Süleyman Seba’nın 2006’da Verdiği Röportaj

0 Yorum

Seba, Sanem Altan’ın sorularını yanıtladı. “60 yıl bu kulübün içindeydim. Ondan sonra çıkıp bana küfür ettirdiler. Ama ne oldu, rüzgar ekenler fırtına biçti. Küfürle gelenler, küfürle gitti.” “Beni istemeyenler, çıkmış ‘Geri dön’ diyorlar. Millet yalaka olmuş. Şu an rahatım yerinde ama dönüş işi ilerde düşünülecek bir konu.”

Futbol oynamış bir başkansınız. 16 yıl da başkanlık yaptınız. Başkanlık hayaliniz o futbolculuk günlerinde mi başlamıştı?

Beşiktaş’ta 1945’ten 1954’te dizimde meniskus çıkana kadar futbolculuk yaptım. O günlerde Beşiktaş’a başkan olma hayalim yoktu açıkçası. 1954’ün sonunda futbolu bırakınca arkadaşlarla birlikte ‘İdealist grup’ diye bir oluşum kurduk. Ama sizi temin ederim bugünkü gruplara benzemeyen bir gruptu, Beşiktaş’ı destekliyorduk. Muhtelif başkanların yönetiminde bulundum sonra. Bir dönem geldi, arkadaşlar başkan olmamı istediler. Sanırım 1978-79’daki bir kongrede biz girmeye teşebbüs ettik ama mali imkanlarımız yetersizdi, ‘Beşiktaş’ın menfaati’ dedik ve çekildik. Ondan sonra 1984’te rahmetli Mehmet Üstünkaya ile -ki onun Beşiktaş tarihinde ayrı bir yeri vardır- seçime girdik. Çok efendice bir kongre oldu.O zaman da ufak tefek şeyler oluyordu ama maazallah bugünkülere hiç benzemezdi. 88 oy farkla kazandım ve başkanlık serüveni öyle başladı. 2000 yılında da bıraktım.”

Peki nasıl bir 16 yıl geçirdiniz Beşiktaş’ın başında?

Kolay değil. Onu Allah’la ben bilirim. Çünkü imkansızlıklar içerisinde geldik. Ama mümkün mertebe bu imkansızlıkları, Beşiktaş’ı sevenlerin de katkılarıyla bertaraf ederek yöneticilerimizle birlikte iyi birşeyler yaptığımız ümidindeyim.”

İnönü Stadı, Fulya Projesi, Akaretler, Ümraniye Tesisleri hep sizin döneminizde yapılan ya da başlatılan projeler, değil mi?

Evet, Ümraniye’nin tapusu bizim dönemimizde alınmıştı. 49 yıllığına almıştık orayı. Ayrıldığımız zaman aşağı yukarı altyapısını hazırlamıştık. Sonra gelenler orayı bitirdiler. Neler yaptıklarını görmedim. Beşiktaş da orada-burada kamp yapma derdinden kurtuldu. O 55 dönümün dışında 90 dönüm daha almıştık. Biz ayrıldıktan sonra gelen arkadaşlar ne yapıyorlar kalan yerleri, bilmiyorum. Fulya Projesi’nde bizden önceki yönetimlerin, rahmetli Hakkı kaptanın ve Hikmet Çetin’in de dahli var. Fulya’yı sadece 49 yıllığına bize vermişlerdi. Geçmişte arkadaşlarla burayı almak için uzun uğraşlar verdik ve almayı başardık. Beşiktaş’ın öz malıdır Fulya. İnşallah iyi değerlendirirler. Bazı spekülasyonlar yapılıyor o projeyle ilgili… Anlamadığım için onlara dahil olmuyorum, dışarıda kalıyorum.”

Veda konuşmanızda Fulya Projesi’nden de bahsetmiştiniz. Şimdi yıl 2006 ve Fulya hala Beşiktaş’ın gündeminde. Neyi çözemiyor Beşiktaş?

Belediyeyle bir sorunları vardı ama galiba bağlanmış, öyle duyuyorum. Bir organizasyon meselesi. Ama bugüne dek bazı organizasyonları çözdüğümüz için, ben ‘Bu da çözülebilirdi’ diye düşünüyorum. Biz bu projeyi daha çabuk ve daha iyi yapardık sanırım.”

Beşiktaş’a hala küskün müsünüz?

Biraz öyle sayılır. Bunca zaman, 60 senedir içindeydik bu kulübün. Ondan sonra çıkıyorlar, tatsız olaylar yaşatıyorlar bize. Bizler duygusal insanlarız, kolay değil. Yaptıklarımızı bir tarafa bırakın ama tribündeki protestolar insanı üzüyor. Beşiktaş’a birşeyler yapmaya gelmiştik. O şeyleri de yaptık ve kulübü daha iyi vaziyetlere getirdik O yüzden Beşiktaş’ın bana verdiği tepkilere tahammül edemedim.”

Sizin zamanınızda Beşiktaş taraftarı nasıldı?

Valla gayet munisti emin olun. Ufak tefek şeyler yaşanırdı tabii. Bana diyorlar ki, ‘Birşeyler söylesene, koca kulüpte neler oluyor? diye. Kalkıp da şu anda kulüpte neler oluyor desem, ‘Fırsattan istifade ediyor, yine ortaya çıktı’ derler, uğraşamam bunlarla.”

O dönemlerde taraftarla yönetimin ilişkisi nasıldı?

O zaman Çarşı Grubu dediğiniz şey 10-15 kişiydi. Böyle büyük gruplar yoktu. Kulüp başkanlarının tavizleri dolayısıyla bozuldu taraftarlar. Dolayısıyla istedikleri gibi bağırabiliyorlar. Beşiktaş’ı sevenler de var aralarında. Çarşı o zamanlar bir simgeydi. Şimdi ise farklı anılıyor. Artık bunun çözülmesi zor.”

Siz kime küstünüz? Taraftara mı?

Herhalde. Hakları yoktu beni yerin dibine sokmaya. Veda konuşmamda bir yerde nezaket çerçevesi içinde söyledim yaşananları. Toplum o kadar riyakar ki… Bizim arkamızda koşanlar daha sonra sırt çeviriyor.”

En çok kime kızdınız?

Taraftarın o hareketlerine, ‘Ahmet Dursun, Seba gitsin” demesine… En çok ona kızdım. Ahmet hala duruyor da Seba nerede? Haksız yere bunu yapıyorlar. Şimdi kalkmış aynı taraftarlar, internette falan ‘Biz yanlış yaptık’ falan diyorlar. Ben onlara bakmıyorum bile.”

Siz tatsız bir şekilde bırakmak zorunda kaldığınız için mi sonraki kongrelere gitmediniz?

Tabii. Sistemin dışına çıktım tamamen. Bir Hasan Arat’ın katıldığı kongrede oy kullandım, o kadar.”

Ayrılmanızın ardında bir tek taraftarın tepkisi mi yatıyor, yoksa anlatmadığınız başka şeyler mi var?

Yoo, yoo tamamen bu. Tamamen taraftarın tepkisi.”

İsteseniz bırakmayabilir miydiniz?

Olabilirdi, bırakmayabilirdim. Bazı arkadaşlarım da ‘Bırakma’ dediler.”

Beşiktaşlı’sınız, onursal başkansınız. Beşiktaş’ı içinizden atmak mümkün değil ama duygusal olarak Beşiktaş defterini kapattınız mı?

Yok kapatmadım. Öyle bir şey yok.”

6 senede statta maça hiç gittiniz mi?

Hayır. Artık TV’den izliyorum. Bir daha küfür yemeye tahammülüm yok.”

Size ‘Geri gel başkan’ diye teklifler geldi mi hiç?

Okuyorum, internette filan… Onun için söylüyorum, yalaka olmuş millet.”

Gel deseler, geri döner miydiniz bıraktıktan sonra?

Bu ileride düşünülecek bir şey değil. Şu an rahatım. O yükün altına girmek istemem. İyi bir ekiple olsa da zor. Ama böyle birşey olursa ilk önce size söyleyeceğim, hiç merak etmeyin.”

Bilgili borçlarla ilgili beni kandırdı

Serdar Bilgili de küfürden dolayı küserek gitti. Onu nasıl bulurdunuz?

Onu hiç değerlendirmem bile… Bir tabiri vardır eskilerin: ‘Rüzgar eken firtına biçer’ Bu bağıranlar parayla tutulmuş adamlar. Benim etrafımda da ‘Sayın başkanım, abiciğim’ diyen adamlardı. Onun için toplum çok yozlaştı. Böyle değildi yahu Beşiktaş, böyle değildi. Sadece Beşiktaş toplumu değil, Türkiye’de mesela 15-20 sene geri gidin böyle şeyler yoktu. Adam maça gidiyor neredeyse bir baltası eksik.”

Serdar Bilgili’ye karşı Hasan Aral’ı desteklemiştiniz. Bunun nedeni neydi?

Hasan benim yönetimimdeydi, iyi bir arkadaştı. Ama eline geçen fırsatı kaçırdı. Ona bazı şeyler söylemeye çalıştım, uzun uzun anlattım ama maalesef o da tavizkar tutumlara girdi. Gitti, 100 küsur oyla kaybetti. Halbuki başkanlık hakkıydı. Keza Fikret Orman da öyle. Ama Serdar Bilgili’yi de tebrik ettim. Evime geldi Hüsnü Güreli ile oturduk, konuştuk. Ben imza istedim.”

Ne imzası?

Beşiktaş’ta duyduğumuza göre borç zirveye gelmiş. Gelecek olanlar bu borcu ödeyecek. Ben 6 milyon $ borç bırakmıştım, 85 milyon $ olmuş şimdi. Ben ayrıldıktan sonra evime geldi Serdar Bilgili, ona dedim ki ‘Bakın beyler, biz yönetim olarak bir karar aldık Bizden sonra hangi yönetim gelirse mali, teknik, altyapı konularında herşeyi ortaya dökeceğiz. Eğer şüphelendiğiniz şeyler varsa sizin ve bizim yönetimden arkadaşlarımız oturup karşılıklı müzakere etsin. Tamamsa, karşılıklı imzalayacağız’ dedim. Nitekim öyle oldu. Ayrıca ‘Bu imzalar atıldıktan sonra sakın sorun çıkartmayın’ dedim. Ama tam düşündüğüm gibi, 1.5 ay sonra o 6 milyonu 16 milyon yapıp ‘Seba 16 milyon $ borç bıraktı’ dediler.”

‘Bana küfrettirenler yanımda dolaşırdı’

Sizin ayrılmanız için küfür eden taraftarları arkadan yönlendiren biri var mıydı, yoksa bu doğaçlama bir tepki miydi?

Evet, onların kim olduklarını da biliyorum. Ben başkanken yanımda dolaşanlardı. Sonra da dolaştılar ya etrafımda, neyse…”

Dostlarınızın ihanetine uğradığınızı düşünüyor musunuz?

Meşhur bir söz vardır: ‘Dostlarım dostlarım, ben en çok dostlarımdan korkarım’ diye. Meşhur bir İngiliz mütefekkirinin sözüdür bu. Ben bu lafı tabii ki, boş yere kullanmadım. Bu işler böyle. Gittikçe daha kötüleşiyor, insan ondan üzülüyor.”

Lucescu’yu göndermek en büyük hataydı

Takımı nasıl buluyorsunuz?

Nasıl bulacağım… Vallahi televizyonu şöyle bir açıyorum, netice kötüyse kapatıyorum. En çok Gordon Milne’in getirilmesine ve onun da gelmesine hayret ediyorum. Geçenlerde Gordon bana mektup yazmış, ‘Sizinle beraber olmayı çok arzu ettim, ulaşamadım’ diye. O zaman rahatsızlığıma denk gelmişti. Şimdi buluşacağız. Buluşunca ilk sorum ‘Niye Beşiktaş’a geldin?’ olacak. Altyapıyı düzenleyecekmiş. Sor bakalım bir gelmeden ‘Kulübün vaziyeti nasıldır’ diye, değil mi? Bana sorması da önemli değil. Ama sorsaydı, ne yalan söyleyeyim, ‘İyi tetkik et’ derdim. Bakalım Beşiktaş eski Beşiktaş mı?”

Siz Beşiktaş’ın Del Bosque’yi getirmesini nasıl değerlendirmiştiniz?

Del Bosque isim yapmış bir zat. Yalnız, buraya yanında 2-3 kişilik ekibiyle gelmiş. Bu adam İspanya’dan ilk kez çıkıyor, geliyor. Memleketi tanımaz, Türk sporunu tanımaz, onu tanımaz, bunu tanımaz. Yönetimden birini veya itibar edeceğiniz bir futbolcuyu yanına verin. Geldi, sonra 3 ayda çekti-gitti. Sonra da duyduğumuza göre UEFA’da problemi var. Lucescu iyiydi. Niye yolladılar? Adam şampiyon oldu 100. yılda, sonra neler olup bitti, hepsi muamma…”

Tigana’nın Sergen’i disiplini bozduğundan dolayı istemediği söyleniyor…

Bence Sergen artık yavaş yavaş şeyini bitiriyor. Yaşı da geldi. Hocanın takdirine bağlı. Oynadığı zaman oynuyor da şimdi sakattı, falandı-filandı, son zamanlarda görev alamıyor. Sergen konusunda doğrusu neyse o olsun.”

Çakıcı’yla ilgim vallahi yok

Önceki federasyonun başkan vekili Hasan Doğan ‘100. yıldan sonra Beşiktaş’a bir operasyon yapıldı’ demişti. Buna katılır mısınız?

Ben sporda böyle bir şeye katılmam. Gözümle görmeden inanmam. Bu tür olayların gözle görmesi de olmaz, öyle pislik atar gibi… Buna da karşıyım. Ama bu zat böyle bir söylemde bulunuyor, kimse de ‘Ne operasyonu kardeşim?’ diye sormuyor. Son İsviçre maçı da her şeye gölge düşürdü. Türk spor kamuoyunun beklentisiyle bir şey yapıldı ama FIFA kalktı, cezayı verdi.”

Futbolun devletle, mafyayla ilişkisi son dönemde yakınlaştı mı sizce?

Bizim dönemde böyle şeyler yoktu. Şimdi gazeteler ‘Var’ diyor. Nasıl olabilir, hayret ediyorum. Bu, futbolun getirdiği ranttan kaynaklanır sadece. Sistem bozuldu zaten, sistem kalmadı.”

Çakıcı’yı siz üye yapmadınız mı peki?

Öyle sanıyorum ki kulübe 1984’ten önce üye oldu. Gazetelerde de ‘Seba’ya kongreyi Çakıcı kazandırdı’ diye söylemler çıktı. Vallahi billahi benimle ilgisi yoktu onun. Belki ilk kongrelere gelmiştir. Biz üye alınırken emniyete soruyorduk. Bazen de adli sicile soruyorduk.”

Başkanın babası Erdoğan Demirören’le herhangi bir yakınlığınız var mı?

Özel dostluğum yok. Ama Yıldırım’a babasının para verdiği söyleniyor.”

Sanem Altan 05.05.2006

KARAKARTAL.COM

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş