“Cinsel İstismara Uğrayanın Psikolojisinin Bozulmaması Mümkün Değil !”

0 Yorum

Cinsel İstismara Uğrayanın Psikolojisinin Bozulmaması Mümkün Değil !”

Son dönemde özellikle çocuklara yönelik cinsel istismar konusu basın da sıkça yer alıyor. Mahkemelerin verdiği kararlar, Adli Tıp Kurumu’nun psikoloji bozulmuştur, bozulmamıştır raporları çok tartışıldı ve tartışılmaya da devam ediyor. Kamuoyunda sıkça tartışılan çocuklara yönelik cinsel istismar konusunu konunun uzmanı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Kurumu’ndan Doç. Dr. Neylan Ziyalar ile konuştuk.

Ercan Küçük (E.K.) : Özellikle 15 yaş altı kız çocuklarına yönelik cinsel istismar suçu son dönemde daha çok artış gösterdi. Sizce bu sayı son dönemlerde neden bu kadar artış gösterdi?

Neylan Ziyalar (NZ) : Ben sayının artmış olduğunu düşünmüyorum. Resmi makamlara yansıyan sayı arttı. İnsanlar eskiden başına gelenleri susup kabullenir, kendisi bile unutmaya çalışırken, şimdi haklarını aramak üzere yola çıkmaya hazır hale geldiler. Çünkü çocuğa yönelik cinsel istismar suçundan çocuğun kendisin de kışkırtıcı olarak bulunduğu görüşü yaygındı halkın içinde. Ama bunun böyle olmadığını, bunun tamamen yetişkinden kaynaklandığını herkesin anlaması lazım. Aslında bu artış, bence gizli olayların ortaya çıkması nedeniyle görülen bir artıştır. Bu dünyada da böyle olmuştu. Bütün kriminolojik olaylarda karşımıza çıkıyor. Önce hasıraltı edilmiş, resmi makamlara yansımamış olaylar toplum içinde resmi makamlara iletme konusunda görüşler arttıkça birden bire sanki büyük bir sayısal patlama oluyormuş gibi yansıyor. Bir istatistik, bir parabol olsa; başlangıçta hiç yokmuş gibi görünüyor. Sonra müthiş bir sıçrama yapıyor. Sonra kendi yerine oturuyor ve öyle devam ediyor.

EK : 3 aylık bebeğe tecavüz olayıyla da karşılaştık. Bu tarz istismarda bulunan kişiler nasıl bir psikolojiye sahipler?

NZ : Burada tek bir psikolojik yapıdan bahsetmek mümkün değil. Bir kısmı sadece çocuğa yöneliyor. Bir kısmı da çocuk da yetişkin de olsa onunla cinsel aktiviteye girme potansiyeli taşıyor. İkisini değerlendirirken birbirinden ayırmak gerekir. Ama genel karakteristik özelliklerini özetleyecek olursak özgüvenleri düşük, rekabete açık olmayan, kendi otoritesini kuvvetini kullanabileceği insanları kendine hedef seçen, alkol ya da madde bağımlısı, düzgün bir iş ve özel hayatları olmayan kişilerdir. Yapılan bir çalışmada da bunların pek çoğunun evli, çocuk sahibi olduğu görülüyor.

EK : Eğitim durumları hakkında düşüktür diyebilir miyiz?

NZ : Eğitim burada belirleyici bir faktör değil aslında. İyi eğitim almışsa cinsel saldırıya kalkışmaz diye bir garanti yok. Ama belki eğitim dürtüselliği kontrol etme veya eğer bir problem varsa bu problemlere ilgili yardım istemeye teşvik edebilir. Yoksa eğitimin tek başına bir faktör olduğunu düşünmüyorum.

EK : Son dönemde mahkemenin aldığı kararlara baktığımızda babası yaşındaki 5-10 kişinin tecavüzüne uğrayan 14 yaşındaki kız çocuğu için ‘istese direnebilirdi, direnmek istemedi’ şeklinde kararlar gördük. Böyle bir olaya maruz kalan bir kız çocuğunun direnebilmesi mümkün mü? Sizce de mantık dışı bir şeyler yok mu?

NZ : 14 yaşında bir kişi bırakın direnmeyi, istiyor dahi olsa bu durum yetişkin saldırgan bakımından makul ve mazur görülecek bir durum değildir. Sorumluluğu yetişkindedir. 14 yaşındaki insan henüz çocuktur. Böyle bir kararı alabilecek psikolojik, cinsel, fizyolojik olgunlukta değildir. Yasa da zaten 15 yaşın altındakilerle olan münasebetleri ayrı biçimde değerlendiriyor. Burada bir parantez açmak gerekiyor. 14 yaşındaki ergenin kendi akranlarıyla yaşadığı küçük oyunları bu konunun dışında tutmak lazım. Çünkü bunlara akran ilişkisi diyoruz. Bu gelişimin sağlıklı ve beklenen parçasıdır. Ufak tefek arkadaşlıklarda küçük dokunmalar olabilir. Ama akranlar arasında bir otorite farkı olmadığından olayı durdurma konusunda insiyatif kullanabilirler. 13-14 yaşındaki birisi 30 yaşındaki birisine karşı hiçbir şekilde direnemez.

EK : Yine bu yaştaki kız çocuklarına Adli Tıp Kurumu’nun vermiş olduğu raporlarda çocuğun psikolojisi bozulmuştur, bozulmamıştır diye farklı ifadelerle karşılaşıyoruz. Sizce o yaşta böyle olaylar yaşayan bir kızın psikolojisinin bozulmaması mümkün müdür?

NZ : Kız ya da erkek, küçük yaşta henüz cinselliğin gereğini fizyolojik ya da psikolojik olarak yerine getirecek olgunlukta olmayan bir çocuğun bu türden bir davranışa maruz kalmasıyla psikolojisinin bozulmaması ihtimali mümkün değildir. Elbette bozulur. Ancak bozulmuştur, bozulmamıştır konusunda unutmayalım ki yasa zaten bu psikolojinin bozulacağını öngörerek suçun basit halini ağır şekilde cezalandırıyor. Aslında aranan ve Adli Tıp uzmanlarının baktığı postravmatik stres bozukluluğunun gelişip gelişmediğidir. Bunun da belirtileri var. Özetleyecek olursak elbette ki bu tür bir saldırıya uğrayan kız çocuk-erkek çocuk, yetişkin kadın ya da erkek olsun bir travma oluşacaktır.

EK : Aile içi ensest ilişkiler de çok tartışılmaya başladı. Özellikle babanın kız çocuğuna yönelik istismarı söz konusu. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?

NZ : Ensest ilişki çok karmaşık bir konu. Bu ilişkiler psikolojinin ve hukukun inceleme konusu.Neredeyse çağlardan beri ensest ilişki hep var. Özellikle baba kız ve kardeş ensestlerinde bazı örnekler görüyoruz. Ülkemizde bu konuyla ilgili birkaç çalışma var ama takdir edersiniz ki çok kolay ortaya çıkabilecek konular değil bunlar. Ancak erişkin hale gelip de psikiyatrik sorunlarla psikiyatriste başvuranların geçmişleri incelendiğinde ortaya çıkabiliyor. Ensest olaylarda adli makamlara başvuru sayısı da kısıtlı. Çünkü çok kapalı ve baskılı bir durumda gerçekleşiyor. Evdeki diğer insanların bunu fark etmiyor olmaları da ilginç. Ensest, cinsel istismarlar türünde en ağır, en vahimi, ortaya çıkması en zor olanıdır. Bu yüzden ortaya çıkması zor oluyor.

EK : Sizce bu istismarların artmasında yetkililerin “tecavüze uğrayan bebeğini aldırmasın, devlet bakar” şeklindeki açıklamalarının bir etkisi var mıdır?

NZ : Ben bunun spekülatif olduğunu düşünüyorum. Orada kastedilen o değildi. Ancak tecavüz mağdurları hakkındaki değerlendirmeleri yaparken devlet büyükleri de umarım biraz daha hassas davranmayı tercih ederler. Çünkü gerçekten son derece ağır bir travmadır. Dolayısıyla madem çocuklara devlet bakıyormuş diye düşünen olduğunu zannetmiyorum. Ama güzel bir soruydu teşekkür ederim.

EK : Son zamanlarda hayvanlara tecavüz olayları da ortaya çıktı. Damacanaya tecavüz edeni de duyduk. Bu kişilerle, çocuklara istismarda bulunanlar arasında fark var mıdır?

NZ : Bu da aslında yeni bir şey değil. Hayvanlarla cinssel ilişki beslioseksüalite diye tanımlanan eski çağlardan beri varlığı bilinen bir durum. Ama genellikle koyun, keçi, eşek, köpek tercih edilirken son dönemlerde ördeği de duyduk. Biz Adli Tıpçılar onun benzerini daha önceden duymuştuk. Portekiz’de mesela horoza tecavüz vakası vardır. Damacana meselesine gelince; o mastürbasyondur. Su taşıyıcısı mastürbasyon yapmak amacıyla bir damacanayı kullanmıştı. Bunlar yeni mi oldu? Hayır. Daha önceden de vardı ama önceden asansörlerde kamera yoktu. Her zaman etrafta MOBESE’ler yoktu. Şimdi olduğu için hepsini görür hale geldik.

EK : Değerli vaktinizi bize ayırdığınız ve bilgilerinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz.

NZ : Ben de çok teşekkür ederim. Sizlere başarılar dilerim.

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş

Cevapla