Uğur Hoca Yazıyor: BEŞ GÜN ARAYLA KAYBEDİLEN BEŞ PUAN

0 Yorum

Kara Kartal, yara sarmaya çıktığı maçta, kanadına bir yara daha aldı.

UĞUR TEMEL

Pazartesi akşamı Başakşehir karşısında “tek kale” oynamasına rağmen mağlup olan Beşiktaş, İstanbulspor karşısına, yara sarabilmek için çıkmıştı. Maçın hemen başında, İstanbulspor kalecisi öyle bir hata yaptı ki, evlere şenlik… Jensen; kullanılan endirekt serbest vuruşta top hiç kimseye değmeden geldiği halde, müdahale etmeye kalktı ve topu zorla ağlarına gönderdi. Oysa ki; müdahale etmese, top ağlarla buluşsa dahi kurallar gereği, aut olacaktı. Gol sonrası İstanbulspor, tıpkı geçen hafta Başakşehir’in yaptığı gibi, rakibine önde basarak, Beşiktaş savunmasının rahat ve doğru top çıkartmasını engellemek istedi ve bunda da başarılı oldu. Siyah-Beyazlı takım, oyunu rakip sahaya ve kanatlara yaymak isterken, kaptırdığı top sonrasında Ersin, rakibi kaleciye nazire yaparcasına, ceza sahası dışından gelen şutu, kapattığı köşeden içeri alıverdi… Beşiktaş, yediği gol sonrası, oyununu rakibine kabul ettirmeye başladı ve devre bitmeden Weghorst’un ayağından öne geçmesini bildi.

Weghorst, ön alanda isteyen, arzulayan, topun kendine gelmesini beklemeyen ve topa giden, gezici forvet. Tıpkı, bir dönem Galatasaray’da oynayan Elmander gibi. Topa vuramasa bile rakibi bozmaya gayret ediyor, rakip stoperleri gezdirerek arkadaşlarına boş alanlar açabiliyor. Oynadığı tüm maçlarda, ya gol atıyor yada gol pası veriyor. İzlenmesi keyifli bir oyuncu…

İkinci devre ise, tam anlamıyla, keçi boynuzu gibiydi. Yaz sıcağının vedalaştığı günün akşamında, temposuz, ruhsuz, “bitse de gitsek” tadında, keyifsiz bir mücadele vardı sahada. Beşiktaş “idare” ederken, İstanbulspor da “gol yemeyeyim, atarsam ne âlâ”, tarzında sıkıcı bir ikinci yarı izletmeye başladılar. Dakikalar ilerledikçe İstanbulspor, Beşiktaş savunmasının arkasına atılan toplarla, maçın üstündeki ölü toprağını attı. Ufak ufak tehlike yaratmaya başlayan Sarı- Siyahlı takım, Ersin’in aynı gece de ikinci hatası sonrası, beraberliği yakaladı. Bu gol, bir kalecinin, “serbest vuruşta açıkta bırakılan köşeden nasıl gol yenilir” uygulaması gibiydi…

Olimpiyat Stadında oynanan maçın keyfi hiç yok… Hava muhalefeti sebebiyle oynaması ayrı, tribünlerin sahaya aradaki koşu pisti sebebiyle maç seyretmesi ayrı bir eziyet Olimpiyat Stadında. Ulaşımda ki, imkânsızlıkları saymıyorum bile… Hele ki; tribünler de boş ise, gri koltukların kasvetli havası, maça da negatif yansıyor.

Kara Kartal, yara sarmaya çıktığı maçta, kanadına bir yara daha aldı. Milli maç arası, yaraları sarmak ve tekrardan kanat açar hale gelebilmek için önemli bir fırsat olsa gerek…

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş