“En Büyük Sınav, Seçim Namusu Sınavı”

0 Yorum

41 Yıllık gazeteci, televizyoncu Fatih Güllapoğlu ile gündeme bomba gibi düşen, akıllara bir çok soru ve sorunu beraberinde getiren, ‘Erken seçimi’; 24 Haziran, Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimi hakkındaki analizlerini konuştuk.

Röportaj: Uğur Temel

Fotoğraf: Enis Derdimentoğlu

ÇORBADA TUZUM OLSUN ÇALIŞMASIDIR”

UĞUR TEMEL (UT): Cumhurbaşkanlığı seçim süreci ile başlamak istiyorum röportaja, daha doğrusu başkanlık seçim süreci ile. Sosyal medya hesabınızdan özellikle Sayın Muharrem İnce ağırlıklı olarak ve Sayın Meral Akşener’e neredeyse “fahri siyasal danışmanlık” yapıyorsunuz, bir yandan da onların söylediklerini özlü olarak okurlarınıza aktarıyorsunuz. Zaman zaman da hem habersel içerikli hem de analiz içerikli önemli öngörülerde bulunan yazılar paylaşıyorsunuz. Ve bu yazılarınız çok okunuyor.

FATİH GÜLLAPOĞLU (FG): Fahri Siyasal danışmanlık değil, benim yaptığım daha çok, vatanını seven, mesleğini bugüne kadar vatanı ve bu vatanın üzerinde yaşayan insanların refahı için yapmış biri olarak; bu ülkede artık düzenin değişmesi için, sadece ve sadece ‘çorbada tuzum olsun’, çalışmasıdır.

UT: Kampanyaların başladığı günden bu yana, adaylarla ilgili genel bir performans değerlendirmesi yapmanızı istiyorum sizden. Adayların zayıf yönleri, güçlü yanları, toplumdan gelen mesajları alabiliyorlar mı, topluma bunu yansıtabiliyorlar mı? Bunların değerlendirmesini rica ediyorum sizden.

FG: Muharrem İnce, büyük performans gösteriyor. Toplum Sayın İnce’yi benimsedi. Muharrem Bey, toplumun her kesimini kucaklayabileceği yönündeki mesajlarında samimi olduğunu gösterebiliyor, bu çok önemli ve toplum bunu benimsedi. O yüzden de her bir mitingi bir öncekinden daha kalabalık olmaya başladı. Burada çok önemli bir şey var; Sayın Tayyip Erdoğan bugüne kadar gündemi parmağında oynatıyordu. Ama bu seçim kampanyalarında gündemi Sayın Muharrem İnce belirliyor. Yani Sayın Erdoğan; Sayın İnce’ye cevap vermek zorunda kalıyor. Daha önce neydi; Sayın Erdoğan konuşurdu muhalefet liderleri de arkasından gider, cevap yetiştirmeye çalışırlardı. Hatta öyle çok arka arkaya konuşurdu ki, cevap dahi veremezlerdi.

MUHARREM BEY GÜNDEMİ BELİRLİYOR”

Ama şimdi Muharrem Bey gündemi belirliyor, Tayyip Bey arkadan cevap vermeye çalışıyor. Bence en önemli değişiklik bu. Ne yapıyor Sayın İnce; ‘diploma’ diyor, ‘apoletini sökeceğim’ diyor. Aslında, kampanyaların başında, gündemi Sayın Erdoğan belirlemek istedi. Yine hakaretamiz konuşmalar yaptı, her türlü silahını, karşı tarafı kışkırtmak için kullandı. Peki o dönemde Sayın İnce ne yaptı? Bunlara cevap vermedi, kendi gündemi üzerinden yürümeye başladı ve ağzını da asla bozmadı. Dolayısıyla, Sayın Erdoğan’ın çekmek istediği konuma gelmedi. Ve arkasından Sayın Muharrem İnce’nin gündeme getirdiği söylemler konuşulmaya başlandı. Sayın Tayyip Erdoğan cevap vermek zorunda kaldı. Muharrem Bey’in en önemli olayı bence bu; ‘gündemi kendi elinde tutması’, bu çok önemli bir performans. Bunu ne Sayın Kılıçdaroğlu başarabildi mecliste, ne de muhalefet olduğunu zannettiğimiz dönemde Sayın Bahçeli, ne de Sayın Demirtaş başarabildi. Gündemi hep Sayın Erdoğan belirledi. Ama artık gündemi Sayın İnce belirliyor. Yani, yarışın başında şartları eşitledi.

Gelelim Sayın Muharrem İnce’nin medya performansına. Televizyonda tamamiyle Ak Partiye angaje olmuş bazı gazeteci geçinenleri resmen ‘nakavt’ etti. Hatta, üstüne üstlük, fena halde silkeledi ve hırpaladı. Medya önündeki performansı da son derece iyi.

SOL MEDYA AKLINDA NE SORU VARSA SORAR

UT: Medya’da sorular adaylara göre değişiyor mu? Gazetenin ya da televizyonun yayın politikasına göre, kuruluşun o adaya bakışına göre değişiyor mu sorular?

FG: Bir kere şunu söyleyeyim, demokrasi rejimi ile yönetilen ülkelerde sol medya yalakalık yapmaz. Aklında ne soru varsa sorar. Sağ medyada çalışanların bir bölümü daima yalaka olmuştur, yalakalığa özenmiştir. Ama hiçbir zaman da, sağdaki lidere özgürce ve halkın sormak istediği soruyu soramamıştır. Daima yaranmak istemiştir. Bunu Sayın Demirel döneminde de yaşadım; Güngör Yerdeş vardı Tercüman’da. Güngör ağabey, koyu bir ‘Demirelci’ idi. Zaten o zaman Tercüman Gazetesi, rahmetli Kemal Ilıcak’ın sahibi olduğu dönem, ‘full Demirelci’ idi. Rahmetli Süleyman Bey’in aylık basın toplantıları olurdu, parti genel merkezinde. Bu toplantıların birinde Güngör ağabey, soruya ‘Beyefendi, öyle bir yeteneğiniz var ki meseleleri bir tenis oynar gibi atıyorsunuz, karşılıyorsunuz sonra tekrar gönderiyorsunuz.’ diyerek başladı.

Rahmetli Süleyman Bey; ‘Güngör sıkıldım artık kısa kes, soruya gel’ dedi. Aslında bu, bugünün meselesi değil, önceden de vardı. Ama bugün, çok daha ileri boyutta.

Bugün şöyle tipler görüyoruz; o Fetöcü hain savcıların, yüzlerce insanımızı, Balyoz’du, Ergenokon’du sahte davalarla mahkum ettikleri, kimilerini ölümüne, kimilerinin ailesinin dağılmasına, kimilerinin tüm aile efradının istikbalinin bitmesine neden olan olaylarda, o savcıların yalakalığını yapan ve ‘bunlara daha da fazla ceza verin’ diyerek bağıran gazeteci müsfetteleri, bu sefer FETÖ’nün karşısında, Sayın Erdoğan’ın yanında.

Hatta bunlardan bazılarını da Sayın İnce’nin karşısında gördük. Ama Muharrem Bey onları yere yapıştırdı. Hatta ‘ters çanak sorulardan’ bir tanesinde o kaşar gazetecilerden biri, üzerini kapatmaya çalışsa da Muharrem Bey; ‘Durun kaçamazsınız, bunu da cevaplayacağım’ dedi. Hangi medya’da kimlerin yalaka olduğunu hepimiz biliyoruz.

Muharrem İnce’nin; alan performansı, medya performansı gayet başarılı ve bir başka önemli özelliği de dini vecibelerini yerine getirmesi ve bunu da, dinin gereği, saklayan bir insan olması.

AKŞENER; “ERKEK GİBİ KADIN”

UT: Gelelim Sayın Akşener’e?

FG: Sayın Meral Akşener, güçlü bir kadın lider. Sayın Akşener, gerektiğinde kabadayı bir kadın. Meral Hanım; Hanlık döneminde yönetimde söz sahibi olan hatun, güçlü bir kadın.

En önemli avantajlarından birisi, sözünü sakınmaması. Erkeklere taş çıkartacak bir yüreklilik ve yerine göre sertlikle gidiyor. Hatta, Sayın Muharrem İnce’den daha sert gidiyor söylemlerinde ve bu yönüyle de toplumda artı puan alıyor. Aslında, kadın erkek eşitliği açısından bunu söylememek lazım ama, ‘erkek gibi kadın’. Bu yönüyle de, bizim gibi, ataerkil toplumda puan topluyor. Aynı zamanda siyasi geçmişi var.

Geçmişi; hem avantajlı hem dezavantajlı. Sayın Akşener geçmişin güçlü bir bakanı. İçişleri Bakanlığı ve Meclis Başkanvekilliği yaptı. İçişleri Bakanlığı dönemi, faili meçhuller yüzünden, özellikle belli bir kesimde negatif etkiye sahip. Dolayısıyla Sayın Meral Akşener’in bu performansını, Kürt ve sol seçmen haricinde, tüm seçmenler satın alır.

Meral Hanım’ın avantajlarından bir tanesi de, devlet yönetiminde, eski Cumhurbaşkanı ve eski Başbakanlardan rahmetli Süleyman Demirel’in ve eski Başbakan yardımcısı ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) kurucusu ve ilk genel başkanı rahmetli Alparslan Türkeş’in rahle-i tedrisi’nden geçmiş olması. Bu isimler önemli çünkü; İYİ Parti’nin temelinin MHP tabanı olduğunu düşünürsek, Alparslan Türkeş’in öğrencisi olmak o taban için çok önemli ve MHP tabanın önemli bir bölümü bunu satın aldı. Sayın Devlet Bahçeli’nin koltuğu bırakmaması ve arkasından kendini, ‘iktidarın stepnesi’ yapması, MHP tabanında huzursuzluk yaratıyordu. Sayın Meral Akşener’i bugün alternatif bir Cumhurbaşkanı adayı konumuna, Sayın Bahçeli getirmiştir. Meral Hanım’ın önce Devlet Bey’ e teşekkür etmesi lazım.

UT: Sayın Akşener’den Jeanne D’arc olur mu?

FG: Koşullar, siyasi görüşler ve bakış açıları çok farklı. Ama bunun yanında Sayın Meral Akşener, güç simgesi yani meydana çıktığı zaman; ‘ben güçlüyüm kardeşim” diyebiliyor. Ancak, televizyonlarda hemen hemen hiç gösterilmiyor. Sadece, Merdan Yanardağ’ın Tele1’i, İYİ Parti mitinglerine, diğer kanallardan daha fazla yer veriyor. Zaman zaman da Halk TV’de yer bulabiliyor Meral Hanım. Bu biraz dezavantaj. Ancak, televizyonlarda fazla yer almayarak mağdur olması da, aynı zamanda, avantaj ve bizim halkımız mağduru sever.

BİLGE DEDE”

UT: Diğer bir aday da Sayın Temel Karamollaoğlu.

FG: Sayın Temel Karamollaoğlu, çok büyük bir çıkış yaptı. Sayın Karamollaoğlu, geçmiş yılların birikimini, Müslümanlığın namusluluğu gerektirdiği ilkesi ile birleştirip, Sayın Erdoğan ve AKP’ye fena yüklendi. Ne diyor Temel Bey? ‘Bunlar İslamcı, biz Müslümanız’diyor. AKP’ye İslamcı diyerek, dinin siyasete alet edilemeyeceğini ve Müslümanların kul hakkı yemeyeceğini vurguluyor. Bu görüşte, toplumun büyük bir kısmı, aşırı dinci de, dinci olmayan da, ateist de, hemfikir.

Temel Bey, bu yönüyle müthiş bir sempati kazandı. Son derece efendi konuşan, sakin, birleştirici, bir ‘Bilge Dede’ imajı çizdi. Bu sayede, çok daha fazla oy olacak. Ve bence AK Parti tabanından, bence hatırı sayılır ölçüde taraftarı tekrar eski yuvalarına geri döndüreceğini tahmin ediyorum. Çünkü o tabanın yuvası Refah Partisiydi. O yuvaya dönüş, çok olacaktır diye düşünüyorum.

Kişisel olarak düşüncem şudur; Allah’tan korkan, kul hakkı yemenin en büyük günahlardan olduğuna inanan insanların, AKP’de yerinin olmadığına inanıyorum, bu kadar net söylüyorum. Sokakta aç insanımız varken, on iki milyondan fazla yoksul varken, iki buçuk milyar dolara saray yaptırılıyor, bu ülkenin bütün zenginlikleri betona gömülüyor. Bu, kul hakkı yemek değil midir? Bu AK Parti içinde de büyük sorun. Örneğin Sayın Ahmet Davutoğlu; bana göre Türk Dış Politikasını bitiren adamdır. Ama aynı Davutoğlu; AK Parti içindeki en namuslulardan biridir diye düşünüyorum. Bu yüzden seçim kazanmasına rağmen yaranamadı

DOĞRU BİR STRATEJİ

UT: Cumhur İttifakı tek aday; Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Millet İttifakı ise üç aday; Sayın Muharrem İnce, Sayın Meral Akşener, Sayın Temel Karamollaoğlu. Bu doğru bir strateji mi?

FG: Doğru bir strateji. Bence çok da iyi oldu. Şimdi sen kendini Sayın Erdoğan’ın yerine koy, Cumhurbaşkanısın ve yeniden aday olarak seçime giriyorsun. Karşında bir adam olsa, kafanı bile çevirmezsin tek kişiye laf yetiştirirsin. Şimdi karşında üç çok sağlam adam var. Temel Karamollaoğlu, bilimsel bilgi açısından son derece donanımlı, yurtdışı kariyeri de olan dört dörtlük bir bilim insanı ve Sayın Necmettin Erbakan gibi kendi tabanını yoktan var eden bir siyaset dahisi’nin rahle-i tedrisinden geçen bir isim.

Diğer tarafta Meral Akşener; hem rahmetli Demirel’in hem rahmetli Türkeş’in rahle-i tedrisinden geçmiş, çok sıkıntılı bir süreçte de, 28 Şubat sürecinde, İçişleri Bakanlığı yapan bir isim.

Bir diğer yanda; çocukluğundan beri politikanın içinde olan ve partiye alaydan gelen, 2002 yılından beri Parlamento’da her türlü devlet tecrübesi edinmiş ve çok iyi bir hatip olan Muharrem İnce var. Sen Cumhurbaşkanı olarak seçime girsen, ben sana söyleyeyim, bu durumda uyku uyuyamazsın, hayali fener gibi dolaşırsın.

ERKEN SEÇİMİN İKİ NEDENİ VAR”

UT: AK Parti ve Sayın Erdoğan iktidara geldikleri günden bu yana erken seçime hep karşı çıktı ve seçimler zamanında yapıldı. Sizce bu seçim neden baskın bir seçim oldu? Bu seçim, Demokrat Parti 1946’da yeni kurulduğunda CHP’nin baskın seçim kararı aldığı seçime benziyor mu? MHP erken seçim önerisini İYİ Parti’yi hazırlıksız yakalamak için mi sundu?

FG: Erken seçimin iki nedeni var. Erken seçim; Sayın Devlet Bahçeli’nin teklifi, Sayın Erdoğan’ın kabul ettiği bir seçim değil. Kimseyi kandırmasınlar. Bu daha önceden anlaşılmış bir danışıklı dövüştür, erken seçim kararını birlikte aldılar. İlk neden ekonomi. Sayın Meral Akşener ya da Sayın Muharrem İnce’nin yaptığı benzetme gibi, ‘Freni boşalmış kamyon gibi gidiyoruz.’. Şu anda ekonomi feci durumda. Tarihimizin en büyük darboğazına girmek üzereyiz. Gördüler ki; bu feci gidişi hemen durdurmaları mümkün değil, 2019’a kadar geçecek sürede her şey daha da kötüye gidecek ve seçimi kaybetmeleri daha büyük olasılık haline gelecek. Dolayısıyla, bunun önlemini almak için ve bunun yanında da dış dünyaya; ‘Bak kardeşim beş sene daha iktidardayım, sen benle berabersin bana bazı kıyaklar çek.’mesajını vermek için erken seçim kararı aldılar.

Bir diğeri de şu; 7 Haziran 2015 seçimlerine geri dönelim. O Parlamento, AK Partiyi devirebilir miydi? Evet, devirebilirdi. Kim su koyverdi? Sayın Devlet Bahçeli. Sayın Bahçeli gördü ki koltuk gidiyor, kendisi siyasetten dışlanacak, ve %4’ten fazla oy alamayacak. Tıpkı; 2002 yılında olduğu gibi. Hatırlarsanız Sayın Bahçeli; koalisyonu bozup erken seçime gitme kararı alarak ve parlamento dışı kalmıştı. Şimdi de aynı tehlike ile karşı karşıya. Bu yüzden bu ittifak ortaya çıktı ve MHP’nin parlamento dışı kalmaması için, bu erken seçim gündeme getirildi.

Yani iki nedeni var; birinin ekonomi yüzünden iktidarı kaybetmek istememesi, öbürünün meclis dışında kalmak istememesi.

BÖYLE SAÇMA SEÇİM SİSTEMİ OLMAZ”

UT: 24 Haziran’da; hem Cumhurbaşkanlığı, hem de Milletvekilliği erken genel seçimi için oy kullanacağız. Meclis nasıl şekillenir? İttifaklar kurulmasa MHP’nin baraj sorunu yaşayacağını söylüyorsunuz, HDP’de de bir baraj sorunu var mı sizce?

FG: HDP’nin oyları bıçak sırtı gibi diyorlar. Oyları; %9,5-%10,5 arası gidip geliyor.

Yüzde on seçim barajı asla demokratik değil. Bunun yanında, baraj altı kalan partilerin koltuk hakkı, en yüksek oy alan partiye geçmiş olacak. Bana göre ahlak dışı. Böyle saçma bir seçim sistemi olabilir mi? Oluyor işte, şu andaki seçim sistemi böyle, yapacak bir şey yok. Muhalefet çoğunluğu elde ederse boyunlarının borcudur, bunu düzeltmek. Dolayısıyla, HDP’li olmayan, HDP’nin politikasını benimsemeyen bazı seçmenlerin; ‘HDP meclise girsin, AKP kontrolü iyiden iyiye ele almasın’ diye emanet oy vereceğini gözlemleyebiliyorum.

Bunun yanında bizim milletin bir alışkanlığı vardır; bir yandan sana güç verir ama bir yandan da verdiği gücün kendini ezmemesini ister. Şuna emin ol; Tayyip Erdoğan’a Cumhurbaşkanlığı için oy verecek birçok Anadolu insanı meclis için başka partiye oy verecek, bu İYİ Parti de olabilir, Saadet Partisi de olabilir. Mecliste Ak Parti’nin oy tabanından bir bölüm böyle gidecek.

TÜRKİYE’DEKİ MEDYA’YA ‘ERDOĞAN KARTELİ’ DİYORUM.”

UT: Basın yeni tabirle medya tekelleşti. 41 yıllık gazetecilik tecrübesine soruyorum: Bu nasıl bir sorun yaratır?

FG: Şu anda Allah’tan sosyal medya var. Sosyal medya olmasa bu korkunç bir şeydi. Hiçbir demokratik ülkede medyanın tekelleşmesine, kartelleşmesine izin verilmez.

Ben Türkiye’deki medyaya;‘Tayyip Erdoğan Karteli’ diyorum. TRT elinde mi? Elinde. Aydın Doğan’ın elindeki medyayı aldırtıp, Demirören Grubu’na Ziraat Bankası’ndan iki yıl geri ödemesiz 1 milyar dolar kredi sağlayarak, kendi yandaşına aldırttı mı? Aldırttı. Ondan önce; Sabah- ATV grubunu, damadının mensup olduğu Çalık Grubu’na verdirtti mi? Verdirtti. Bu medya kuruluşları nasıl finanse ediliyor? En büyük soru bu.

Müteahhitlerin verdiği paralarla bir havuz oluşturuyor, medya da bu havuzdan besleniyor. Bir medya grubu, şu anda birkaç televizyonu finanse edecek güce sahip değil. Gazeteler son derece düşük tirajda. Kartel medyasında gösterilen gazete tirajlarının hepsi yalan. Ben, 120 bin tiraj’da gösteren gazetelerin, 17-19 bin tirajlı olduğunu biliyorum. Sosyal medyanın gündeme gelmesinden sonra gazete satışları düştü. Zaten az okuyan bir milletiz.

Amiral Gemisi olarak, Hürriyet gözüküyordu, Hürriyet’e de yakında Fatiha okuruz. Çok hızlı bir şekilde tirajı düştü, düşmeye devam ediyor çünkü Hürriyet de iktidar yalakası oldu, Demirören grubunun elinde. Sonuçta; tamamıyla iktidarın kartelindeki bir medya, halkı sadece yanıltmakla görevli olur. Ancak bağımsız gazeteler halka gerçeği anlatır. Dolayısıyla şu anda halkın bir bölümü doğru olmayan bilgilerle kuşandırılıyor, taraflı medya nedeniyle. Getireceği en büyük zarar bu. Allah’tan sosyal medya bu etkinin çok daha yüksek oranda olmasını engelliyor.

Özellikle seçimlerde, muhalefeti bu denli dışlayan ve iktidar yalakalığı yapan medya’yı vatan haini olarak görürüm. Çünkü medya’nın görevi, doğruları yansıtmaktır, halka hizmettir. İktidara hizmet değildir. Halka hizmet etmeyen medya, medya değildir, yerin dibine batsın öyle medya.

MEYDANLAR İKTİDARI KANDIRABİLİR”

UT: Dönelim, miting meydanlarına. Açık hava mitinglerinde muhalefete olan ilgi sandığa yansır mı?

FG: Meydanlar aslında, hiçbir zaman, tam ölçüyü vermez. Niçin ? İktidar açısından bakalım. İktidarlar, bindirme kalabalıklarla, yok belediye işçisi, yok valilik çalışanları, yok okullar gibi kuruluşlardan ve kendisinden ihale alarak hizmet veren şirket elemanları ile meydanları dolduruyorlar. Bunlar kendilerine yakın şirketlerin çalışanları, belediye işçileri ya da kendi çalışanları olabilir. Bu, o meydanda olanların; orada konuşan lidere oy vereceğinin garantisi olmadığını gösteren en büyük etken. Meydanlara giden bir kısım kalabalık da meraktan gider. Bizim halk görmeyi sever. Meydanların bir de içten gelen bir coşkusu vardır. İyi bir gazeteci, televizyonda o coşku anında kamera kalabalığı gösterirken, meydandaki tepkilere bakar çoşkuyu ölçmek için.

UT: Siz tecrübeli bir gazeteci olarak, hangi meydanlarda bu heyecanı görüyorsunuz?

FG: Ben Muharrem İnce’nin ve Meral Akşener’in de mitinglerinde bu coşkuları görebiliyorum. İkisi de aynı yerlere gitti. İkisini de topladığı kalabalıkları gördüm. İkisinin de mitinglerine gidenler oy verse, iktidar falan kalmaz yani. Bu da benim tezimi güçlendiriyor. Fakat en yanıltıcı kalabalık her zaman iktidarların kalabalığıdır, bindirilmiş kıtalar, zorunlu gelenler. O yüzden meydanlar seçim için kesin ölçü değildir çok yanıltır adamı. Ama benim Muharrem İnce ve Meral Akşener’in mitinglerinde meydandaki kalabalığı satır aralıklarıyla değerlendiğimde o kalabalığın çoğunun onlara oy verebileceğini görebiliyorum. Bu özellikle Muharrem İnce için pozitif anlamda daha da güçlü. Ama aynı şeyi Erdoğan’ın mitingleri için söyleyemem.

EN BÜYÜK SINAV, SEÇİM NAMUSU SINAVI”

UT: Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalır mı, kalırsa kim kazanır?

FG: Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalır, büyük seçim hileleri olmazsa.

Seçim güvenliği sorunları var. Büyük seçim hileleri olmasın, Allah korusun sonra çok üzüleceğimiz olaylar olabilir. AKP’ye oy veren de CHP’ ye oy veren de, Muharrem Bey’e oy veren de, Meral Hanım’a oy veren de, Temel Bey’e oy veren de, Tayyip Bey’e oy veren de bizim kardeşimiz, bizim insanımız. Kimse bu insanları birbirine düşürmemeli. Bana göre Cumhuriyet tarihinin en büyük sınavıdır bu seçim. Neden sınav? Sınav, bu seçimin namuslu bir şekilde gerçekleşip gerçekleşmeyeceğidir. Kısacası bu seçimde en büyük sınav, seçim namusu sınavıdır.

Büyük bir ihtimalle, Sayın Muharrem İnce ile Tayyip Erdoğan kalacaktır ikinci tura. Sayın Meral Akşener’in kalması halinde yüzde on oranında oy kitlesi olan Kürt vatandaşlarımızın, yani HDP seçmeni vatandaşlarımızın, Meral hanım’a oy vermeme ihtimali çok yüksektir, matematik bu. Tahminime göre, ikinci turda Sayın Muharrem İnce seçimi alır; eğer seçim namuslu bir şekilde gerçekleşirse. HDP de barajı geçer ise, muhalefet mecliste de çoğunluğu alır.

Muharrem İnce’nin mitinglerindeki kalabalıklar sürekli çığ gibi büyüyor. Eğer bu kalabalıklar böyle geometrik bir şekilde yükselirse ve olduğu gibi sandığa yansırsa Muharrem İnce daha ilk turda seçimi alır. Hayal mi? Hayaller bazen şaşırtıcı bir şekilde gerçeğe dönüşürler.

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş