HDP Aday Adayı Antikapitalist Yazar Muhammed Nur Denek ile Söyleşi

0 Yorum

1- Bize kendinizden bahsedermisiniz, kimdir Muhammed Nur DENEK ?

1979 Şanlıurfa doğumluyum, memur çocuğu olduğumdan dolayı Şanlıurfa, İzmir, Yozgat,  İskenderun gibi birçok farklı şehirde birçok farklı kültürde büyüdüm, dört çocuklu bir ailenin en küçüğüyüm. İlkokul sonrası babamın ısrarlarıyla imam hatip lisesinde okudum, lise 2 den sonra daha derinlikli bir dini eğitim almak amacıyla lise eğitimine son verip medrese eğitimine başladım, yaklaşık 2 yıllık medrese eğitimim 28 şubat müdahaleleri sebebiyle yarıda kesildi ve o dönemin tüm Müslümanları gibi bende çeşitli baskılara maruz kalarak payımı aldım. Sonraki süreçte aynı amaçla İran’da bir dönem kaldım ve Türkiye’ye döndüğümde memleketim olan Şanlıurfa’da KERBELA Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneğini kurdum. Ardından yazım hayatıma İslam’ın Özü Adalet adlı kitapla başladım. Bu süreç içerisinde Payiz, Tiroj, Doğudan gibi dergilerde, Gündem, Evrensel, Birgün vb gazetelerde ve birçok haber sitesinde makaleler yazdım. Sonrasında islam, eşitlik ve sosyal adalet kitabım phoenix yayınlarında yayınlandı.  Son kitabım Tevhid doğal yasalar sınıfsız toplum adlı kitabım inşa yayınlarında yayınlandı.

Antikapilasit islam anlayışını açıklama ve hayata geçirmeye dayalı bir çok mücadele alanında hizmet vermeye gayret ettim. Taksim meydanına Müslümanlar olarak yürüdüğümüz tarihsel 1 mayıs yürüyüşünün temelleri bu süreçte atılmıştı.

2 yıl İstanbul’da çok değerli hocam R.İhsan Eliaçık’la birlikte yürüttüğümüz çalışmalar sonrası Gaziantep’te Ahali Yayıncılık’ı kurdum, Ahali Yayıncılık, sadece bir yayın kuruluşu olmaktan öte felsefe, sosyoloji, tarih,din ve benzeri birçok konularda araştırmaların yapıldığı, söyleşi panellerin gerçekleştirildiği bir enstitü vazifesi de üstlenmişti. Yayın evimiz birkaç süreli yayın çalışması gerçekleştirmiş ve her tür toplumsal mücadeleye omuz vermişti.

Anayasa tartışmalarının sürdüğü dönemlerde demokratik anayasa hareketinin kuruluş aşamasında bulunmuş ve desteklemiştim bu konuya dair “yeni anayasaya dair” başlıklı makalem yayınlanmıştı. sonrasında oluşan “halkların demokratik kongresinde” yerimi almış ve gaziantep delegesi olarak katkı sunmaya gayret göstermiştim. Aklıma şimdilik bunlar geldi e çokta uzatmayayım.

2-Bize kısaca kitaplarınızdan bahsedermisiniz?

Şu ana kadar üç kitabım yayınlandı, ilki olan İslamın Özü Adalet daha çok toplumsal konulara dair islamın adaletle ortaya koyduğu gerçekliği açıklamaya dönüktü,  İslam, Eşitlik ve Sosyal Adalet kitabım ise islamın ekonomi politik boyutunu açıkladığım çalışmamdı, son yayınlanan Tevhid Doğal Yasalar ve Sınıfsız Toplum ise felsefi ve düşünsel yönüyle islamı açıklamaya gayret ettiğim kitabımdı.

3- HDP den siyasete girme kararı aldınız? Bildiğimiz kadarıyla şu zamana dek reel siyasetin içerisinde bulunmadınız, biz sizi daha çok kitaplarınızdan tanıyoruz. Neden siyaset ve neden HDP?

Aslında sorduğunuz iki sorunun cevabı tek, bugüne dek reel siyasetin içinde yer alabileceğimizi düşünebileceğimiz çoğulcu, özgürlükçü, tüm ezilen kesimlerin yanında yer alan bir yapı ortaya çıkmamıştı. Ülke siyaseti kokuşmuşluk içerisinde can çekişiyordu. Tüm siyaset alanları rant, çıkar merkezi haline gelmişti. Bürokraside yer almak ve meclisten koltuk kapma cazibesi tamamen çıkar beklentileri içerisinde süregeliyordu. Tüm siyasi partiler güç para ve kitlesel değer yargıları üzerinden aday belirliyordu. Ben bu yaşıma geldim henüz bu mevcut siyasi partilerin hayatını alın teriyle kazanmış, kimsenin emeğini çalmamış, dürüst, namuslu kimselerin temsiliyetine yol açtığını göremedim (tekil istisnalar varsada bu yargıya etki edebilecek düzeyde değil) . Bu halkın içerisinden, nerede; gücü kutsayan zorba varsa, nerede işçinin emeğini sömüren paraperest varsa bunlarla siyasete yön verilmiştir.

Ancak şimdi bu ülkenin ezilen her kesimine umut ışığı olan halkın menfaatini herşeyin üzerinde tutan, vicdan ve merhameti- gücün, paranın hakimiyetine teslim etmeyen, her türden farklılığı zenginlik olarak gören, çoğulcu anlayışla hareket eden, emeğin değerinin bilinciyle emekçinin yanında olan, emevi dininin yozlaşmışlığının farkında olarak gerçek barış ve selamet dinini savunan bir gerçeklik, ülkenin üzerinde özgürlük ve kurtuluş rüzgarları estirmektedir. Halkların Demokratik Partisi bu ülke için çok büyük bir fırsattır, çok büyük bir umuttur. Bu umudun yanında olup, bu umudu büyütme sorumluluğunu hissetmemek mümkün değildir.

Sanırım iki sorunuzada kısaca da olsa cevap verebildim.

4-  “Emevi dininin yozlaşmışlığının farkında olarak gerçek barış ve selamet dinini savunan bir gerçeklik’ dediniz”. Bunu biraz açarmısınız?

Barış ve selamet dini; Hz. Muhammed’in Medine’de oluşturduğu toplumsal yapının tarifidir. Medine toplumu 18 tane birbirinden farklı kültürü, inancı, lehçesi vb. farklılıkları olan kabilenin 47 maddelik bir sözleşme ile bir arada barış içerisinde yaşadığı örnek yapıdır. Bu topluluk içerisinde inancı birbirinden farklı topluluklar çoğuculuk anlayışıyla bir diğerinin varlığını kabul ederek yan yana yer almış ve peygamberimiz Hz.Muhammed bu topluluğu islam toplumu olarak adlandırmış, işte bu topluluk barış ve adaleti benimsemiş tek bir ümmettir şeklinde tanımlamıştır.

Muaviye dininin özellikleri ise bunun tam tersine kendisi gibi inanmayana yaşam hakkı tanımayan, kokuşmuş iktidar ve güç odağını kutsayan, adı bugün ak olarak mazlumların tepesine dikilen sarayın yeşil rengiyle itibar arayan, kurdukları otoriteyi eleştirme hakkını kimsede görmeyen, eleştiren her kişiyi zindanlara mahkum eden, hunharca şehid eden insanlık dışı zorba, en benzer örneği bugün akp siyasetiyle ülkenin başına çöreklenmiş olan sistemin adıdır.

5- Eğer seçilirseniz nasıl bir milletvekili göreceğiz?

Her şeyden önce halkı yönetme değil, halkın sorunlarına çözüm üretme amacıyla orada olan bir temsilci göreceksiniz. Nitekim yönetmekte, yönetilmekte insana ait kavramlar olamaz. Halkı temsil vazifesini edinmek halkın en büyük emanetini omuzlamak demektir. Halkın namusunu emanet almak demektir. Dolayısı ile böyle bir temsiliyetin birinci şartı halk gibi yaşamaktır. Halk gibi yaşamak; halkı anlayabilmenin toplumsal sorunların farkında olabilmenin de olmazsa olmazıdır zaten. Bu güne kadar halkın hiçbir sorunu umursamayan sözde yöneticilerin en büyük handikapı bu idi zaten kendilerini halktan soyutlayarak üstün görme kibriyle kavrulmaları.

Orada ki temsiliyeti sadece bir kesimin temsiliyeti olarak görmeyen, ülkede yaşayan her unsurun ( ki bu bir tek kişi dahi olsa) temsilcisi olduğu bilinciye davranan, her zaman adaletin yanında yer almayı kendine ilke edinmiş her ne şartta olursa olsun ezilenin yanında olan bir temsilci göreceksiniz. Geçici dünya menfaatleri uğruna hayatını heba edip bu temsiliyet onurunu şerefle taşımaktan asla ödün vermeyemeyi ilke edinmiş bir milletvekili.

Babama rüşvet teklif edilirken henüz yedi yaşındaydım, ağzındaki lokmayı nasıl tükürdüğünü hiç unutmadım, bana bıraktığı bu büyük miras için ona minnetterım, saygıyla ve sevgiyle anılan biri olarak 1 gün yaşayıp ölmenin, zilletle yaşanacak 1000 yıldan çok daha değerli olduğu bilincini bana öğrettiği için.

Orhan Birgül 10.03.2015

ADİLMEDYA

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş