“Muharrem Bey Taktikleri İyi Kullansa, Şu An Genel Başkandı”

0 Yorum

CHP neden %30’u aşamıyor? CHP’nin içerisinde FETÖ’yle bağlantılı kişiler var mı? CHP içinde neler oluyor? Olağanüstü kongre için imzaların toplandığı günlerde Genel Başkanlığa aday olan Haluk Pekşen ile bir araya gelmiştik. “girdiğim hiçbir seçimi kaybetmedim” diyerek iddiasını ortaya koyan Pekşen FETÖ’yle mücadele geçmişinin hangi tarihlere kadar indiğini de Röportajlık okurlarına açıkladı. Yaşadığımız teknik sıkıntılar ve uğradığımız siber saldırılar nedeniyle Haluk Pekşen’in sorularımıza verdiği cevapları şimdi yayınlayabiliyoruz. İyi okumalar.

Röportaj: Uğur Temel

Fotoğraf: Ercan Küçük

UĞUR TEMEL (UT): Yıllardan beri Cumhuriyet Halk Partisi’nde(CHP) sevilen bir isimsiniz ve Genel Başkan adayısınız. Hayırlı olsun. Ancak, süreç yürütülürken Sayın Muharrem İnce ön planda. Bu röportajı yaptığımız tarihte (31/07/2018) olağanüstü genel kurulun toplanması için,delegelerin imzaları hakkında net bir rakam yoktu. Bu delege yapısıyla, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu karşında kazanma şansınız nedir?

HALUK PEKŞEN (HP): Usain Bolt’u biliyor musunuz?

UT: Evet. Jamaika’lı sprinter.

HP: Hiç koşmadan madalya verdiler mi ona? Demek ki bir start vermek gerekiyor. Önce atletleri start çizgisine diziyorlar, orasının belli kuralları var. Dünyanın en iyi atletine dahi bir prosedür öngörülüyor. Bir kurallar manzumesi var yarış için. Her atletin iki kere yanlış çıkma hakkı vardır, iki yanlış çıkışta da ihtar alır atlet. Ama üçüncü kez yanlış çıkarsa fodepar (hatalı çıkış sonrası diskalifiye) olur. Doğru çıkış yaptıktan sonra hiçbir atlet; “yahu ben zaten dünyanın en iyi atletiyim. Niye beni yoruyorsunuz? Verin şu madalyayı.” diyebilir mi? Diyemez. O halde yarışın sonunu bekleyelim.

“GİRDİĞİM HİÇBİR SEÇİMİ KAYBETMEDİM”

UT: Yarışın sonunu nasıl görüyorsunuz? Delege sistemi, amiyane tabirle; “Kılıçdaroğlu’nun ceketini aday gösterse, seçilecek” şekilde düzenlenmiş değil mi?

HP: Ben, bu tür iddiaları çok seviyorum. 40 yıldır hep seçimlere girdim ve girdiğim hiçbir seçimi kaybetmedim. Bu çok iddialı bir söylem. Bugüne kadar neyin seçime girdiysem, çok büyük bir kamuoyu desteği ile seçildim. Çünkü geçmişim, başarılarla doludur. İnsanın kendisini anlatması hoş değildir ama kariyerime bakarsanız, dünyada benzeri pek yoktur. Ben Türkiye’de olmasaydım, adım Haluk olmasaydı, dünyanın en ünlü ekonomistlerinden ya da planlamacılarından birisiydim. 1998 yılında, 2001 ekonomik krizininin olacağını söyledim ve bir hafta yanılgı ile bildim. Ama danışmanlığını yaptığım yatırımcıların hepsi o krize hazırlıklıydılar. 2007 yılında, Kanal B televizyonun da üç hafta üst üste yaklaşmakta olan, ekonomik krizi anlattım ben. 2008’de oldu kriz. Türkiye’de eğer isminiz, ecnebice değilse ve mesleğiniz avukatsa, siz istediğiniz kadar ağzınızla kuş tutun, insanlar size ön yargıları ile yaklaşırlar. Hayatta girdiğim hiçbir yarışta ikinci olmadım.

UT: Çok iddialı söylemler bunlar Haluk Bey?

HP: İddialı bir adamım ben çünkü. 2000 yılında bu ülkede, havacılık sistemini kuracağım dedim. Bu ülkeyi Türk Hava Yolları rezaletinden kurtaracağım dedim. Cümlem aynen şuydu: “Uçmak bir seremoni olmaktan çıkacak ve herkes Elli liraya uçacak.” dedim.  Gazeteci Uğur Cebeci, köşesinde benimle ilgili bir yazı yazdı, cümleleri çok ağırdı. Ama onu bitirdim. Ve aynen dediğimi yaptım; Türkiye’de uçmayı bir seremoni olmaktan çıkardım. Bana; “Avukatsın, gücün buna yetmez” dediler. Ama ben bunu yaptım. Bugün Türkiye’de faaliyet gösteren hava yolu şirketlerinin tamamı, o zaman kuruldu.

UT: Haluk Bey, bu söyledikleriniz çok büyük başarılar, taktir etmemek elde değil. Ancak siyasi başarıya gelmek istiyorum. Kemal Kılıçdaroğlu karşısında, Sayın Muharrem İnce iki kez mağlup oldu. O dönemde siz niye aday olmadınız? Uygun zamanı mı beklediniz?

HP: Döndük yine, fodepar (hatalı çıkış sonrası diskalifiye) hikayesine…

UT: Muharrem Bey, fodepar mı yaptı?

HP: Bence o yarışta atletler eşit şartlardaydı, Muharrem Bey taktikleri iyi kullansa, şu an Genel Başkandı. O zaman benim için fodepar koşulu vardı. Ama şimdi yok.

UT: Biraz daha komplo teorisi haline getirerek sorayım soruyu: O iki seçimde Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın İnce arasında danışıklı dövüş olduğunu düşünüyor musunuz?

HP: İkisini de böyle bir olaya izin vereceğini düşünmüyorum. Bence böyle bir şey olamaz.

UT:  Siz ve Sayın Muharrem İnce Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanlığına adaysınız. Olası bir Olağanüstü Genel Kurul’da Kemal Kılıçdaroğlu da aday olacağına göre, oylar bölünmez mi?

HP: Ben örgütün oylarını alacağım. Oy, kimsenin tapulu malı değil. Ben örgütün bütün oylarını alacağım. Oylar nasıl bölünecek, merak ettim?

UT: Sayın İnce ile bir seçim ittifakı olabilir mi aranızda? Konuştunuz mu?

HP: Ben örgütten başka hiç kimse ile ittifak yapmam. Benim büyük bir idealim var; Kırk yıldır muhalefette bekleyen CHP’yi iktidar yapmak. Ben bu ülkeyi, çağdaş ülkeler seviyesine çıkartmak istiyorum;  teknolojisi ile eğitimi ile bilimi ile. Benim CHP Genel Başkanı olmak gibi bir sevdam yok. Ben Türkiye’yi, bu müthiş potansiyel ve coğrafik yapısıyla, çekili el frenini indirip, dünyanın lokomotif ülkesi haline getirmek istiyorum. Ben bunu başaracağim. Eğer bu yapılamıyorsa, büyük ihanet vardır.

UT: CHP, kırk yıldır yüzde otuz’u geçemiyor. CHP niye % 30’a takılıp kaldı?

HP: Bu algının sebebi şu; eğer siz dünya liginde oynamak istiyorsanız, o ligde oynayabilecek koşulların her anlamda oluşması gerekiyor. Takımınızın o ligin kalitesinde olmalı, teknik adamınız o ligi taşıyabilecek tecrübede olmalı. Stadyumunuz, teknik alt yapınız, finansman gücünüz hepsi o lige göre olmalı. Bunlardan bir tanesi eksik olursa başaramazsınız. Bir örnek vereyim; Türkiye uzun dönem voleybolda, şampiyonalarda final oynadı ama şampiyon olamadı. Niçin? Çünkü final oynama kültürünüz oluşmamış.

UT: CHP final oynayamıyor mu?

HP: Oraya geliyorum. CHP’nin de iktidar olması için, iktidarı alabilecek tüm özeliklerin bir araya gelmesi lazım. İktidar olmak için kurulan bütün partiler iktidar oldu bu ülkede.

UT:  CHP niye iktidar olamadı?

HP: Türkiye’de iktidar olmanın temel anahtarı şu, ana hatları ile söylüyorum:  Yeni yüzler, yeni isimler, genç, gelecek beklentisi olan insanlar ve mutlaka toplumun beklentileri ile örtüşen bir program. Bunlar varsa, emin olun iktidar olmamanız için hiçbir sebep yok. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) nasıl iktidar oldu? Yenilikçiler değil miydi bu hareketin adı? Ne dediler: “Biz İslam Ortak Pazarını kuracağız” dediler. “Bor madenleri, bu ülkeyi ekonomik olarak uçurmaya yeterli” dediler. “Bu ülkede büyük bir gelir eşitsizliği var, bunu ortadan kaldıracağız.” dediler. Peki öyle mi oldu? Dünyanın en güçlü jeopolitiğinde ülkenin gelir dağılımına bakın. Irak olma yolundayız. Irak, dünyanın en büyük petrol üreten ülkelerinden bir tanesi. Dünya’nın en büyük gaz rezervine sahip ülkesi. Ancak kişi başına gelir, İki Bin 500 dolar. Vahim. 15 yıl önce Irak, dünya ekonomisinde güçlü bir ulus devlet, ciddi bir güçtü. Günün koşullarına göre yarışmak gerekiyorsa, hazırlıklarınızı ona göre yapacaksınız. Bu hazırlıkları yaptığınız zaman, iktidar olmamanız mümkün değil. Size tüm samimiyetimle söylüyorum; bunu not edin belki üç yıl sonra, belki beş yıl sonra, bu ülkeyi yöneteceğiz. CHP bu ülkeyi yönetecek ve ben çok iddialı söylüyorum; bizim kadromuz, benim hareket ettiğim kadro bu ülkenin siyasi tarihinde yeni yüzyılın tarihi yazan insanlar olacak.

UT: Diyorsunuz ki; “Benim kadrom bu ülkeyi yönetecek.” Her şey Genel Başkan değişikline mi bağlı? Yani Genel Başkan değiştiği zaman, CHP tekrardan umut olabilecek mi bu ülkede?

HP: Hayır, böyle bir şey olmaz. Kırk yıldır yapılan hata bu zaten. Bu süreçte hep genel başkan değişiklini tartıştık. Değişim; partinin kapsayıcı bir tüzükle, tüm ülkeyi kucaklayacak bir değişim olması gerekir. İkinci olarak; Ülkede herkesin beklentisi var. O beklentileri, ortak bir payda da karşılayabilecek bir program. Üçüncü olarak; bu programla, herkesi kucaklayacak tüzüğün uygulama kalitesi. Üçü bir araya geldiği zaman, başarı kaçınılmaz olur. Bunu başaracağız, ben şu an da onunla meşgulüm.

UT: CHP’de, bugüne kadar genel başkanlık yapan tüm isimler, dünyayı takip eden, anlayan ona göre strateji ve yönetim ortaya koyan güçlü isimlerdi. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu için aynı şeyleri söyleyebilir misiniz?

HP: Benim, Sayın Kılıçdaroğlu hakkında bir değerlendirme yapmam ne derece doğru olur bilemiyorum? Biz şu an da Genel Başkanlık için rakip olduk. Siyasetin içerisinde bireysel bir değerlendirme ile siyasi yelpazede yer almak doğru değil. Kemal Bey, CHP’ye uzun dönemdir hizmet ediyor. Benim Kemal Bey’in siyaset yapma biçimine değerlendirme yapmam söz konusu dahi olamaz.

“OSMAN AK VE CEVDET SARAL BANA GELDİLER”

UT: CHP’nin sembolü olan altı oktan, Atatürk’ün çizgisinden ayrıldığına, FETÖ’cülerle ve bölücülerle iş birliği yaptığına dair iddialar var. Sizin bu konudaki düşünceniz nedir?

HP: Bu iddia sahipleri ahlaksızdır. Bu iddiaları dile getirenler ahlaksızdır, onursuzdur. Size şunu anlatayım; 1999 senesiydi, hayatımda daha önce hiç görmediğim iki kişiyi, Sayın Cevdet Saral ve Sayın Osman Ak, birisi Ankara Emniyet Müdürü diğeri de yardımcısı, ofisimde beni beklerken buldum. “Buyrun” dedim, dediler ki “biz, bugün gazete manşetlerinde adı geçen emniyet müdürü ve yardımcısıyız.”. O gün gazetelerde “telekulak” diye manşetler atılmıştı. “Haluk Bey, size gerçeği anlatmaya geldik.” dediler.

UT: Peki niye sizi tercih etmişler?

HP: Ben de aynı soruyu sordum. “Ben bu tür davalara bakmam. Benim alanım Ticaret Hukuku. Uzmanlık alanım değil.”. Dediler ki; “Biz büyük bir mücadelenin içerisindeyiz. Bu mücadeleyi algılayacak, bu mücadeleden korkmayacak, bu mücadeleden yılmayacak, pes etmeyecek ve kararlılıkla bunun üzerine gidecek, bir hukuk desteği istiyoruz. Sizin Atatürkçü bir aileden geldiğinizi biliyoruz. Siz de bu çizgidesiniz, Atatürk ilkelerinden hiç ödün vermediğinizi biliyoruz, bu yüzden size geldik.”. O dönemde, FETÖ’nün emniyet içinde var olan yapılanmayı ortaya çıkardıklarını anlattılar. O zaman bu mücadeleyi pek çok kimse anlayamadı. Daha sonra ben, Balyoz davasında da görev aldım. Ceza davası hayatım bu iki davadır ve ikisi de FETÖ ile mücadele ile geçmiştir. Balyoz davasında da devrin Hava Kuvvetleri Komutanı (Hasan Aksay) ofisime geldi ve “bu davaya bakmak mecburiyetindesiniz.” dedi. “Niçin?” dedim, “Çünkü, bu iddialar havacılık üzerinden planlanmış ve insanların bu konuda bilgisi yok.” . İddianameyi okudum. İddianame, deli zırvası…Yok bizim uçağımızı bombalayacağız yok camii bombalanacak, Yunan’ın üzerine atılacak…  Bunlar imkansız, olması mümkün değil. Çünkü dost uçak kavramı var. İsteseniz bile, sistem buna izin vermez.  Balyoz davasının benim mesleki kariyerimde önemli bir yeri vardır. Sonuç itibariyle söylemek istediğim şudur;  FETÖ ile iş birliği yapan herkes varken Haluk Pekşen ve Cumhuriyet Halk Partisi mücadele ediyordu. Benzer olay, yanılmıyorsam 2005 yılında, Türk Standartları Enstitüsünde (TSE) oldu. Bakan Ali Çoşkun; 34 daire başkanını TSE’de görevden almış. Niçin? İthalat Şubesindeki yolsuzluklar nedeni ile. Ama çok enterasan; ithalat şubesinde tüm üst düzey bürokratlar yerinde, ithalat şubesinden sadece bir memur görevinden alınmış, kalite müdürü görevinden alınmış, Avrupa Birliği ile ilişkiler daire başkanı görevden alınmış, personel daire başkanı görevden alınmış ama soruşturma İthalat Şubesindeki yolsuzluk. Olay şu; Murat Mercan denilen FETÖ’cünün, kendisi şimdi Japonya’da büyükelçi ve ülke adına bu utanç vericidir, şirketi yurtdışından televizyon ithal etmiş ve ithalat şubesi buna engel koymuş. Gerekçe bu ama görevden alınanlar bu şubeden değil. Bu bir FETÖ operasyonuydu.  Bu operasyonların hepsini, kamuoyu algısı arkalarına alarak yaptılar.

UT: Sorayım o zaman; CHP’de FETÖ’cü var mı?

HP: Varsa, emniyet ve adalet kuvvetleri görevini yapmıyor demektir.

UT: Sayın Kemal Kılıçdaroğlu döneminde, CHP’ye üye olma sistemi de değişti. Eskiden, CHP içinden ciddi bir referans ve en az altı aylık araştırma süresi ile üye olunabiliyordu. Bu niye değişmiş olabilir?

HP:  Ben olsam daha çok üye alırım. Çünkü; partilerin görevi değildir kamu görevi yapmak. Partinin görevi teşkilatlanma yapmaktır. Birisi, kamunun suç saydığı bir eylem içerisinde ise, bunu ortaya çıkarması gereken devletin kolluk kuvvetleridir. Kolluk kuvveti görevini yapmıyorsa, ya suistimal halindedir ya da ülkeye ihanet ediyordur.

UT: Peki CHP bölücülerle işbirliği içinde mi?

HP: Onu söyleyen kimse ya görevini suistimal ediyor ya da iftiracıdır.

UT: Genel Başkan olduğunuz taktirde; CHP içinde büyük bir temizlik operasyonuna girmeyi düşünüyor musunuz?

HP: CHP içinde temizlik diye bir şey olabilmesi için, üyelerin kanuna göre suç saydığı bir eylemi yapıyor olması lazım. Yasanın suç saydığı bir eylemin hükümlüsü ya da sorumlusu, CHP Genel Başkanı ve yöneticileri değildir. Bu ortaya çıkarması gerekenler, yasaları işletmekle görevli olanlardır. CHP Genel Başkanı’nın görevi değildir, insanlar hakkında fiş tutmak. Bir partide, suç işlendiğine dair bir iddia varsa, iddia sahibi, bu iddiayı kanıtlamak zorundadır yasal görevini yerine getirmek zorundadır. Ben böyle bir suçu görürsem, Cumhuriyet Savcılığına giderek, suç duyurusunda bulunurum.

UT: İlk soruma geri dönmek istiyorum; delegeye güvendiğinizi ve delege dışında hiç kimse ile muhatap olamayacağınızı söylüyorsunuz. Nedir CHP Genel Başkanı olma şansınız?

HP: Ben şu an partide, Parti Meclis’i üyesiyim ve bu göreve hiçbir listede olmadan seçildim. Bu parti tarihinde bir ilk.

UT: Bu özelliğinize güveniyorsunuz yani?

HP: Ben örgüte güveniyorum.

UT: Ya örgüt sizi yanıltırsa?

HP: Ben şuan Genel Başkan Adayıyım. Bu kadar kariyer başarısı olan bir kişi, sizce Don Kişot gibi ortaya çıkar mı? Mesleki kariyerim haricinde, siyasi kariyerimde iki buçuk yıllık milletvekilliğimde 25 milyar dolarlık yolsuzluğu ortaya çıkardım. Milletvekilliği sürem içinde, parlamentonun en başarılı milletvekili seçildim. Bu bir başarı hikayesidir.

“GENEL BAŞKANLIĞI İLK SEÇİMDE ALIRIM”

UT: Diyelim Olağanüstü Kurultay oldu ve yine Sayın Kılıçdaroğlu seçildi. Bir daha ki seçimde yine Haluk Pekşen aday olacak mı?

HP: Tekrarı olmaz. Ben ilk seçimde girer alırım.

UT: Kemal Bey dokuz seçim kaybetti hala koltukta ve genel başkan adayı. Muharrem Bey, Sayın Kılıçdaroğlu’na karşı iki seçim kaybetti bir Cumhurbaşkanlığı seçimi kaybetti ve aday. Bu isimlerin aday olmaları doğrumudur?

HP: Benim bakış açımla, sizin sorunuzun cevabı farklı. Bugünkü Cumhuriyet Halk Partisi örgütü kaybetti. Böyle bakmazsak takım olamayız, kırk yıldır yaptığımız hataya düşeriz; “O gitsin öbürü gelsin.” kırk yıldır bunu yaptık. Takım olamadık. Arjantin’de Messi, Portekiz’de Ronaldo, Brezilya’da Neymar vardı. Dünya Kupası on beş gün önce bitti. Bu üç takımda elendi. Ama şampiyon Fransa’dan öne çıkan isim yok. Anlatmak istediğim bu işte. Ortada bir kadro, bir proje, bir plan, bir jenerasyon varsa, bir iddia varsa ve bunların hepsi aşama aşama planlanmışsa başarı kaçınılmaz olur.

UT: Doğru mu anladım acaba; siz fodepar (yarıştan diskalifiye olmak) yapmadan, bu ekiple Türkiye’yi yönetmeye talipsiniz ?

HP: Kesinlikle. Sadece yönetmek değil, Türkiye’yi dünya’ya entegre edeceğim.

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş