“Hipodrom Apayrı Bir Dünya”

0 Yorum

At yarışları ile ilgilenenler için İstanbul Veliefendi Hipodrumu özel bir yerdir. Yarış severlerin kalbi burada atar. Bahis oynadıkları atın birinci gelmesi için totem yapanlardan tutun da atla beraber koşanlara kadar her çeşit heyecanı barındıran yarış severe rastlarsınız bu özel yerde. Veliefendi’nin sahipleri atlar olduğu kadar jokeylerdir de. Rahmetli Ekrem Kurt’tan, “Çılgın” Mümin’den, Ahmet Atçı’dan “İmparator” Süleyman Akdı’ya, “ Filozof Selim”den “Sihirbaz” Halis Karataş’a kadar birçok jokey, Veliefendi efsanesi oldular. Bu efsanelerin arasında, bir elin parmaklarını geçmeyen kadın jokeyler de var. “Erkek Dünyasına Kadın Adımları” adlı röportaj dizimizin bugünkü konuğu, o kadın jokeylerden Serap Berber. Serap Berber’le jokeylerin yaşamlarından, ata binmenin püf noktalarına; kadın jokey olmanın zorluklarından, kadın jokey adaylarına tavsiyelere kadar yarış dünyası ile ilgili her şeyi konuştuk. Buz gibi bir Cumartesi öğleden sonrasında gerçekleştirdiğimiz sımsıcak sohbete buyurun.

Röportaj: Sinem Hançerigüzel – Uğur Temel

Fotoğraf: Ercan Deniz Küçük

“ ‘Her defasında iyi ki bu mesleği seçmişim.’ diyorum.”

SİNEM HANÇERİGÜZEL (SH): İlk olarak genel bir soru ile başlamak istiyorum. Jokey olmanın şartları nelerdir?

SERAP BERBER (SB): Jokey olmanın şartları şunlar: Öncelikle Apranti Eğitim Merkezi’nde 2 yıllık bir eğitim almanız gerekmekte. Bu okula girmeniz için orta öğretimi bitirmiş olmalı, boy olarak 1.50 m’nin altında ve kilo olarak da 45 kilonun aşağısında olmalısınız. 2 yıllık eğitimin ardından lisans alarak apranti olmaya hak kazanıyorsunuz. 100 yarış kazandığınızda da jokey oluyorsunuz. Sanırım şu an 150 yarış oldu. Atlar erken saatlerde çalıştığı için erken kalkamamak gibi problemleriniz olmamalı. Sağlıklı olmalısınız ve seyahat etmeyi sevmelisiniz. Çünkü Türkiye’nin 9 ilinde at yarışları düzenlenmektedir.

SH: Meslek seçiminde kadınların aklına gelecek son mesleklerden biri jokey olmak. Sizi bu mesleğe seçmeye iten faktör ne oldu?

SB: Beni bu mesleğe iten en önemli faktör yarışçı bir ruha sahip olmam. Kısa boylu ve hafif kiloda olmam da artısı oldu. Aslında ben jokeylik diye bir meslek bile duymamıştım. Bu mesleği Yunanistan’da yaşayan dayımdan duydum. Avrupa’da birçok kadın jokey varmış. Bir gün bana “Sen neden jokey olmuyorsun? Hem fizik yapın çok uygun hem de çok cesaretli bir kızsın.” demişti. Biraz araştırma yaptıktan sonra bu mesleğin bana uygun olduğuna karar verdim. İstanbul’da yaşıyorum ve bu mesleğe girmeden önce atı yakından bile görmemiştim. Ayrıca öyle aman aman hayvan hayranı falan da değildim. Ama şimdi atlar benim yaşam biçimim. Benden bir parça gibiler ve atları çok seviyorum. Her defasında “İyi ki bu mesleği seçmişim.” diyorum.

Kadınlar her durumu ve ortamı etkiler.”

SH: Jokey dendiği zamanlarda akıllarda at üzerinde bir erkek canlanır. Siz, erkek egemen bir meslek alanında işinizi icra ediyorsunuz. Bu noktada ayrımcılık hissettiniz mi?

SB: Aslında ayrımcılık hissetmedim. Ben başarılı olmanın kadını ya da erkeği olmadığını düşünüyorum. Başarılı insan vardır benim için. Siz başarılıysanız, inanın, herkes sizinle çalışmak ister. Çalıştığım her at sahibi ve antrenörde bir jokeye ne kadar at ve çalıştırma imkanı sundularsa, aynı imkanları bana da sundular. Ama yarış çok farklı bir şey. Sadece kadınlar değil, birçok erkek meslektaşım da aynı durumla karşılaşıyor. Bir at için o kadar çok emek harcanıyor ki haklı olarak herkes ata en iyi kimse o binsin istiyor.

SH: Kadın jokey olmanın fiziki açıdan zorlukları var mı?

SB : Jokeylik tabii ki çok zor bir meslek. Bu meslek erkeklere ne kadar zorsa kadınlara da inanın o kadar zor. Jokeylik maalesef Türkiye’de erkek egemen bir meslek grubu, bu yüzden kadın olarak bazı durumlarda biraz daha özverili olmak zorunda kalabiliyorsunuz. “Giyineyim, süsleneyim, ojemi de sürüp işe gideyim.” olayı yok bizde, zaten bunlar için zamanımız da yok.

UĞUR TEMEL (UT): Erkek meslektaşlarınızla yarışma şansınız oldu mu?

SB: Erkeklerle yarışma şansım olmadı.

SH: Türkiye’de sizin gibi kaç kadın jokey var?

SB: Şu an 4 tane kadın jokey var. İki jokey ablamız ise şimdi antrenörlük yapıyor.

UT: Erkek meslektaşlarınızın yarış esnasında birbirleri ile küfürlü konuştukları ve kazabilmek adına “sert” koşu yaptıkları biliniyor. Kadın jokeyin yarışta olması bu durumu etkiler mi?

SB: Kadınlar her durumu ve ortamı etkiler. Öncelikle erkek meslektaşlarım sert koşu yapmıyor. Bizim yarış şartlarımız ve kurallarımız çok ağır. Bir yarışta sadece 11 kamçı vurabilirsiniz. Yarış içinde küfür konusuna da şunu söyleyeyim: Yarış ve kazanma hırsı o kadar farklı bir şey ki bazen istemeden de olsa böyle şeyler olabiliyor. Apranti okulunda dünya standartlarında ahlaklı, saygılı ve sportmen aprantiler yetiştiriliyor. Aprantiler bu konularda birçok eğitim alıyor.(Güzel konuşma, drama, etkili iletişim gibi…) Kendi gözlemlediğime göre kadınların çalıştığı eküriler daha pozitif ve daha neşeli gibi geliyor bana. Kadınların sesinden atlar bile etkilenebiliyor. Tabii ki erkekler konuşmalarında ve davranışlarında daha saygılı oluyorlar.

SH: Atları yarışa çıktıkları hali ile görüyoruz sadece; ama atların o kısa süren yarışlara hazırlandıkları uzun bir süreç de var. Atları yarışa nasıl hazırlıyorsunuz?

SB: Atlar kendi yarış programlarına göre antrenörü tarafından hazırlandıkları bir sistemde çalışır. Genellikle bütün atlar sabah erken saatlerde kenter şeklinde sahayı bir tur koşarak çalışırlar. Cuma günleri sprint ve pazar günleri de galop günüdür. Fakat atın yarış programına göre bu günler değişebilir. Akşam saatlerinde de at ya binek ya da gezinti olarak yarım saat dışarı çıkartılır.

UT: “At sahibine göre kişner.” derler. Sizce at binicisini seçer mi?

SB: Bazen atlar binicisini seçer. Sizin altınızda at hiç çalışmazken bir başkasıyla uyum içerisinde çalışabilir. El hassaslığı, yumuşaklığı atlar için önemlidir. Hatta bu konuda kendi yaşadığım bir olay var. Her gün bindiğim bir at vardı, çok uysaldı. O kadar sakin bir at ki “Sanki üstünde bebek taşıyor.” derdim. Her o ata bindiğimde at sahibi yanında insanlarla gelir, sürekli atı göstererek hayretler içinde yanındaki kişilere bir şeyler anlatırdı. Bir gün benden attan inmemi istedi ve başka bir erkek aprantiye binmesini rica etti. Benim bindiğim o sakin at gitmiş, yerine huysuz ayakları yere basmayan sürekli şahlanan bir at gelmişti. Ben de gördüklerime inanamamıştım zaten. At biraz yürüdükten sonra üstündekiyle birlikte kendini yere attı. Anladım ki atlar gerçekten insan seçiyorlarmış.

Yarış kuralları, şartları ve cezaları çok ağır.”

UT: At sahipleri gönül rahatlığı ile size at teslim ediyorlar mı?

SB: Evet, ediyorlar. Sizin nasıl çalıştığınızı ve iş disiplininizi biliyorlarsa tabii ki de size atlarını teslim ediyorlar.

UT: Futbolda olduğu gibi at yarışları esnasında da şike iddiaları konuşuluyor. Bu iddialar hakkındaki düşünceleriniz nedir?

SB: Az önce de dediğim gibi, at yarışlarında kesinlikle şike olayları yok. Çünkü yarış kuralları, şartları ve cezaları çok ağır. Bu yüzden kimse şike yapmayı düşünmez. Yarış Komiserleri Kurulu tarafından bütün yarışlar en ayrıntısına kadar inceleniyor. Yarış esnasında yaptığınız ufacık bir hata bile insanların hayatlarına mal olabilir. Hataya göre sadece jokeyler değil, at sahibi, antrenör ve at da ceza alabilir.

SH: Kadın jokeyler, Türkiye Jokey Kulübü tarafından yeterince destek görüyor mu?

SB: Kesinlikle destek görüyoruz. Türkiye Jokey Kulübü kadın jokeyler için yarışlar düzenliyor. Sanırım şimdilerde kadın seyisler yetiştirmek için bazı çalışmalar yapıyorlar.

UT: Hangi cins ata binmeyi tercih edersiniz? İngiliz mi, Arap mı?

SB: Ben İngiliz atlarını daha çok seviyorum. Daha uzun aksiyonlu oluyorlar.

Bu dünyaya ayak bastığınızda buradan kopamıyorsunuz.”

SH: Birçok meslekten farklı olarak işiniz gereği devamlı formda olmanız gerekiyor. Formunuzu korumak, yarışa hazır olmak adına günlük yaşamınızı nasıl şekillendiriyorsunuz?

SB : Her sabah erken kalkıyorum. Benim vücut yapım oturduğu için rejim yapmıyorum; ama doğal ve sağlıklı beslenmeye özen gösteriyorum.

SH: Jokey olmak isteyen; fakat ataerkil toplum yapısından dolayı buna cesaret edemeyen kadınlara tavsiyeleriniz nelerdir?

SB : Kadınlara tavsiyem, yarışmayı ve hayvanları seviyorlarsa tercih edebilecekleri bir meslek. Cesaretli olmak da çok önemli. Burası İstanbul’un içinde; ama apayrı bir dünya. Bu dünyaya ayak bastığınızda buradan kopamıyorsunuz. Bütün kadınları bekleriz. Kadınlar bu mesleği seçebilirler, yarışları izlemeye gelebilirler, çocuklarını at bindirmeye getirebilirler, piknik ve oyun alanlarında hoş vakit geçirebilirler. Hipodrom gerçekten farklı bir yer.

Yarış içerisinde kendi sahip olduğu atı geçen jokeyler gördüm.”

UT: Müstakbel eşiniz de bir jokey: Nurullah Göz. Birlikte yarışa girseniz nasıl bir çekişme olur aranızda?

SB: İkimiz yarışa girersek o da kazanmak için koşar, ben de. At yarışlarında “Kadınlar önden gider.” diye bir durum yok. Bu kadar insan size güvenip yarış oynuyor, kimse onlara haksızlık yapmaz. Ben burada, yarış içerisinde, kendisinin sahibi olduğu atı geçen jokeyler gördüm.

UT: Nurullah Bey ile aynı yarışta olmadığınızda, birbirinize atlarla ilgili taktik verip koşu stratejisi belirliyor musunuz?

SB: Evet, tabii ki veririz. “Bu atın huyu şöyledir, şu tarz yarışları sever, karakteri budur.” gibi paylaşımlarda bulunuyoruz.


Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş