“Maçta Sakatlandım, MHK Sahip Çıkmadı”

0 Yorum

KAYNAYAN KAZAN: HAKEM CAMİASI

Türkiye Futbol Federasyonu(TFF) ve Merkez Hakem Kurulu(MHK) çok tartışılan iki kurum. Özellikle Yusuf Namoğlu başkanlığındaki MHK, hakem atamaları yüzünden yoğun eleştiri altında. Bu yazı dizimiz için, hakemliği yaptığı açıklama ile bırakan Üst Klasman Yardımcı Hakemi Arkın Akgöl, MHK eski Başkanlarından Ertuğrul Dilek ve Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği eski Genel Başkanı Bülent Demirlek ile görüştük.

Yazı dizimizin çıkış noktası, Üst Klasman Hakemi Abdullah Yılmaz’ın görevlendirildiği maç öncesinde MHK Başkanı Yusuf Namoğlu’nun hakemlik kariyeri açısından tehdit edildiğini kamuoyu ile paylaşarak hakemliği bırakması oldu. Hemen ardından Üst Klasman Yardımcı Hakemi Arkın Akgöl hakemliği bıraktığını açıkladı. İki hoca ile de görüşme talep ettik. Akgöl randevuyu verirken, Yılmaz önce röportajı kabul edip, ardından “hukuki süreci” bahane ederek teklifimizi red etti. Olayın MHK ve Hakem Derneği boyutu ile ilgili de, MHK ve Hakem Derneği eski başkanlarından görüş aldık. Konuyu ile ilgili görüşlerini almak için, MHK Başkanı Yusuf Namoğlu ve Hakem Derneği Başkanı Abdurrahman Arıcı ile de görüşmek istedik. Namoğlu ısrarlı aramalarımıza cevap vermezken, Arıcı söz verdiği halde demeç vermemek için aramalarımıza cevap vermedi.

Kaynayan Kazan : Hakem Camiası isimli röportaj dizimiz bugün başlıyor. Bu dizi boyunca MHK ve Hakem Derneği’nin hakemlere ve olaylara bakış açısını, tarafsız olarak ortaya koyduk. Keyifli okumalar dileriz.

Üst Klasman Yardımcı Hakemi Arkın Akgöl Aralık 2016 tarihinde oynanan Galatasaray- Tuzlaspor Ziraat Türkiye Kupası maçında aşil tendonu’nun kopması sonucunda sakatlandı. Sakatlığının tedavi sürecinde hem maddi hem de manevi olarak yalnız bırakıldığını belirten Akgöl, hakemlik yapabilecek şartları kazanmasına rağmen faal hakemlik hayatına noktayı koydu. Arkın Hoca bu süreci, Roportajlik.com okuyucuları için anlattı.

Röportaj: Uğur TEMEL

Fotoğraf: Enis DERDİMENTOĞLU

Uğur Temel (UT): Nedir sizi hakemliği bırakmaya iten sebep?

Arkın Akgöl (AA): Konuya şöyle bir açıklık getireyim, hakemlik yapmak için hem atletik testleri geçmek gerekiyor hem de müsabakalarda görev almak için ciddi bir efor sarf etmek gerekiyor. Benim sakatlığımın(aşil tendon kopması) getirdiği zorlu iyileşme sürecinden sonra hem Merkez Hakem Kurulu’nun MHK) benim sakatlığıma bakışı hem de az önce bahsettiğim atletik testleri geçmek, müsabakalarda görev almak için sarf edilecek efor konusunda ciddi bir fiziksel uğraş vermem gerekiyordu. Ben bu uğraşı verdim. Atletik testi geçtim, 7 müsabakada görev aldım. Bu bahsettiğim 7 müsabaka, sakatlığımdan sonra aldığım müsabakalar. 2016 yılının aralık ayında sakatlandım 2017’nin Ekim ayında görev almaya başladım. Sözünü ettiğim FIFA Yardımcı Hakemler Atletik Testi’nde 10 metrelik Coda testi var(Koşarken yön değiştirmeyi ölçen kıvraklık testi) daha sonra 4.70 saniye sınır ile 5 kere 30 metre koşuyoruz 40 tane 75 metre koşunun bir tanesi 15 saniyede 20 saniye aktif dinlenme sonrası ikinciye başlıyorsunuz. Bu test bizim gibi üst seviye hakemler için senede iki kere yapılıyor. Birincisi ağustos aylarında yapılıyor, sezon başlarken; diğeri ise devre arası seminerlerinde, Ocak ayında olmak üzere iki kere yapıyoruz. Bu testleri geçerseniz iki test arasında görev yapmaya hak kazanıyorsunuz. Ben sakatlığın hemen sonrası dilekçe de verdim “Sağlığım yerindedir hakemlik yapmak istiyorum.” diye. Fakat bulunduğum noktadan geriye baktığımda önümdeki günleri de düşündüğümde 45 yaşındayım ben, önümde uzun soluklu bir hakemlik süreci kalmadı. Yaş sınırı nedeniyle de… Bu fiziki çalışmaların sağlığımı ciddi anlamda yoracağını ve riske atacağını düşündüm. Esas hakemliği bırakma kararımda da bu geliyor. Testleri hala yapabiliyorum; fakat bunun için artık daha çok efor sarf ediyorum. Ben bu performansı sarf ettim ki MHK bana ilk yarıda 7 maçta görev verdi. Tabii ki bu riskin yanında gittiğiniz maçta da risk almış oluyorsunuz. Sonuçta Federasyon size güvenip maç emanet ediyor. Bu kararı verme nedenlerim kamuoyu ile paylaştığım açıklamam da mevcut…

UT: Peki gelelim sigorta sürecine. Üst klasmanda bulunan bütün hakemler sigortalı. Sonuç itibari ile siz görevinizi ifa ederken, Galatasaray-Tuzlaspor Ziraat Türkiye Kupası maçında sakatlandınız. Görevliyken sakatlandığınız için bütün bu hakkınızdan yararlanmanız gerekiyor öyle değil mi? İmza atarken bunu size ilettiler mi?

AA: Sigortamızın neleri kapsadığını bilmiyoruz ki. Biz herhangi bir imza da atmıyoruz. Federasyon bizim adımıza bir sigorta yapıyor fakat bu sigorta poliçeleri hakemlere gönderilmiyor. En azından bana öyle bir belge gönderilmedi. Ben sigorta poliçemin neler kapsayıp neler kapsamadığını bilmiyorum. Sigorta firmasının dahi hangisi olduğunu hesabıma yatan parayı yatıran şirketten öğrendim. Eminim bir prosedür vardır mutlaka da bundan kimin haberi var? Poliçe neleri kapsıyor?

Ben bu konulardan açıkçası hakem işlerinin de haberi olmadığını düşünüyorum.

UT: Bu büyük bir iddia. Sorunlu bir anlaşma mı acaba anlaşmanız?

AA: Sorunlu demeyelim ancak eksik diyebiliriz. 10 bin liralık bir limitimiz var sigorta kapsamı dahilinde. Bana en üst limit olan bu miktar ödendi. Burada esas konu benim ameliyatım ve sonraki sürecim, fizik tedavim 23 bin TL tuttu. Ben 13 bin liramı Federasyon’dan tahsil edemedim.

UT: Siz bu tedavi sürecini Federasyon’un göndermiş olduğu doktora gittiniz Hocam doğru mudur?

AA: Hakem işleri, Fulya’da bulunan özel bir hastaneden bana randevu aldı ve ben Hakem İşleri’nin aracılığı ile oraya gittim. Kendi kafama göre bir hastaneye gidip bu geri kalan tutarı Federasyon’dan istemedim. Çünkü yaşadığım durumu özel bir durum olarak gördüm. Bu sakatlığı antrenmanda, yürürken, gezerken, yemek yerken değil; Federasyon’un düzenlediği bir müsabakada, Federasyon adına görev yaparken yaşadım. 10 bin lira bana bir para yattı tedavim için, doğru; fakat bu durumda başka bir problem akla geliyor. Siz, Cüneyt Çakır’ları, Hüseyin Göçek’leri, Halis Özkahya’ları 10 bin TL’ye sigortalıyorsunuz.

UT: Tedavi sonrası süreci dinleyelim sizden 23 bin TL gibi bir ödeme gerekti. Sonra süreç nasıl gelişti?

AA: Sağ olsun hastane elinden geleni yaptı. Ama siz şunu bekliyorsunuz; bir müsabaka da sakatlanmışsınız, aşil tendon kopması gibi ciddi bir sakatlık var ortada. Bir ilgi bekliyorsunuz. Birisi ilgilensin bu konuyla. Bu kişi MHK Başkanı olmak zorunda değil. Hakem İşleri’nden biri ilgilensin. İlgilenmeyi bırakın arayan bile olmadı. Bu sefer ben bir yetkili aramaya başladım. Yani bu masraf ne olacak? Herhangi bir yetkiliye ulaşamadık. Yetkiliye ulaşamayınca konu havada kaldı, biz bir-iki telefon bekledik. Sonunda olmadı.

UT: Peki siz hastaneden nasıl çıktınız?

AA: Biz hastaneden senet imzalayarak çıktık. Benim cebimde kredi kartı vardı ben o parayı ödeyebilirdim. Ama yine söylüyorum, Ben Türkiye Futbol Federasyon’un bir müsabakasında görev alırken sakatlandım. Neden o parayı ben ödemek zorunda kalıyorum?

UT: Ne kadarlık bir senede imza attınız?

AA: Yaklaşık 17 bin liralık bir senede imza attım. 6 bin TL dolayında bir parayı da gerekli gereçler ve fizik tedavi için ödedik. Benim hastaneden çıkmam için o gün 17 bin TL’yi ödemem gerekiyordu. Şimdi

birinci konu; ben bu parayı neden ödeyeyim? İkinci konu; bu parayı ödeme gücüm de olmayabilir o anda. Herkesin cebinde 15 bin TL’lik kredi kartı olacak diye bir kaide yok. Hastane muhasebesi ile biz; “Nasıl yapalım şimdi?” diye düşünürken bizim şimdi Federasyon’a güvenimiz sonsuz. O zaman ben muhasebeye, “Sizi rahatlatmak için bir senet düzenleyelim, ben imza atayım, Federasyon ile durumu çözdükten sonra size bir ödeme yapılsın.” dedim gayet iyi niyetli olarak. E Tabii ki biz bu senedi imzaladık. Beni eve götürmek için yanımda bir hakem arkadaşım vardı, o da senede kefil oldu. Sonuç olarak biz bu parayı Federasyon’dan para alamadan ödedik. Ameliyat sonrası hakem işleri ile iletişime geçtim. 18 yıllık hakem 35 yıllık sporsever sporla uğraşan birisiniz, “Tekrar hakemliğe dönebilecek miyim, koşabilecek miyim?” diye düşünürken, Hakem İşleri’nden bir destek bekliyorsunuz. Sakatlıktan döndükten sonra devre arası semineri olacaktı. Hakem İşleri bana sadece, “Hocam seminere gelmeyecekseniz seminer için size ayırdığımız otel rezervasyonunuzu, uçak biletinizi iptal edelim.” Açıklamamda da yazdım; aşil tendonunuz koptuysa zorunlu haller dışında yataktan kalkmamanız gerekiyor. Yani neyin oteli, neyin uçağı? Ben neyin peşinde olduklarını anlayamadım. O süreç öyle geçti. Prosedür gereği dilekçe verdik ve hakemliğiniz bu gibi durumlarda askıya alınıyor. Bana sorarsanız bu da yanlış bir işlem. Askerlik gibi ya da başka bir iş ile ilgili sorunu bilmem fakat sağlık sorunları için hakemlik askıya alınmamalı; çünkü bu durum da hakemleri yıpratıyor. Askıya aldırıyorsunuz, iyileşiyorsunuz, sonra MHK sizi ufak bir seminere alıyor ve bir atletik test yapıyor. Geçemediğiniz takdirde alt klasmana düşme durumunuz var. Bu hakem de zaten bu iş uğruna bir sakatlık yaşamış geriliyor. Sanıyorum FIFA’da böyle bir durum yok. Sakatlık durumunda tüm haklarınız donduruluyor, döndüğünüzde bir rapor veriyor ve kaldığınız yerden devam ediyorsunuz yanlış bilmiyorsam. Birkaç arkadaşımla bu konuda bu şekilde konuşmuştuk.

UT: Bu süreç içerisinde MHK Başkanı, Hakem İşleri Müdürü ya da çalışanları gibi yetkililer tarafından arandınız mı? Durumunuz soruldu mu?

AA: Öyle bir durum yaşamadığım gibi Hakem İşleri’nin kapısında ben MHK Başkan’ı Yusuf Namoğlu ile karşılaştım, ameliyattan önce bir belge için oraya gittiğimde. Hatta eşimde yanımdaydı, o da şahittir bu olaya. Kapıda Başkan bana ”Ayağına ne oldu?” diye sordu. Sakatlıktan 5 gün sonra oluyor bu olay. Ayağına ne oldu? Sorusu “Ayağına ne olduğunu bilmiyorum.” demek. “Ayağın nasıl oldu?” sorusu gibi bir soru değil ki. Kimse yanlış anlamasın biz liseye giden bir çocuk değiliz, 45 yaşında adamız. Bu tip şeylerden alınacak değiliz. Neyin ne amaçla söylendiğini tahmin edebiliyoruz. Benim düşünceme göre Başkan’ın beni tanımadığı açıktı orada. Kendisi aksini iddia edebilir. Hakem olduğumu tahmin edebilir ama benim Arkın Akgöl olduğumu bilmiyordu. Ben bu soruyu bana sormamasını isterdim. Bu soruyu sorması 5 gün önce Arena gibi bir statta ve Galatasaray maçına verdiğiniz hakemin ya sakatlandığından haberiniz yok ya Arkın Akgöl olduğunuzdan haberiniz yok ya hakeminizi tanımıyorsunuz. Bu tür sorular çoğaltılabilir.

UT: Açıklamanızda TFF Başkanı Yıldırım Demirören’in haberi olmadığını söylüyorsunuz. Peki Hakem İşleri yetkilileri ya da MHK’nın Demirören’in haberi olmadan nasıl böyle bir prosedürü uygulayabilir?

AA: Bizde bir hiyerarşi işliyor. Yani biz kendimiz TFF’ye başvuramıyoruz. Ben 10 bin liralık kısım ödendikten sonra tedavimin 13 bin liralık kalan kısmının ödenmesi için belgelerimi düzenledim ve TFF yönetim kuruluna sunulması için MHK’ya dilekçe ile ilettim. “Ben bu belgeleri TFF Yönetimine iletmeniz için size sunuyorum.” diyerek. Benim o dilekçem ve belgelerim bana 17 Nisan 2017 günü bana geri yollandı. Ben sonra ve Hakem İşleri’nden Alper Demirel ile görüştüm. Demirel, Yusuf Namoğlu’nun bu belgeleri TFF Yönetimine sunamayacağı için geri gönderdiğini söyledi ve herhangi bir sebep sunulmadı.

UT: Peki sizin daha sonra tekrar TFF’ye başvurma gibi bir girişiminiz oldu mu?

AA: Yok hayır, ben tekrar başvurmadım. Zaten benim aklımda düşünceler vardı. “Nasıl yaparım?” diye düşündüğüm sırada hakemliğe dönüş oldu. Sonra bu süreç gerçekleşti. Açıkçası ben tek başıma TFF Yönetimi’ne başvurmadım. Şöyle bir konu var; bizim hakemlik camiası kapalı bir camia. Hakem olmayan kişilerin bu anlattıklarımı belki bazı zamanlarda anlaması zor olabilir. Ama hakem olduğunuz zaman müesseseye olan saygınızdan bazı konularda bazı şeylerde geri adım atıyorsunuz. Tabii müsabakaya çıkmak istiyorsunuz, hakemlik yapmak istiyorsunuz, bu da bazı kaygılar doğuruyor hakemler üzerinde. “Bu adımı atarsam hakemlik hayatım nasıl etkilenir?” diye düşünüyorsunuz.

UT: Siz hakkınızı talep ederken bir daha maç alamama kaygısı mı yaşıyorsunuz?*

AA: Alamayabilirsin, ala da bilirsin ama yine de hakkını aramalısınız. Benim durduğum yer çok farklı şu anda. Hakemliği bırakmadan önce de farklıydı. Benim şu başıma gelen şey 35 yaşında birinin başına gelse ne olurdu? Bir test etmek, masaya sermek lazım.

UT: MHK ile TFF ile aranızda bağlantı olması gereken bir dernek var: Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği. Dernek yetkilileri sizi aradı mı?

AA: Genel Merkezden beni arayan olmadı. Sağ olsun çok hakem arkadaşım aradı. O dönem İstanbul Şube Başkanı olan Alparslan Dedeş aradı. Hem de yakın arkadaşımdır. Geldi ziyarete, ilgilendi. Çok kez de beni aradı sordu. Dernekten benim bir talebim olmadığı gibi dernek de “Ne yaptın para işlerini,

tahsis edildi mi?” dedi mi? Gerçi bilmiyorum onların bu işlerden haberi var mı? Dernek konusu ayrı bir dünya. Benim yazımda da var dernek çok kısa geçtim ama demişim ki bir paragrafta derneğe ayırmak gerekir. Biliyorsunuz seçim dönemi paylaşılamayan bir dernek var ama hakemlere bir şey olduğu zaman ben derneğin bana bir faydasını görmedim.

UT: Hakemliği bırakmaya karar verdiniz. Peki bunun doğru yolu basın açıklaması mıydı?

AA: Ben basın açıklaması ile hakemliği bırakmadım. 1 Şubat’ta dilekçemi MHK’ya gönderdim. 15 gün süre tanıdım kendime, bir yetkili beni arar diye, ama kimse aramadı. Daha sonra kamuoyu ile paylaştım. Nitekim 21 Şubatta Fanatik Gazetesi’nde çıktı. Ben bu yazıları Başkanlığa, Cumhurbaşkanlığına, Spor Bakanlığına da gönderdim. Şunu bekleyerek göndermedim: 5894 sayılı kanuna yasaya tabii Federasyon. Özerk olduğu FIFA ve UEFA’ya bağlı olduğu için devlet bir şey yapamıyor. Bunun ben bilincindeyim.

Olaylarda kapanıyor gidiyor. Arkın Akgöl sakatlandı, 13 bin lira tedavi masrafı ödenmedi ve hakemliği bıraktı. Beni 3 gün sonra BİMER’den aradılar, spor birimi olabilir ve bu belirli bir yasa çerçevesinde kendisi benim adıma Federasyon’a yolluyor. Ben de bu yazıdan haberdar olduğumu belirterek Gereğinin yapılmasını istiyorum.” diye belirttim.

UT: 21 Şubat sizin hakemliği bıraktığınız tarihten bu yana sizi bir yetkili aradı mı?

AA: Hayır aramadı. Ben beklemiyordum tabii ki bunu. Hayat devam ediyor.

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş