‘Silahlarınızdan, Fetvalarınızdan, Yasalarınızdan Daha Güçlüyüz’

0 Yorum

‘Kadınlar Konuşuyor!’ röportaj dizimiz kaldığı yerden devam ediyor. Dizimizin 5.bölümünde İlerici Kadınlar Derneği’nden Hanife Şahan ile konuştuk. Sosyal medyada çokça gözüken, resmi İKD’den bağımsız çalışmalar yapan İlerici Kadınlar Derneği’ni sorduğumuz Şahan, ortadaki isim benzerliğini açıkladı.

Bunun haricinde Hanife Şahan ile Özgecan Aslan’ı, Liseli Cansel’i, taciz-tecavüzcülerin deşifre edilmesini, geçmişte türban eylemlerinde yer alan solcuları, sosyalizm mücadelesi – kadın mücadelesini ve kadın mücadelesine dair bir çok konuyu konuştuk.

Röportaj: Ercan Deniz Küçük

RÖPORTAJLIK : Kadına yönelik şiddet haberleri hiç eksilmiyor. İKD’ye göre kadına yönelik en büyük saldırı nedir?

HANİFE ŞAHAN (HŞ) : En büyük şiddeti maalesef ayıramıyoruz bugün. Sömürünün, tacizin, tecavüzün artışı, gericilik, göç, savaş, kadın cinayetleri zaten son nokta… Hepsi birbirine bağlı maalesef ve bir bütünlük içinde değerlendirmek gerekiyor. Ancak elbette bugüne bakıldığında gericiliğin geldiği nokta korkunç denilebilecek düzeyde. Zaten kadına yönelik şiddetteki artışı bundan bağımsız değerlendirmemiz mümkün değil.

RÖPORTAJLIK : Türkiye’de kadınlar uzun yıllardır mücadele veriyorlar. İlerici Kadınlar Derneği geçmişte bir dönem bu mücadelelerde önemli bir yere sahip. Bugün yeniden kuruldu. Siz yeniden kurulan İKD’nin bugün kadın mücadelesi içerisindeki yerini nereye koyuyorsunuz?

HŞ : İKD henüz çok yeni. İyi başladık sayılır. Bugün İKD’nin yerini belirleyecek olan elbette bundan sonra yapılanlar olacak, bunu zaman ve çalışkanlığımız, inadımız gösterecek. Ama ne yapmayacağımızı çok iyi biliyoruz. İKD gericiliğin karşısında laiklik diyebilen, sömürüye karşı eşitlik diyebilen, savaşa karşı barış diyen, tacize, tecavüze, ölümlere karşı hesap soran, gerici eğitim sistemine karşı çocukları ve elbet geleceğimiz için mücadele eden kadınların örgütü olmalıdır ve zaten böyle yola çıkmıştır. İşte tüm bu başlıkların altını doldurabilirsek İKD gerçek anlamda kadın mücadelesinde ciddi bir yer kaplayacaktır. Biz de bunun için uğraş veriyoruz. Dediğim gibi tüm bunları zaman içerisinde yapacağımız çalışmalarla da ortaya koyacağız ve koyuyoruz. Ama gerçekten tek bir kimlik peşinde koşmayacağız, tek başına “kadınlar ölüyor” diye tüm kadınlarla işbirliği içerisine girmeyeceğiz.

Sosyal Medyada Gözüken 2. İlerici Kadınlar Derneği?

RÖPORTAJLIK : Sosyal medyada araştırdığımızda karşımıza başka bir İlerici Kadınlar Derneği daha çıkıyor. Onlar da pankartlarıyla, sloganlarıyla bazı çalışmalar yapıyorlar. Burada bir ikilem söz konusu. Diğer İKD, yapacakları çalışma sizlerle çelişirse? Bu konuda bir görüşme oldu mu onlarla aranızda?

HŞ : Evet, arkadaşlarla görüştük. Ama bir düzeltme yapalım, o aslında İlerici Kadınlar Dayanışma Derneği. Açıkçası biz bu ismi alırken bir tarihe sahip çıkarak ve hakkını vermek için yola çıktık. Dolayısıyla isim meselesine indirgenecek bir başlık değil. İKD, bizim açımızdan kadın mücadelelerinde Türkiye’deki en önemli mücadele hattını oluşturdu diyebiliriz. Birçok kazanımı ve net bir hattı vardı. Ne istediğini bilen bir örgütlenmeydi, kazanımı da bu sayede oldu. Dolayısıyla bugün bu ismi almamız bizi rahatlatmaktan çok daha fazla çalışmamızı salık veriyor. Türkiye’de bugün kadınların örgütlenmesinin en acil görevlerden biri olduğunu düşünen bizler için bu ismi alıp hakkını vermeye niyetlendik. O yüzden diğer arkadaşlar da sonuçta bir mirasa sahip çıkıyorlar. Herkes kendi çalışmasını yapsın, ama önemli olan gerçekten de altını doldurup dolduramadığınızdır.IMG_9900

Sosyalizm Ve Kadın Mücadelesi

RÖPORTAJLIK : Sosyalizm mücadelesiyle kadın mücadelesi nerelerde birleşir?

HŞ : Çok yerde birleşir… Gerçekten bu konuda derinlere inmeye gerek yok. En basitinden şöyle düşünün; sosyalizm eşit ve özgür bir toplumu yaratma mücadelesidir. Kadın mücadelesinin de yüzyıllardır en önemli başlığı bu olagelmiştir. Bugün kadınların dillendirdiği taleplere baktığınızda karşınıza ne çıkar? Örneğin çalışıyorsanız ücretinizin çalışan herkesle aynı olmasını, güvencenizin olmasını istersiniz. Mesela okumak, bir meslek sahibi olmak istersiniz… Örnekleri çoğaltabilirsiniz. Sonuçta yaşanılan bir tarih var ve kadınların gerçek anlamda haklarını kazandıkları en önemli tarihin Sovyetler Birliği’nde olması rastlantı değildir. SBKP’nin programının 122. Maddesine baktığınızda bunu görürsünüz. Şöyle der:

SSCB’de kadın, ekonomik, devletsel, kültürel, toplumsal ve politik yaşamın bütün alanlarında erkeklerle eşit haklara sahiptir.

Bence gerçekten durumu özetleyen bir madde.

Kadın Programları ve Diziler

RÖPORTAJLIK : Ekranlarda kadın, evlilik programları ve diziler çokça izleniyor. Bunlarla ilgili “bu programlar kadına ve aileye yönelik saldırıdır. Kadını kültürsüzleştirmeye yönelik bir saldırıdır.” desem. Bu cümleme karşı çıkar mısınız?

HŞ : Çıkmam ama eksikli derim. Bu tüm halka yönelik yapılmış bir saldırıdır. Evet, kadınlar eve kapatıldığı ve hala kapatılmaya çalışıldığı için buna daha fazla maruz kalıyor. Ancak onun dışında yapılan programların da çok farklı olduğunu düşünmüyorum. Maalesef ki görsel yayınlar bir ideolojinin yerleşiklik kazanabilmesinin en önemli araçlarından diyebilirim. Siz ne kadar kaçmaya çalışsanız da bir şekilde karşınıza çıkıyor. Burada yapılan en önemli saldırılardan bir tanesi kadını tüketime yönlendirme çabası elbette. Ancak dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama aynı anda gelişen bir program silsilesi de ortaya çıktı. Kur’an okumaları, dini sohbetler, gerici kanallar… Hem gericilikle uyuşturulan hem de yapılan programlarla tüketime sevk eden ve siz bunları izlerken kadın hakkında düşmanca edilen sözler söylenmesi, hakkınızda geleceğinizi, haklarınızı çıkışsızlığa sokan yasaların geçmesi, gerici müfredatın uygulanması ile geleceğiniz olan çocuklarınızın aklının bilimle değil de korkuyla beslenmesi… Evet, tüm bunlar gerçek, hep beraber yaşıyoruz, hep beraber de karşı çıkmanın, örgütlenmenin önemi tam da burada. İKD kapı kapı dolaşmayı bu yüzden yapmak zorunda. Eve hapsedilmeye çalışan kadının evine giderek kolundan tutup dışarıya çıkarmak zorundayız.

RÖPORTAJLIK : Kadına şiddetten biraz daha devam edelim. Özgecan Aslan cinayeti daha sonrasında liseli Cansel intihar etti. Özellikle Cansel olayında herkesin her şeyi bildiği söylendi. Cansel’in intiharından sonra arkadaşları olayı sosyal medyada yaydılar. Ama herkes her şeyi bilirken sustu. Bu konuların bu kadar tartışıldığı gündemde neden susar insanlar?

HŞ : Siz soruyu sorarken aklıma muhtarlar örneği geldi. Hatırlarsınız Erdoğan muhtarlara “hangi evde kim var, nedir ne değildir. Bunu gelecek, orada kaymakamına, valisine emniyet müdürüne bildirecek” çağrısı yapmıştı. Böyle bir şey olabilir mi? Bakın bu sadece aklıma gelen basit bir örnek. Türkiye neredeyse her gün bu tarz söylemlerin olduğu ve buna alıştırılmaya çalışılan bir ülke. Dolayısıyla ciddi anlamda bir güven sorunu da yaşıyor. Ancak sorun şu ki bu güven sorunu hesap sormaya değil korkuya dönüştürülüyor. Herkes “söylersem başıma ne gelir” korkusuyla yaşıyor. Korkuyu ancak birlikte hareket ederseniz aşarsınız. Düşünebiliyor musunuz, ölüm normalleştirildi bu memlekette. Bunun bile hesabı sorulamıyorsa eğer gerçekten ciddi bir silkelenmeye ihtiyaç var demektir. Bu anlamda AKP hakikaten sadece kadına değil, insana, insanlığa düşman. Korkunç olan da bu.

RÖPORTAJLIK : Mesela Cansel gibi bir genç kadın geldi. “Ben tacize, tecavüze uğruyorum.” dedi geldi İKD’ye. İKD ne yapacak?

HŞ : Şimdi öncelikle bir şeyin altını fazlasıyla kalın çizmek lazım. Bir kadın eğer bu soru ile geliyorsa yüzde 90 hukuki yollarla neler yapılabileceğini öğrenmek için, bu konuda destek almak için geliyordur. Bu da haklarını bilmesi için gerçekten önemlidir. Ancak kimse kendini kandırmasın ki bu gerçek bir çözüm değildir. Bugün birçok tecavüzcü, tacizci, katil mahkemeye çıktığında bir gerekçe ile serbest kalabiliyor ya da iyi hal indiriminden faydalanabiliyor. İşleyen bir hukuk zaten yok ve buna da alışmamız isteniyor. En son Tayyip Erdoğan’ın “ben Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymak zorunda, saygı duymak zorunda değilim” demesi bile bu durumu yeteri kadar resmediyor diye düşünüyorum. Dolayısıyla burada önemli olan elbette hukuki mücadele ya da destek, ancak hepsinden önemlisi ve gerçekten de tek çare bütün bunlarla beraber örgütlü mücadele vermek. Birçok dava açarsınız, birçok kadına destek olabilirsiniz ama bahsettiğimiz durum milyonları ilgilendiriyor. Bu gerici zihniyetle hep beraber mücadele etmek.IMG_9906

Tacizcinin Deşifre Edilmesi

RÖPORTAJLIK : Kadına taciz, tecavüz ve şiddet olaylarında bazı kurumların kullandığı mücadele yöntemlerinden birisi de deşifre etmek. Taciz edeni sosyal medya üzerinden deşifre ediyorlar. Bu da son dönemde çok tartışılıyor. Tacizle ilgisi olmayan kişilerin yanlış olarak deşifre edilmesi, bu kişilerin intihar etmesi, ya da tacizcinin ailesi, çocuklarının toplum içinde zor duruma düşmesi vs. Siz bu deşifre yöntemi hakkında neler söylersiniz?

HŞ : Valla böyle bir yöntem çözüm getirecekse her ne kadar açıkça yapıyor olsalar da bugün iktidarda yer alanlara uygulayalım. En büyük tacizi onlar yapmıyor mu? Yatak odanıza kadar giren, kaç çocuk doğurmanız gerektiğini belirleyen, aklımıza tecavüz eden, kadını yok sayan, küçük yaştaki kızlarımıza şehvet duyulup duyulmayacağına dair yorum yapan insanlarla yönetiliyor Türkiye. Bu durumu teşvik edenlerden hesap sorulmadan böylesi bir yöntemle sonuç alınabileceğini düşünmüyorum. Çünkü her gün her an yaşanıyor bunlar.

RÖPORTAJLIK : Bağdat Caddesi’nde tecavüz olayı, liseli Cansel olayı son günlerde en çok konuşulan olaylar. Kadına yönelik cinsel şiddet tartışılırken bir yandan da bazı kadınların “o saatte ne işi varmış?”, “okulda o kadar öğrenci varken neden o?” şeklinde sözlerini görüyoruz. Siz bunu İKD’li bir kadın olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

HŞ : Şimdi iki örnek farklı sonuçlar doğurdu. Biri, o zamana kadar orta sınıf kesimin başına bu tarz olayların gelmeyeceğine yönelik kanaati ortadan kaldırdı. Diğeri ise maalesef davranış, kıyafet vs. üzerinden bir kızın suçlu çalışılması ile sonuçlandı. İyi de bu söylemleri kadının ya da erkeğin ağzından çıkmış olması değil, bu memleketi yönetenlerin ağzından çıkması daha korkunç değil mi? Ya da düşünün Diyanet’in verdiği fetvalar ciddi tepki aldı değil mi, peki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı bu tepkilerin hemen ardından Diyanet’e ziyarete gitmedi mi, destek olmadı mı? İKD bu yüzden gericiliğe karşı bayrağını yükseltmeli. İnadına laiklik demeli. Ayrıca Bağdat caddesi olayında hatırlarsınız Şamil İğde adlı bir kişi internetten iğrenç bir anket düzenlemişti, İKD olarak Şamil İğde’ye dava açtık ve takibini yapıyoruz.

Yasalar Yeterli mi?

RÖPORTAJLIK : Yasalarda bir takım düzenlemeler yapıldı. Bazı kadın örgütleri “yasalar yeterli ama uygulamalar yetersiz” diyor. Siz bugün kadın mücadelesi açısından baktığınızda yasaları yeterli buluyor musunuz?

HŞ : Biraz önce söylediğim gibi yasalar yeterli olsa da uygulanmadığı sürece ne işe yarar. Şimdiye kadar bu durum meşrulaştırılmaya çalışıldı. Şimdi de Anayasa’da değişiklik yaparak bu durumu yasallaştırmaya çalışacaklar. Elbette mevcut yasaların yeterli olduğunu söylemek zor. Zaten süreç içerisinde var olan kazanımlar da tek tek alındı.

RÖPORTAJLIK : Günümüzün sıcak gündemlerinden birisi Başkanlık Sistemi ve Yeni Anayasa. Siz bunları ihtiyaç olarak görüyor musunuz? Yeni anayasada kadın hakları açısından neler olmalı?

HŞ : Öncelikle başkanlık bir ihtiyaç değil zaten. Erdoğan’ın kendine biçtiği misyonun sonucu. Zaten önce Anayasa gündeme gelecek. Ama oluşturulmak istenen Anayasa’dan olumlu bir şeyler beklemek mümkün değil. Kaldı ki onlar daha masaya oturmadan Meclis Alt Komisyonu’ndan hızlıca bir yasa tasarısı geçirildi. Bu tasarıya göre, geçici iş ilişkisi ve uzaktan çalışma yasal hale getirilecek. Bundan en çok etkileneceklerin kadınlar olduğunu söylemeye bile gerek yok sanırım. Kısaca kadınların “modern köle” olmasını yasallaştırmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla olumlu bir şey beklememiz mümkün değil. Biz de İKD olarak konuyla ilgili, “Esnek Çalışma Yasa Tasarısını Meclisten Çekin!” başlıklı bir imza çalışması başlattık.

(imzalamak için: http://ilericikadinlardernegi.org.tr/2016/02/27/esnek-calisma-yasa-tasarisini-meclisten-cekin/)

Türban Eylemlerine Katılan Solcular..

RÖPORTAJLIK : Geçmişte sağcıların üniversite de türbana özgürlük eylemlerinde yer alan, 2007’deki Cumhuriyet Mitinglerinde ‘Türkiye Laiktir, Laik Kalacak’ sloganları atılırken yerden yere vuran bazı solcuların bugün ‘Bilimsel, Laik, Demokratik Eğitim’ dediğini görüyoruz. Bunun hakkında siz neler söylersiniz?

HŞ : Bunun doğru bir soru olduğunu düşünüyorum. O dönemlerde ben de üniversitedeydim ve gerçekten solcuların türban eyleminde yer almalarını çok garipsemiştim. Geçmiş pişmanlıklar fayda getirmez ama ciddi olumsuz sonuçlar doğurabilir. Bahsettiğiniz 2007 dönemi AKP’nin yerleşme adımlarının attığı dönem. Çok şey söylenebilir bunların üzerine ama ortada bir gerçek var ki laiklik mücadelesinin bugün yakıcı bir ihtiyaç olduğu. İKD olarak bu konuda bir adım da attık ve demokratik kitle örgütleri, sendikalar, meslek örgütleri ve aydınların bir araya gelerek oluşturdukları Laikliğe Çağrı Birlikteliği’nin bir parçası olduk.

Savaştan Kaçan Suriyeli Kadınların Köle Olarak Satılması

RÖPORTAJLIK : Suriyeli kadınların Türkiye’de köle olarak satıldığını duyuyoruz. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

HŞ : Bu konu gerçekten önemli. Belki biliyorsunuzdur İKD, IŞİD’in köle pazarında kadınların satışa çıkarıldığı bilgisini alır almaz Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu. Ancak öğrendik ki jet bir yargılama ile tek celsede tüm sanıklar beraat ettirilmiş. Böyle bir şey olabilir mi? Bu karar gerçekten de emperyalizme, gericiliğe hizmette sınır tanımayan bir iktidar ile karşı karşıya olduğumuzu bir kez daha gösterdi.ikdlogo

Bugün gerçekten de bir savaş yaşanıyor. Sadece Suriye’de değil, kendi coğrafyamızda birçok Kürt kadınımız da göçle savaşla karşı karşıya. Dolayısıyla AKP’ye, emperyalizme, gericiliğe, bu iç içe geçmiş tabloya karşı mücadeleyi zorunlu olarak örmemiz gerekiyor.

Kadının Kendi Soyadını Kullanması

RÖPORTAJLIK: Kadının evlendikten sonra kendi soyadını kullanması çok konuşuluyor. Bunun kadın mücadelesi açısından önemi nedir?

HŞ : Bu elbette olumlu bir şey ancak buna bile sevinemiyoruz. Hiç durmayan cinayetler, tecavüzler, sömürü, göç, savaş bitmediği sürece sevinemeyeceğiz de.

RÖPORTAJLIK : Son olarak eklemek istedikleriniz?

HŞ : İKD bu 8 Mart’ta ilk kez sokağa çıkacak. Sloganımızı “Silahlarınızdan, fetvalarınızdan, yasalarınızdan daha güçlüyüz, yürüyoruz” olarak belirledik. Tabii ki bir yürüyüş olacak. 6 Mart’ta saat 13.00’da İstanbul’da Kadıköy Kilise Meydanı’nda toplanıp Mehmet Ayvalıtaş Parkı’na yürüyeceğiz. Parkta kadın kürsümüzü kuracağız. Buradan da tüm kadınları bu yürüyüşe davet etmek isterim. Diğer iller için detayları sosyal medya aracılığıyla ya da internet sitemizden öğrenebilirler. Aynı kanallar üzerinden iletişime geçip üye de olabilirler.

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş