Yılmaz Özdil’den Aydınlık Gazetesi’ne Önemli Açıklamalar

0 Yorum

21 senedir belediyeleri, 13 yıldır ülkeyi yönetiyorlar. TÜSİAD’a karşılar ama bir sanayici yetiştiremediler. En akıllısı kanepe yapıyor hâlâ… Döndüler yine arazi kapatalım, apartman dikelim. Bu dayatmayla dikine sınıflar oluştu. Bunlar doğru okunamadığı için CHP ve MHP değil Perinçek, Bağdat Caddesi’nden oy alıyor’

Yılmaz Özdil’le Taksim’deki Kırmızı Kedi Yayınevi’nde buluştuk. Ergenekon tertibindeki tutuklu yıllara atıfla, tebessümle söylenen ‘geçmiş olsun’un ve kısa bir cezaevi sohbetinin ardından Özdil’in “Bunca senedir ilk defa Aydınlık’la söyleşi yapıyorum”vurgusuyla başladık konuşmaya…

– Böyle gelmiş böyle gitmesin diye yazılan, gün gün yolsuzluk takvimi, başlandı mı bitmeden bırakılmayan, Türkiye siyasi tarihine çok değerli bir armağan “Beraber Yürüttük Biz Bu Yollarda”… 17-25 Aralıkta başlayan ve herkesin gözü önünde yaşanan süreci sizden okuyunca daha net anlıyoruz. İsterseniz kitabınızla başlayalım. Kitabın halktaki karşılığı ne oldu?

Birincisi, halktaki karşılığı tiraj ise satışı çok yüksek. Bunun yanı sıra köşemde mail adresi olduğu için kitabı okuyup dönen okurlardan aldığım tepki beklentimizin üstünde… Dolayısıyla memnunuz. Ben bu kitabı doğrusunu istersen, bu günleri yaşamayan ve bu günleri merak eden yeni nesiller için yazdım. Çünkü biz bugün Demokrat Parti zamanında ne oldu diye merak etsek okuyabileceğimiz referans kitap yok. Çünkü ya mağdurlar ya da mağdur edilmişler tarafından yazılmış kitaplar var. Aynı şekilde 12 Eylül’e dair referans kitap bulma konusunda da sıkıntı var, hep taraflı… Bu kitabın içeriği tamamen gazete arşivlerine dayandığı için yarın bir gün AKP’li ya da başka bir partiye gönül vermiş bir ailenin çocuğu merak ettiği zaman “Ne olmuştu” diye gazete arşivlerinde karşılığı olan referans bir kitap olsun istedim. Okurlardan gelen tepkiler de bunun doğru anlaşıldığını gösteriyor.

AKP KARŞITI HERKESE CEMAATÇİ DİYEMEYİZ

– Dikkatimi çeken, “Beraber yürüttüler” demenize ve kitabın girişinde Abdülkadir Selvi’nin Cemaate yönelik yazısına gönderme yaparak; “2004’ten önce kaç valiniz, milletvekiliniz, bakanınız, üniversiteniz vardı? Ticaret hacminiz neydi? Bugün ne oldu?” vurgusuna rağmen kitapta Cemaatin AKP ile yolsuzluklardaki ortaklığı yok?

“Beraber Yürüdük Biz Bu Yıllarda” kitabım var. Bundan önceki 12 yılı anlatan. Geçen 12 yıl Gezi Parkı’nda biter. Gezi eylemlerinden itibaren de bu kitap var. Dolayısıyla birbirinin devamıdır. Dikkat edersen Ergenekon, Balyoz davaları var bu kitapta… Hatta imam nikâhı kıymış iki gruptan neticede sıranın AKP’ye geldiğini anlatır örnekleri var. Bana “17-25 Aralık sürecini yürüten polise, savcıya neden ‘cemaatçi’ demedin?” diye soruyorsan… Cemaatçi olup olmadığını henüz bilmiyoruz. Aydınlık öyle diyor. Mesela yolsuzluk operasyonunu yürüten polisler aynı zamanda Ergenekon, Balyoz operasyonlarını yürüten polisler… Elimizdeki somut bilgi bu… Temel problem ise şu; kimlerin AKP’li olduğunu biliyoruz, kimlerin Cemaatçi olduğunu bilmiyoruz. Balyoz, Ergenekon davalarında AKP karşıtı herkes Ergenekoncuydu. Halbuki hiç biri Ergenekoncu değildi. Şu anda da aynı şekilde yolsuzluklar sürecinde AKP karşıtı herkese ‘Cemaatçi’ deniyor. Biz AKP karşıtı olan herkese yine AKP ağzıyla ‘Cemaatçi diyemeyiz. Ama o soruşturmayı yürüten polisler aynı zamanda Ergenekon, Balyoz soruşturmasını yürüten polislerdir.

HÜKÜMETİN HABERİ OLMADAN OTOMOBİL TEYBİ ÇALINAMAZ

– Bir örgüt değiller mi?

Emniyet ve yargıda şüphesiz Cemaat örgütlenmesi var. O da kitapta var zaten. Benim anlatmaya çalıştığım ve yalnız kaldığım konu şu. Türkiye’de bir otomobil teybi bile çalamazsın hükümetin haberi olmadan… Velev ki, bunların hepsini paralel kabul edelim. Bu kumpasları nasıl yaptılar? TUSKON’a git, hükümetle iş tutmayan bir işadamı yok. Hangisi paralel?

– Daha çok birlikte kotardıkları usulsüz ihaleler ve yıllık birkaç milyar dolar olduğu söylenen sözüm ona ticaret hacminden bahsediliyor. Yani AKP ve Cemaat birlikte ‘yürütmedi’ mi? Kitapta olmadığını düşündüğüm kısım burası.

O zaman sen bir kitap yazacaksın! Bu kitap önyargısız bir şekilde yazıldı. Bir sene sonra belki daha iyi anlaşılır. Bir yarım akıllı imam gidecek ABD’de 200 okul açacak! Buna inanan varsa aramızda hiç konuşmayalım.

VATAN PARTİSİ’YLE SONUÇ DEĞİŞİR

– Kitabın son bölümünde Türkiye’nin türbülansa girdiğini söylüyorsunuz?

Evet. Bu şekilde artık Türkiye yönetilemez. Ama aynı şekilde iktidar da değiştirilemez. Seçim sonrasında da iktidarın değişmeyeceğini düşünüyorum. Dolayısıyla bu türbülans süreci devam edecek.

– 2015 seçimlerine yönelik öngörünüz bu şekilde mi?

“Bugün seçim olsa” derler ya o anlamda söylüyorum; çok majör değişiklikler olmazsa, devam edeceği görünüyor. Tabii bunu söyleyebilmek için adaylar belli olunca seçimin ne olacağına dair karar verebiliriz. Çünkü bugün ana muhalefet partisi CHP, diğer muhalefet partisi de MHP. Bu iki partinin adayları AKP’nin alacağı oyu belirleyecek. Vatan Partisi’nin oyu ne kadar şu an bilmiyoruz. Ama bir oy ama yüzde 5 oy. CHP bunu kendisine dahil edebilirse başka bir sonuç alırsın. Etmezse başka… Veya CHP kuruluşundaki değerleri temsil eden adayları gösterirse başka sonuç alırsın. Yok monte edilmiş liboş, Kürtçü ve mezhepçi adayları gösterirsen başka sonuç alırsın.

KEŞKE BİR PARTİ DAHA GİRSE MECLİSE

– Meclise beşinci bir partinin girmesi iktidarı değiştirir mi?

CHP ve MHP toplamı da yüzde 45’i bulabilir. Bu şekilde de iktidar değişebilir. Ama keşke bir parti daha girse meclise. Sadece Sözcü, Aydınlık, Ulusal Kanal, Halk TV gibi izlenme oranları ve tirajları toplamın içinde düşük kuruluşlar dışında diğer muhalefet partilerine yer veren bir medya yok. Meclis aritmetiği içinde kelle çoğunluğuyla gensoru veya kanun kabul ettirebilmen mümkün değil. Tek parti iktidarı süre uzadıkça despotlaşmaya başlıyor. Yaşadığımız da bu…

AKP TRİLYONLAR DÖKÜYOR GAZETELERİ CİDDİYE ALINMIYOR

– AKP’nin oyunu yüzde 40’ın altında gösterdiği için araştırma şirketini polis basıyor ve bu önemsiz bir olay olarak gündemin alt sıralarında geçiştiriliyor? Yeni medya düzenini nasıl okumak gerekir?

Bahsettiğim medya bunu önemsiyor ve haber değeri veriyor. 12 Eylül’den sonra medyaya para pompalandı. Çok sayıda medya kuruluşunu yönetebilecek seviyede bizim insanımız yoktu. Bu kadar gazeteyi satmayı beceremediği için promosyon dönemine girildi. ‘Hangisi daha iyi haber veriyor’ yerine ‘hangisi daha iyi tencere veriyor’u arama tercih edildi. Sonra internet teknolojisi devreye girdi ve gazeteler haberle yarışamaz hale geldi. Bu sefer ne oldu. ‘Biz bir yazar tirajı yaratalım’ dediler. Bir Atatürkçü, bir liboş, bir gerizekalı böyle bir yazar formatı oluşturdular. Toplumdaki arabesk ruhu yakalayan bir unsurdu. Her telden çalan arabesk topluma iyi geldi. Gazeteciliği öldürdü ama egoları büyüttü. Bir vatandaşın ‘Memur olayım, devlete kapağı atayım’ demesi gibi ‘Aydın Doğan’a kapağı atayım’ diyeceğine ‘Adam gibi gazetecilik yapayım’ denseydi bunlar başımıza gelmezdi. Sadece kendi doğrusunu kabul eden veya versen hava durumu yazamayacak tipler, hayatı boyunca bir habere gitmemiş tipler yazar oldu. Türkiye’deki yazarların yüzde 95’i hayatı boyunca gazetecilik, muhabirlik yapmamıştır. Çeşitli holding ve çıkar çevrelerinin tetikçileri sekreter ve lüks arabalarla gezerken, gerçekten gazetecilik yapan arkadaşlar Akbil’le evine gitmeye çalışıyor. AKP trilyonlar döküyor ama gazeteleri satmıyor. Televizyonları izlenmiyor. Gazeteleri ciddiye alınmıyor.

BARAJDAN EN ÇOK CHP FAYDALANIYOR

Bir İzmir çocuğu olarak daha rahat gözlemliyorum. CHP’ye oy verenlerin ne kadarı CHP’li önemli bir araştırma konusudur. Mesela Aydın… Demokrat Parti’nin kalesi, CHP’li oldu. İnsanlar AKP olmasın diye oy veriyor. Barajdan en çok AKP değil CHP ve MHP faydalanıyor.

AKP, 13 milyon kişiye doğrudan para veriyor. Televizyon sokakta soruyor “12 Eylül ne zaman oldu?” Adam “Haziran” diyor. 12 Eylül’ün haziranda olduğunu söyleyen bir kitleyle karşı karşıyayız. Kaba bir hesapla AKP seçime girmese 35 oy alıyor. Herkes hesabını buna göre yapmalı.

ORAYA BAKARSAN İKTİDARSIN

– Bu tablodan çıkış yolu yok mu?

Önce kendi hücre evlerimizden çıkmalıyız. Doğu Perinçek’in mücadelesini çok saygıdeğer buluyorum. TGB’yi çok seviyorum. Böyle bir hareketten, böyle yürekli gençlerin çıkması hepimizi çok mutlu ediyor. Bodrum Mumcular’da Vatan Partisi teşkilatının açılışını gördüm gazeteden. Ben de o sıra Bodrum’daydım. Gittim. Kahvede öyle bir heyecan var, aklın durur. Bağdat Caddesi Vatan Partili olmuş… Oraya bakarsan iktidarsın… Yine Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin 3 devrim yasasıyla ilgili toplantısında salonu gör, CHP yüzde 55 alır… Asıl soru, her yer böyle mi?

HDP SOLU TEMSİL ETMİYOR

– Dolmabahçe’deki son açıklama… CHP de desteğini açıkladı. Hatta “İki taraf silah bırakırsa memnun oluruz” diye tuhaf bir açıklama yaptı. Türkiye’de sol, AKP-PKK ortaklığını seçimler açısından nasıl okumalı? HDP sol oylara talip olduğunu sıklıkla vurguluyor.

Bir kere HDP solu temsil etmiyor. PKK partisi ve etnik siyaset yapıyor. Kastettikleri Kürt de AKP, CHP veya Vatan Partili Kürt değil. Sadece PKK çizgisindekilerin partisi. Esas üzerinde durulması gereken konu, muhtemelen mayıs ayında Musul’a yapılacak operasyon… PKK, Kuzey Irak’taki personelini bu operasyona kaydıracak. Yani bu yaz istese de Türkiye’de eylem yapacak gücü ve koşulları yok. Dolmabahçe’de AKP bu gerçeğin üzerine biz çatışmayı durdurduk diye siyasi oy devşirmenin planını yapıyor. HDP ‘Biz ABD ile IŞİD’e karşı savaşacağız’ diyemediğinden ‘barış’ propagandası yapıyor.

VATAN PARTİSİ ÇEKİM ALANI OLABİLİR

21 senedir belediyeleri, 13 senedir ülkeyi yönetiyorlar ve tüm bu yıllarda TÜSİAD’a karşı olmalarına rağmen bir sanayici bile yetiştiremediler. En akıllısı kanepe yapıyor hâlâ… Döndüler yine arazi kapatalım, apartman dikelim. Başka bir şeye kafaları çalışmadı. Çünkü toplumsal karşılığı yok. Bu dayatma yüzünden belki de tarihte ilk kez dikine sınıflar oluştu. Bütün işçilerin aynı sınıftan olduğu varsayılır. Ya da işverenler aynı gruptandır. Ama Türkiye’de bugün bakıyorsun DİSK başkanıyla TÜSİAD başkanı aynı şeyleri söylüyor. Gezi’de kaybettiğimiz çocuklardan biri Mehmet Ayvalıtaş, garson. Ali İsmail’in babası inşaatlarda çalışarak çocuğunu okutuyor. Tekstil atölyelerinden atılmış insanların çocuklarıyla Cem Boyner’in kızı aynı direnişin içinde yer aldı. Bu bahsettiğim dikine sınıflar… Bunlar doğru okunamadığı için CHP ve MHP oy alamıyor. Ama Doğu Perinçek Bağdat Caddesi’nden oy alıyor. Yine bunu anlatabilen kitaplar ve köşe yazıları toplumda karşılık buluyor. Vatan Partisi bir çekim alanı olabilir. Ben şunu görüyorum; baraj olmasa Vatan Partisi’nin alacağı oyu kimse tahmin edemez.

AYAKKABI KUTUSUNDA KİTAP SERVİSİ

Söyleşiye devam ederken Kırmızı Kedi Yayınevi’nin sahibi Haluk Hepkon elinde bir kutuyla odaya girdi ve “Bunu size matbaadan gönderdiler” diyerek içinde Yılmaz Özdil’in kitabı ve dolarlar olan bir ayakkabı kutusunu sehpanın üzerine bıraktı. Önce ne olduğunu anlayamadık. Sonra gülmeye başladık. Matbaa çalışanları Yılmaz Özdil’e güzel bir gönderme yapmıştı.

Deniz Yıldırım 09.03.2015

Fotoğraf: Doğan Kemancı

AYDINLIK

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş