‘Taktik yapsam komik olurdum’

0 Yorum

“Kocan Kadar Konuş” filminin Efsun’u Ezgi Mola: “Efsun’un değiştirilmemiş halini kendime çok yakın hissediyorum. Ben kendi gibi olmaktan hoşlanan biriyim. Taktik yapıyor olsaydım, saçmalardım, komik hallere düşerdim, beceremezdim”

Şebnem Burcuoğlu’nun çok satan romanı “Kocan Kadar Konuş”, Kıvanç Baruönü’nün yönetmenliğinde sinema filmi oldu. Komik, sarsak, bir o kadar zeki ve sevimli Efsun rolünde “Başkası olamazmış zaten” dedirtecek kadar iyi oynayan Ezgi Mola var… Galanın ertesi günü, bütün doğallığı ve samimiyetiyle karşımızda Ezgi Mola.

Efsun’u okuduğunuzda kendinize yakın hissetmiş miydiniz?

Ben Efsun’un değiştirilmemiş halini kendime çok yakın hissediyorum. Taktiklerin verilmediği halini çok empati kurarak, “Evet,
niye zorlayalım ki? Böyle daha güzel değil mi?” diyerek okumuştum.
Kitabın da filmin de sonunda dedirttiği bu, “kendin olmak”. Ben kendi gibi olmaktan hoşlanan biriyim. Öyle olduğumda her şeyin daha güzel aktığını düşünüyorum. Olumsuz sürprizler çıkmıyor ortaya, kimse “Ama neden böyle yaptın?” demiyor. Yani ben de taktik yapıyor olsaydım, böyle saçmalardım, komik hallere düşerdim, beceremezdim, biliyorum.

“Eve bile hep başka yoldan giderim”

 Hiç taktik denemediniz mi?

Denediğimde sıkıldım. Sabırsız biri olduğum için, “Ya hiç bana göre değil ki bu, çok saçma. Aramak istiyorsam ararım, kime ne?” dedim. Karşımdaki aradığımda karşılık vermiyorsa da benim yapabileceğim bir şey yok artık. Zorlamaya gerek yok, su akar yolunu bulur.

 “Kadın işveli, cilveli olmalıdır” gibi kalıplar var ya filmde de geçen. Onlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ben kalıplardan hoşlanmadığım için, ki bir örnekle bunu açıklayayım, evime bile hep başka yoldan giderim, her gün başka bir yol göreyim diye. Bir şeyi kalıba soktuğun zaman o sıkıcı olmaya başlar. Kadının içinde işve varsa zaten bir şey yapmaya gerek yok, işveli olur. İşveli olmaya çalışırsa taklit olur. Ben taklit yapmayı sevmem.

 Efsun’un ailesi çeşitli yaşlarda bir dolu kadından oluşuyor. Sizin böyle bir ortamınız oldu mu büyürken?

Tabii, aynen. Annem, anneannem, ben, üç farklı kuşak bir evde yaşadık. Bir de erkek kardeşim vardı, dördümüz. İki tane teyzem var, onların da iki kızı var, şen şakrak yengelerim var. Sohbetli, güleç, bol kahkahalar atan kadınların ağırlıklı olduğu, bir eve doluşulduğunda kadınların mutfağa gidip, kıkır kıkır gülüp dedikodu yaptığı, eğlendiği bir aileye sahibim. “Kızım, oldu mu şimdi onun üstüne? Çıkar şunu da doğru düzgün bir şey giy” diye uyarılar aldığım ya da kotumun kenarında bir yırtık olduğunda anneannemin onu daha da yırtarak giyilmez hale getirmeye çalıştığı bir ailenin çocuğuyum. Ya da “Ezgicim acaba kendine bir parça özen göstersen mi?”, bu benim yabancı olduğum
bir cümle değil.

 “Ne zaman evleneceksin?” cümlesini duyuyor musunuz?

Duyuyorum tabii, bir taraftan hak da veriyorum. Benim de çocuğum olsa, belki ben de aynı şeyi ona söylerim.

 Sizin beklentileriniz neler bir ilişkiden?

Ben iyi anlaşabileceğim, birlikte gülüp eğlenebileceğim, birbirimizin yanında sıkılmayacağımız, aynı evde oturup sessizce takılabileceğimiz bir insanla birlikte olmak isterim.

 Kilo vermek sizi ruhen de değiştirdi mi?

Değiştirdi. Üstüme giydiğim kot da değişti, ayağıma giydiğim topuklu da… Tabii bu havanı da değiştiriyor. Kendimi daha iyi, daha güvenli hissetmeye başladım; hepsinden önemlisi, ayakkabımı bağlarken tısırdamamak bana kendimi iyi hissettirdi. Başlayan bel fıtığımı, boyun fıtığımı iyileştirdi. Kendime zaman ayırmak bana iyi geldi. Ben bununla ilgili bahane kabul etmiyorum, “Paran var, yaptırıyorsun”, hayır, paraya gerek yok. Dört durak önce in, yürü.

“Güzel bir makarna koysalar önüme, bayılarak yerim”

 İşleriniz de fark etti mi?

Tabii ki. “Canım Ailem”deki Feride benim hayatımdaki en güzel rollerden biridir. Yine oyna deseler oynarım. Ama onun yanı sıra bu rolü de oynayabiliyorum artık, “Patron Mutlu Son İstiyor”un Eylül’ü de olabiliyorum. Eskisinden bir şey kaybetmedim ama kendi yelpazemi genişlettim böylece. İnsanlar beni artık başka rollerde de düşünebiliyorlar ya da bir markanın güzellik yüzü yapabiliyorlar. Öbür türlü, ki buna da asla sitem etmiyorum, severek yaptım, mahallenin tatlı, başroldeki kızın en yakın arkadaşıydım. Ve 98’den beri setlerdeyim, bütün işlerimde birileri kulağıma dedi ki: “Biraz kilo versen durum çok değişir.” Ama ben yemek yemekten çok mutlu olduğum için bunu hayatımın merkezine koyamıyordum bir türlü. Böyle bir kültürüm yoktu, bununla 28 yaşında tanıştım.

 Yemek yemenin verdiği mutluluğu ne yaptınız?

Asla yadsıyamam. Şu anda şöyle güzel bir makarna koysalar önüme, bayıla bayıla yerim. Çok seviyorum, ne yapayım arkadaş, bizim evde güzel yemek yapılıyordu, ben de güzel yemek yapıyorum. Dolayısıyla onun tadı hiçbir şeyde yok. Ama bunu her anıma bölmek yerine, “Hadi şimdi de bunu yiyeyim, çok uzun zaman oldu” diye yiyorum. Bunu kimse benden alamaz, almasın.

“Sette enerji düşünce Mezdeke çalıyorum, birileri göbek atıyor”

 Sizin bu kadar matrak olmanın yanında gayet arabesk de bir ruhunuz var değil mi içeride?

Tabii canım, içeride de değil gayet dışarıda. Sette sürekli enerjimiz düşünce, Mezdeke çalıyorum, sette birileri göbek atmaya başlıyor. Telefonumdaki şarkılara bak, benim hayatım böyle geçiyor; Madonna, Müslüm Gürses, Rafet El Roman, Ray Charles, Sertab, Sezen, Sibel Can, Yüksel Uzel… Çocukluğumun kadını çünkü. Benim hayatım, TRT’de “Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç?” şarkısıyla geçti. Ya da Zeki Müren’in “Gözlerin doğuyor gecelerime”siyle… Onları dinledikçe, çocukluğum aklıma geldikçe mutluluk duyuyorum. Ben çok geçmişiyle yaşayan biriyimdir. Uzmanlar “Geçmişinizle yaşamayın” derler ama bu beni besler. Baksana Erkan Oğur, Ferdi Özbeğen, Ferdi Tayfur, Fettah Can, gülşen, Hande Yener, İbrahim Tatlıses, İncesaz, Bergen… Benim hayatım böyle geçiyor.

“Sadece sinema filmi yapıyorum 2.5 yıldır. Ne mutlu bana”

 Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?

Ben çocukluğumdan beri bugünü bekliyordum. Bu filmi, bu filmleri yapmayı bekliyordum. O yüzden hep şükrediyorum. Bir de birkaç yıldır bu işin kaymağını yiyorum. 16-17 yıldır net bu işi yapan biri olarak, yaptığım hiçbir işi küçümsemiyorum ama, sadece sinema filmi yapıyorum
2.5 yıldır. Ne mutlu bana. Ve sahneye çıkıyorum, seyirciyle göz gözeyim. Dolayısıyla ben şanslı bir
oyuncuyum. Biraz da seçme hakkı bana geçmeye başladı. İçime sinmeyen bir şeye daha rahat hayır diyebiliyorum artık.

 “Güzel kadın komik olmaz” gibi kalıplarımız var, siz bunun da dışındasınız…

Güzellik göreceli bir şey ama teşekkür ederim, ne güzel. İşin komik olma kısmına gelince, ben hep kendi güldüğüm şeylerden yola çıkıyorum. Ben gülüp eğleniyorsam galiba insanlar da eğleniyor. Bu konuda ortak bir dil oluşturduğumuza inanıyorum çünkü en saçma hallerime bile benimle gülen bir sürü insanla bir araya geldim.

 Kötü görünmeyeyim gibi kaygılarınız da yok, bir sürü matrak video çekip koyuyorsunuz Instagram’a…

Çünkü ben öyleyim. Beni bakkala çıktığım zaman öyle görecek bir sürü insan var, kimden saklıyorsun?
Ben o halimi de seviyorum, sevmesem göstermem.

Asu Maro 29.03.2015

MİLLİYET

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş