Gazeteci Mustafa Hoş, Yavuz Oymak’a Konuştu

0 Yorum
27 yıldır gazeteci… Meslek hayatının çoğu döneminde; siyasilerle hep karşı karşıya geldi.
Muhalif dendi, kimi zaman ‘hedef seçildi!’

Ak Parti hükümeti döneminde de birçok ‘sınavdan’ geçti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile mahkemelik oldu.

Kendi söylediğine göre; yaptığı haberlere en etkili devlet adamları tarafından ‘müdahale girişiminde” bulunuldu ama O geri adım atmadı.

Halen aktif görevde olan Cumhurbaşkanı Erdoğan için; ‘iç savaşı göze aldı. Hesap verecek’ diyecek kadar sivri diili.

Mustafa HOŞ’a sorduk. O da dobra dobra anlattı…

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile neden ‘kapışıyorsunuz?’ Aranızdaki sorun nedir?

Tayyip Erdoğan gölgesi ile bile kavga edecek bir ruh haline sahip.
Bigboss için dava açması her açıdan saçma.

Yazılan kendi geçmişi. Hem de belge ve kendi yazdırdığı kitaptan alıntılarla desteklenmiş bir kitaptır.
Kendi geçmişine dava açıyor.

Çünkü kendi geçmişinden bile kaçan birisidir.

İstiyor ki hafızasız olunsun.
Sadece kendi söyledikleriyle sınırlı olsun her şey.

Oysa bu ülkenin gerçekleri hafızada saklı.
O yüzden Erdoğan, gazeteci değil vakanüvis istiyor.
Gerçek gazetecilik yapan Erdoğan’la sorun yaşar.
Ve gerçek gazeteci de Erdoğan’la ve onun yönetimi ile sorun yaşamaktan korkmaz.

‘Ben konu mankeni değilim’ diyen bir cumhurbaşkanının sizdeki anlamı nedir?
-Tayyip Erdoğan siyasi, sosyolojik olarak incelendiği kadar patolojik olarak da incelenmeli ve analiz edilmeli.
Yağmur yağmasını bile kendine mal edecek kadar hubris sendromu etkisinde bir siyasetçidir.
13 yıldır tek başına ülkeyi yönetiyor ama bu da yetmiyor.

Her şeye sahip olmak istiyor.

Ve bu her şeyi bir rant olarak görüyor.

Konu mankeni olmaktan korkuyor. Asıl derdi bu.
Ama konu mankeni değil var olan her şeyin sorumlusu olarak hesap verecek.
O günler de çok uzak değil

Muhalif bir kimliğiniz var. ‘Korkmuyor musunuz?’
Muhalif gazeteci olmak çok dert değil ama neye kime muhalif göründüğü kısmı önemli.
27 yıllık gazeteciyim.
Beni marjinal gibi gösterme gayreti var.
Buna itirazım var. Marjinal olan ben değil ülke yönetimini ele geçirmiş olanlardır.
Muhalif gazeteci denilerek işin kolayına kaçılıyor. Kime muhalif olunduğu konuşulamıyor. Çünkü korkuluyor.
Parayı onurundan daha öne koyanlar Erdoğan yönetimini eleştiremiyor gerçeklerini söyleyemiyor. Korku insani bir duygudur.
Olan biten gaddarlığı görünce korkmamak ürpermemek mümkün değil.
İç savaşı kışkırtacak kadar gözü dönmüş, bunun için camide içki içildi, Kabataş gibi yalanları söylemekten çekinmeyen bir yönetim var.

14 yaşında öldürülmüş Berkin’in annesini yuhalatmış bir merhametsizlik elbet ürkütür.
Ben korkunun üstüne gidilerek yenildiğini öğrendim. Hayat bunu bana öğretti.
Cesaretin de bulaşıcı olduğunu biliyorum.

Korkunun üstüne gitmektir cesaret. O yüzden ne kadar korkutulursam o kadar daha çok üstüne giderim. Ekmek gibi su gibi haysiyetsizliğin onursuzluğun tüketildiği bir yerde ‘onurlu kalmaya çalışmak en büyük isyandır’ ve ben adaletsizliğe onursuzluğa ve gazeteciliğin alçaklaştırılmasına isyan ediyorum. Ötesi ne olur umurumda değil.

Son bir iki gündür Cumhurbaşkanı Erdoğan – Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı arasında gerilim var! Ne oluyor sizce?
Kestirmeden söyleyeyim. AKP’nin sonu Fazilet Partisi’nde olanlarla aynı olacak.
Erdoğan’ın sonu Erbakan’dan daha kötü olacak.
Çünkü Erdoğan asla bir Erbakan olamadı. Atatürk ile kıyaslamaları falan tamamen algı yönetimi.

Gerçekte Erbakan bile olamamış bir siyasetçidir Tayyip Erdoğan. Olan bitene buradan bakmak lazım. Erdoğan’ın saray davası ile parti davası çatışıyor. Ki olan biten nüve bile değil.

Erdoğan başkan olamadığı takdirde çok daha keskin ve sert bir çatışma olacak. Çok şey halı altına süpürülüyor. Çünkü AKP hala tam anlamıyla bir kitle partisi değildir. Rant partisidir. Rantın musluğu da hala Erdoğan’da.

Ne zaman ki rant tehlikeye girer yani bu Erdoğan’ın başkan seçilememesidir. İşte ondan sonra AKP’de rant savaşları başlar.

2010 yılında Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner ile ilgili iddialar hakkında, o dönem çalıştığınız NTV televizyonunda ‘başsavcıya abluka’ alt yazısını kullandınız ve sonra istifa ettiniz? Ama herkes sizin istifa ettirildiğinizi düşünüyor. Sizi kim istifa ettirdi?
-Abluka kitabımda anlattım olan biteni. Kısaca söyleyeyim yine de. İlhan Cihaner’e baskın yapılması bu ülkenin kırılma anlarından biriydi.

Haksız hukuksuz bir operasyondu. Ben buna “ başsavcıya abluka” dedim.
NTV’nin bu yayını Erdoğan ve Cemaati kızdırdı.
Israrla başlığı değiştirmem istendi.
Ben de bunu yapmayacağımı söyledim.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Erdoğan’ın talimatıyla patronaj düzeyinde tehdit ve telkinlerde bulundu. Yine de vazgeçmedim. Çünkü vazgeçseydim tamamen biat etmiş olacaktım. Akşama kadar başlık aynen kaldı.

Ben NTV’den çıkınca da müdahale edip değiştirildi. Bir daha da NTV’ye gitmedim. Hiç bir telefona da çıkmadım. Kal ayrılma isteklerini de geri çevirdim.

Hala kovuldu deniyor. Böyle bir konuda kovulmak da bir şeydir. Ama ben kovulmadan tavrımı net bir şekilde gösterdim.
Abluka medyanın biat dönemecidir.
Ben biat etmedim biat edenler hesabını versin.
Bugün olsa ödediğim ağır bedellere rağmen yine aynı şeyi hiç düşünmeden yaparım.

Kürt sorunu diye bir şey var mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre yok!
Türkiye’de Kürt sorunu da vardır. Erdoğan sorunu da. Bu paradoksal bir durumdur. Erdoğan Kürt sorunu benim sorunum da demişti.
Erdoğan ‘iyi oyuncudur  ‘Bigboss’u okuyanlar bunun anlamını bilir.

Bu seçimde sizce; HDP barajı geçer mi?
HDP’nin barajı geçme durumu var. Ama bu sadece bir seçim stratejisi ile açıklanacak bir durum değil.
30 küsür yıldır süren bir iç savaşın çok boyutlu ele alınması lazım.

Ben Erdoğan gibi bir siyasetçiye Kürt sorununun çözülmesini bırakmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü memleket meselesi önceliği değil

PKK silah bırakır mı? Neden?
-Silah bırakma demek barış yapılması anlamına gelir. Türkiye bu aşamada mı bilmiyoruz.
Barış görüşmeleri adı altında hangi pazarlıklar yürütülüyor onu bilmiyoruz.

Tamamen bir gizem ve esrarengizlik var. Ben bir gazeteci olarak ne görüşülüyor ne pazarlıklar yapılıyor bilmek istiyorum.

Erdoğan’ın iki dudağı arasına sıkışmış her şey sorunludur. Çünkü halet-i ruhiyesi anlık değişen bir yapısı var. Kürt sorunu böyle bir ruh haliyle çözülmez daha da kronikleşir.

Dolmabahçe mutabakatı ve Abdullah Öcalan’ın mektubunun; barış sürecine katkısını nasıl görüyorsunuz?
Barış süreci deniyor ama ne yapılıyor bilinmiyor. Erdoğan milliyetçi oylara oynamayı alışkanlık yaptı.2010 anayasa referandumu ve 2011 seçimlerinde de yaptı aynı şeyi. Masaya oturduğu Kürtler’e saldırarak oy topladı. Sonra hiçbir şey olmamış gibi Diyarbakır’da “megrii megri” ağıtı söyledi.
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, hükümete ‘küstü mü?’
Erdoğan, Abdullah Gül ile olan biten için “kardeşlik hukuku” der. Oysa ortada bir kardeşlik hukuku yoktur iki taraf için.

Abdullah Gül aday olmasın diye görev süresi bitiminden bir gün önce kongre toplayarak Abdullah Gül’ü safdışı bıraktı. Nasıl kardeşlik ama.

Erdoğan, Gül’ü Danıştay’ın 146.yıldönümü törenlerinde bitirdi aslında. Herkes Metin Feyzioğlu ile tartışmaya odaklandı. Ama orada büyük bir kurgu vardı.

Erdoğan bile bile o tartışmayı başlattı. Hedef Abdullah Gül’dü. Cumhurbaşkanı olan Erdoğan’ı oturduğu yerden kaldırarak toplantıdan çıkardı.

Ve burada bu davanın “lideri benim” mesajı verdi. Gül, bunu göremedi. Erdoğan’ın peşinden çıktı. Kalsaydı liderlik yarışı meydan okumasına karşılık verecekti, yapamadı.

Ama sonradan kendisine karşı bir oyun olduğunu fark etti. Şimdi fırsat kolluyor rövanş için.

En sevdiğiniz gazeteciler kimlerdir? ‘Özgür gazeteci’ kimdir? Var mıdır?
Kim çıkıp ortaya “ben onurlu gazeteciyim” diyebiliyorsa özgür gazetecidir.
Meslek hayatınıza damga vuran olay hangisidir?
Bu çok uzun mevzu. Çok da şey var. Ama sondan başlayayım “başsavcıya abluka” büyük bir meydan okumadır. Bunu damga sayabilirsiniz
Fuat Avni neden bulunamıyor?
Fuat Avni tek bir kişi değil. Bir dönemin çoklu yapısıdır. Bunu yaratan da AKP ve Erdoğan’dır.

Ben Fuat Avni gibi birisinin fenomen olabilir ama gerçeğin adresi olmasından rahatsızım.

Bu tip kişiler bu ülkede Uğur Mumcu, Abdi İpekçi’lerdi. Geldiğimiz yeri anlayın işte.

Geçek insanlardan kurguya/manipülasyona teslim olma hali.

‘Çok gıcık, itici, soğuk olduğunuzu ve kendinizi bir halt sandığınızı’ iddia edenler var! Öyle misiniz?
-Ne diyeyim ki şimdi.Yok ben iyi biriyim mi demem gerekiyor. İyi bir adam mıyım kötü bir adam mıyım diyenin durduğu yere göre değişir.

Kendi adıma söyleyeceğim sadece kimsenin adamı değilim. Adam olan da zaten kimsenin adamı olmaz.

Gazeteci olmakta kimsenin adamı olmamayı başarmakla olur. Kim nasıl görmek istiyorsa öyle görür. İnsanlar beni sevsin gibi bir derdim yok.

Gerçeğe düşman olan gıcık olduğumu itici olduğumu düşünebilir. Kendimi bir halt sanma durumuna gelince sadece gazeteci sanıyorum.

Onurlu ve vicdanlı bir gazeteci refleksi gösteriyorum. Yani basit ve sıradan bir davranış.

Reddettiklerimin yüzde biri için hayatlarını ve en değer verdiklerini satanlar bana bir laf ederse de karşılığını ağır veririm.

Her şey herkesin gözü önünde oluyor. Ne unuturum ne unuttururum.

Flash Tv’nin haberciliği hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Flash Tv Entertainmentin hakkını veriyor.
Ana medya olduğunu söyleyip gerçeği karartanlar ve habere ihanet edenler kadar zarar verdiğini de düşünmüyorum.

Tek bir cevap hakkınız var: Şuanda en çok kimle röportaj yapmak istersiniz?
Subcomandante Marcos

Öyle bir şey söyleyin ki; gençler gazeteci olmak istesin?
Cesaret de bulaşıcıdır. Ve ‘Onur en yıkıcı isyandır.’

Teşekkürler Mustafa HOŞ…

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş