Hayır kurumundan Holdinge; Bir Kızılay Hikayesi

0 Yorum

Şubat ayında yaşanan ve 11 ili doğrudan etkileyen 2 deprem arama kurtarma ve sonrasındaki çalışmalarda ne durumda olduğumuz gerçeğiyle yüzleşmemizi sağladı. Afetten kurtulan vatandaşlar için çadır bulunamazken, çadır bulmakla sorumlu Kızılay’ın AHBAP’a parayla çadır satması büyük tepkilere neden oldu.

Ancak Kızılay’ın bu tartışmalı kararı ne ilk ne de sondu. Yıllardır Kızılay’daki usulsüzlükleri haberleştiren Birgün Gazetesi Muhabiri İsmail Arı, bunları Kızılay Holding kitabıyla yayınladı. Kızılay’ın 1999’dan beri yaşadığı skandalları bir araya getiren Arı ile gazetede bir araya geldik. Arı’ya, Kızılay’ın holdingleşmesi neden tartışılıyor, iktidarların gözü neden Kızılay’da, Kızılay nasıl düzelir gibi soruları sorduk.

ERCAN KÜÇÜK

ÇOK BÜYÜK PARALARI YÖNETİYOR

İktidarlar neden Kızılay’a hakim olmak ister?

Birincisi çok büyük bir parayı yönetiyor. Kitapta 2021 bütçesini yazmıştık. Kitap basıldıktan sonra 2022 bütçesi açıklandı. 2021’de 8 milyar, 2022 bütçesi 10 milyar lira. Bu büyük bir para. Öncelik nedeni bu. İkincisi bir istihdam alanı iktidarlar için. Mesela Kızılay’ın personel sayısı yaklaşık 15.000. Üçüncü olarak bir prestij demek. Kızılay yönetim kurulu üyeliği unvanı için insanlar birbirini yiyor. Uluslararası boyutu var. ‘Sudan da onu yaptık. Yemen’e bilmem ne gönderdik vs.’ Ana nedenleri bunlar. Ama tabii en büyük nedeni dediğim gibi bütçesi ve gayrimenkulleri. 6.000 civarında gayrimenkulü var. Büyük kısmı hala duruyordur diye tahmin ediyoruz. Elbette elden çıkardıkları vardır ama eğer bazı şeyler de bilinir. Örneğin Ankara’daki Kızılay AVM, Pendik’te çok büyük bir arazileri var. İmar planını değiştirmek istediler. Sanırım Cihangir taraflarında İstanbul’un en kıymetli bölgesi orada birtakım arazileri var. Bunlar elden çıkarılsa bilinir duyulur. Ama daha ufak çaplı şeyleri satmış olma ihtimalleri yüksek. Onu tabii açıklamadıkları için takibini yapamıyoruz maalesef.

Şirketleşmeden bahsediyorsunuz. Kızılay’ın holdingleşmesinin ne sakıncası var mesela? Hükümet değişse ya da Kızılay liyakatli isimlerin eline geçse bu bir sorun olmaktan çıkar mı?

Holdingleşmesinin en büyük sakıncası hayır kurumunu ticarethaneye dönüştürmesi. Ben Kızılay’ın elbette gelir kazanması gerektiğini düşünüyorum. Bunu zaten 1930’lu yıllarda ülkenin kurucusu Atatürk bile düşünmüş. Rivayete göre bir rahatsızlık yaşıyor maden suyu ona iyi geliyor. Sonra orayı kendi şahsi parasıyla alıyor ve Kızılay’a başlıyor. Kızılay buradan bir gelir elde etsin diyor. Yılda 2 milyar şişeye yakın maden suyu satışı var. En büyük gelir kaynağı. Elbette böyle şeylerden, Kızılay gelir sağlamalı. Ama holdingleşerek bir rant alanı yarattılar. Mesela şu an 11 şirket var, bir de şirketin çatısı var: Holding 12 ayrı yapı, hepsinin ayrı ayrı yönetim kurulları var. Hepsinin ayrı ayrı genel müdürleri var. Mesela daha önce böyle bir yapısı yoktu ve bu inanılmaz bir bütçe kaynağı demek. İnanılmaz bir kadrolaşma demek. Zaten holdingleşmeden sonra Kızılay’ın personel sayısı tavan yapıyor ve denetimden uzak oluyor. Şimdi Kızılay’ın internet sitesine baktığınızda Kan Hizmetleri Genel Müdürlüğü araç kiralayacak, onun ihalesini görürsünüz. Ama şirketler kurulduktan sonra şirketlere ihalesiz alımlar yapılıyor. Hepsinin 7-8 kişilik yönetim kurulu var, hepsi huzur hakkı alıyor, hepsini araç tahsis ediyor. Hepsinin Genel Müdürü var. Ve bir kar amacı gütmeye yöneliyorlar. Erdoğan 2015’te ‘Türkiye’yi bir anonim şirket gibi yöneteceğiz’ demişti. Kızılay da bunun örneği. Anonim şirket gibi yönetmeye çalıştığınızda Kızılay’ı işte gördük. Depremde çadır satarsınız. Bir şirket mantığıyla hareket edersiniz. Yani kâr amacı güderek. Bu da Kızılay yapısına ters.

HAYIR KURUMUNDAN 11 ŞİRKETLİ HOLDİNGE

Şunu tam anlayamadım. Kızılay Derneği bir de bunun haricinde şirketler var. Holding ve holdinge bağlı şirketler var. Bu karlar Kızılay Derneği’ne aktarılıyor mu? Kızılay’ın gelir kalemini nasıl etkiliyor?

Bunları açıklamadıkları için bilemiyoruz. Hatta bu röportaja özel bilgi verelim. Geçen günlerde Kızılay’ın yönetim kurulu üyesiyle konuştum. Şu an mevcut yönetimde olan Kerem Kınık’la yönetime giren. Ona da söyledim. 11 şirket 12 ayrı yapı var ve bu şirketlerin kaçının kar, kaçınan zarar ettiği bilinmiyor. Öyle şirketler var ki kâr etmesi pek mümkün değil. Kızılay içecek kâr eder, maden suyu üretimi orada. Ama mesela Kızılay kültür sanat AŞ.; Kızılay’ın bir dergisi var, onu basıyor, onu da her yere bedava dağıtıyor.  Orada bir sürü insan istihdam etmişler. Genel Müdürü atamışlar 7 kişilik yönetim kurulu var. Hepsine araç tahsis etmişler vs. Bu şirketin kar etme imkanı yok. Başka şirketler de var, hatta bir şirket var. 3 personeli vardı. Yani bir genel müdür, 2 personeli var altında. Ve faaliyet raporları yayınlıyor. Kızılay, her yılın sonunda kamu kurumları gibi.  Orada detaylı biçimde anlatmaları lazım. Anlatmıyorlar. Yönetim kurulu üyesine de söyledim. Dedim ki ‘Halkın tekrar Kızılay’a güvenmesi için bunları niye açıklamıyorsunuz?’ Kızılay yönetim kurulu 15 günde bir toplanıyor. Bu kararların hepsi gizli hiçbirini açıklamıyorlar. Ne kararı alır? Açık açık söyledim. ‘Siz emniyet genel müdürlüğü müsünüz? MİT misiniz? Bunları niye internet sitenize koymuyorsunuz’. Evet, haklısınız falan diyor. Bunlar gizlendiği zaman kafalarda soru işareti oluyor işte. O şirketlerde neler dönüyor, nerelere paralar aktarılıyor maalesef bilemiyoruz.

‘KINIK’TAN VAZGEÇTİKLERİNİ SANMIYORUM’

99 depreminden 2 ay sonra hem hükümetten hem muhalefetten büyük baskılar geliyor. Dönemin Kızılay Başkanı Kemal Demir istifa ediyor. O dönem bir baskıyla kızlar Genel Başkanı istifa ettirilebiliyor. Bu dönem iktidar kanadından da eleştiriler gelmesine rağmen yaklaşık 3 ay Kızılay başkanı direndi. En son seçimlere 2 gün kala istifa etti. Cumhurbaşkanı Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık’tan neden vazgeçti?

Vazgeçti mi bilmiyoruz. Afet Bakanı falan olursa şaşırmam. Çok vazgeçtiğini düşünmüyorum. Büyük ihtimalle başka bir yerde yine kendisini değerlendirirler. Eğer seçimi kazanırlarsa, onu da bekleyip göreceğiz. Birazcık oy kaygısı güderek bir şey yapmak istendi. Malum daha önce kendi Bakanlığına dezenfektan satan bakan vardı. Onu da görevden aldılar. Birazcık toplumun tepkisi dinmeyince, bu Kızılay meselesi de sönümlenmeyince birazcık insanlara da yatıştırmak için böyle bir adam attı. Ama Kerem Kınık’tan ben çok vazgeçebileceklerini düşünmüyorum.

Erdoğan’ın çok eski yol arkadaşlarından birisi. Hatta Erdoğan ailesinin desteğini alarak Kızılay içerisinde Yıldırım ailesine karşı savaş açmış bir isim. Bunların hepsini Erdoğan ailesine güvenerek yaptı. Böyle bir konumdayken çok vaz geçilebilir değil bence.

99 döneminde de aslında Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in bir açıklaması yok. Kemal Demir ile dostlukları çok eskiye dayanıyor. Farklı partilerde 60’lı 70’li yıllarda meclis çatısı altında çok kavga ediyorlar. Ama Kemal Demir’in çevresine göre aralarında bir hukuk bir dostluk gelişiyor. Sonra Demirel Cumhurbaşkanı olunca geçmişten tanıdığı bir isim, araları daha da iyi oluyor, yakınlaşıyorlar.

O dönem muhalefet ayağa kalkıyor. Bir taraftan koalisyon iktidarları var. Ve inanılmaz bir öfke oluyor. Ve öfke tek bir yere kanalize oluyor. Çünkü tek otorite o zaman Kızılay. Şimdiki bu AFAD vs yok. Baskılara dayanamıyorlar. Birazcık ar damarı da varmış ama o zaman. İstifa etmek zorunda kalıyorlar. Sonra da yargılanıyorlar.

NÜFUS ARTMIŞ ÇADIR STOĞU ERİMİŞ

2011 Van depreminden sonra dönemin Kızılay başkanı Ahmet Lütfi Akar, tahminlerin 20.000 afetzede olduğunu ancak ortaya çıkan durumda 600.000 afetzede ile karşılaştıklarını söylüyor. Bu depremde de yine benzer söylemler duyduk işte. 10 ilde yaşanması, çok daha büyük olması nedenleriyle yetişemedik vs. Bu tahminler neden tutmuyor?

Bu bir kılıf bence. Çünkü Kızılay’ın çadır stoğuna bakıyoruz. 2015’te 90.000 çadırı var deposunda. Ama bu depremde 50.000 bile çadır yok, 46 binlerde. Nüfus artmış, uzmanlar deprem tehlikesi var demiş ama stoklardaki çadırı eritmişler. Yarısını dağıtmışlar veya başka bir yere göndermişler. Konteynır fabrikası var Kızılay’ın. Orada fabrikanın müdürü uyarmış defalarca. ‘Arazimiz devasa kapalı alanımız var, konteynır üretelim. Afetler için stok koyalım’ demişti. Bunu bir mali kayıp olarak görmüş Kızılay. Bence bu hikaye birazcık kılıf. Kızılay’ın sorumluluğu bu: 1.Si kan hizmetleri, 2.si afetlere hazırlık. Ülke nüfusuna baktığımızda biraz büyük bir İstanbul deprem beklendiğini herkes biliyor. Böyle bir felaket yaşadık. 99’da yaşadık, 2011’de benzer açıklamalar var. Aklın yolu bir. O zaman ne yapılması gerekiyor? Türkiye’nin farklı bölgelerindeki depolarında belki 500.000 çadır stoklanması gerekiyor. Belki 20-30-50 bin konteynır stoklanması gerek. 2011’de öyle bir şey yaşanmış. Bu depremde yine gördük ki çadır yok, konteynır yok. Ders çıkarmıyorlar ama bu şekilde kılıf uyduruyor. Beklediğimizin üzerindeydi vs. diye.

UÇMAYAN UÇAĞA PARA ÖDEDİLER

Peki geçmiş dönemlerin skandallarını yazmışsın. Bu dönemin seni en çok 3 skandalı sorsam?

Uçmayan uçağa para ödemeleri. O kadar akılsızca iş yapıyorlar ki birinci sırada bu var. Yurt dışında bir ülkeye yardım gönderecekler sanırım 270.000 $. Uçağı kiralıyorlar, uçuş izni alamıyorlar. Sözleşme gereği şirkete parayı zaten peşin ödüyorlar. Şirket ‘ben havalimanına uçağı getirdim. Kapıları açtım, yüklemeye başladım. Sen son anda uçuş izni alamadık dedin ama ben bu paramı alırım’ diyor. Biz bu haberi yaptık, Kızılay açıklama yaptı. ‘Hukuki süreç başlattık, paramızı geri alacağız. Bizi kara alıyorsunuz’ dediler. Sonra o hava havayolu şirketinin sahibiyle de bir iletişim geliştirdik. Bir yıl sonra mahkeme sonuçlandı. Kızılay ‘biz paramızı geri alacağız, bizi karalıyorsunuz’ dedi. Yaklaşık 60-70 bin TL gibi bir para daha karşı tarafın avukat masrafı işte dosya masrafı diye kaybetti. Akıllarınca tamamen kendi hataları nedeniyle bu parayı kaybediyorlar. Daha bağırıyorlar, onu kurtaracağız diyorlar. Bir o kadar para daha kaybediyor. Bu büyük bir rezalet. Bence bu zarar nedeniyle en başta yargılanmaları lazım.

Önce uçuş izni alırsın, sonra uçağı kiralarsın. Sonra bir de gemiyle gönderiyorlar yardımı bir de oraya bir dünya para ödüyorlar. Böyle bir dünya parayı bizim yaptığımız yardımları böyle çöpe atıyorlar.

İkinci sırada konteyner fabrikasına daha önceki kebapçılık yapan bir adamın müdür yapmaları var. Buna da çok şaşırmıştım.

İçişleri Bakanlığı Kızılay’a ceza kesmiş, neden kestiğini açıklamıyor. Cumhurbaşkanı Devlet Denetleme Kurulu denetlemeye gidiyor, tertemiz rapor veriyorlar. 2 ay sonra istifa ediyor, Kızılay’da çalışmaya başlıyor. Bunların hesabını kimse sormuyor. O yüzden üzülüyorum.

Kızılay Başkanı makam aracıyla 2 insanın öldürülmesi var. Bu da çok canımı yakan bir şeydi. İnsanların derdine derman olması gereken bir kurum. Ama o kurumun başındaki ismin arabası 2 insanı hayattan koparıyor. Videosunu da izlemiştim. Motorlu sürücü kural ihlali yapıyor, dönmemesi gereken yerde dönüyor. Ama Kızılay Başkanının makam aracını kullanan şoförü aşırı süratli gidiyor. Videoda izlerken bile o kadar süratli gidemeyeceğini insan fark ediyor.

Kızılay’ın yaptığın haberlere açtığı davalarda durum ne?

Birinden ceza aldım. Önce 2 yıl vermişti. Sonra indirim yaptı, 1 yıl 8 ay. İçişleri Bakanlığı Kızılay Genel Müdürü İbrahim Altan ile Kızılay Başkanı Kerem Kınık’a ceza kesiyor. Nedenini açıklamıyorlar. Bu kadar şeyi siz ödeyeceksiniz, geri Kızılay’a diyorlar. Orası da bir muamma. Kendi ceplerinden Kızılay’ın kasasına ödüyorlar. Ben de bunu haberleştirdim. Dekontları yayınladık. Burada Kişisel verileri Koruma Kanununu ihlal ettiniz dediler. Mahkeme açıldı, 4-5 ayda sonuçlandı. 1 yıl 8 ay hapis cezası aldım. Ben de nasıl bu kadar hızlı sonuç alınır diye şaşırıyorum. Sonra öğrendim Kızılay’ın hukuk müşavirliğinden bir takım insanların birilerinin ağabeyleri, kardeşleri çok yukarılarda Yargıtay’da vs tanıdıkları varmış. Sanırım onların vasıtasıyla olduğu bir iş.

Onun dışında geçenlerde Suç duyurusunda bulundular. Kızılay’ın maden suyunda arsenik çıkıyor. Sınırın 2 katı. Migros’un tespit ettiği bir şey. Orada milyonlarca insanı zehirlemişler. Yılda en az 1,5 milyon maden suyu satan bir yapı. Olması gerekenin 2 katı arsenik var. Uzun süre tüketildiğinde birçok kansere neden oluyor ve zehir. Bunu yazdık. Ticari itibarımızı zedelediler, suç duyurusunda bulunacağız dediler. Savcı ifadeye çağırdı, gittik, oradan dava açılır diye düşünüyordum ama kovuşturmaya yer yok dedi. Zaten Migros’un analiz raporları vardı, savcıya sunduk. Kızılay üzerine yaptığım haberleri anlattım. 2-3 gün sonra takipsizlik kararı verdiğini öğrendik.

BİRGÜN MUHABİRİ ALİ A.

Bunların o kadar çok şeyi var ki. 2019 da ilk haberleri yapmaya başladığımda sürekli twitterdan beni tehdit ediyorlardı. Hatta birinde bana bir maille ses kaydı gönderdiler. Kızılay’daki başkalarının haber kaynaklarımın aralarındaki konuşması benim hakkımda. Abuk subuk şeyler ve maille ‘devamını dinlemek istiyorsan şöyle mail at’ diye yazmışlar. Ses kayıtlarını kesip kırmışlar. O dönem Kızılay yönetiminde olan birini aradım. ‘Siz fetö’cü müsünüz? Bunlar Fetö taktikleri. Nedir bu konuşmayı kesip biçmişsiniz. Zaten benim bir diyaloğum yok.’ dedim.

O dönem Melih Gökçek’in araba meselesi çok gündem olmuştu. Kızılay’da da yardım parasıyla alınan lüks araç meselesi vardı. Gökçek’in çip meselesi falan çok tartışıldı Kızılay’daki bunun 10 katı tartışılır, demiştim. Haber kaynaklarım aralarında bunları konuşuyorlar, benim adım geçiyor. Saçma sapan bir şey. 5-6 aylık konuşmayı kaydetmişler, kesmişler. Bana mail gönderdiler. Tabii şaşırdım. Kızılay yöneticilerini aradım. Telefonda bir gevrek gevrek gülüyorlar. Sonra onu yükledikleri siteden yarım saat sonra kaldırdılar. Epey insan izlemişti. Whatsapp gruplarına falan göndermişler. Böyle tuhaf tuhaf şeylerdi. Twitter’dan vesaire çok tehdit geliyordu.

Emre Erçiş o bir tweet attı o dönem 2019’da. Adımı da yanlış yazmış, Birgün Muhabiri Ali A. diye kodlamış. Şu kişiyle bilmem kaç kere telefon görüşmesi tespit edildi. Orada da Fetö’ye bağlamış. Bu tartışılması gereken bir şeydi. Birincisi hedef gösteriyor. İkincisi Fetöcü diyor. Üçüncüsü kaç telefon görüşmesi yaptığım vs. bunun bilgilerini paylaşmış. Ona bu bilgiyi nasıl sundular? Bu kadar basit bir şey mi? Ama ondan sonra baktılar vazgeçmiyoruz durmuyorum. Öyle bıraktılar. Sonra işte bir davayla yıldırmaya çalıştılar. Baktılar orada da şey yok.

KINIK GİTTİ MENZİLCİ BAŞKAN GELDİ

Peki Kerem Kınık gitti. Kızılay’da işler her şey düzelecek mi?

Çözülmeyecek işte, ben onu anlatmaya çalışıyorum. Şimdiki yönetim kurulu mesela. Başkan geçici olarak Menzilci birisi oldu; Fatma Meriç Yılmaz. Çıkıp kadın demiyor ki ben Menzilci değilim diye. Telefonda dahi dedim. ‘Siz Menzilcisiniz.’ ‘Hayır, yanlış biliyorsun yanlış söylüyorsun’ demiyor yani inkar etmiyor. Değişen sadece isimler. AKP’li vekilin olduğu AKPli meclis üyesi, AKP’li eski Belediye Başkanı Hasan Can’ın kardeşi. Hiç alakası yoksa bile bürokratsa bile, ‘Onu Emine hanım istedi. Onun hemşiresi onun tanıdığı işte o yüzden yönetime girdi.’ Böyle resmi olarak AKP yöneticiliği vs yoksa bile böyle bir kadro. ,Sadece yönetim kurulu değil denetleyenler. Daha önce Hizbullahtan tutuklanan bir isim Kızılay’ı denetliyor. Genel müdürleri, şirketlerin yönetim kurulu Bilal Erdoğan’ın arkadaşları, Erdoğan’ın eski dostu İsmail Hakkı Turunç. Vasıfsız ailecek hamam işleten birisi şimdi Kızılay çadır AŞ’nin yönetiminde. Ve Kızılay’ın başkan danışmanıydı. Kerem Kınık tek bir isim yani komple bu yapının baştan aşağı değiştirilmesi lazım. Zihniyetin değiştirilmesi lazım. Delege yapısının değiştirilmesi lazım. Diyelim yönetim komple istifa etti. Yeni yönetimi siyasi partilerdeki gibi yine delege seçecek, ama Kerem Kınık delege operasyonu yaptı. Delegelerin  %98’i ya AKP üyesi ya Memur-Sen üyesi. Şimdi bu isimler nasıl bir yönetim belirleyebilir? Menzilci Fatma Meriç Yılmaz gidecek İsmailağacı Mehmet Yılmaz gelecek. Yani AKP’li Kerem Kınık gidecek. AKP’li başka bir isim gelecek. O yüzden tek birisinin gitmesi çözüm değil.

EFSANE BAŞKAN DEDİKLERİ KİM ÇIKTI?

Sosyal medya paylaşımlarında kitabın Kızılay çalışanları ya da Kızılay gönüllüleri tarafından okunduğu fotoğrafları paylaşıyorsun. Bu kitap Kızılay içinde nasıl bir etki yarattı?

Çok merak ediyorlardı zaten kitap baskıdayken. Şimdi sürekli fotoğraflar atıyorlar. Bir de 4 yıldır haber de yaptığım için güven oluştu. Ben o kadar haber yaptım. Birçok insanla konuştum. ‘İsmail bizi sıkıntıya sokmaz, bizi ifşa etmez, işimizden etmez’ diyorlar. Bazılarına numaram ulaşmış, birbirine veriyorlar. Bizim de bilmediğimiz çok şey varmış vs. diyorlar.

Denetim ve şeffaflık şart. Birincisi şeffaf olacak. Harcamalarını, ihaleleri açıklayacak. Ankara Büyükşehir Belediyesi ihalelerini canlı yayınlıyordu. Hayır kuruluşu Kızılay niye bunu yapmıyor? Mesela Eskişehir’de Kızılay’ın kan hizmetleri var, şubesi var. Eskişehir’de aracı nereden kiralıyor? AKP’li vekilin oğlundan. Ankara kocaman bir yapı. Her tarafta AKP’nin ekmeğini yediği bir kurum. O yüzden şeffaf olacak, ikincisi denetlenmesi.

Kızılay’ın açıkçası tartışmalardan uzak, skandallarla anılmayan bir kurum olmasını isterim. Aslında benim derdim de bu. Hem buradaki rezillikleri insanlar duysun bilsin istiyorum. Hem de bu kurumdaki bir şeyler değişsin istiyorum ama zor görüyorum. Liyakatli yöneticilerin buraya gelmesi lazım. İnsanlar buraya parası yenecek bir yer olarak görmemeli. Maalesef buraya gelen çok kirli ilişkilere bulaşmışlar.

Yine size özel söyleyeyim. Kemal Kılıçdaroğlu, eski Kızılaycılarla görüşmüştü. ‘Biz iktidar olduğumuzda Kızılay’ı gerçek Kızılay’cılara vereceğiz. Yönetim yapısını değiştireceğiz’ dedi. O toplantıyı organize eden isim Kızılay’ın önceki başkanlarından Tekin Küçükali’ydi. Uğur Dündar’ın efsane başkan dediği isim. Şimdi çok basit Tekin Küçükali diye Google’a yazdığınızda karşınıza çıkan şeyi ben söyleyeyim. Kızılay Başkanlığından ayrıldıktan sonra Metro Holding’in yöneticiliğini yapmış. Holding sahibi Galip Öztürk cinayete azmettirmekten müebbet hapis cezası aldı ve kaçak. Mesela onun şirketinde yöneticilik yapmış. Galip Öztürk, 2 senedir mi böyle? Hayır. Her zaman şaibeli olduğu biniyordu. Şimdi bu sıkıntı. İktidar değişmiş olacak ama düzen yine aynı devam etmiş olacak. Kerem Kınık gidecek ve bu sefer başka şaibeli bir tip. Kızılay gibi bir kurumun başına böyle biri de gelmemeli. Bana kalırsa geçmişi tartışmalı olmamalı bu kurumun başına gelen şaibeli olmamalı.

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş