Mehmet Ali Çelebi, Hürriyet’e Konuştu

0 Yorum

Eskimiş bütün siyasi anlayışlar yenilenmeli
Mehmet Ali Çelebi, birliğinde gözaltına alındığında tarih, Eylül 2008’di. Geleceğin generalleri arasında gösteriliyordu. Ancak o, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan ilk muvazzaf subay oldu. ‘Sehven’ olayıyla tanınan Teğmen Çelebi’nin 16.5 yıl hapis cezasına çarptırıldığı dosya Yargıtay’da bekleyedursun, o TSK’dan emekli oldu ve siyasete girme kararı aldı.

Eskiden halinizi hatırınızı soranlara “Kılıç gibiyim” diyordunuz. Artık asker değilsiniz, verdiğiniz yanıt ne oluyor?

Siyasete atılmakla birlikte, artık zulmedilen insan konumundan zulmedilen, acı çeken halkı temsil etme noktasına doğru ilerlemek amacındayım. O yüzden artık benim değil de halkın nasıl olduğu daha önemli.

Üniformanızı teslim ederken ne hissettiniz?

Kolay olmadı. 13 yaşında asker ocağına girdim. Üniformayı ilk giydiğimde geçmişin unutulmaz zaferleri, geleceğin umutları körpe bedenimde can bulmuştu. Hasdal zindanlarında Mustafa Kemal’in askeri olmanın sadece bir üniforma değil aynı zamanda bir ruh meselesi olduğunu anladım. Ödenen bedelleri, halkın desteğini gördükçe onlar için çalışmanın, direndiğimiz değerler için çaba göstermenin başka yolları olduğunu fark ettim: Genç bir yurttaş olarak siyasete girmek gibi.

Sizinle ilgili şöyle bir başlık atıldı: “Savaş helikopteri verilmedi, milletvekili oluyor.” Her şey bu kadar basit mi gelişti?

Hayır, TSK’nın kasten beni uçurmaması gibi bir durum söz konusu olmadı. İkinci tahliye sonrası atandığım birlik nedeniyle aktif uçuş yapmadım. TSK’da davanız devam ettiği sürece aynı rütbede kalıyorsunuz. Sıra arkadaşlarım yükselirken benim bu konumda kalmam, ideallerime tersti. İçerideki tüm kumpas mağdurları çıkana kadar mücadeleyi devam ettireceğim. Bu da elbette muvazzaf bir subay olduğum için TSK açısından sorun yaratıyordu. Elimi taşın altına daha çok koyabilmek adına ayrılma ve siyasete girme kararı aldım.

Milletvekili adaylığı teklifinin Kılıçdaroğlu’ndan geldiği yazılmıştı.

Hayır, bu kararı halkın yoğun talebi doğrultusunda kendi başıma aldım.

Eylül ayında bir araya geldiğimizde “Tutuklandıktan sonra vebalı gibi davrananlar oldu. Tek bir paşa çıkıp aileme ‘Geçmiş olsun’ demedi” demiştiniz. TSK’dan ayrılmanızda bu muamelenin payı var mı?

Elbette var. Bedel ödeyenlerin yalnızlığı, kumpaslara zamanında uyanılamaması ve tepki verilememesi hayli yaralayıcı oldu. İçeri atılan subaylar olarak yalnızdık ama davamızda haklıydık, kumpasa uğramıştık ve ettiğimiz subay yeminine sadık kalarak cumhuriyet değerlerini canla başla savunduk.

İlk tutuklanmanızın üzerinden altı yıl geçti. Bugün Ergenekon sözünü duyduğunuzda aklınızdan geçen ilk kelime ne oluyor?

‘Kumpas.’ 2008’de Ankara’da bir muhabirin “Ergenekon Terör Örgütü’yle bağlantılı olduğunuz iddia ediliyor” sorusuna verdiğim yanıt “Hayır, Mustafa Kemal’le bağlantım var” olmuştu. Kumpas, davaların tümünün
özetidir.

CHP’den aday adayı oldunuz. Partideki hangi boşluğu doldurmaya çalışacaksınız?

CHP, şimdilerde özgürleştirici ve eşitleştirici demokrasi anlayışını hayata geçirmeyi tasarlıyor. Bu mücadeleye elimden geldiğince destek vereceğim. Gençlik siyaseti yönünde ilerlemek istiyorum. Bu, sadece gençlerin siyasete katılması değil, eskimiş tüm siyasi anlayışların yenilenmesi ve gençleşmesi anlamına geliyor. Örneğin Gezi, hayli önemli bir deneyimdi. Bize yeni bir siyasi ufuk çizdi: Çevreci, özgürlükçü, barışçı, birlikte karar almacı
ve birlikte yaşamacı.

ÇARŞI CANDIR

Futbol lisansınız var, koyu Beşiktaşlısınız. Size Çarşı desem?

“Candır, canımızdır” derim.

Hasdal’da 2.5 yıl boyunca 500 kitap okuduğunuzu duymuştum. Sizin için en önemli kitap?

Çoğunlukla tarih kitapları. Ama felsefe kitapları da beni çok geliştirdi, ufkumu açtı. Özellikle Nietzsche’nin, Spinoza’nın ve Descartes’ın kitapları… Son dönem filozoflarından da Alain Badiou, Slavoj Zizek ve Jean-Luc Nancy’yi takip ediyorum.

O PKK’LI BANA KİTAP İMZALATTI

Hasdal’da size “Komutan sizinki siyasi dava” diyen PKK’lıyı yeniden gördünüz mü?

İnsanları o konumlara nelerin getirdiğini düşünmeden hareket ettiğim zamanlar oldu. Cezaevinde yakın bildiklerim benden uzak dururken PKK’lı dediğimiz kişi gerçeği ifade ediverdi ve sonra kitap fuarında bana kitap imzalattı. İmzadan sonra bana kendini tanıttı, şaşırdım. Beni uzaktan bir süre daha izledi ve gitti. Şimdilerde ne yapıyor, bilemiyorum. Ama şunu biliyorum: Eline kan bulaşmamış, insan öldürmemiş herkesi kazanmak önemli. Duygudaşlıklar ve yürek zincirleri inşa etmek kıymetli.

O BENİM MUCİZEM

Mehmet Çelebi’nin eşi Kezban Merey Çelebi, Silivri’de başlayan aşklarını şu sözlerle anlatıyor: Aşkın başlaması bana göre doğduğum anda başlayan bir şey… Kendimi bildim bileli (tanımazken bile) sevdiğim ama Silivri duruşma salonunda tanışmamızla somut bir hale geçen bir sevgi bu… 16,5 yıl gibi niceliksel yaklaşım sonsuzluğa yayılmış bir aşk için öyle manasız ki! Ben Mehmet Ali ile zaten birdim, aramızda olan duvarlar ise sadece bedenlerimizi ayrı tutabilirdi. Hasdal Cezaevi görüş salonunda gelen beklenmedik evlilik teklifi ömrümce unutamayacağım anlardan biriydi. O benim mucizem.

İpek İZCİ / Fotoğraflar: Rıza ÖZEL 24 Şubat 2015

 

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş