SYRIZA Türkiye’yi nasıl etkiler?

0 Yorum

ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, Komünist Parti (KP) Merkez Komite üyesi Kemal Okuyan Halkın Türkiye Komünist Partisi (HTKP) Merkez Komite üyesi Kurtuluş Kılçer ve sosyalist gazeteci Merdan Yanardağ’a sorduk.

Yunanistan’da Aleksis Tsipras liderliğindeki  sosyalist blok SYRIZA’nın seçim zaferi tüm dünyada yankı buldu. Tek başına hükümet kurabilme fırsatını iki sandalyeyle kaçıran SYRIZA, sağcı Bağımsız Yunanlar (ANEL) Partisi ile koalisyon hükümeti kurmak için anlaştı. Yeni hükümetin Başbakanı, Tsipras olacak.

SYRIZA’nın bu başarısının sebepleri, sol hareketin seyrinde nasıl bir basamak olacağı, dünyada ve Türkiye’de yaratabileceği siyasi etkiler, seçim sonuçları açıklandığından beri tartışılıyor, birçok yorum yapılıyor. Biz de seçim sonuçlarını ve gelecekteki olası etkilerini ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, Komünist Parti (KP) Merkez Komite üyesi Kemal Okuyan Halkın Türkiye Komünist Partisi (HTKP) Merkez Komite üyesi Kurtuluş Kılçer ve sosyalist gazeteci Merdan Yanardağ’a sorduk.

ALPER TAŞ:TEPEDEN İNME BİR BAŞARI DEĞİL

“SYRIZA’nın bu başarısı tepeden inme bir başarı değil. Avrupa’da ve özellikle Yunanistan’da ortaya çıkan bir krizin sonucu. Krize emekten yana yanıtlar üretmesinin ve krize karşı sokağa çıkan toplumsal muhalefetin taleplerinin siyasi sözcülüğünü gerçekleştirme becerisini göstermesinin Yunan halkına gerçekçi ve gerçekleştirilebilir bir çıkış yolu önermesinin ve Yunanistan’ın diğer siyasi yapılarının kriz karşısında iflasının bir sonucu… Hem sokak muhalefetinin içinde yer alarak hem de sokak muhalefetinin taleplerini ona bir nefes aldırabilecek bir seçeneği sunması açısından ısrarlı, sabırlı, sürekli bir çalışmanın ürünü olarak böyle bir başarı yakaladılar. Bu kriz, Avrupa’da özellikle Yunanistan’da ya aşırı sağa ya da radikal sola yarayabilecek bir krizdi. Radikal sol koalisyonu olan SYRIZA, bu krizi sol politikalar lehine yorumlama, değerlendirme ve inandırıcı bir seçenek sunma açısından başarılı bir grafik izledi ve bugünkü tabloya ulaştı.

TÜRKİYE’Yİ PSİKOLOJİK OLARAK ETKİLER

Birleşik Haziran Hareketi(BHH) yeni bir hareket, yeni bir süreç ama önemli bir süreç. Daha yeni yeni ayağa kalkıyor. Tabii bir parti değil bir hareket. O yüzden bir parti olan SYRIZA ile yan yana koymak şuan için doğru değil. Ama BHH’nin özü de, siyasi ekseni de aslında Türkiye’nin içinden geçtiği süreçte Türkiye halkının yaşadığı sıkıntılara ve sorunlara acil yanıtlar üreterek sokakta bir toplumsal muhalefeti büyütme, geliştirme özellikle toplumsal açıdan sol ve devrimci hareketleri büyütme anlamında kendi yolunu açmaya çalışan bir hareket. Elbette ki özellikle Yunanistan’da ortaya çıkan bu siyasi tablo Avrupa’yı da etkileyecek. Yani Avrupa’yı şekillendiren sermaye politikaları karşısında emek eksenli bir Avrupa’nın inşası konusunda tartışmalara yol açacak gibi gözüküyor. Sol bir rüzgar estirmesi konusunda da Türkiye’yi psikolojik olarak elbette etkiler. Bir duygu olarak da etkiler. Buradan baktığımızda gerek Avrupa’da, gerek dünyanın değişik bölgelerinde ortaya çıkacak bu sol iklim, bir hayat alanı yaratma ve insanların sola bakması konusunda bir bakış açısı sağlar. Bunu değerlendirmek lazım. Bunu değerlendirmek için birleşik, çoğulcu, gerçekleşebilir ve inandırıcı yanıtlar verebilecek birleşik bir seçeneğin büyütülebilmesiyle mümkün olduğunu düşünüyorum.”

KEMAL OKUYAN: ‘TÜRKİYE’DE DE SİSTEM PATLAMA NOKTASINDA

“Şimdi öncelikle şunu belirtmek gerek: Aslında Dünya’da da kapitalizm çok ciddi bir kriz yaşıyor. Biz hep ekonomik krize odaklanıyoruz ama onunla bağlantılı olarak siyasi alanda da alternatif üretmekte çok zorlanılıyor. Ve gerçekten de bazı ülkelerde bu iş patlama noktasına geldi. Aslında Türkiye’de de öyle… 2013 Haziranından da anladığımız üzere Türkiye’de de toplumda-belki farklı saiklerle- bir siyasi arayış var. Yunanistan seçimleri bu siyasi arayışı aslında sistem içerisinde tutmaya dönük bir alternatifin yaratılmasıyla ilgili. Bakın Yunanistan’ın en büyük güçlerinden birisi PASOK, yani Sosyal Demokrat Parti çöktü ve onun yerine daha önce oldukça küçük bir parti olan SYRIZA çok hızlı bir yükseliş gösterdi son üç yıl içerisinde ve bugün neredeyse tek başına iktidar olma olanağını yakalıyordu, olmadı, şimdi bir sağ partiyle koalisyon gerçekleştiriyor.

‘AŞIRI İYİMSERLİĞİ BENİMSEMİYORUM’

Bunu şöyle değerlendirelim: Bir yönü doğru, geniş kitleler bir arayış içerisinde, sağ söylem yetmiyor. Dolayısıyla solun yükselmesi için bir olanak var. Ama burada kesinlikle ve kesinlikle “hangi sol?” diye sormamız gerekiyor. SYRIZA içinde çok farklı unsurları barındırsa da yönelim olarak ne yazık ki bir düzen partisi olma yolunda ilerliyor ve bir sürü güvence verdiler. İktidar olmak için bir sağ partiyle koalisyon yapmak için anlaşma yaptılar, bunu göze alıyorlar. Benim görüşüm şu: Yunanistan’da SYRIZA’ya bel bağlayan milyonlarca yoksul insan önümüzdeki dönemde bir hayal kırıklığıyla karşılaşacaklar. Çünkü artık Yunanistan’da bu sistemin herhangi bir çözüm getirme şansı yok, kalmadı ve SYRIZA’nın programı Yunanistan’da radikal, köklü bir düzen değişikliği programı değil, bir ıslahat programı. Bunun tutma şansı yok. Yunanistan’da başka sol güçler de var, başta Yunanistan Komünist Partisi olmak üzere. Bu kadar zor bir seçimde yüzde beşin üzerinde oy alan bir parti. Ben önümüzdeki aylarda Yunanistan’da krizin derinleşeceğini düşünüyorum, yani daha yeni başlıyor. Bir arayış var insanlarda, evet ama unutmayalım ki gerçekten de insanların karşısına sahte çözümler çıkarma yeteneği olan bir sistem kapitalizm. Bu yüzden aşırı iyimserliği benimsemiyorum. Dolayısıyla çok yakından izlemek lazım Yunanistan’ı. Türkiye’de bunun üzerinden modeller kurmamak lazım. Yunanistan’da farklı bir gelenek var, orada son 30-40 yıldır sol parlamentoda önemli bir güç. Türkiye’de parlamento hesapları yapmak,’Herkes birleşsin, ne güzel sol dünyada iktidar oluyor’ demek temeli olmayan, çok kolaycı ve erken değerlendirmeler diye düşünüyorum.”

 

KURTULUŞ KILÇER: ‘TÜRKİYE’NİN ÇELİŞKİLERİ ÇOK DAHA FAZLA’

“Bir Avrupa Birliği ülkesinde böyle bir solun iktidara gelmesi başlı başına bir anlam kazanır, başlı başına önemlidir. Neden? Çünkü bugüne kadar Avrupa Birliği Türkiye’ye istikrar, ekonomik refah ve yeni bir model olarak anlatıldı. Ama bir Avrupa Birliği ülkesinde bile ekonomik kriz sonucunda solun iktidara gelmesi önemli, bu birinci nokta. Aynı şekilde İtalya ve İspanya’da da bir kriz ve bu krizle beraber solun yükselişini görüyoruz. Bunun mutlaka değerlendirilmesi lazım.

Yunanistan gibi bir ülkede böyle bir tablo ortaya çıkınca Türkiye’de de sol hareketin önünün çok açık olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Kaldı ki Türkiye, Yunanistan’a göre çelişkileri daha fazla olan, toplumsal sorunları daha yoğun yaşayan, Yunanistan’a göre ekonomik açıdan daha kırılgan bir ülke. Bu yüzden Türkiye’de de solun, sosyalizmin biz önümüzdeki dönem önünün çok açık olduğunu bir kez daha görmüş oluyoruz. İkinci olarak da SYRIZA’nın bu başarısı tabii ki önemsenmeli ama asıl mesele SYRIZA’nın bundan sonra ne yapacağıdır. Bu açıdan sermaye karşıtı, emperyalizm karşıtı bir konum alıp almayacağı bundan sonraki süreçte göreceğimiz bir mesele. Bu açıdan SYRIZA’nın bir sol iktidar açısından kapı mı olacağı yoksa sermaye sınıfıyla ve başta Avrupa Birliği olmak üzere emperyalizmle uzlaşan bir çizgi mi izleyeceği tereddütlü noktalarımız bizim. SYRIZA’nın programına baktığımızda bu açıdan bir devrimci kopuşu değil, sol bir iktidar anlamında uzlaşmayı da görüyoruz. Bütün bunlarla beraber değerlendirmek gerekir.

MERDAN YANARDAĞ: ONURU ÇİĞNEN BİR HALKIN ZAFERİ

“Öncelikle belirtmek gerekir ki, SYRIZA radikal sol bir hareket değil. İçinde daha radikal olan sol partilerin de bulunduğu geniş bir koalisyon, bir ittifak aslında. Fakat daha çok sol reformist diyebileceğimiz bir programa sahip. Elde ettiği başarı çok önemlidir. Yunanistan açısından değil sadece, bütün bölge ve Avrupa açısından da çok önemli. Çünkü bugüne kadar Yunanistan’ı yıkan neo-liberal politikaların iflas ettiğinin tescil edilmesi anlamına geliyor. Halk uzunca süredir gerek sağ gerek sol partiler, gerek sosyal demokrat partiler eliyle uygulanan neoliberal ekonomi politikalarına ve bunu tamamlayan liberal siyasetlere karşı büyük bir tepkiyi, büyük bir isyanı ortaya koydu. Bu isyanın, bu başkaldırının bir ifadesi olarak SYRIZA’nın seçimlerden büyük bir başarıyla çıktığını söylemek mümkün.

Bu, sadece SYRIZA’nın oylarıyla değerlendirilebilecek bir başarı değil. Aynı zamanda Yunanistan Komünist Partisi’nin ve diğer sol örgütlerin de aldığı oylara bakarsak yüzde 50’nin çok üstünde bir oy potansiyeline ulaştığını görüyoruz toplumsal muhalefetin. O bakımdan Yunanistan’daki bu gelişmenin ben Türkiye dahil bütün bölgeyi etkileyeceğini, genel olarak dünyanın ilerici ve sol güçlerine, işçi sınıfı hareketine büyük bir moral katkı sağlayacağını düşünüyorum. Dolayısıyla Yunanistan’daki SYRIZA’nın zaferi, onuru çiğnenen bir halkın yeniden onurunu ayağa kaldırması anlamına da gelir. Çünkü hakikaten halkın aşağılandığı, onurunun kırıldığı bir dönem yaşandı. Ekonomik krizin, yağma düzeninin sorumluluğunun halkın üzerine yıkılmaya çalışıldığı, Yunanistan halkının tembel olduğu, kendisine yapılan yardımları yiyip bitirdiği, eğlenceye düşkün olduğu, öğleden sonra çalışmadığı gibi aptalca diyebileceğimiz, hiçbir veriye dayanmayan, tarihsel, toplumsal gerçekliği olmayan son derece yüzeysel değerlendirmelerin yapıldığını biliyoruz. Bu yüzeysel değerlendirmelerin ne kadar saçma olduğu da ortaya çıktı. Doğrusu şunu söyleyebilirim, Yunanistan halkının, emekçilerinin ayağa kalktığı, çiğnenen onurunu geri aldığı bir döneme girdiğimizi söyleyebiliriz. Türkiye’de de Birleşik Haziran Hareketi’nin benzer özellikler taşıdığı kuşkusuz ama aynı şey değil. Türkiye’de de Gezi’nin yani haziran direnişinin yarattığı mirasın siyasal olarak ifade edilmesidir diyebiliriz Birleşik Haziran Hareketi’ne. Evet, biz de Türkiye’de gericiliğe ve faşizme karşı, Türkiye’nin hızla dinci bir diktatörlüğe doğru sürüklenmesine karşı bir direniş hattı örmeye, geliştirmeye çalışıyoruz Birleşik Haziran Hareketi olarak. Benzer yanları var kuşkusuz ama en önemli yanı şu: Eğer Türkiye’nin Yunanistan’da olduğu gibi bütün ilerici, devrimci, cumhuriyetçi güçlerini birleştirebilirsek eğer, Türkiye’nin İslamcı faşist bir diktatörlüğe doğru sürüklenmesini önleyebileceğimiz gibi AKP iktidarının alaşağı edilmesine ve yerine halkçı, toplumcu bir iktidarın kurulmasını sağlayabiliriz diye düşünüyorum. Yunanistan’daki gelişme bize böyle bir moral destek sağlıyor.”

YÖN Haber

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş