HES’ler Topraklarımızın, Sularımızın Elimizden Alınmasıdır!

0 Yorum

HES’ler Topraklarımızın, Sularımızın Elimizdan Alınmasıdır!

Ülkenin bütün yer altı ve yer üstü kaynaklarını, kurumlarını satan AKP Hükümeti şimdi de sularımıza el attı. Ama bu sefer güçlü bir halk direnişiyle karşılaştı. “Dereler Özgür Akacak” diyenler Derelerin Kardeşliği Platformu (DEKAP) altında örgütlendi. Biz de www.ulusalkanal.com.tr olarak DEKAP Sözcüsü,başarılı gazeteci Ömer Şan ile HES (Hidroelektrik Santralleri) sorununu ve halkın direnişini konuştuk.

Ercan Deniz Küçük : HES nedir? HES’lere neden karşılar?

ÖMER ŞAN (ÖŞ) : Herhâlde bu soruyu espri olarak sordunuz! Yani ince göndermeler olsun diye! Elbette ki bizi bilimsel tanımlamasından daha çok bizim için ne anlama geldiği kısmı ilgilendiriyor!..

HES’ler, yani ülkemizin bütün vadilerini bir kanser virüsü gibi sarıp, derelerimizin sularını kilometrelerce tünellere alacak olan, ilk belirlemelerimize göre sayıları 2 bin 300’leri bulan, bunların yanında düşünülen 2 binin üzerindeki mikro HES’le birlikte 5 ila 10 bin sayılarından söz edilen yıkım projeleri!..

Doğal yaşam alanlarımızı ortadan kaldırarak, yaşam koşullarımızı yok ederek, bizleri yurtsuzlaştıracak; yüzyıllardır atalarımızdan dedelerimizden emanet aldığımız ve koruyup kollama görevini yerine getirerek gelecek nesillerimize aktaracağımız topraklarımızın, sularımızın elimizden alınacağı projelerdir HES’ler…

Enerji açığı bahanesiyle, yatırım safsataları gölgesinde geliştirilen rant projeleridir… Biliyorsunuz Enerji Bakanı Yıldız, bir keç hafta önce bu yönde bir açıklama yaptı ve elektrik enerjisi açığımız olmadığını ve hatta fazlamız olduğunu söyledi! Bizler bunu yıllardır, devletin resmi raporları doğrultusunda söylüyor ve resmi rakamlarla ortaya koyuyoruz! Ancak, eski Çevre ve Orman Bakanı, şimdiki Orman ve Su İşleri Bakanı ve HES’lerin hamisi konumundaki Sayın Eroğlu bunun tam tersini söyleyerek adeta bu projeleri dayatıyor…

HES’ler aynı zamanda sularımızın ticarileştirilmesinin altyapısıdır… Sularımızın kontrol altına alınmasıdır!..

Su ve toprak olmadan uğruna mücadele edecek bir şey olur mu? Üreterek var edebilir misiniz yaşamı?..

İşte HES budur bizim için! Ve işte bunun için karşıyız HES’lere…

EDK : Neden Derelerin Kardeşliği?

ÖŞ : Mücadelenin birliği, paylaşımı… Söylem birliği, dayanışma ve yardımlaşma! Hepsinden önemlisi yaşamı savunmak…

Dünyanın neresine bakarsanız bakın insanlar bütün yerleşim alanlarını neredeyse akarsuların kenarlarında, oluşturduğu vadilerde kurmuşlardır. Bu alanlarda üreterek var etmişler ve yaşam alanlarını oluşturmuşlardır. Özellikle de yurdumuzda ve Doğu Karadeniz bölgesinde bunu sıkça görürüz. Yerleşim yerlerine verilen isimler, bölgesel ve yerel adlandırmalar hep bu yönde olmuştur. Derelerin Kardeşliği bir anlamda böyle bir dayanışma, birliktelik ve oluşumdur.

Hiçbir hiyerarşik yapısı olmadan, tamamen gönüllülük esasına dayanan ve tamamen bağımsız yerel bir halk hareketi olan bu yapıda hiçbir fon, sponsorluk, lobicilik, kurum veya kuruluşlara dayalı proje desteği vs gibi oluşumlardan herhangi bir destek, yardım veya benzeri türden katkı alınmaz, kabul edilmez veya beklenmez.

Köylüler ekmeğini paylaştı, karşılığında cop yedi”

EDK : Derelerin Kardeşliğini savunanlara yapılan baskılar (özellikle kolluk kuvvetlerinin) hakkında bilgi verir misiniz?

ÖŞ : En başından bu yana her türlü baskıyı deniyorlar. Önce bu projeler devlet yatırımıymış gibi gösterilerek insanlar aldatıldı. Şirketler ortaya çıkınca halk bunun farkına vardı.

Özellikle son dönemde daha da ön plana çıkmaya başlayan kolluk kuvvetlerinin engellemeleri oluyor. Mesela ekonomik anlamda teklifler, iş vaatleri ve benzeri türdeki rüşvet teklifleri önce köylüler arasındaki sosyal ilişkileri bozdu.

Siyasi baskılar geldi ardından. Yetmedi bu kez, devletin gücü kolluk kuvvetleriyle girdi devreye. Köylerde, vadilerde, yaylalarda köylülere, helke copla müdahale edip, biber gazı sıkıldı. Yaşam alanlarını savunan, tarihini, kültürünü, sosyal ilişkilerini korumaya çalışan insanlar, köylüler vatan sevmezlikle suçlanarak, çeşitli yakıştırmalarla aşağılanıp küçümsenmeye çalışıldı.

Hopa olaylarında bu tırmanışın yansımasını gördük. Gerze’de, Tortum’da, Solaklı’da yaşadık gelişmeleri. Hayatında eylem nedir bilmeyen köylüler örgüt üyeliği ile suçlanarak topluca gözaltına alındı. Çoluk çocuk, kadın erkek, genç yaşlı demeden soruşturmalar açıldı.

Asli görevleri halkın can ve mal güvenliğini koruyup kollamak olan kolluk kuvvetleri, içerisinden çıktığı halkın karşısına dikildi. Halkı korumak bir yana neredeyse şirketlerin özel güvenlik güçleri gibi çalıştırılmaya başlandılar. Köylüler gece yarılarına kadar nöbet tuttuğu dere kenarlarında, yaylalarda kolluk kuvvetlerine su verdi, ateş yaktı, ekmeğini paylaştı ama karşılığında cop ve biber gazı aldı!

EDK : Yapımına başlanan birçok HES projesi durduruluyor. Mücadeleniz hakkında bilgi verir misiniz? Nasıl bir gelişme ve kazanım sağladınız? Yapımı durdurulan HES’lerin doğaya bıraktığı zararlar nedir?

ÖŞ : Bu soru aslında mücadelenin en başından beri süregelen çalışmaları ele alır ki, anlatımı sayfalara veya kısacık sütunlara sığmaz.

Evet, bugüne kadar 120’nin üzerinde dava açıldı HES’lere ve 100’ün üzerinde yürütmeyi durdurma ve iptal kararı verildi. Bu yargı kararlarının tamamında bu projelerin hukuka, yasa ve yönetmeliklere, kamu yararına, uluslararası anlaşmalara, bilime ve en önemlisi de hukuka açıkça aykırı olduğu vurgulanıyor. Ama gelin görün ki, bu yargı karaları yokmuş gibi, hukukun üstünlüğü ilkesi çiğnenerek hala bu projelerde diretiliyor ve dayatılıyor.

Öte yandan sadece yapımı durdurulan değil, bütün HES projeleri yaşamı yok ediyor. Burada sadece doğadan söz etmek, sadece çevresel etkilerini ön plana çıkarmakla yetinemeyiz. Bir bütünü düşünmek zorundayız ve bu bütün yaşamı oluşturmaktadır. İşte ortak mücadelemiz de işte bunun içindir, yaşam mücadelesidir yani!

Suyu yaşamın asli unsuru ve vazgeçilmesi olarak yaşamın odağına koyduğunuzda bu projelerin zararlarını daha iyi anlayabilir ve kavrayabilirsiniz…

HES’ler çevreyi kirletmiyor, yaşamı yok ediyor!”

EDK : Orman ve Su işleri Bakanı Veysel Eroğlu “HES’ler çevreyi kirletmiyor, nehirde nokta gibi, taşkınları önlüyor. Fazla suyun enerjisini alıyor. HES’ler yapıldıktan sonra Uzungöl’den daha güzel mesire alanları çıkacak.” Söylemleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

ÖŞ : Biz çok şey düşünüyoruz da, O’nun düşünebildiğinden emin değiliz. Sayın Bakanın söylemleri hakkında da çok şey söyledik. Bir kere halkı ve kamuoyunu yanıltmayı bırakmalı. Yargı kararlarına en azında göz gezdirmeli ve bilimsel raporlara bakmalı. Adının önünde akademik unvanı olmasına karşın sanki birilerinin sözcüsüymüş gibi konuşmaya ve hikaye anlatmaya devam ediyor. Evet, HES’ler çevreyi kirletmiyor, yaşamı yok ediyor! HES’lerle birlikte mesire alanlarında neler yapacak köylüler? Çay tarımı mı, fındık mı, tütün mü, balıkçılık veya hayvancılıkla mı uğraşacak? Yoksa altından su akmayan kemer köprülerini mi seyredecek? Oralarda akua parklar, dev akvaryumlar veya botanik bahçeleri mi kuracaklar?

Bu projelerin etkisiyle, yok ettikleri endemik türleri yeniden dünyaya getirebilecekler mi? Oradaki yaşamı yeniden canlandırabilecekler mi? Uzungöl’ü ortadan kaldırdıklarında, oradaki insanların yaşayabileceği başka bir Uzungöl daha bulabilecekler mi?

Marks’ın özlü sözüdür, ‘Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser! İşte buradaki olay da budur?

EDK : HES firmalarının hükümet ve uluslararası bağlantıları hakkında bilgi verir misiniz?

ÖŞ : Bu soru hakkında yorum yapmamıza gerek yok! Bizim böyle bir yetkimiz veya polemiğe girme gibi de bir lüksümüz yok! İsteyen, bizim gibi sadece internet üzerinden kısa bir araştırma yaptığında kimin kimlerle nasıl bağlantıları olduğunu gayet rahatça bulabilir. Ve hatta hangi lobilerle bağlantılı olduklarını dahi görebilirsiniz… Bunu siz de yapabilirsiniz!

Hele de uluslararası bağlantılara baktığınızda hemen bütün projelerde, uluslararası sermaye bağlantılarını da görebilirsiniz.

Örneğin, Finlandiyalı bir su firmasının Türkiye’de HES projesi geliştirdiğini görebilirsiniz!

ABD’de artık HES’ler ve barajlar yıkılıyor!”

EDK : Sizce HES’ler olmazsa olmaz mıdır? Alternatifleri var mıdır? Özellikle AB ülkelerinde HES’lerin durumu?

ÖŞ : Olmazsa olmaz kavramı bizim mücadelemize uymayan bir anlatımdır.

Alternatif konusu ise bizim mücadele alanımıza girmediği için ilgilenmiyoruz. Öneri gibi bir lüksümüz yok! Bizler, hayatımızı sürdürdüğümüz doğal yaşam alanlarımızın bir başka alternatifi olmadığını söylüyor ve ortaya koyuyoruz.

AB ülkelerinde uzun zamandan bu yana HES yapılmadığını ve çok eskiden yapılanların zararlarını yeni görmeye başladıklarını; bunun yanında da ABD’de artık HES’lerin ve barajların yıkılmaya başladığını biliyoruz.

EDK : Siyasi partilerin HES’ler konusundaki tavrı nedir? Size destek olanlar?

ÖŞ : Bizim bu mücadelede herhangi bir ayrım yapmamız söz konusu değil! Bütün siyasi partilerden insanlar var aramızda ve mücadelemizde. Biz ulaşabildiğimiz herkese derdimizi anlatmaya ve sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Verilen desteklere teşekkür ediyoruz. Elbette ki hedefimizde iktidardaki siyasi parti duruyor ama mücadelemizde omuz omuza olduğumuz birçok yürekli dostumuz da var!

EDK : HES firması AYEN’in adını ÇAYEN olarak değiştirmesi ne anlama geliyor?

ÖŞ : Hiçbir anlama gelmiyor! Ne değişirse değişsin, dere kenarlarında nöbet devam ediyor, mücadele sürüyor! Çıyanlık yapmasınlar!

EDK: Bir Rizeli olarak Metin Lokumcu ve Çayan Birben’in polisin sıktığı biber gazından ölmesi hakkında neler söylemek istersiniz?

ÖŞ : Demek ki biber gazı sağlığa zararlı ve öldürücüymüş! Lokumcu’yu mücadelemizde yaşatma sözümüz var! Çayan ise bu sonsuzluğun ucundaki ışık gibi… Yüreklerimiz dağlayamayız!

EDK : Son dönemde Karadenizli sanatçıların başını çektiği Diren Karadeniz ve Ses Ver kliplerini nasıl buldunuz?

ÖŞ : Herkesin kendi mücadelesi içerisinde söz söyleme hakkı vardır. Mücadelenin dile gelişidir bu tür gelişmeler… Mücadeleyi anlatmak açısından önemli vurgulardır. Belgedir en azından tarihe ışık tutacak. Hepsinin yüreklerine ve emeklerine sağlık…

EDK : Son olarak www.ulusalkanal.com.tr okuyucularına söylemek istediklerinizi alabilir miyiz?

ÖŞ : Bizlerin vermiş olduğu bu mücadele sadece bizim sorunumuz değil. Yaşamı savunmak hepimizin sorumluluğundadır. Bu nedenle bizler kadar en az size de görev düşmektedir. Yaşam hepimiz için ortak değerdir! Sudan sebeplerle yaşama sahip çıkın diye noktalamak gerekir… Ve ayrıca bize böylesine bir olanak tanıdığınız, ilgi ve duyarlılığınız için de teşekkür ediyoruz…

Röportaj :Ercan Deniz KÜÇÜK

04.08.2012 ULUSAL KANAL

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş