AKP sürece ihanet ediyor

0 Yorum

HDK Eşsözcüsü Sebahat Tuncel, “AKP müzakere sürecine ihanet ediyor. Çünkü görüşmelerde başka şeyler söylüyor ama pratikte başka adımlar atıyor. Baskı ve şantaj politikasını örtmek içinse HDP’yi hedef haline getiriyor”dedi.

21. yüzyılın en büyük özgürlük direnişi haline gelen Kobanê direnişi, Kürdistan’ın dört parçasını, Türkiye ve dünyayı derinden etkilemiştir. Halklar ise özgür yaşam referansı haline gelen Kobanê’ye yüzünü döndü. IŞİD barbarlığı, Kobanê’de ülkesini savunmak isteyen halka ve YPG/YPJ savaşçılarına karşı saldırırken, AKP de Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da demokrasi güçlerinin ve halkların direnişle dayanışma içinde olmasına tahammül edememiştir. Hatta yargısız infazlar planını devreye koymuştur. AKP, bütün suçlarını HDP’nin üstüne yığarak HDP bütün bu saldırıların odağı haline getirilmek istenmiştir. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcü Sebahat Tuncel, halkların direnişle dayanışma içinde oluşunu ve AKP’nin HDP’ye yönelik saldırılarını gazetemize değerlendirdi.
– Kobanê serhildanlarından sonra HDP’ye yönelik saldırılar başlatıldı? Bu saldırı konseptini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dünyanın gözü kulağı şimdi Kobanê’dedir. Dünyanın en barbar çetesine karşı sadece Kürtler büyük bir savaş yürütmektedir. Kobanê’deki geleceğin aynı zamanda Türkiye’deki çözüm sürecini de etkileyeceği çok net ortadadır. Kürtler sınırda nöbet tutarlarken AKP hükümeti IŞİD’e destek sunuyor. Dünya AKP’nin IŞİD’e açık desteğini gördü. Sınırın diğer tarafında IŞİD saldırıyor, bu tarafında ise AKP saldırıyor. Halkı “Kobani düştü düşecek” diye tahrik eden Erdoğan’ın kendisidir. Antep’teki konuşmasının ardından herkes müthiş öfkelenmiş, tepki büyüyerek sokağa yansımıştır. HDP’nin bu tutum karşısında tavırsız kalması beklenemez. HDP şimdiye kadar defalarca sokağa çıkma çağrısı yapmıştı bundan sonra da yapacak. AKP hükümeti aslında sokağa çıkan, demokratik tepkisini ortaya koyan halkın karşısına paramiliter güçleri çıkartarak bir katliam yapmak istemiştir. Kürtlerin demokratik taleplerini bastıran ve  bunu olağanüstü hali ilan etmek için kendine gerekçe yapmıştır. Biz bu senaryoyu Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta gördük. Halkın AKP’ye tepkisi ve öfkesi o kadar büyüktü ki AKP bunun karşısında çaresiz kalmıştır. Bunu engelleyebilmek için paramiliter güçleri devreye koymuştur. Mesela dikkat ederseniz sadece Hüda-Par üyelerinin ölümleri egemen medyada işleniyor. Oysa 40’tan fazla insanımız katledildi. Burada ölümleri yarıştırmamak gerekir. Her ölüm üzücüdür. Ama bunu bütünlüklü görmek gerekir.

– Erdoğan serhildan sürecini bastırmak için neden paramiliter güçleri tekrar devreye koydu?

AKP hükümeti Ortadoğu yeniden dizayn edilirken Kürtlere ortak bir gelecek vadetmiyor. Vadettiği gelecek kendi himayesi altında olan, kendisinin denetleyebileceği bir Kürt istiyor. Üçüncü dünya savaşıyla Ortadoğu’da yeniden bir paylaşım savaşı yürütülüyor. Kürtler de yaşanan bu krizli ve kaotik ortamda kendine yeni bir yer edinme ve kendi kendini yönetebilecek koşulları oluşturmaya çalışıyor. Buradan gerçek anlamıyla demokratik bir devrim inşa etmeye çalışıyor. Rojava Devrimi o açıdan çok önemli bir devrimdir. Demokratik Ekolojik kadın özgürlükçü paradigmasının yaşam bulmasıdır aynı zamanda. Kobanê’deki bu devrim sürecinin başarıya ulaşması ve orada kalıcı bir yönetimin oluşması bunları rahatsız ediyor. Rojava’daki bu deneyimin Türkiye sınırı olan Kuzey Kürdistan’da Nusaybin’den Kilis’e kadar yansımaları elbetteki olacak. Türkiye bu yansımaları engellemeye çalışıyor.

HDP haklar arası köprüdür

– HDP şahsında Rojava’daki devrim değerlerine mi saldırı yapılıyor?

Esasında saldırılar Kürt Özgürlük Hareketi’nin topyekün kazanımlarına yöneliktir. AKP hükümetinin saldırısı Kobanê direnişiyle boşa düştüğü aşikardır. Şimdi aslında direnişin etkisini kırmaya çalışıyor. HDP’ye yönelik saldırılara gelince Kürt Özgürlük Hareketi deneyimleriyle ve Türkiye demokrasi güçlerinin deneyimlerinin ortaklaştığı bir partidir. Kürdistan’da ortaya çıkan bu devrim süreci eşitlik, özgürlük ve demokrasi talebinin Türkiye demokrasi güçlerinin buluşması, Türkiye’nin giderek faşizme kayan, otoriter ve baskıcı rejiminin de değişmesi anlamına geliyor. HDP Kürdistan ve Türkiye arasındaki köprüdür. O yüzden HDP çok tehlikeli olarak görülüyor. HDP’nin çağrısıyla Karadeniz’den Ege’ye, İçanadolu’da, her yerde yurttaşlar sokağa çıktı. Asıl ürküten budur. Türkiye cehpesindeki her gelişme iktidarı da devleti de korkutuyor. Kobanê’deki direnişle Alevilerin ve emekçilerinin yüzü Kürdistan’a döndü. Kobanê direnişinde Türkiyeli devrimciler gidip şehit düşüyor. Kobanê enternasyonalist mücadelenin zemini haline geldi. Bu durum AKP devletini korkuttu. Dolayısıyla devletin inkar-imha ve asimilasyon politikasına karşı halk öfkelendi ve sokağa çıktı.

AKP sürece ihanet ediyor

– Antep’teki ırkçı saldırılar ve orada 5 yurttaşın katledilmesi ile ilgili olaylar AKP’liler tarafından size yığmaya çalışmalarının sebebi neydi?

AKP’nin yandaş medyası üzerinden HDP eşbaşkanları ve yöneticilerine yönelik saldırıları çok bilinçlidir. Benim için ‘Antep’e geldi karşıtırdı’ dediler. Olayın benim üzerime atılmasıyla gerçeklerin üstüne bir perde çekmek istediler. Bazen Kürtler, bazen Aleviler ve bazen Ermeniler bir gerekçeyle saldırıların odağı haline getiriliyor. İktidar kendileridir ve bütün bu yaşananlardan kendileri sorumludur. Üstelik HDP’nin çözüm çabalarına ve uyarılarına rağmen AKP oyalamayı sürdürmüştür. Bir kez daha AKP hükümetini uyarıyoruz. Bu politikalar devam ettiği sürece Türkiye’yi de çok daha kaoslu ve çatışmalı bir ortamın içine sürükleyecektir. Kürt halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın çabalarıyla süreç tek taraflı gidiyor. Kürt hareketi sonuçta halkların geleceğinin çözümden, barıştan ve müzakerede olduğunu biliyor. AKP müzakere sürecine ihanet ediyor. Çünkü görüşmelerde başka şeyler söyleniyor. Ama pratikte başka adımlar atılıyor. Güvenlik adı altında yeni yasalar çıkartılıyor. Dikkat ederseniz AKP iktidarda olduğundan beri hep olumlu ve olumsuz yasalar aynı torbaya konuluyor. Toplum bu yasaları ayrıştıramıyor.

– AKP neden böyle bir yöntem izliyor?

AKP’nin elinde her zaman gerçeğin üstünü örtme konusunda bir perde var. Üçüncü köprü meselesinde hatırlarsanız, herkes ismine taktı oysa farkında olmadan karşı durulan üçüncü köprünün yapılmasını onaylanmasına alet oldu. Aynı yöntemi yasalar içinde uyguladılar. Tam da bu güvenlikçi politikaların yanına Alevilere açılım yapacağız dediler. Niye Aleviler bu toplumda bu kadar zarar görmüş, devlete karşı güvensizlikleri var, en son IŞİD saldırıları karşısında kendilerini iyice güvenliksiz hissetmiş hale getirildiler. Bunun üzerine Aleviler kullanılarak güvenlikçi politikalar kullanılır hale gelmiş. Ama artık kimse bunları yutmuyor. AKP’nin hayal ettiği Türkiye ile bizim hayal ettiğimiz Türkiye aynı olmadığı çok net. Dolayısıyla demokratik cumhuriyet inşası ve demokratik özerk Kürdistan inşası hiç olmadığı kadar geniş çevrelerle bu mücadeleyi yükseltmemiz gerekiyor.

– Güvenlik pareketiyle polise bu kadar yetki vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKP hükümeti Türkiye’de yaşanan toplumsal olaylarda, devleti daha da otoriterleştiren baskıcı uygulamaya gidiyor. Bu son güvenlik paketi de öyledir. Oysa Türkiye’de PVSK diye bir kanun çıkartılmıştı. Polisin bu kanunla yetkisi zaten çok genişletilmişti. Biz bu yasanın iptali konusunda kanun teklifi vermiştik. Türkiye’de insan hakları kurumları Türkiye’nin özgürlüklerini kısıtlayan baskıcı politikasını polise yetki veren politikasını engellemelidir. Gezi direnişinde de gördük, asker devletinden polis devletine diye bir uygulama gördük. Kobanê direnişinde ortaya çıkan durumu kendine fırsat yaratarak polis devletini güçlendirmek istiyor. AKP her toplumsal olayı ve direnişleri kendine bahane yaptı. Biz 1990’lı yıllardan bugüne devletin tüm olağanüstü koşulları ve güvenlik konseptiyle mücadele ettik. Tehditler, baskı altına alma ve HDP’nin sesini kısma veya baskıcı yasalarla kimsenin gözünü korkutamazlar. Halkımız hükümetin bu politikalarını teşhir etmek için bulunduğu tüm alanlarda örgütlü mücadelesini ortaya çıkarması gerekir.

– Kobanê serhildanı sürecinde bizzat devlet ve devletin paramiliter güçleri tarafından 40’tan fazla yurttaş katledildi. Bu yönelimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKP hükümeti insanların yaşam hakkını ihlal etmiştir. Demokratik ülkelerde olsaydı hükümet istifa ederdi. Bırakalım hükümeti İçişleri Bakanı hiçbir sorumluluk dahi üstlenmemektedir. Türkiye’de cezasızlık bir gelenek haline gelmiştir. Roboski, Maraş, Sivas katliamları oldu ancak devletin yaptığı hiçbir katliamda yargılama çıkmıyor veya araştırılmıyor. Burada ortaya çıkan şey devletin sorumluluğudur. Bunu HDP’nin üzerine atmak aymazlıktan başka bir şey değildir. Sorumsuzluktur. HDP’yi bundan sorumlu tutmak, baskı ve linçleri geliştirmek, yeni ölümlere zemin sunmaktır. Çünkü bu linçlerle HDP üyelerine ve yöneticilerine saldırı olduğunda AKP sorumlu olacaktır. Yaşamını yitiren yurttaşların ailelerine başsağlığı diliyoruz. Ama faillerin açığa çıkması için bütün yurttaşlarımız gerekli hukuki mücadeleye de başvurmalıdır. Bu konuda suç duyurusunda bulunmak, devletin bunda rol oynadığını ve görevini yapmadığını açığa çıkarmalıdır. Halkımızla beraber adalet yerini buluncaya kadar da peşini bırakmayacağız. Katledilenler faili meçhuller arasında kaybolmamalıdır.

AKP darbeye zemin hazırlıyor

– Yargısız infazların yeniden başlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir olayda devlet işin içinde ise devlet yargılanamıyor. Halk sokaklarda “Katil devlet hesap verecek” diye hesap soruyor. Ancak bırakın hesap vermeyi, paramiliter güçlerini temize çıkarıyor ve yargılamıyor. Belediye başkanının yakınlarının halka saldırması ve 5 yurttaşımızın bu olayda katledilmesi, yine korucuların ve karanlık odakların halka saldırması tüm bu kişiler devleten gücünü alıyor. Bingöl’deki olayın araştırılması için meclise araştırma önergesi verdik. Ancak AKP ve MHP reddetiler. Bingöl’ü bahane ederek Genç’te infazlar yapıldı. Kağızman’da infazlar yapıldı. AKP yargısız infaz dönemi başlattı. 90’lı yıllarda da böyle yapıyordu. Şimdi de benzer bir süreci devreye koydular. Bir yandan çözümden bahsedeceksiniz, insanların gelip yaşama katılmasından bahsedeceksiniz, diğer yandan onları katletmeye devam edeceksiniz. Tüm bunların yaşandığı bir süreçte Sayın Öcalan’ın HDP Eşbaşkanlarına ve heyetimize gönderdiği mektupta bir şeyin altını çok net çizmişti. Diyordu ki: Bu ortamda bazı odaklar harekete geçirilerek bir darbe sürecini başlatabilirler. Bu darbe süreci müzakere sürecine darbedir. Bunun doğru algılanması gerekiyor. Ve bugün AKP hükümeti buna zemin sunuyor.

– Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu yaşananlarda payı nedir?

Cumhurbaşkanı Kürtleri açık açık tehdit ediyor. Hüda-Par’ın ölümlerinden de AKP sorumludur. Hüda-Par bunun hesabını Erdoğan ve AKP’den sormalıdır. Dolayısıyla Hüda-Par’ın gerçekten Kürt halkıyla bir sorunu yoksa AKP’den hesap sormalıdır. Buna rağmen Sayın Öcalan’ın çözüm sürecindeki ısrarı ve çözüm sürecini geliştirmesindeki çabası, müzakereler konusunda olumsuzluklara rağmen, topluma umut veren açıklamalarının olmasını çok olumlu olduğunu düşünüyorum. Türkiye demokrasi güçleri bu barış umuduna sahip çıkmalıdır.

Kadınlar dayanışmada sınır tanımamalıdır

– Kadın vekillerin hedef gösterilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKP hükümeti Kobanê direnişine karşı tutumuyla kadının özgürlük mücadelesindeki tutumu aynıdır. Rojava Devrimi’nin bir kadın devrimi olduğu çok net ifade edildi. Aslında bu kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesine yönelik bir saldırıdır da. Bunu burada da yapıyor. Özellikle HDP’li kadın vekillerin üzerinden AKP’li kalemşörlerinin yazdığı yazılar ve toplum üzerindeki baskıları bunun net göstergesidir. Dolayısıyla bu saldırıları erkek egemen ideolojinin AKP şahsında kadına saldırısı olarak değerlendirmemiz yanlış olmaz. AKP’nin kadınlara biçtiği rol ve modelle, Özgürlük Hareketi’nin kadınlara biçtiği rol ve model arasında çok fark var. Birisi köleleştiren ve eve kapatan diğeri ise özgürleştiren bir model geliştiriyor. IŞİD de ilk fetvalarını kadınlar üzerinden verdi. Kadını eve kapatan ve sünnet eden fetvalardı. Kürt hareketinin özgürlükçü bir paradigması var. Buna yönelik de bir saldırıdır. Kadınların Kobanê direnişinde en ön saflarda yer alması ve dayanışmayı güçlendirmeleri önemlidir. Kadınlar dayanışmada sınır tanımamalıdırlar. Kobanê direnişinin başarısı kadınların da yaşamını doğrudan etkileyecek.

Günay Aksoy

ÖZGÜR GÜNDEM

Bir gönderi yayınlayabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir. Giriş