BHH Genel Yürütme Kurulu Üyesi Tarkan Konar’la Haziran Hareketi Üzerine..

0 Yorum

Gezi mücadelesinin ardından tüm muhalif kesimde “peki nasıl yeniden bu bütünlüğü yakalayıp devam edebiliriz?” sorusu doğmuştu. Forumlar ile kendi yerelinde biraraya gelen insanlar pek çok toplumsal meselenin çözümünde dayanışma içinde oldular. Dayanışmanın her alana yayılması ve kısa vadeli değil temelli ve çok perdeli çalışmalar içermesi ‘Gezi Ruhu’nun sönümlenmediğini göstererek umutları hep diri tutmuştu.
Uzun süren hazırlıkların ardından, umudu ve emeği birleştirerek muhalefeti tek yumruk hale getirmek için çalışmalar Birleşik Haziran Hareketi adı altında başlamıştı. Hareketin Ankara toplantısı 27-28 Aralıkta gerçekleştirildi.
Hareketin genel yürütme kuruluna dahil olan Tarkan Konar ile Birleşik Haziran Hareketi’ni konuştuk.

Birleşik Haziran Hareketi nasıl doğdu ve hareketin esas aldığı noktalar nelerdir?
Birleşik Haziran Hareketi bir ihtiyacın kendini siyasete dayatması ile doğdu diyebiliriz. Aklı, eylemi ve pratiği örgütlü siyasetten daha ileride olan “sokak”, örgütlü siyasete “beni anla ve siyasete tercüme et” diye dayattı. O kadar.
Hareketin esas aldığı nokta, şu an kendi örgütlü tarihi ve teorik birikimi ile “Gezi Ruhu”nu buluşturmak şeklinde tarif edilebilir. Bunu başarabilirse ilerler. Ama kati olan bir gerçek var ki; kendi perspektifini, alışkanlıklarını veya ezberini o ruha dayatırsa kendini “gerçekleştiremez” ve yine bizzat Haziranın kendisi tarafından kusulur.

Hareketin bileşenleri arasında pek çok farklı siyasetten fraksiyonlar var. Bu durum da, Gezi öncesi benzer bir bütünlüğü siyaset alanında hiç tecrübe etmemiş sol kesimi “acaba hareket nasıl yürüyecek?” sorusuna götürüyor. Sizin bu konuda görüşleriniz nelerdir? Tam bir bütünlük süreklilik kazanabilir mi?
Tam bir bütünlük süreklilik kazanamaz! Ve kazanmaması da gerekir…
Kolektivist bir anlayış, birbirine giderek benzeme ve aynılaşmayı değil farklılıkların biraradalığını, zenginliğini doğru kullanabilmeyi becerebilmelidir. Tam da bu yüzden kimse bu harekette şu an kendine yakın bir nokta bulmaya çalışmadan katkı yapmalı, emek vermeli, rengini çalmalı. Bu girişim en azından bunu hak ediyor. Ve ben tam olarak bu yüzden buradayım. Gezi’de ve Türkiye’nin muhtelif yerlerinde, parklarda ve forumlarda yaşananlar bizim hareket metnimiz oldu. Halk ne istediğini açık ve net olarak kağıt üstünde değil bizzat pratiği ile tarif etti. Evet, orada bırakın solu kolay kolay yan yana gelmeyecek yüzlerce kare ortaya çıktı. Bazılarımız Müslüman gruplara, bazılarımız LGBTİ örgütlerine, bazılarımız taraftar gruplarına veya ulusalcı-etnik-mezhepçi camialara o alan içinde bile ön yargımızı veya antipatimizi beslemeye devam ettik. Oysa herkes eş zamanlı olarak bir şeyi anlamaya başladı; o tasvip etmediği kimlik veya örgüt ile beraber olunduğu için Gezi’nin “sahiciliği” sorgulanamıyor. Ve aynı anlama gelmek üzere “halk” diye bir şeyden bahsediyorsak aslında halk; “işte buradayım, işçilerim, öğrencilerimle, taraftarımla, kadınlarımla, Alevilerimle, Atatürkçülerimle, Kürtlerimle, LGBTİ bireylerim ve sair tüm eğilimlerim, renklerim hatta sınıflarımla buradayım ben” dedi..
Bunların içinden bir kısmını eleştirebilir veya sevmeyebiliriz her birimiz. Ama yine o Gezi Ruhu, onlardan herhangi birini yok saymaya haddimiz olmadığını tüm çıplaklığı ile ve dahi barikatta yan yana iken gözümüze soktu. Bakın çok basit bir şey diyeyim; bir keki güzel yapan içindeki üzümlerdir ama bir paket üzüm kekten daha güzel bir şey değildir…
Biz hareket olarak, bu halkın içindeki üzümler olmayı başarabilirsek seçim, başarı, zafer her şey doğal sonuç olur artık..

Şuan mecliste bulunan CHP ve HDP resmi olarak harekete dahil değiller. Bu iki partiyle nasıl bir bağlantı kurulacak?
Şu an hareketin içinde olan partiler de prensipte, kurumsal olarak harekette değiller. Bundan sonra da Haziran Hareketi, bireysel katılım prensibiyle ilerlemeye devam edecek. Ha tabi bir kurumsal çağrı/kurumsal katılım ihtiyacı kendini dayatırsa o zaman onun işleyişi planlanır…
Bağlantı kurmak konusuna gelince; bağlantı/ilişki var zaten. Siyasi, kurumsal, beşeri her irtibat var. Ama asla meclisteki o partilerden biri veya ikisine endeksli bir yola çıkış söz konusu değil. Haziran Hareketi yola çıkış noktası olan “Türkiye Meclisi” buluşması itibariyle zaten ciddi bir şeyi başarmış durumda. Bu başarı da, HDP ve CHP’de toplanmış iki “sol ana akım” dışında 3. ana akım siyaset odağını bağımsız bir kimlikle tesis etmiş olmasıdır. Elbette diğer ikisine alternatif veya rakip gibi değil, kendi sosyalist/devrimci kulvarında bu odağı kurdu..

CHP resmi olarak bileşen olmasa da vekillerinin ve gençlerinin harekete büyük sempati beslediği gözlemlenebiliyor. Özellikle Gezi sonrası CHP’nin daha solda olmasını isteyen üyeleri BHH’yi önemsiyor. CHP’de siyaset yapan biri olarak siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biliyorsunuz, CHP bir genel kanı olarak kendini topluma “merkez solda” kabul ettirmiş bir parti. ”Siyasetin merkezi tam merkezde midir, yoksa sağa veya sola biraz daha yakın mıdır?” diye düşününce elbette kapitalist bir ekonomide siyasetin her şeyden muaf bir hakem pozisyonu olacağını düşünmek en iyimser olasılıkla “saflık” olabilir. Ama bu merkezin ne kadar sola doğru kaydırılabileceği bir mücadele konusudur ve “en soldaki unsurun toplumsallığı” ile belirlenir. Bu itibarla, Türkiye siyaseti merkezinin sola doğru milimetrik hareketi tam bir domino etkisi yaratacaktır. O durumda, CHP de HDP de yeni duruma göre yeniden pozisyon alacaktır.
Politika aynı zamanda bir “ittifaklar sanatı” olduğuna göre ve yine politika “iktidar için” yapıldığına göre Birleşik Haziran Hareketi de kendi içinde bu durumu değerlendirecek ve zaten büyük bir toplumsal basınç ona yol açacaktır.
Zaten devrimci mücadele tarihin hiçbir döneminde kitlelerin devrim ve sosyalizm istemesi sonucu başarıya ulaşılmış değil. Bir hareket vardır, hak talebi vardır, halk sokaktadır… Devrimci siyaset ancak bu harekete doğru söylem geliştirir ve etkili müdahalelerle rengini çalıp, karakterini belirlemeye çalışır. Bunu yapamadığında zaten hayat boşluk tanımaz, başka siyasetler sokağa yön verir..
Bugün bulunduğum yerde kişisel olarak “CHP sol değil zaten canım, HDP ile iş yapılmaz pragmatisttir” gibi tespitleri, doğruluk ihtiva etse de, önemli bulmuyorum. Önceliği AKP’nin tekrar tek başına iktidar olmadığı bir Haziran 2015 seçimine veriyorum.

O zaman bir seçim planı da var yani BHH’nin…
AKP’nin yeniden iktidarından daha kötü bir senaryo yok bence.
Hali hazırda tartışmaya açtığı ve kararlaştırdığı bir seçim stratejisi yok Haziran Hareketi’nin. Ama ben birey olarak konuştuğumuz, karşı çıktığımız eğitim, kadın, sağlık, kentsel dönüşüm, yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar gibi tüm sorunların çözüm kaynağı olarak, siyasi iktidarın el değiştirmesi hedefini birinci sıraya yazıyorum.
CHP veya HDP tek başına böylesi bir iktidarı veya koalisyonu tesis edemeyeceği için 3. ana akım olarak toplum, “sol siyasette bir buluşturucu olma” görevini Haziran Hareketi’ne -kendi istemese bile- yükleyecektir.
Örneğin; 2015′in ilk eylemi olarak 11 Ocak’ta “bilimsel ve laik eğitim için sokağa çıkacağız”. Bu ciddi bir gündemdir, ihtiyaçtır. Lakin eylemlerinizle umut verdiğiniz toplum seçimlere doğru size “hadi ne yapıyoruz?” diye sorduğunda “biz seçimleri önemsemiyoruz” veya “planımız yok” dediğinizde geçmiş olsun. Bu, ölü doğum olacaktır. Erken bir seçim tartışmasının hareketi çok zorlayabileceği gerçeğini unutmadan ısınmamız gerektiğini düşünüyorum. Muhalefete değil iktidara ısınmaktan bahsediyorum!
Teşekkür ederim.

KOZMOPOLİTİK

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş