Erbakan’a ‘Paralel Yapılanma’ şoku: İstanbul İl Başkanı görevden alındı!

0 Yorum

Yeniden Refah Partisi’nde parti içi tartışmalar gün yüzüne çıktı. Fatih Erbakan’ın yıllardır yanında yer alan, Erbakan Vakfı’nda İstanbul İl Başkanlığı yapan ve Yeniden Refah Partisi Kurucular Kurulu Üyeliği yapan İstanbul İl Başkanı Hüseyin Terzi görevden alındı.

ERCAN KÜÇÜK

Eski Başbakanlardan Merhum Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan’ın kurduğu Yeniden Refah Partisi’nde paralel yapı tartışmaları ayyuka çıktı. Genel Başkan Yardımcısı ve Ar-Ge Başkanı Prof. Dr. Doğan Aydal’ın parti içi paralel yapılanma kurduğunu savunan Parti kurucusu İstanbul İl Başkanı Hüseyin Terzi ilçe başkanlarıyla yapılacak toplantı öncesinde görevden alındı.

ERCAN KÜÇÜK

Türkiye gittikçe seçim atmosferine doğru ilerliyor. Hemen bütün siyasi partiler bu kapsamda çalışmalarına hız verirken Yeniden Refah Partisi içindeki tartışmalar gün yüzüne çıkmaya başladı. İddialara göre Genel Başkan Yardımcısı ve Ar-Ge Başkanı Prof. Dr. Doğan Aydal parti içinde kendisine yakın isimlerle paralel yapı kurma çalışmaları yürütüyor. Aynı zamanda Marmara Bölge Başkanı da olan Aybal bu kapsamda il ve ilçelerde çalışmalar yürütüyor. Röportajlık’a konuşan parti içi kaynaklar Aydal’ın İstanbul İl yönetiminin bilgisi dışında ilçe teşkilatlarıyla görüştüğünü, çalışmalar yürüttüğünü iddia ettiler.

Hüseyin Terzi’nin görevden alınmasına ilişkin yayınladığı açıklama metni

Aydal’ın teşkilat toplantılarında partinin görüşlerine aykırı olarak İsrail’le görüşmeleri de savunduğu da iddia ediliyor. Hatta Aydal’ın Yeni Kaledonya vatandaşlığı bulunduğu da iddialar arasında. Bu kapsamda İl Başkanı Hüseyin Terzi’nin Genel Başkanla parti genel merkezinde yaklaşık 2 saat bu konularda konuştuğu, Genel Başkanın cevap olarak ‘Bunlar ceviz kabuğunu doldurmaz’ dediği belirtildi. Daha sonraki günlerde İstanbul’da il ve ilçe yöneticileriyle düzenlenen teşkilat toplantısına Genel Başkanın, Doğan Aydal’la birlikte gelmesi İstanbul il yönetiminde soğuk duş etkisi yarattı. İl Başkanı Terzi’nin Erbakan ve Aydal’la aynı asansöre dahi binmemesi, Erbakan’ı kızdırdı. Toplantı öncesi paralel yapı tartışmalarının yeniden gündeme gelmesi üzerine Terzi, Genel Başkan Erbakan’a ‘O zaman daha uyumlu çalışabileceğiniz birini getirin. Biz de biraz dinlenelim’ sözlerini kullandı. Terzi bu sözleri üzerine il başkanlığından alındı. Daha sonra alınan karar Genel Başkan tarafından toplantıya katılan partililere iletildi.

AYDAL: HAZMEDEMİYORLAR

Tartışmaların odağındaki Prof. Doğan Aydal’a hakkındaki iddiaları sorduk. İddiaları reddeden Aydal, çalışmalarının hazmedilemediğini, meyve veren ağaç gibi taşlandığını vurguladı. Kendisini hedef gösterenleri iktidar yolundaki küçük çakıl taşları olarak nitelendiren Aydal şunları söyledi:

“Bunları ben duydum. Yeni Kaledonya’yı da ev halkıyla beraber aradık. Neredeymiş bu diye. Bula bula Yeni Kaledonya’yı nasıl buldular? Ben de hayret ediyorum. Tabii ki böyle bir yok. Ben Türkiye’nin dışında bir ülkenin vatandaşın değilim. Toplantıda sayın genel başkanımız yanımızdaydı. Ben ayağa kalktım. Dedim ki, ‘paralel yapı kuran biri birileriniz ile irtibata geçer. İçinizde irtibata geçtiğim tek bir kişi var mı?’ Cevap çıkmadı tabii. Dolayısıyla her iftiraya cevap verme noktasında değilim ama biraz çok aşırı gidiyorlar, hazmedemiyorlar. Parti içi sıkıntıları şu sebeple bu sebeple diye deşifre edecek değilim. Ama paralel yapı dediğiniz şey sadece İstanbul’dan olmaz. Benim 81 vilayette böyle bir faaliyet göstermem lazım. Bunun için bir gerekçem yok. Ben Erbakan’ın ekolünden gelen biriyim. Rahmetli hocamın Müsteşar Yardımcısıyım. Şimdi de Fatih beyefendi başarılı olsun diye şey yapıyorum. Bunun dışında da kim ne derse kendi hayalidir. Onun dışında da söyleyecek çok bir şey yoktur.

“Ben genel başkan yardımcısıyım. İlçelerde etkinlik düzenlemek için ilden izin alma mecburiyetim yoktur. Hiçbir partide de yoktur. Zaten ben Marmara Bölgesi başkanıyım. Her il ve ilçe ile bu baştan bilinen bir şey. Bunu yapıyorum diye suçlanmak kadar saçma sapan bir şey yok yani.”

 ‘AKILLARI ÇALIŞMAYANLAR…’

Aydal, “İsraille ilişkiler ve Mavi Marmara gemisi gibi konularda partinin, milli görüşün görüşlerine aykırı ifadeleri olduğu iddiasını da şu sözlerle yanıtladı:

“Bunlar şunu demek istiyor: Rahmetli Erbakan hocam, ben Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı iken görevlerimi saydım orada. Terörle Mücadele Kurulu Başkanı benim. Milli İstihbarat bana bağlı, Milli Güvenlik Kurulu ile ilgili bütün işleri ben götürüyorum. Onun dışında devlet personel başkanlığı bana bağlı. Devlet Denetleme bana bağlı, TÜBİTAK vs. 19 birim bana bağlı. Yani hocamın hiçbir feraseti yoktu. Bütün hükümet boyunca bütün bunları bana emanet etti, düşünemedi. Benim kim olduğumu bilemedi.

“Sonra Fatih Erbakan beyefendi 3 yıldır benim kim olduğumu bilemedi. Her şeyi ben yazan biriyim. 20 kitap yazdım. Dolayısıyla ben düşüncelerimi, dergilerde, gazetelerde, kitaplarda çok net ifade eden biriyim. Yüzlerce videom var Youtube’da. Ben saklı gizli bir şey yapmıyorum ki düşüncelerini açık açık ifade eden biriyim. Tabi bu adamlar ne söylediklerim i anlamıyorsa kendi anlayışsızlıklarına versinler. Benim Filistin hakkında, İsrail hakkında ne söylediğin her şey kitaplarımda var. Filistin hakkında ne söylediğime ait kitap ayın üçünde Altın Kalem ödülü alacak. Ben açık açık da diyorum, açın okuyun ve söylediğim orada yazıyor. Anlamıyorsanız okuyan anlayan birine okutun size anlatsın. Dolayısıyla çekinecek hiçbir şeyimiz yok. Biz söyledik, onlara da söyledik ama şunu görüyorum; ne anlatırsanız anlatın. Bütün anlattığınız, karşıdakinin anlayış kapasitesiyle bağlantılı. Yani söylediğiniz ne olursa olsun adam anlamak istediği gibi anlıyorsa yapacak hiçbir şeyim yok. Biz gene yazmaya devam ediyoruz. Biz yine konuşmaya devam edeceğiz. Akılları çalışmayanlar da ayaklarına kurşun, sıka sıka gidecekler. Yapacak bir şey yok.

“Bunlar olacaktır. Ama bizim parti gibi biraz vicdanını dinleyen insanların çok olduğunu söylediğimiz partide iftiradan uzaklaşmak da iftira atmamak da, birini haksız isnatlarda bulunmamakta Milli görüşün hasretlerindendir. O zaman bütün bunları yapan adamlar kendilerini nasıl milli görüşün çerçevesi içine oturtuyorlar? Çoğu kez onların yazılarını da okumuyorum. Çünkü ismimi zikrederek bir şey söylerlerse dava hakkım var. Gereğini yapma hakkım var. Ben bürokrasiden gelen biriyim. Ne yapacağımı bilirim. Onlar da bunu biliyorlar.

‘İSTANBUL TEŞKİLATI YOK DEMEKTİR’

“3-4 gün konuşurlar işte o kadar. Bütün o isnatları başkanın önünde de söylediler. Ben de aleni cevap verdim. Öyle olur olmaz iftiralar atıyorlar ki. Ben 9 kişiyle çalışıyorum. İstanbul’un altını üstüne getirmişim. Yüzlerine söyledim. Eğer 9 kişiyle ben İstanbul teşkilatının altını üstüne getiriyorsam İstanbul teşkilatı diye bir şey yok demektir zaten. Yani bu kadar mı kabiliyetsiz bu adamlar? Paralel teşkilat kuruyorum da bir tanesini içlerinden almadıysan, eğer böyle bir şey varsa orada bulunan 200 adam da işe yaramıyor demektir. Kaldı ki böyle bir şey yapmak için gerekçem de yok.

“Yarın iktidara gelirsek nasip olursa değişik makamlar kısmet olursa o zaman da diyeceklerdir. Yani bunlara biz üzüleceksek iş yapamayız. Ben bunları iktidara giden yoldaki küçük çakıl taşları gibi görüyorum.”

‘KENDİ AYAKLARINA KURŞUN SIKTILAR’

Aydal neden kendisinin hedef alındığıyla ilgili sorumuza da şu cevabı verdi:

“Benim özgeçmişimi de öğrenmişsinizdir. 20 kitap yazmış, 60 ülkede bulunmuş, devletin bürokrasisinde oturmadık makam bırakmamış biriyim. Gidip bunu söyleyen kişilerin özgeçmişlerine bakın. Meyve veren ağacın taşlanmasıdır. Yine eski usul siyaset yaparız sevdasıdır. Ama bunlar gitmez. Ben 3 yıl içinde 9000 sayfalık 6 kitap ürettim Yeniden Refah Partisi için. Hiçbirinde 100 sayfalık tek bir broşür hazırlayan biri var mı? Bir baksınlar. Dolayısıyla meyve veren ağaç taşlanır. Bunları da hoş karşılamam lazım. Kimseye kızgınlığım yok. Sadece böyle küçük hesap yapanlar kendi ayaklarına kurşun sıktılar. O kadar.

 

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş