”Yeni Kuşak Bilgiden Yana Zengin, Deneyimden Yana Fakir”

0 Yorum

İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi, öğrenci ve yaşam koçu, zarif ve naif bir hanımefendi olan Melda Ağaoğlu ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Melda Hoca bize, hem anne hem de eğitimci gözüyle; X-Y-Z kuşaklarını, ebeveyn- çocuk ilişkisinin nasıl olması gerektiğini, üniversite gençliğinin durumunu, “Y kuşağının” toplumsal olaylarda neden ön planda olduğunu anlattı. Koyu Beşiktaşlı hocamızdan, Kara-Kartal’ın son durumu hakkında bilgi almayı da ihmal etmedik tabi. “Beş çayı sohbeti” tadındaki Melda Ağaoğlu röportajımıza buyurun.

Uğur TEMEL (UT): Hocam öğrenci koçluğu nedir? 1

Melda AĞAOĞLU (MA): Öğrenci koçluğu, akademik yaşamda başarı becerilerini arttırmaya yönelik öğrenci ile koç arasında kurulan iş birliğidir. Öncelikle koçluğun amacından bahsetmek istiyorum. Koçluk, öğrencileri hedefleri doğrultusunda yönlendirmek, öğrencinin motivasyon ve hedefini belirleyerek, o hedefe doğru öğrenci ile işbirliği yapmak anlamına gelir. Koçluk aslında bu. Koçluk ile ilgili en çok karıştırılan şey, koçluk hedef göstermek demek değildir.

UT: Öğrenci koçları için, aynı zamanda da psikologtur diyebilir miyiz?

MA: Hayır, koçluk, psikologluk değildir. Psikologluk, doğuştan bugüne kadarki süreyi ele alır. Koçluk ise bugünü baz alarak gideceğin noktaya varma konusunda sana yardımcı olur, sana yol arkadaşlığı yapar. Yolu öğrenci ya da kişi kendisi belirliyor. Ben değil.

UT: Yani, öğrenci bir hedef koyuyor siz de o hedefe ulaşması için kendisine yol gösteriyorsunuz.

MA: Evet o hedefi koymasına yardımcı oluyorum. Armut piş ağzıma düş durumu biz de kesinlikle söz konusu değil. Üniversitede 16. senem. Her yıl yaklaşık 2 bin öğrencim oluyor. Akademisyen arkadaşlarımla nasıl bir yenilik yaparız, öğrencilerle temasımızı nasıl daha güçlü kılarız yönünde çeşitli arayışlar içindeyiz. Öğrenci koçluğu da benim tercihim oldu.

“ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ, İLKOKUL ÖĞRENCİSİNE BENZEMEZ”

UT: Nasıl öğrenci koçu oldunuz? Ne gibi eğitimler aldınız?

MA: Koçluk eğitiminden önce pedagojik formasyon aldım. Tüm eğitmenlerimizin bu eğitimi almalarının faydalı gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, formasyon dilini üniversite öğrencisine kullanmak zorundasınız. Üniversite öğrencisi, ilkokul öğrencisine benzemez. Siz onunla hem arkadaş hem de hocasınızdır. Dolayısıyla ben dilini kullanmayı formasyon eğitimiyle kazanıyorsunuz. Sonrasında ben biraz deli hocalardanım. Öğrencilere başka ne verebilirim diye düşündüm ve de Boğaziçi Üniversitesi’nde İnsan Kaynakları eğitimi aldım. Bu eğitimi sektörün en iyi hocalarından aldım. Bu eğitimden sonra bu dersi de üniversitelerde nasıl verebilirim diye araştırma yaptım. Mesela son sınıflar için Cv Hazırlama Dersi verebilirdim. Bu ne eğitimi alırsa alsın, her öğrencinin alması gereken bir ders. Çünkü mezun olan öğrenciler sudan çıkmış balık gibi oluyorlar. Üniversite bu eğitime sıcak baktı fakat YÖK’ün böyle bir ders koyması gerekiyor. İşte önemli olan nokta bu. Koçluk yaparken de öğrencinin hangi eğitime ihtiyacı var sorusunu soruyorum. Aslında her öğrencinin mutlaka bir yeteneği vardır. Fakat ya bu yeteneğini gerçekleştirecek bir alan bulamıyordur ya da kendini henüz keşfetmemiştir. İşte biz koçluk yaparken aynı zamanda bunları da onlara vermeye çalışıyoruz. Sonrasında ben NLP eğitimi aldım. Aynı zamanda üniversitede de bu işi yaptığım için uygulama alanı fırsatı da yakalıyorum.

UT: Yani eğitim alırken bir yandan da staj yaptınız.

MA: Evet öyle. Çünkü Y kuşağı ile başka türlü baş edemezsiniz. Zehir gibiler. Biraz deli dolular. Hem koçluk hem de arkadaşlık yaparak onlarla bir denge yürütmeye çalışıyoruz.

UT: Öğrenciimg_6943 koçluğunda herhangi bir yaş sınırı var mı?

MA: Öğrenci koçluğu 10 yaşından itibaren başlar. Koçluk evresine gelebilmek için kişinin önce kendisini tanıması gerekiyor. Evet bir şeyi öğrenirsiniz fakat onu davranışlarınıza dönüştürebilmek de çok önemli. Mesela, yeni kuşak bilgi zengini fakat deneyim fakiri. Ben öğrencilerin interaktif katılımlarına da önem veriyorum. Öğrencilerle milli mücadele döneminde yaşadıkları yerdeki mücadeleyi anlatan fotoğraflar getirmelerini istedim. Biliyorsunuz İstanbul Üniversitesi kozmopolit bir üniversite. Türkiye’nin dört bir yanından öğrencimiz var. Onlara hedef belirledik ve fotoğraflar istedik. O kadar güzel bir iş ortaya çıktı ki. Hergele Meydanı’nda sergiler açtık.

“İLETİŞİM BİR FİKİR ALIŞVERİŞİDİR”

Sibel GÜLERSÖYLER (SY): Öğrenci koçluğunun diğer koçluk eğitimlerinden farkı nedir? Artıları nelerdir?

MA: Bir bütün olarak düşünmek lazım. Artıları var tabi kişinin motivasyonunu artırıyor.

UT: Hocam peki ebeveyn arkadaş gibi mi davranmalı yoksa Demokles’in Kılıcı gibi otoritesini hissettirmeli mi?

MA:  Y kuşağı baskıyı kabul etmiyor. Ardından da Z kuşağı dediğimiz kristal kuşak geliyor. Mesela sabah 23 yaşındaki oğlum bana, “Anne ben Barış Manço zamanında yaşayacak, Cem Karaca’nın konserlerine gidecektim. Bu devirde yaşamamalıydım” dedi. Y kuşağında X kuşağına yakın olanlar böyle düşünüyor. Çok akıllı Y kuşağı. Çocuğunuzla konuşurken onun bir yetişkin olduğunun farkına vararak konuşmalısınız. Emir kipi kullanmamalısınız. Öğrencinin ya da çocuğun fikrini almalısınız. Çünkü Y kuşağı katılımcı bir kuşak. X gibi değil. X kuşağı denileni yapar. Ona her şeyi yazılı vermelisiniz. Y kendisi üretmek istiyor. Özgür olmak istiyor. Siz evdeki ergeninize Demokles’in Kılıcı gibi durursanız bu durum ters teper.

UT: Y kuşağı ile  X kuşağını yaş gruplarına göre ayırırsak?xy

MA: X kuşağı 65-80li yıllar, Y kuşağı 80’li yıllardan 2000’li yıllara kadar olan süreci kapsar. Z kuşağı da 2000’li yıllardan günümüze gelen kuşağı kapsar.

SG:  Peki hocam, koçluk çalışmasıyla bir öğrencinin motivasyonunu artırmak mümkün müdür?

MA: Evet, kesinlikle mümkündür. Çünkü, öğrencinin tam olarak sorununun ne olduğu belirlenmelidir. Algı dağınıklığı olabilir, belli testleri var bunların.Çocuğun psikolojik bir durumu varsa onunla biz ilgilenmiyoruz, kendisini yönlendiriyoruz. Çocuklara öğrenmeyi zorluk olmaktan çıkartıp, keyifli bir hale getiriyoruz. Öğrenme zorunlu olursa verim alamazsınız.

Öğrenci kendi yeteneklerini o ortamda doğru bir şekilde uyguluyorsa başarılıdır. Çocuklarınızı kurslardan kurslara göndermeyin. Çocukları rahat bırakın. Teknoloji çocuğu olmasınlar.Teknoloji devleri bile çocuklarını artık organik okullara gönderiyorlar. İngiltere’de bulunan ‘Waldorf School of the Peninsula’ isimli okulda E-Bay, Google, Apple, Yahoo ve H-Packard gibi dünya devlerinin çocukları eğitim görüyor.

SG: Ebeveynler, eğitim sistemi içindeki çocuklarına nasıl davranmalı? Onlara ne gibi öğütlerde bulunursunuz?

MA: Aileler, çocuklarına emir kipiyle davranmasınlar. Katılımcı bir anlayış sergileyecekler. Dikte etmek onu aileden uzaklaştırır, arkadaşlarına yakınlaştırır. Çünkü çocuk arkadaşlarının yanında kendini özgür hissediyor. Evde otorite vardır, arkadaşlarının yanında eşitlik ve sosyallik vardır. Tabi tercih ne olur tahmin edin Onu orada dinliyorlar. Aileden uzaklaşan çocuk, çeşitli arayışlar içine giriyor. Ergenliğin en büyük belası madde kullanımı. Çocuklarınızla iletişim kurun.

UT: Psikologluk ile yaşam koçu arasındaki fark nedir diye sorsak?

MA: Öğrenci koçu, öğrencilere hedef bulmada yol açar. Yaşam koçu da öğrencinin yerine bireyi koyunca anlam kazanır..Buradaki en önemli nokta, kişinin istemesi.Kendine hedef koymakta zorlanan, iletişim sıkıntısı çeken herkes bir yaşam koçu ile görüşmeli.

SG: Hocam, kişinin kendisine yaşam koçu diyebilmesi için nasıl bir bilgi birikimine sahip olması gerekiyor?

MA: Kişilerde şöyle bir algı var. Şişman olan diyetisyene gitmem. Onu herhangi bir hastalığı olanları ayrı tutarsak. Sizin eğitiminiz  elbette çok önemli. Benim bu eğitimi verirken aynı zamanda üniversitede hoca olmam, tamamlayıcı etken oluyor. Yani, öğrenci açısından inandırıcılığı, güvenilirliği daha yüksek oluyor. NLP pedagojik formasyon ve koçluk eğitimi şart.

“TÜRKİYE’DEKİ ŞANSLI AZINLIK GRUBUNDANIM”

img_6941SG: Öğrenci koçu kelimesi insanların aklına pazarlamacı algısı yaratıyor. Siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

MA: Burada bir algı yönetimi var. Bu olaya pazarlamacılık açısından bakmamak gerekiyor. Zaten koç arayan kişiler bir bilgi birikimine sahip olan kişiler. Bizleri, araştırarak geliyorlar. Burada hemen elmanın arasından armut sıyrılıyor. Biz burada insanla uğraşıyoruz, her şey para değil. Doğru yönlendirilmiş bir bireyin gelecek nesile de faydası olacaktır. Ben  Türkiye’deki şanslı azınlık grubundanım. Çünkü, sevdiğim işi yapıyorum.

UT: Dünyanın en köklü üniversitelerinin birisinde hocasınız. Üniversitelerin durumu nasıl?

MA:Ben Y kuşağını seviyorum. Çok zekiler. Özgüvenleri kontrolsüz. Öğrencim için her taşın altına elimi sokarım. Kötü değiller diyebilirim.

UT: Peki nasıl entegre oluyorsunuz?

MA: Evdeki Y kuşağımdan antrenmanlıyım. (gülüyor) Bir adım sonrasını düşünebildiğiniz sürece, onlara daha kolay yaklaşarak daha hızlı bir şekilde entegre olabiliyorsunuz.

SG: Y kuşağını X kuşağından ne ayırıyor? 80 sonrasının apolitikliği mi?

MA: Ben apolitik olduklarını düşünmüyorum. X kuşağına göre, Y kuşağı daha örgütlü. X kuşağı bana dokunmayan yılan bin yaşasın modundayken Y kuşağı böyle bir şey düşünmüyor. Y kuşağı hata kabul etmiyor. X kuşağı öyle değil. Daha garanticiler. X kuşağında aidiyet duygusu olduğu için örgütlenmeleri zor oluyor.

SG: Gezi sonrası Y kuşağının da politikleştiğini söyleyebilir miyiz öyleyse?

MA: Evet, diyebiliriz. Gezi döneminde herkes sokaklardaydı.

UT: Y kuşağı yaş olarak X kuşağına yaklaştıkça, sizce onlar gibi mi davranacak?

MA: Hayır Y kuşağı her zaman eğitimli olacak. Çok yönlü oldukları için yaşları ilerledikçe daha donanımlı olacaklar.

UT: Yani Y kuşağı teknolojiyle bütünleşecek savında mısınız?y

MA: Evet, tabi Z kuşağı gibi elinde tabletle doğmasa da teknolojiyle adaptasyonda zorluk yaşamayacak.

UT: Y kuşağında nostaljiye dönüş var. Siz bu dönüşü nasıl değerlendiriyorsunuz?

MA: Y kuşağını dönem dönem incelediğiniz zaman, Z kuşağına da X kuşağına da yakın olanları var. Nostalji her zaman devam ediyor. Mesela oğlum, benim bile bilmediğim Zeki Müren şarkılarını ezbere biliyor. Bu algılarının yüksek oluşuyla ilgili. Dünyaya at gözlüğüyle bakmıyorlar. O yüzden çok yönlüler.

UT: Hocam, son olarak sizin koyu bir Beşiktaş taraftarı olduğunuzu biliyoruz. Ne olur bu sene Beşiktaş’ın durumu?

MA: Elbette şampiyon olacağız. (gülüşmeler)

UT: Peki hocam, Beşiktaş’ın Çarşı grubu hangi kuşaktan?

MA: Beşiktaşlı olmak bir ruhtur. Yediden yetmişe herkes bu ruha aittir. Minik kartallarımız da Z kuşağından gümbür gümbür geliyor.

 

 

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş