Sanayici Ramazan Ulu ile Dobra Dobra !

0 Yorum

Dernekçilik yapmak kolay bir iş değildir. Hele ki dernekçilik yaparken bir yandan da başarılı ve saygın bir iş adamı olmak hiç kolay değildir. Ramazan Ulu ikisini birden başarılı ile yapan bir işadamımız. Türkiye’nin perakendecilikde en ön sıralarında yer alan Snowy Marketler Zinciri Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Ulu ile bakkal dükkanından başlayarak bugün marketler zincirine uzanan iş yaşantısı, sektörel sorunları, dernekçilik geçmişi ve Sinoplular’ın durumu hakkında konuştuk. Biz sorduk, Ramazan Ulu açık yüreklilikle bizleri cevaplandırdı.

Ercan Küçük (EK) : İlk olarak soralım. Ramazan Ulu kimdir?
Ramazan Ulu (RU) : Öncelikle yeni çıkacak sayınızda benimle röportaj yapıp bana yer ayırdığınız için, şahsınızda size ve İmtiyaz sahibi Nermin Hanım’a teşekkür ediyorum. 1956 Sinop Boyabat doğumluyum. İlk orta ve lise öğrenimimi Boyabat’ta, üniversite öğrenimimi de İstanbul’da yaptım. 1979-1984 yılları arasında öğretmenlik yaptım. 1985’ten beri de gıda sektöründe ticari hayatıma devam ediyorum.
EK : Öğretmenliği neden bıraktınız?

RU : Aslında öğretmenliği çok seviyordum. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan da çok sayıda takdir ve teşekkür belgeleri aldım. Eşim de benim gibi öğretmendi. Ancak 11 yaşındayken babamı, öğretmenliğimin 3. Yılında da annemi kaybettim. Kardeşlerin en büyüğüydüm. Kardeşlerime eşim annelik, ben babalık yapmak zorunda olduğum için çok sevdiğim öğretmenlik mesleğinden feragat ettim. İstanbul’a beş parasız geldik. Evimizin altındaki bir bakkalı borçla satın aldık. Öylelikle 1986’da ticaret hayatına atılmış olduk.
EK : Bakkaldan sonra perakende sektöründeki atılım sürecinizi anlatır mısınız?

RU : 1986 yıllarında Türkiye’de perakende daha yeni yeni oluşuyordu. O yıllarda bölgenin biraz daha büyük bakkalları daha revaçtaydı. Perakende sektörünün yarınlarını inceleyebilmek için ben şahsen defalarca Avrupa’nın birçok ülkesine giderek incelemelerde bulundum. Tabi 26 yıldan bahsediyoruz. Zikzaklı ve sıkıntılı geçen yıllarımız oldu. Bu süreçte Nestle, Mis Süt, Vatan Yağları gibi ürünlerin distribitörlüğünü, bayiliğini yaptık. Arzuladığımız işi toptancılıkta bulamadık. Bir dönem perakendeciliğe ara verip üreticiliğe de soyunduk. Sonra kardeşlerimizle beraber tekrar perakendeciliğe geri döndük. Perakende Türkiye’de zor bir sektör. Ürün gamınız çok yüksek. Biz şuan 15 bine yakın ürün satıyoruz. Bu kadar ürünün temini, merkez depoya çekimi, lojistiği, dağıtım ve tüketiciye sunumu çok da kolay olmasa gerek. Çok şükür 26 yıldır alnımızın akıyla, dürüst kimliğimizle ekmeğimizi arıyoruz.
EK : İSMAR geçmişinizden bahseder misiniz?

RU : İstanbul Marketçiler Birliğinin kısa adıdır. 90’lı yıllarda özellikle İstanbul’da birazcık daha perakende de söz sahibi olan marketlerin bir araya gelerek oluşturduğu bir gruptur. Bu birliktelik başta çok da iyi gidiyordu. Ancak yanlış yönetimden, yanlış işler yapılmasından ötürü çok da uzun sürmedi. Biz de o grubun içerisinden yarınlarda zararlı çıkacağımıza inandığımızdan ayrıldık. Sonra da dağıldı. Bir arkadaşımız şirketi aldı, İstanbul çapında devam ettiriyor.
EK : Şuanda kaç mağazanız var? İstanbul Anadolu yakasında pek mağaza açma taraftarı olmamanızın nedeni nedir?

RU : Çok mağaza açmak çok kolay. Ama mağazayı işletmek, yarınlara taşımak zor. Bir dönem çok mağazamız vardı. Mevcut mağazalarımızın gerçek potansiyeline kavuşmasını sağlamak yeni mağaza açmaktan daha doğrudur. Bizim Anadolu yakasında 6, Avrupa yakasında 9 olmak üzere 15 mağazamız var. 6000 m2 lik lojistik merkezimiz, 1000m2lik merkez ofisimiz, 600’e yakın çalışanımız var. Bu işi Türkiye’nin ekonomik koşullarında çok kolay değil. Biz şuan altyapımız, ekonomik gücümüz, piyasada olan kredimizle her ay bir mağaza açabiliriz. Ancak eğer ben eşimle dostumla merhaba diyecek zamanı ayıramayacak, akrabalarımın cenazesinde, düğününde olamayacaksam çok mağazanın bana getirisi olmaz. Her yıl 3 mağaza açma hedefimiz var. 2012’de 2 mağazamızı açtık. Merkez ofisimizi eski yerinden daha büyük bir yere taşıdık.
EK : Peki yurtdışına açılmayı düşünüyor musunuz?

RU : Şuan için değil. Ama il dışına açılacağız. Sinop merkez ve Boyabat’ta 2 alışveriş merkezini hayata geçirmeyi planlıyoruz. Hatta şuan birisinin inşaatına başladık. Ama Boyabat bize yeterli değil. Eğer orada bir lojistik merkezi kuracaksak, bölge müdürlüğü oluşturacaksak bir tane de Sinop’a açmamız gerekir. Sinop’taki arayışlarımız sürüyor. Biz önce ülke için tamamlayıp sonra yurt dışına açılmayı doğru buluyoruz.

AVM’ler şehir dışına taşınmalı

EK : AVMlerin şehir dışına taşınması çok tartışılıyor. Sizce AVMler şehir dışına taşınmalı mı?

RU : Biz taşınsın istiyoruz. Hatta bununla alakalı İstanbul Perakendeciler Derneği (PERDER) miz var. Taşınmasını öteden beri istiyoruz. Çünkü İstanbul’daki karmaşayı hep birlikte görüyoruz. Bunlar ulusal güçler. Yerli yatırımcının, yerli sermayenin bunlarla rekabet etme gücü yok. Bunların bir an evvel yasası çıkartılarak şehir dışına taşınması gerektiğine inanıyoruz. Bunun dışında bizim gibi yerel firmaların da yasal düzenleme yapılarak kendi içlerinde bir mesafesinin olması gerekiyor. Düşünün benim Kağıthane’de bir şubem var. Hemen yanı başına gelip birileri daha açabiliyor. Bunun bir yasaya bağlı olarak 500 m den daha yakın bir mesafeye açılamaz gibi belli düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Zaten bizim PERDER olarak kurulmaktaki amacımız buydu. Aksi taktirde yıllardır verdiğimiz emeklerimi, yatırımlarımız boşa gidecek. Bir gün iflas bayrağını çekmek zorunda kalacağız. Yılda en az 20-25 şubeli çok marketin battığını görüyoruz.

EK : Halkımız kalitesine bakmadan nerde ucuz varsa onu alıyor. Bu da merdiven altı diye tabir ettiğimiz üretimi yükseltiyor. PERDER olarak bu merdiven altı üreticiler yönelik meclise bir yasa tasarısı önerisinde bulundunuz mu?

RU : Bulunduk tabi. Türkiye’de gıdayı ilgilendiren bir bakanlık yoktu. Bizim bu tür çalışmalarımız sayesinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı kuruldu. Biz her gün bu konuyu konuşuyoruz. Öyle marketler, öyle büfeler var ki ne idiğü belirsiz ürünler satıyorlar. Bu insan sağlığına zarar veriyor. Biz denetimlerin sıklaşmasını istiyoruz.

EK : Ürünlerinizin lojistik taşınımında tarladan müşteriye kadarki sürede yaşadığınız sıkıntılar var mı?

RU : Var tabi olmaz mı? Dışarıdan davulun sesi hoş geliyor. Bize çok para kazanıyorlar diyorlar. Dışarıdan göründüğü gibi çok da düzgün gitmiyor, sıkıntılarımız var. Birgün Bayrampaşa sebze ve meyve halini gezmenizi rica ederim. Antalya’dan Mersinden, Adana’dan malı yüklüyorlar. Yazın temmuz ağustos sıcağında 10-12 saatte buraya geliyor. Onu burada buzhaneye atıyorlar. Satın almacılarımız gece 4te 5te bu malları alıyor. Getiriyoruz, mağazalarda teşhire açıyoruz. %30 fireyle satıyoruz. Sonra medya bas bas bağırıyor. Domates Antalya’da 1 TL, İstanbul’da neden 3 TL diye. Biz %30-%25 in altına fire oranlarımızı indiremedik. Son yasayla artık perakendeciler de gidip hale ürünü sokmadan tarladan alıp, satışa sunabilecek.

EK : Peki bunu yaparken lojistiğe ait araçlarınızda büyümeye gidecek misiniz?

RU : Zorunlusunuz. Yatırım yapacaksınız. Soğuk zincirler kuracaksınız. İstanbul’daki semt pazarlarının durumu ortada. Kokudan giremezsiniz.
YMK : Bu çıkacak yasayla fiyatlarda indirim görülecek mi? RU : Nispeten katkısı olacaktır. Düşünün kabzımala kar payı veriyordum. Tarladan alıyor, getiriyordu. Bunlar hep maliyetti. Şimdi ben alıp tüketiciye sunacağım. Maliyetlerim azaldı. Zaten bu yıl fiyatlara bu azalma yansıdı.

Siyaseti sevmiyorum
EK : Ramazan Ulu olarak geçmişte bir siyasi deneyiminiz oldu mu? İleri de siyasete atılmayı düşünüyor musunuz?

RU : Hayır, böyle bir girişimim de olmadı, beklentim de yok. Siyasetçilere saygı duyuyorum mama siyaseti sevmiyorum. Bir dönem Sinoplular camiası beni siyasetin içinde görmek istediler. Ama bu rica beni hiç hoşnut etmedi. Geçmiş yıllarda bir siyasi parti genel başkanının ricasıyla milletvekilliği için adaylığım söz konusuydu. ancak sözünde durmadıkları için adayların basına duyurulacağı gece adaylıktan vazgeçtim. Dolayısıyla ilk denemem orada bitmiş oldu. Dernekçiliğin içinde olduğum için bir çok siyasi parti genel başkanını ağırladım. Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal, Tansu Çiller, Mehmet Ağar, Cem Uzan, Erkan Mumcu davetlerimize icabet ettiler. Ama bizim bünyemizdeki bazı arkadaşlar bize siyasi damgayı vurdular. Ramazan Ulu Ak Parti,CHP’li, DYP’li, Genç Partili dediler. Biz bunları toplumu siyasetin içine katmak için yaptık. Bu da Ramazan Ulu siyasetle ilgilendi diyenlere cevap olsun.

EK : Dernekçilik geçmişinizden bahsedelim birazda. SİNDEF Genel Başkanlığı yaptınız. Halen Onursal Başkanısınız. Bir dönem daha aday gösterildiniz, sonra vazgeçtiniz. Bir kırgınlık mı oluştu?

RU : Dernekçilik hayatıma Sinop İli ve İlçeleri Seyit Bilal Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanlığı ile başladım. Sonra İstanbul Sinoplular Birliği Genel Başkanlığı yaptım. Avrupa Birliği uyum yasalarıyla değişen medeni kanunda köy derneklerinin de federasyonlaşması yasalaştı. SİNDEF te Türkiye’de bu kapsamda kurulan 2.federasyon. Sonrasında SİNDEF Genel Başkanlığı yaptım. Ama hiçbir zaman hiçbir göreve aday olmadım, hep aday gösterildim, göreve itildim. Benim genel başkanlığım döneminde genel sekreterliğimi yapan Av. Timuçin Oğuz’u kendi adayım olarak gösterdim ve seçilmesini sağladım. O günden beri bu işi yürütmeye çalışıyor. Bence yanlış yürütüyor. En çok eleştirenlerin başında da ben geliyorum. SİNDEF çok kötü durumda, bizim bıraktığımızın %1 i gibi bile değil. Ama bu yarınlarda tekrar bu işin başına geçeceğim diye bir şey yok. Ben dernekler içindeki güzel projelere dışarıdan maddi manevi yardım ederek dernekçiliğe devam ediyorum. Dernekçiliği bıraktıktan sonra işimde büyük bir hareketlilik oluştu.
EK : SİNDEF varken şimdi Anadolu yakasında Tüm Sinop Dernekler Federasyonu (TÜSİDEF) kuruldu. Sinoplular arasında çift başlılık mı oluştu? Siz neler düşünüyorsunuz?

RU : Sinoplular bütünleşeceğine bölünüyorlar. Bölünmeye neden olan da SİNDEF’tir. SİNDEF’in bu durumuna çok üzülüyorum. SİNDEF mevcut genel başkanın ilk dönemi haricinde tamamen Sinop camiasına zarar vermiş, Sinoplular’ın bölünmesine neden olmuştur. Bunu da mevcut başkan ve yanındaki birkaç adamı yapmışlardır. Bugün benim bıraktığım federasyon yoktur. Bu boşluktan faydalanıp Avrupa yakasında bir platform çalışması yapılması, Anadolu yakasında bir federasyon kurulması ve onun başına farklı bir partiden birinin geçmesi, SİYAD’ın bu çalışmalar karşısında zayıf duruşu Sinoplular’ı neler oluyor diye düşündürmektedir. Uzun zamandır ben bu işlerin dışında duruyordum. Ama bundan sonra benimle beraber hareket eden arkadaşlarımın emeklerine sahip çıkmak için, kendi menfaatleri için çalışma yapan arkadaşlara dur demek için bu çalışmaların içinde olacağımızı da sizin vasıtanızla bildirelim. Ben dernekçiliği çok seviyorum ancak dernekler siyasete alet edilmemelidir. Derneklerde siyasetçiler olmalı ama başlarında olmamalıdırlar. Bugün SİNDEF’in başında AK Partili, TÜSİDEF’in başında CHP’li bir başkan var. Bu arkadaşlarımız siyaset yapsınlar ama kurumların başında olmamalıdırlar. Bizim dönemimizde federasyona kazandırılan edinimler nerede? İnsan kaynağımız yok, bir elin parmağını geçmez işadamlarımız ama 2 tane işadamları derneğimiz var. Buradan her 2 federasyonumuz, SİYAD yöneticilerimiz ve platformdaki arkadaşlarımıza sesleniyorum. Akıllarını başlarına alsınlar, otursun düşünsünler biz ne yapıyoruz diye. Yeniden birbirimize sarılalım desinler.

Termik santrale karşıyım
EK : Sinop’ta termik santral, nükleer santral kurulacak. Halkın buna büyük tepkisi var. Siz ne düşünüyorsunuz?

RU : Sinop’a termik santral yapılmamalıdır. Sinop tamamen eğitim ve turizm kenti olmalıdır. Biz nükleeri savunan, savunmayan 2 bilim adamıyla binlerce Sinoplu’nun katıldığı bir tartışma programı düzenledik. Federasyon meclisimizde toplandık ve oyladık. Herkes Sinop’a nükleer santral yapılmamalı dedi. İstanbul’dan 15-20 otobüs üyemizle Sinop’ta düzenlenen mitinge katıldık. Ama Sinop’ta yaşayan halkımız nükleere duyarsız kaldı. Bugün Sinop’ta nükleer santral yapılacak, kaçışı yok. Ben nükleere eveti termik santrale hayır diyorum. Şuanda SİNDEF’in bu konuda çalışması yok, yapamazlar. Çünkü cesaretleri yok. SİNDEF Genel Başkanı Ak Parti İstanbul İl yöneticisidir, yetkileri var. Yerel yönetimlerde hemşehrilerimiz var. Alsınlar her belediyeden 2 otobüs, Sinop’a gidelim hayır diyelim. En önde ben olurum. Hodri meydan! Bunların amaçları kişisel çıkarlarıdır. Açık konuşuyorum yalan söylüyorlar! Şuan Sinoplular birbirlerine kırgınlar. Hergün bir federasyon söylentisi çıkıyor. Çok mu işadamımız var da sanki 2 işadamı derneğimiz var. Bu neyin kavgası anlamıyorum? Birine gitsek diğeri kırılıyor, diğerine gitsek öbürü. En iyisi hiç birine gitmemek.

Emeklere yazık ediliyor
EK : Benimle beraber yürüyen yol arkadaşımla bu sorunları çözeceğiz dediniz. Bunu nasıl yapacaksınız? Yeni bir oluşum mu geliyor?

RU : Bu arkadaşlarımızın emeklerine yazık oldu. Bu arkadaşlarımız birliktelik için çaba sarf etti ve hiçbir siyasi ve ekonomik beklentileri yoktu. Samimi ve dürüsttüler. Bu işi Allah rızası için yaptılar, zaman ve para harcadılar. O grup gitti, yerine başka bir grup geldi. Dinlemedikleri gibi siz bir kenara çıkın biz kafamızdakileri yapalım dediler. Sinoplu’yu birbirine küstürmek için ellerinden geleni yaptılar. Eskiden susuyorduk ama artık basın yoluyla bağıracağız. Şuanki kurumlarımızın hepsi milletvekillerimizle küsler. Eğer beni parlamentoya gönderin diyorlarsa gelsinler biz gereken desteği verelim. Ama Sinoplu’yu birbirine küstürmesinler. Sinoplular buna layık değiller.
EK : Bize değerli vaktinizi ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş

Cevapla