Gazeteci Reşat Salihi: Bağdat ve Ankara arasındaki adım geç kalınmıştır

0 Yorum

Son haftalarda Türk Dış politikasında bir Ankara-Bağdat canlılığını gözlemliyoruz. Özellikle terörle mücadele gündeminde atılacak adımlarda iş birliğinin yeniden tesis edilmesi başta PKK’nın tasfiyesi olmak üzere bir dizi ekonomik ve siyasi sıkıntının da aşılmasına yol açacağı söyleniyor.

Peki bu görüşmeler Kerkük Türklerini nasıl etkileyecek?

Türkiye’nin hiçbir zaman bitmeyecek bir gündemi, şüphesiz ki Kerkük ile bilinen Irak Türklerinin hak ve menfaatleridir. Bu konuda atılan adımlar yeterli mi?

Kerkük Türklerinin gündemini, Ankara-Bağdat yakınlaşmasını, bu konuda çalışmalar yapan ve kendisi de Irak Türkmenlerinden olan gazeteci Reşat Salihi ile konuştuk.

Berat Karaaslan

“PKK IRAK PARLAMENTOSUNDA DA AKTİF”

Son haftalarda Bağdat-Ankara arasında bir yakınlaşma söz konusu. PKK karşıtı bir harekât hazırlığı yapıldığı da söyleniyor. Sizce bu yakınlaşmanın Kerkük Türklerine yansıması nasıl olacak?

Irak konusu sürekli Türkiye’nin gündeminde olması gereken bir meseledir. Bu meseleyi de gündemde tutmak için çabalayan Röportajlık ve siz Berat Bey’e çok teşekkür ediyorum.

Bağdat ile Ankara arasında şu an yaşanan bu yakınlaşma iki komşu ülke için önceden atılması gereken bir adımdı. Aslında geç kalınmıştır. Fakat yine de çok önemlidir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin uğraştığı, PKK terör örgütü gibi bir belâ, Irak sınırları içinde barınmaktadır.

Türkiye’nin ise, terör örgütü PKK’nın, Irak’taki faaliyetlerine engel olması için çabalaması gerekmektedir. Çünkü bugün PKK sadece dağlarda değil, aynı zamanda Irak Parlamentosu içerisinde de aktif bir faaliyet yürütmektedir. Hatta açıkça söylemek gerekir ki, 18 Aralık 2023 yerel seçimlerinden sonra, Kerkük İl Meclisi içerisine dâhi, kravatlı teröristler girmişlerdir.

Türkiye ise önceden atması gereken, Irak ile yakınlaşma adımını geç de olsa atmıştır. Türkiye’nin başlıca yapması gereken ise, siyasi olarak Irak ile iyi ilişki kurması ve bu ilişki neticesinde de siyasi olarak güçlenen PKK’yı bitirmesidir.

Şunu da belirtmek gerekir ki, askeri olarak Türk Silahlı Kuvvetleri, Irak içerisinde çok başarılı operasyonlar gerçekleştirmektedir. Kerkük’ün güneyinde bulunan PKK üslerini, bugün askerî teknolojisi sayesinde, nokta atışı ile vurmaktadır. Bu operasyonlar neticesinde de Irak’ta bizlerin eli güçlenmektedir. Irak ile yakın ilişkilerin tekrardan kurulması ile de teröristler, Irak güvenlik güçlerinin yardımı ile tamamen bölgeden çıkartılacaktır. Bu gibi bir yakınlaşmanın yansımasında ise, Türkiye ve Irak arasında önemli bir köprü olan Irak Türklerinin rolü büyük olacaktır.

“IŞİD’LE SAVAŞ BAHANE, PKK KERKÜK’E SOKULDU

Kerkük’te Türkmenler özellikle son birkaç yıl içerisinde farklı sorunlarla karşı karşıya kaldı. Peşmerge adı altında PKK’nın bölgeye sokulması, Türkçe’nin yasaklanması ve sonra yasağın geri alınması ve Irak Anayasasındaki 140. madde gibi sorunlar zaman zaman gündeme geliyor. Bu sorunun çözümü için Ankara’nın adımlarını yeterli buluyor musunuz? 

Kerkük’te yaşayan Türklerin sorunlarını aslında bugün ile değil de geçmiş dönem ile bağdaştırmamız gerekmektedir. Çünkü uzun bir sürecin gelinen noktasında, Kerkük’teki Türklerin sıkıntıları giderek artmaktadır. Sizin de bahsettiğiniz gibi, Peşmerge adı altında PKK’lıların Kerkük’e sokulması. Bu durum az önce bahsettiğimiz Türkiye’nin geç kalınmış adımından kaynaklanmaktadır. Maalesef ki Türkiye’deki bir gürûh, Peşmergenin PKK’dan farklı olduğunu düşünmektedir. Görünürde öyle olabilir fakat gerçek dünyada ikisini birbirinden ayırmak, bu bölgeyi tanımamak demektir. 2014 yılında IŞİD ile sözde savaşmak için Peşmergeler tarafından Kerkük’e getirilen PKK’lı teröristler, bugün bile Kerkük’ün güvenliği için ciddi bir tehdit olmaktadır. Kerkük’e bağlı Altunköprü bölgemizin 12km kuzeyinde bulunan Mahmur Kampı, bir terör eğitme ve besleme yuvası hâline gelmiştir. Ve bu kampta, Türkiye’nin sözde dostu, stratejik ortağı olan Barzani’den destek alarak ayakta kalmaktadır. Geçtiğimiz 20 Mart 2024 gününde Kerkük’e Mahmur kampından gelip girmek isteyen teröristlere son anda engel konulmuştu.

TÜRKÇE’NİN KULLANILMASINDA İHMALLER DEVAM EDİYOR

Bir diğer sorunuz olan Türkçe meselesi ise, sürekli gündemde olan bir meseledir. Anayasada kazanılmış bir hak olan Türkçe dilini yaşamamızdan, Kerkük’teki ihmaller neticesi ile mahrum kalıyoruz. Bu ne demek oluyor hemen açıklayayım. Kerkük’teki tabelaların tamamında 4 dilde yazı olması gerekmektedir. Ki bu tabelaların çoğunda 5 dilde yazı mevcuttur aslında. Sırası ile; Arapça, İngilizce, Kürtçe, Türkçe ve Süryanice. Türkçe dili ise, Irak Anayasasında 3. resmi dil olarak geçmektedir ancak görünürde bu duruma maalesef zaman zaman, engeller konmaktadır. Örnek verecek olursak, Kerkük Valiliği, resmî yazışmalarında Türkçe dilini de eklemek zorundadır. Fakat ihmaller gereği, bu uygulamada yetersiz kalınmaktadır.

Irak Anayasası’nın 140. Maddesi’ne değinecek olursak, bu konu aslında başlı başına çok özel bir konudur. Ancak özet geçerek Kerkük özelinde anlatmakta şimdilik daha yarar vardır. Diktatör Saddam Hüseyin döneminde Araplaştırma politikası çerçevesinde, Kerkük şehir merkezinden uzak olan ve Arapların yoğun yaşadığı köy, kasaba ve ilçeler, idarî olarak Kerkük’e bağlandı. Bu politika neticesinde de Türklere ait olan araziler, Araplara verildi. Şu anda ise 140. Madde’nin uygulanması ile, Kerkük’e bağlanan bahsettiğimiz köy, kasaba ve ilçeler, tekrardan eskiden oldukları yerlere bağlanacaklar. 140. Madde’nin bazı konularında mutâbık olunsa da genel olarak uygulanması ile Türklerin arazileri çözümsüzlüğe sebep olduğu için bizim tarafımızdan engellenmektedir.

“ITC SEÇİM KARARINDA ERKEN DAVRANMALI”

Irak Türkmen Cephesi Kerkük Milletvekili Erşat Salihi geçtiğimiz günlerde Irak Türkmen Cephesinin, Kuzey Irak’taki seçimlere katılım kararını yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söylemişti. Bu gündemden de bahsedebilir misiniz? Buradaki kaygı ve beklentiler nelerdir?

Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi içerisinde yerel hükümetin kurulması amacı ile seçimler yapılacaktır. Bu seçimlerden önce, yerel anlamda güçlü iki Kürt partisinin ayrışması seçimlere de yansıdı.

Nitekim Talabaniler yani KYB, seçimlere güçlü bir şekilde hazır konumdalar. Ancak Barzaniler yani KDP ise tam tersi bir şekilde bu seçimlerde zayıf bir durumda olduğu için seçimlerin yapılmasını istemiyordu. Geçtiğimiz günlerde KDP’li yetkililer ve birçok siyasi parti seçime katılmayacaklarına dair bazı açıklamalarda bulunmuştu. Irak Türkmen Cephesi ise çok erken davranıp, “Türkmenler Kuzey Irak’taki seçimlere katılacaktır.” mesajını herkese duyurmuştu. Bu kararın tekrardan gözden geçirilmesi gerektiğine dair Erşat Salihi de bahsettiğiniz açıklamayı yapmıştır.

AYRILIKLARIN OLMASI ÇOK NORMALDİR

Kerkük’te Türkmen gruplar arasında bir fikir ayrılığı göze çarpıyor. Bu konuda Irak Türkmen Cephesi’nde bir ayrılık var mı?

Aramızdaki ayrılıkların olması çok normaldir. Her millet gibi bizim de çeşitliliğimizin olmasından daha tabii bir durum yoktur. Ancak bu ayrılıkların da bir sınırı olması gerekmektedir. Bizim bakış açımız nettir. Irak Türklerinin davası millî bir davadır. Bizim burada din ile herhangi bir ayrışmamız yoktur. Mezhepler, dinler bizim için ikinci planda bile değil, tamamen davamızda yeri olmayan meselelerdir. İnsanlarımızın dini bakış açısına inancına asla karışmayız. Türkmenli’de Şii, Sünni, hatta Hıristiyan Türkler yaşamaktadır. Bizim bunların hiçbirisini bir diğerinden üstün tutma gibi bir davamız olamaz. Zaten geçmişte olan dini ayrılıklar neticesinde başımıza binbir türlü belâ gelmedi mi? Bizim bakış açımızda din meselesi, insan ile kendi inandığı arasında olan bir meseledir.

“KERKÜK TÜRKLERİYLE DE ANILSIN”

Son olarak da Türkiye’de başta Kerkük olmak üzere Türkmeneli bölgesine dair var olan kamuoyu tepkiselliğini değerlendirir misiniz? Sizce bu meseleye yeteri kadar önem veriliyor mu? Sizin Türkiye’deki kamuoyunun yaratılması için bir çabanız var mı?

Elbette, bizler şu anda Türkiye’de ister siyasi isterse de sosyal faaliyet yürüten bütün gruplarla görüşmekteyiz. Çünkü Irak Türklerinin davasını Türkiye’de duyurmak ve Türkiye Cumhuriyeti’nde siyaset üstü bir dava hâline getirmek boyun borcumuzdur. “Kerkük” dediğimiz zaman, “Kelkit” ile karıştırılmamalıdır. “Musul” dediğimiz zaman Araplar akla gelmemelidir. Kerkük ve Musul’un Misâk-ı Millî olduğu gerçeği herkesin kafasında yer edilmelidir. Rahmetli Sedat Simavi Kıbrıs davasını nasıl ki, Türkiye’de bir dava hâline getirdiyse, bizler de Türkmeneli davasını aynı şekilde Türkiye’nin ana siyaseti hâline getirmeliyiz. Kerkük sadece türküleri ile değil, Türkleri ile anılmalıdır.

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş