LYS Adaylarına Son Hafta Uyarıları

0 Yorum

İyi bir üniversitenin öğrencisi olabilmek için yıllar boyu ter döken öğrencilerin, ne yazık ki, kader sınavıdır LYS. İyi bir gelecek, iyi bir kariyer için yıllar boyu dökülen terin, paranın pik noktasıdır.Bu hafta sonu başlayacak ve iki hafta sonu boyunca 5 oturumda gerçekleşecek “büyük sınavı” Özel Mecidiyeköy Final Temel Lisesi Rehberlik Öğretmeni Sayın Ece AYTUĞ ile konuştuk. Değişen müfredatı,  çok tartışılan “15 dakika” kuralını, ÖSYM’nin “abartılı” güvenlik uygulamalarını, sınav stresi ile başa çıkmanın yollarını, son dakika “tüyolarını” ve en önemlisi sınav sonrası tercihlerin hangi kritere göre yapılmasını gerektiğini, LYS adayları için, tüm ayrıntıları ile anlattı Ece hoca. Bu röportaj, yıllar boyunca LYS uğruna yaptığınız çalışmaların tamamlayıcısı olacak.

Röportaj: Müge Yücetürk – Uğur Temel

MÜFREDATTA DEĞİŞİKLİKLER YAPILDI

UĞUR TEMEL (UT) : ÖSYM bu seneki sınavlar öncesi “çok büyük değişiklikler” yaptı.  Örneğin; müfredatta yaptığı değişiklikle bazı konuları çıkartarak bazı konuları dahil etti. Müfredattan çıkartılan konular 12.sınıf konusu mudur?

ECE AYTUĞ (EA) : Hepsi değil. Müfredatta değişiklikler yapıldı. Mesela 9. Sınıfta olan konuların bir kısmı 11.sınıfa alındı. Örneğin 9.sınıftaki “Matematikte Mantık” konusu önceden YGS müfredatında soruluyordu, şimdi 11. Sınıf müfredatında soruluyor. Geometri, LYS’de, ayrı bir test olarak değil, Matematik testinin içinde sorulacak. Geometrinin soru sayısı arttı YGS’de. Önceden geometride 7-8 soru sorulurken,  bu sayı 10- 11 soruya çıktı. Bu da öğrencileri biraz yordu işin açıkçası.

UT: Bu uygulama öğrencilerin yararına mı?

EA:  Müfredattan konu çıkması, konuların biraz daha sadeleştirilmesi öğrencilerin yararına olur genelde. Çalışacakları konular biraz daha az olur. Aslında, bunda çok “yarar” ya da “yararsızlık” konuşulamaz. Sınav için, öğrenci açısından, konunun az olması elbette yararlıdır; ama lise müfredatı açısından ne kadar yararlı bunu bilemiyorum. Net bir cevap verilemez bu konuda.

MÜGE YÜCETÜRK (MG):  ÖSYM bu konuda, bu seneyi geçiş yılı kabul edip, uygulamayı seneye başlatsa,daha verimli sonuç elde edilebilir miydi?

EA:  Ben çok fazla değişiklik olabileceğini düşünmüyorum işin açıkçası. Bunun herhangi bir alıştırması olabileceğini düşünmüyorum.

KISA CEVAPLI SORULARDA, HEM DOGRU “CEVAP YAZILACAK” HEM DE “KODLAMA” YAPILACAK

MG: Bu sene LYS’de kısa cevaplı sorular da olacak. Nedir kısa cevaplı soru? Adaylar bu soruları nasıl cevaplayacaklar?

EA: Sınav sisteminde sorular çoktan seçmeli biliyorsunuz, öğrenci şunu yapabiliyor bazen: Şıktan eleyebiliyor, “Bunu biliyorum, cevap bu değil, bunu da biliyorum, bu da değil, bu olabilir” şeklinde taktik de geliştirebiliyordu. Ama “kısa cevaplı sorular” şöyle olacak:“Soru sorulacak; ama altında şık olmayacak. Öğrenci kendine göre doğru cevabı yazacak ve o soruya ait ayrı bir kodlama bölgesi olacak. Öğrenci, kendine göre doğru cevabı, tıpkı adını kodluyormuş gibi kodlayacak.” Örneğin sonuç “24” çıktı. “24”ü yazıp ayrılan alana kodlayacak ya da cevap “Servet-i Fünun”, onu yazıp kodlayacak.Ayrıca;  kısa cevaplı sorularda dört yanlış bir doğruyu götürmeyecek.

MG: Böyle bir değişikliğe gerek var mıydı?

EA: Ne kadar gerekli bilemiyorum ki? Bu soru tipinde öğrencinin daha çok bilmesi gerekiyor artık. Çünkü eleyebileceği bir şey yok ortada ya da “çağrışım” yapabileceği bir kelime kalmıyor, kısa cevaplı sorularda. Gerek var mıydı böyle bir değişikliğe? Bence gerek yoktu zaten yeterince bilgi içeren bir sınavdı.

GEÇ KALINACAK BİR SINAV DEĞİL BU

UT: Çok tartışılan değişikliklerden bir tanesi de “15 dakika kuralı” Bu kurala göre sınavın başlangıç saatine 15 dakika kala, binalara aday alınmıyor. Bu karar, ÖSYM’nin 2017 başvuru kılavuzunda var. Çıktı alırken de aday bu ibare ile karşılaşıyor. Böyle bir uygulama gerekli miydi peki?

EA: Aslında gerekli değildi. Niye gerekli değildi? Çünkü bir öğrencinin zaten “en az yarım saat öncesinden” sınav binasında olması gerekiyor. Bu çok önemli bir sınav, çocuklar yıllar boyu bu sınava çalışıyorlar. Kendi dönemimizi hatırlıyorum, yarım saat öncesinden binalarda bulunurduk. Önemli bir sınav bu. Geç kalınacak bir sınav değil bu.

UT: LYS’de bu değişiklik ile ilgili neler yaşanır, bilmiyoruz; ama YGS’de kamuoyuna yansıyan-yansımayan pek çok olay yaşandı.  Acaba bu konuda öğrenciler sorumlu davrandılar mı, “15 dakika” olayını benimsediler mi?

EA: Pek benimsemiş görünmüyorlar. YGS’den sonra çıkan haberlere baktığımızda. Bireysel olarak, çocukların sınavı kaçırmasına üzüldüm. Ama ÖSYM bunu bildirdi. Sınava giriş belgesini alırken zaten uyarıyor ÖSYM. Adayların zaten bunu okuması gerekiyor; ama bizde maalesef, uyarılara bakmama gibi bir adet var.Öğrenci sınava giriş belgesini alırken, bu konu ile alakalı  “Okudum, anladım.” ibaresini görüyor ve bunu tıklaması gerekiyor ki belgesini alsın; ama neyi okuyup anladığını da bilmiyor. Birazda, sanki o an sınava giriyormuş gibi heyecandan muhtemelen, çoğunluğu onu okumamıştır. Heyecanlarından dolayı kaçırmışlardır bu uyarıyı; çünkü yeni bir kural bu.

UT: Bu konu ile ilgili “farklı uygulamalar” olduğu kulağınıza geldi mi?

EA: Gözümle gördüğüm bir şey yok. Çevreden duyumlarım var, bazı yerlerde alındığı bazı yerlerde alınmadığına dair. Ben de bu sene sınava girdim mesela, benim girdiğim okulda kapılar direkt kapandı. Ama bazı okullarda, yine öğrencilerden duyduğumuz kadarıyla, adli olaylar yaşanacak kadar sıkıntılar olmuş.

UT: Zaten bu konuda, sosyal medya aracılığı ile kamuoyuna yansıyan bir olay var.

EA:  Bu olay dışında öğrencilerin isyan ettiği, kolluk kuvvetleri ile tartışmalar yaşandığı öğrenciler tarafından söyleniyor.

UT:  Ama neticede ÖSYM bu kuralı baştan koydu ve değiştirmedi.

EA: Şu konu problem olmuş olabilir: Bizim ülkede kılavuz okuma diye bir şey yok zaten, öğrencilerin hiçbiri girip bakmazlar.Belki daha farklı şekilde de duyurulabilirdi. Bu sene gelen bir uygulama bu, çok yeni bir uygulama. Çoğunluk da bakmamıştır işin açıkçası.

UT: YGS için ÖSYM’nin animasyon filmi var; ama sanırım sınav stresinden dolayı seyredilmiyor.

EA: Muhtemelen, sınav stresinden ÖSYM’ye bakmıyor çocuklar. Her sene farklı dedikodular çıkıyor: “YGS’nin etkisi düşürülmüş, şu olmuş, bu olmuş…” Hep kulaktan dolma şeylerle hareket ediyorlar. Ne yazık ki ÖSYM’ye bakma alışkanlıkları yok çocukların, sınav yerleri ve puan açıklanması dışında.

 

ABARTILI ÖNLEMLERİN ÇOK GEREKLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM

UT: ÖSYM her sene “sınav güvenliği” ile ilgili kararları arttırıyor. Örneğin adaylardan ÖSYM’ye bildirilmeyen, astım spreyi, insülin pompası gibi hastalık giderici aletlerle sınava gelinmemesi istedi. ÖSYM biraz da abartmıyor mu? Hadi kalemi, silgiyi, şeffaf su şişelerini anladık. Alyans “var”, kolye “yok”. Çok mantıklı mı?

EA:  Bu belli bir dönemden sonra gelen bir şey. ÖSYM bütün sınavlarına yansıttı bunu. Bu kadar “abartılı” önlemlerin çok da gerekli olduğunu düşünmüyorum. Çünkü-bu benim şahsi fikrim-sınav anında kopya çekilebileceğini düşünmüyorum. Gözetmenler çok dikkatli, öğrenciler tek kişi oturuyor.

UT: ÖSYM’nin sitesindeki animasyon filminde, sınav sırasında gözden kaçan teşebbüslerin sınav sonunda tespit edilip, sınavları iptal edilen adayların olduğu belirtiliyor zaten.

EA: Aynen öyle.

UT: Benim şahsi düşüncem, hem on beş dakika kuralı için hem de bu tip önlemler için, üniversite çağına gelmiş çocuğa artık bu sorumluluğu vermek zorundayız. Siz ne düşünüyorsunuz?

EA:  Mutlaka zorundayız. O yaşa gelmiş bir çocuk sorumluluğu bilmeli. Bu kadar önemli bir sınavsa bu ki kendi söyledikleri böyle, o gün o okula biraz erken git. Zaten sınava son anda gidilmez. Siz de bilirsiniz, insan son anda oturduğu, bir anda başladığı sınavdan verim alamaz. Biz öğrencilerimize diyoruz: “Önce okulunuza gidin, çevreye alışın, alternatif yollar belirleyin sınav sabahı için.” Çünkü her şeyle ilk defa karşılaşılınca, insan daha çok panik yapıyor. Hep diyoruz: “Sınav sabahı, okula erken gidin, sıraya oturduktan sonra, önce nefes alın, gözetmenlerin uyarısı sonrası kitapçığı kontrol edin.”  Bunların hepsi aslında heyecanı azaltmak için yapılan şeyler. Saat tam 10’da gelen bir öğrenci, oradaki diğer öğrencilerin de dikkatini dağıtabilir.

YERLEŞTİRMELERDE ŞU AN UYGULANAN SİSTEM, EN DOĞRUSU

UT:  Gelelim tercihlere. Tercih, en az sınav kadar, adayın yerleşimde önemli bir konu. Sizin konumuz da en çok tercihler ile ilgili. Tercih yapılırken neye dikkat edilmeli?

EA:  Öğrenci aldığı puana değil, başarı sırasına dikkat etmeli. Sonuçlarda iki tür başarı sırası gelir: “LYS ham puan(MF1, TS2 gibi)ve yerleştirme başarı sıraları (YTM1, YTS2 gibi)” Öğrencilerin, yerleştirme başarı sıralarını baz alması gerekir. Yani örnek vermek gerekirse, YTM1 yazan yada YTS2 yazan başarı sırasına dikkat etmek gerekir. Orada okul puanı da eklenir ham puanın üzerine ve öğrencinin başarı sıralaması belli olur. Mesela öğrenci Türkiye genelinde YTM-1 türünde 50 bininci olmuştur,ona göre tercih yapabilir.

UT: Yaşımızda biraz belli olacak; ama bizim zamanımızda ikinci sınava girerken, tercih formlarını teslim ediyorduk. Şimdi ise puanlar açıklandıktan sonra tercihleri yapıyoruz. Hangisi daha doğru sizce?

EA: Doğrusu kesinlikle bu. Öğrenci, üniversitelerin daha önceki yıllara ait puanlarını görüp, daha rahat daha kesin bir tercih yapabiliyor.

UT: Yani öğrenci “nokta atışı” yaparak tercihte bulunabiliyor.

EA:  Tabii yapabiliyor, çok da rahat oluyor. Örnek vermek gerekirse eğer İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi bir önceki yıl “ kaç binde” aldı ise ve öğrencinin de,başarı sırası bundan biraz daha düşükse, öğrenci o fakülteye büyük ihtimalle giriyor zaten. Bu daha iyi bir sistem. Elinde somut veriler oluyor.

BÜYÜKŞEHİRLERDE, DERS ÇALIŞMAYI ENGELLEYECEK “ÇELDİRİCİ” ÇOK

UT: Son yıllarda sınav birincileri, büyükşehirlerin dışından çıkıyor. Yani memleketimizin, büyükşehirlere göre eğitim imkanları daha kısıtlı olan yerlerinden birinciler çıkıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

EA: Çünkü -şahsi görüşüm- oradaki çocukların dikkatini dağıtacak hiç bir şey yok diye düşünüyorum. Büyükşehirlerdeki kadar ders çalışmasını engelleyecek “çeldiriciler” yok. Zaten biz millet olarak ders çalışmayı pek sevmiyoruz, ders çalışmak zulüm geliyor, büyükşehirlerde de dikkat dağıtacak çok şey var, zamanlarını geçirebilecekleri çok şey var. Ama özellikle Anadolu’nun küçük yerlerinde, çocukların dikkatini dağıtacak çok şey yok. Sosyal açıdan da baktığımızda da öğrenci “kendini kurtarmak” olarak görüyor bu sınavı. “Ben artık buradan çıkmalıyım, büyükşehire gitmeliyim, kendime iş kurmalıyım, daha çok para kazanmalıyım,bunları yapabilmek için de iyi bir üniversiteye gitmeliyim. İyi bir üniversiteye gitmek için de LYS’den iyi bir puan almalıyım.” Ben, işte bunlardan dolayı, daha çok çalıştıklarını düşünüyorum.

ADAYLAR CUMA GÜNÜ BİLE DENEME YAPABİLİRLER

UT: Haftaya Cumartesi, iki hafta sonu sürecek ve beş oturumdan oluşan, sınav maratonu başlıyor. Adaylar ve veliler büyük stres altında. Siz rehberlik öğretmeni olarak, bu stres ile başa çıkabilmek için neleri tavsiye ediyorsunuz?

EA: Öncelikle şunu belirteyim: biz YGS dönemindeki gibi davranmıyoruz öğrencilere. LYS’de sınav gününe kadar konulara bakabilirler,çalışabilirler. Çünkü LYS bilgi sınavı, öğrencinin aklında kalır. YGS’de ne diyorduk? “Bir gün önceden,iki gün önceden bırak, rahatla.” Çünkü YGS’de daha çok yoruma dayalı sorular çıkıyor. Bu bilgi sınavı olduğu için, çalışmaya devam edebilirler. Ne yapmalılar bu bir hafta içinde? Bir hafta içinde,sürekli deneme yapsınlar kendilerine. Böylece, eksiklerini görüp, tamamlayabilirler kendilerini. Stres konusunda şöyle düşünüyorum: “Çocukların büyük bir kısmı YGS ile birlikte üzerlerindeki stresi attı.” Çevremdeki öğrencilerden de görüyorum, YGS öncesindeki gibi bir durum söz konusu değil, sınav stresini YGS’de attılar. Ama hala stres yapanlar varsa benim tavsiyem, çok klasik olacak belki; ama sınavı gözlerinde çok büyütmesinler; çünkü sınav onlar için bir araç. Ama çocuklar sınavı amaç gibi algılıyorlar: “Benim bu sınavdan yüksek puan almam lazım.” “Hayır, senin üniversiteye gitmen lazım, üniversiteye gidebilmen için bu sınav senin için bir adım.” Belki böyle düşünürlerse, biraz daha rahatlarlar. Onlar, bence gidecekleri üniversite için heyecanlansınlar, sınavı zaten bir şekilde haledecekler.

VELİLER ÇOK KONTROLCÜ DAVRANMASINLAR

UT: Peki, velileri nasıl halledeceğiz?

EA: Veliler, evet… Onlar baskı yapmayacaklar çocuklarına. Aslında velilerin çok kontrolcü davranmamaları gerektiğini düşünüyorum. Baskı yapmaya başladılar: “Çalış, çalış, çalış.” diye. Yani bunlar 18 yaşında bireyler, kendi başlarına da bazı şeyleri yapabilirler. Veliler, bu konuda biraz daha geride kalarak, çocuklarının geleceklerinin iyi olacağını düşünüp,pozitif olmalılar.

SINAV SABAHI AĞIR BİR KAHVALTI ETMEYİN

UT: Geldik 9 Haziran sabahına… 9 Haziran sabahından itibaren adaylar ne yapsınlar?

EA: Ben, hala eksik konularını gözden geçirmelerini söyleyebilirim işin açıkçası; çünkü bu YGS değil. Bunun haricinde, stres atma açısından, kendilerini çok yormayacak aktiviteler yapabilirler. O günü kendilerine ayırabilirler, gezebilirler. Ama mutlaka akşam, yorgun olmadan eve dönmeleri gerekiyor. Benim dikkat ettiğim sınavdan bir gün önce değil, sınav sabahı. Sınav sabahıhiç o ana kadar yemedikleri bir yemeği yemesinler; “okunmuş pirinçti, şekerdi”bunları almasınlar. Çok ağır bir kahvaltı etmesinler, mesela bu da çok önemli. Çok şeker tüketmesinler ve evden, sınava yetişebilmek için erken çıksınlar mutlaka.

 

 

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş