyor? İKD’nin gündeminde var mı LGBTİ mücadelesiyle ilgili çalışmalar yapmak?IMG_7964

HD :  Bu örgütlerin içerisinde de çok farklı bakış açıları söz konusu. Örneğin bunların bir bölümünün kendi mücadelelerinin doğrudan kadın mücadelesinin bir parçasıymış gibi görünmesinden rahatsızlık duyduklarını da biliyoruz.  Ama şöyle bakıyoruz: kadınların yaşadığı sorunların bir bölümü, cinsiyet ayrımcılığı ve bunun üzerinden belirlenen sorunlar. LGBTİ’nin sorunları da bu kapsamda ele alınabilecek bir başlık.  Nasılki biz emek gündeminde emekçilerin ve kadınların mücadele ettiği bir başlıkta diğer emek örgütleriyle bir araya gelebileceksek aynı şekilde cinsiyet temelli bir saldırı, baskı, eşitsizlik başlığında da elbette LGBTİ örgütleriyle de beraber hareket edebilir ve bir şeyler yapabiliriz. Bu kesişim alanları ve somut gündemlerle alakalı bir durum.

TÜRKAN SAYLAN

EDK :  Kadın hakları, kadınların eğitimi denince aklıma gelen isimlerden birisi Türkan Saylan oluyor. Türkan Saylan deyince sizlerin aklına neler geliyor?

NY :  Türkan Saylan benim hocamdı. Benim açımdan ayrı bir anlamı var. Türkiye’de kadının cinsiyeti, cinsel kimliği üzerinden değil ama örnek bir kadın kimliği olarak öne çıkıyor. Açıkçası bugün yetişen genç nesil, genç kadınlar açısından da ciddi bir profil olarak önümüzde duruyor. O dönemde özel olarak kız çocuklarının eğitilmesi konusunda çok takdir edilecek çalışmalar yaptığını düşünüyorum ben.  ÇYDD üzerinden verdikleri burslar olsun, yaptıkları kampanyalar olsun. Ve genel olarak toplumsal açıdan savunduğu değerler, cumhuriyetçi ve laik bir kimliğe sahip çıkması açısından bakıldığında bizim tarihimiz içinde de, bugün ilericilik kavgası veren kadınlar açısından da ben önemli bir isim olduğunu düşünüyorum.

HD :  Nuray’ın söylediği başlıklara katılıyorum. Bizim bir takım sembol isimlerimiz var kadın mücadelesinde. Bu isimler gerçekten önemli. Çünkü kadınlar bugünün Türkiye ve dünya koşullarında bir şeyler yapabilmek, bir adım ileriye çıkabilmek için çok fazla emek harcamak zorunda. Bence Türkan Saylan da bunun örneklerinden bir tanesi. Böyle bir dizi isim sayabiliriz. Türkiye’de örneğin ilerici kadın dediğimizde Behice Boran ismini saymamak olmaz. Suat Dervişlerden başlayarak, işçi kadınların örgütlenmesi anlamında Zehra Kosova’yı anmadan olmaz. Edebiyatta Sevgi Soysal’ı anmadan geçemeyiz. Hepsi aslında ilerici kadın kimdir sorusunun hayatlarının bütününde bu mücadeleye örnek olmalarıyla cevaplarıdır. Dolayısıyla hepsinin ismi bayrağımızda yazılı demek gerekiyor.

İKD NE ZAMAN KURULACAK?

EDK :  İKD’nin kuruluş tarihi belli mi? Belirlediğiniz bir tarih var mı?

NY :  Henüz bir tarih netleştirmedik ama Aralık ayında bir kuruluş toplantısı belki bir panel şeklinde ‘Dünden bugüne ilerici kadınların mücadelesi’ başlığında bir panelle kuruluşumuzu ilan ettiğimiz bir salon toplantısı  gerçekleştirmeyi düşünüyoruz.  Aralık ayı diye söylemiş olayım.

EDK :  Son sözlerinizi, eklemek istediklerinizi de alalım.

NY :  Önümüzdeki süreçte İKD’nin kadın mücadelesi açısından çok ciddi başlıklarda çalışmalar yapacağını, Türkiye’de kadın sorununa bahsettiğimiz eksende daha belirgin farkındalık yaratacak noktaya taşıyacağını düşünüyorum.  Türkiye’de ve bölgede bir savaş gerçeği varsa bundan mağdur olan kadınlar, çocuklar söz konusuysa İKD orada olacak, oradaki kadınlarla dayanışmayı büyütecek. Türkiye’de bir emek sömürüsü söz konusuysa, kadınlar hep çalışma yaşamında sorunlarla karşılaşıyorsa İKD orada olacak. Oradaki emekçi kadınların örgütlenmesi, haklarını alması, hak mücadelesinin yanında olacak. Kadına şiddet ve kadın katliamı söz konusuysa İKD buna karşı en ön saflarda yer alacak. Kadın kimliğinin toplumsal alanda zayıflatılmasına, gerici saldırılara karşı İKD buna karşı ilericiliğin, kadınlar açısından, laikliğin önemli taşıyıcılarından olacak. Böyle bir örgütlenme olacak. Ben bu açıdan bu kimliği sahiplenen, bu başlıklarda mücadele etmek isteyen bütün kadınların İKD çatısı altında bulunabileceğini düşünüyorum. Teşekkür ediyorum.

IMG_7885HD :  Ben en güncel başlık olarak ilericilik-gericilik kavgası varsa bu ülkede bu mücadelede kadın mücadelesinin  çok çok önemli bir yere oturduğunu düşünüyorum. Diğer yandan Türkiye’de emekten yana bir düzen kurulacaksa kadın mücadelesinin orada da çok önemli bir yere oturacağını açıkçası düşünüyorum.  Kadınların mücadelesine sadece kadınların değil bugün bu ülkede emekten yana olan herkesin çok çok fazla ihtiyacı var. Ve mücadele eden kadınların neler yapabileceğini çok uzağa gitmeden haziran günlerinde, sonrasında zeytin ağacına sahip çıkan kadınlarda, çocuğunun okuluna sahip çıkan kadınlarda, Gezi Parkına sahip çıkan kadınlara kadar pek çok alanda gördük. Aslında doğrudan kadın mücadelesiyle ne alakası var diye düşünülen pek çok başlıkta kadınların aslında ortaklaştırıcı ve ileri çekici bir mücadele zemininde buluşabildiklerini gördük. Ben bunun çok değerli olduğunu mutlaka bir süreklilikle devam ettirilmesi ve daha da yükseltilmesi gerektiğini düşünüyorum. O yüzden İKD sadece kadınların sesi olma anlamında değil, Türkiye’de sol bir siyasetin, ilericilik mücadelesinin önemli bayraklarından birisi olacağını düşünüyorum. O yüzden İKD üzerindeki sorumluluk oldukça fazla. Bize kolay gelsin.

 

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş