Türkünün En Çok Yakıştığı İsim Ali Kınık

0 Yorum

Dinleyenlerin vazgeçemediği bir ses sanatçısı Ali Kınık. Şarkıları içimize işlemeyi iyi başarıyor. Türkünün en çok yakıştığı isimlerden. Onu dinlerken başka yerlere gidebiliyor, eski anılarınıza kolaylıkla ulaşabiliyorsunuz. Dinleyenler iyi bilir…

Çok güçlü bir hayran kitlesi var, bizde onlar için bu röportajı gerçekleştirmek istedik. Röportaj teklifimiz sıcak karşılandı ve çok samimi cevaplar aldık.

Ali Bey gerçekten çok mütevazi. Sorduğum bir soruda lütfen mütevazi olmayın desem de o yine de mütevaziliği elden bırakmadı. Çok keyifli bir röportaj oldu, gelin hep beraber okuyalım…

Şarkı Söylemeye Nasıl Başladınız?
Klasik olacak ama küçükken şarkı söyleme başladım. 5 yaşımda saz çalıyordum. Şarkı söylemeye başlamamın başlangıcı budur. Saz çalmak çocukluktan gelen bir durum benim için. Profesyonel olarak ilk albüm çalışmam 1996 yılında oldu.
 Peki, aileniz sizi nasıl destekledi?
Ailemde benden başka müzisyen yoktu. Ama manevi olarak desteklediler.
Kimden Etkilenerek Şarkı Söylemeye Başladınız
İnanarak söylüyorum Türk kültürü güçlü bir kültür.Müziğin her türünü dinlerdim. Türk halk müziği, Türk sanat müziği başta olmak üzere her türlü müziği hala da takip etmeye çalışıyorum. Çocukluktan ilk gençlik yıllarıma geçtiğim zaman yorumcu olarak çok beğendiğim sanatçılar vardır, müziğini çok beğendiğim sanatçılar vardır, onun için farklı farklı şeyler söyleyebilirim ama bir sıralama yapmak zor. Örnek olarak şunu söyleyebilirim, o dönemler Müslüm Gürses’in çok iyi bir yorumcu olduğunu düşünürdüm hala da öyle düşünüyorum. Türk halk müziğinin Aşık Veysel’i gibi şairler vardır. Bunları takip ederdim. Çok fazla böyle sayamayacağım sanatçı var.

Türk edebiyatı okumanın sanatınıza katkısı nasıl oldu?

Türk edebiyatı okumanın birçok katkısı oldu. Birinci katkısı şiirdir, ikincisi çocukluğumdan beri kitap okurdum kitap bu anlamda katkıları oldu. Okumanın da Edebiyata ayrıca yönlendiren bir tarafı vardır çünkü yazdığınız şeyleri sadece duygularınızla yazmaya çalışırsanız tekrara düşer . Kelime sınırlarınız belli olduğu için belli kalıpların dışına çıkma imkânınız olmaz. Ama Edebiyat okumanın bana bu avantajları oldu. Üretmeyi kaynak olarak düşünürsek, kendinizi beslemezseniz, bir süre sonra özgünlük bitecektir. Bu sebeple yazdığınız şeyi bir üst seviyeye çıkarma şansınız oluyor.

Bu şarkı gerçek bir Ayşe’ye yazdım.

Ali Ayşeyi Seviyor şarkısının bu kadar etkileşimli olacağını tahmin etmiş miydiniz ve bunun hikâyesi nedir?
Hikâyesi için çok farklı yorumlar yapılıyor, burada bir sembol mü var, başka şeyleri mi kastediyorsunuz gibi ama burada bir sembolik anlatım yok. Bu şarkıyı gerçek bir Ayşe’ye yazdım…Hayal mahsulü değildir. Yaşanmış bir aşk şarkısıdır.  Anlatıldığı gibi algılamak lazım.
Bu kadar ilgi göreceğini beklemiyordum. İnsan şarkılarını yazarken, söylerken güzel olduğunu düşünür ama özellikle bu şarkının bu kadar öne çıkacağını açıkçası bende tahmin etmiyordum.

Hissetmediğim bir şeyi yazmıyorum.

İnsanları derinden etkilemeyi nasıl başarıyorsunuz?
Bunu benim söylemem doğru olmaz ama böyle bir şey var ise şunu samimiyetimle söyleyebilirim; bunun bir tekniği vardır, şöyle örneklendireyim bir sanatçı işin tekniğini biliyorsa istediği her şeyi yazabilir. Bunu bazı hesaplar güderekte yazar, bunu teknik olarak iyi bir sanatçı yapabilir.

Allah bir yetenek vermişse eğer bunun emanat olduğunu düşünüyorum, hissetmediğim bir şeyi yazmıyorum. Yazamıyorum değil yazmıyorum. Şöyle bir yol izlemeye çalışıyorum, kendimle dertleşmek için ve kendi hissettiklerim doğrultusunda yazıyorum. İnsanlar işin teknik kısımlarına hakim olmasalar ,adını koyamasalar bile bunu hissederler. Nasıl ki bir insanla karşılaşınca size bakış açısını anlarsınız, adını tam koyamazsınız bile bir hissiyat oluşur ya bu da böyle birşey. Dinleyici de samimiyeti gerçek olanla kurgu olanı ayırdığını düşünüyorum. Böyle birşey varsa hissetiklerimi yazmam diğerlerinden kaçınmaya çalışmamdır.

Şarkılarınızda ki yaşanmışlık oranı nedir? Yazmanız için âşık olmanız mı gerekir?

Hissetmediğim bir şeyi yazmıyorum. Bir nevi bir işaret ile bir yerden başlarım, içime farklı duygular oluşur, yetim bir çocuk görürsünüz, çok farklı bir ruh haline gelirsiniz bu da böyle bir şey. Yazmak için bir sebep oluyor elbette. Somuttan başlayan bir sebebi olması gerekiyor. Belki yazmaya başladıktan sonra sonucu sizin bile tahmin etmediğiniz noktalara geliyor ama bu durumu bir anahtar olarak nitelendirebilirim.

Türkülerinizi bir dinleyen bir daha vazgeçemiyor, sizce nedeni nedir?

Bir insanın samimiyetine inanırsanız o insanı sorgulamadan seversiniz, yani işin duygu tarafı bu. Tekniği de doğru uyguluyor, samimi, içinizden gelenleri de uyguluyorsanız bunu başarıyorsunuz. Bir insan şunu söyleyebilir benim için seviyorum dinliyorum da diyebilir, sevmiyorum dinlemiyorum da diyebilir, ama genellikle benim gördüğüm ortası pek olmaz
Nasıl bize bu kadar tercüman oluyorsunuz gibi cümlelerle karşılaşıyorum kimi zaman, herkesle aynı hayatı yaşıyorum, herkesle aynı şeylere üzülüyorum bunu da bir sanata dönüştürüyorum. İnsanlar burada çok şey buluyorlar. Aynı düşünüldüğünü fark ediyorlar. Bu yüzden içselleştiriyorlar.

İnsanlar farkında olmadan 24 saat duygusal olduğumu zannedebiliyor.
Sizi bugüne kadar hep şarkılarınızla tanıdık, gerçek hayatta nasıl birisiniz?
Gerçek hayatta da çok farklı değilim ama çok küçük bir fark olabilir. Çok değişik bir hayatım yok. Gündelik hayattan bahsedecek olursak, kitap okurum, film seyrederim, saz çalarım, müzik yapmaya çalışırım, bunlarla vakit geçiririm.

Mizah olarak duygusal ağırlıklı şarkılar yazıyorum, ama tabi duygusallık insan hayatının bir parçasıdır. Günlük hayatta üzüldüğüm zaman olur, kızdığım zaman olur, hüzünlendiğim, neşelendiğim zamanlar olur.  Hayata bakış açım elbette duygusallık ama
insanlar farkında olmadan 24 saat duygusal olduğumu zannedebiliyor.

Duygusallık ne derece önemli?

Çok önemli. İnsanı olarak da baksam, dini açıdan da baksam, Türklük açısından da baksam, materyalist bir dünya görüşüne, hayatın tamamen maddileşmesine insanların somut şeylerle algılanmasına, değerlendirilmesine karşıyım. Bizim duygularımız ve aklımız var tek farkımız bu. Bu duygusallık aynı zamanda insanı iyi insan olmaya sevk eden bir etken.

Üzüldüğümde yazarım.

Yazmak için üzülmeniz gerekir mi?
Üzüldüğümde yazarım. Duygulara önem veren biriyim. Yazmanın peşinden koşmam, alın yazımı takip ederim. Oturupta bir şarkı yazayım, güzel olsun diye yazmıyorum. Duygularım beni yönlendirdiği zaman yazıyorum, bu arada buna ilham derler başka bir şeyler derler ama ben duygu yoğunluğu olduğuna inanıyorum. Samimi, içten yazabilmek için duygu yoğunlu olması gerekiyor.

 Başka tarzda şarkı söylemeyi hiç düşündünüz mü?

Zaten başta tarzda şarkılarda söylemeye çalışıyorum, kayıt yapıp söylediğimde oluyor zaman zaman paylaştığımda oluyor. Daha doğrusu tamamını paylaşmadım ama bundan sonra paylaşmayı düşünüyorum. Güzel şarkıları da, başkalarına ait şarkıları da yorumlamayı seviyorum. Albümlerde çok kullanmamış olsam da bundan sonra ki albümlerde deneyeceğim.
 Piyasayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yaptığım müziğin sadece türkü olduğu konusunda insanlar yanılıyor. Türk halk müziği de yapıyorum. Hayata bakış açım şu; şikâyet çok sevdiğim bir üslup değil. Müzisyen olmayanlar bundan şikâyet edebilir. Müzisyen olanlar içinse kendi eksikliğimizden kaynaklanır.
Şöyle bir durum var, popüler kültür medya desteği ile kendini ifade etme imkânına sahip olunuyor. Ben tarzımla ilgili kısımlara şahit olabiliyorum, benim yaptığım müzikle alakası olmayanların, şarkılarımı dinlediğine şahit oldum, çok sayıda böyle kişi ile karşılaştım. Biz kendimizi yeteri kadar ifade etmemiş gibi bir öz eleştiri getirtilirim sadece. İnsanları sıkıp, tekrar düşüp, sürekli aynı şeyleri yaparlarsa insanlar başka şeylere yönelebilirler.

Favori Şarkınız Hangisi?
Benim için farklı bir yeri olan Bildiğin Gibi Değil şarkısı diyebilirim.
 Heyecanla bekleyenler için soralım, yeni bir albüm gelecek mi?
Kasım ayı olarak planlıyoruz ama aksamalar olabilir. İçimize sinmeyen bir durum olursa bu tarih biraz ertelenebilir.

 Yakın zamanda nerelerde konser vereceksiniz?
29 Ekin’de Maraş’ta, 31 Ekim’de Malatya’da, 2 Kasım’da Bolu, 6 Kasım’da Tokat’ta, 8 Kasım’da Aydın’da.
Bu yoğun tempoda kendinize vakit ayırabiliyor musunuz?
Yeterince vakit ayıramasam da kendime vakit ayırmaya çalışıyorum. Bu işlerde ilerleyebilmek için okumak, yazmak ve çalışmak gerektiğini düşündüğüm için ilerleyenler zamanlarda konserleri azaltmayı düşünüyorum.
Konserden önce neler yaparsınız?
Dua ediyorum. Bildiğim bütün duaları okuyorum.

Son olarak, konserlerde hiç aksilik yaşadınız mı?
Bir keresinde sahnede sazım kırıldı. Ezan okunurken sazı sandalyenin üzerine koydum, ara verdik, beklerken sandayenin üzerinden düşüp ortadan ikiye ayrıldı, normalde öyle bir yükseklikten düşüp kırılmaması gerekiyordu. Ama yaşandı.

Hilal İpekçi

TOPUKLUHABER

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş